Memleket Meselesi -1-

Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır.

Bu üç düşmana karşı; san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.

Çağları aşan bu sözlerin sahibi olan Bediüzzaman hazretleri, manevi bir doktor misali memleketimizin bu üç hastalığını teşhis etmekle yetinmeyip, mezkûr hastalıklara ait tedavi çarelerini mündemiç çok te’sirli ilaçları da, bu gaddar ve hasta asrın biz aciz sakinlerinin istifadelerine sunmuştur.

Asrımızın veba ve hastalıklarına birer reçete mesabesindeki risale-i nurlardan istifade babında, akıl, ruh ve kalb aynasında hissemize düşen kısmıyla sizlerle bir parça hasbihal etmek suretiyle; üzerimize vacib olan hizmetimizde tekâsül etmemek, ahvalimizi dinlemek ve hacatımızla istişare etmekle “memleket mes’elesinin keyfiyetini” beraber mütalaa yapmak arzu ediyoruz.

Bütünüyle “Memleket meselesi” olarak ele alınmakla birlikte türlü vecihlerden muhasebesi yapılarak düşünülmeye ve dahi üzerinde bihakkın müzakere yapılarak çoklukla himmetimizi hasretmeye değer bir mevzudur “meslek lisesi”..

Mesleki eğitim veren okullar, gerçekten bütün bir memleketimizin hakiki bir meselesi olarak ka’le alınıp üzerinde muhtelif çalışmaların yapılması lazım gelirken, maalesef yeterli seviyede bu mevzuya hakkıyla sahiplenilemediğini müteessifane müşahade ediyoruz.

Hâlbuki “bir adamın kıymeti, himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir. Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil.” buyurmuştu zamanın sahibi üstad bediüzzaman..

Memleketimizin kabuk bağlamış, tedavisi de başka türlü mümkün olmayan mezkur üç büyük yarasına merhem sürecek olan bu üç büyük külli ilacın kullanım talimatlarını havi olmakla birlikte bizatihi tedavisi de yapılan yerin adıdır mesleki liseler..

Zaruret ismiyle müsemma olan ve maddi olarak belimizi bükerek muasır medeniyet seviyesinden aşağılarda bizleri hapseden müzmin “fakirlik” hastalığının ilacı hükmünde olmakla birlikte, bu düşmanımızla bizleri savaştırıp galib edecek “san’at” silahının üretim merkezidir meslek liseleri..

İnsanlığın ebedi düşmanı olup, bizleri ortaçağ karanlıklarına hapsetmekle birlikte medeniyet terakkilerinden geride bırakan bulaşıcı “cehalet” hastalığından, bütün insanları koyu fikir karanlığından kurtarmak için imdadımıza gönderilmiş kuvvetli ve müessir bir ilaç olan “marifet” silahının talimat yeridir mesleki okullar..

Yüzyıldır bütün bir milletimizi türlü parçalara ayırıp yutmakla birlikte türlü hastalıkların da bir nevi kaynağı hükmünde bir bataklık olan asrımızın diğer bir hastalığı “ihtilaf” yarasına merhem olacak devaları içerisinde barındıran “ittifak” ilacının hususi olarak istimal edildiği bir ailedir sanat okulları..

Mezkûr üç hastalıkla maddi ve manevi hasta olup, şimdiye kadar dünya mezarında yaşıyorduk, lakin çürüyorduk.

Fakat şimdi bu üç düşmanımıza karşı, malum üç silahı istimal etmek suretiyle yine ve yeniden neşv ü nema bulacağız inşâallah; asrın sahibi bediüzzamanca düşünerek..

“Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden; bu vahşet-engiz sahra-yı kebiri kısa zamanda tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz.

Zira onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler.

Biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebadiye bineceğiz, geçeceğiz.

Belki câmi’-i ahlâk-ı hasene olan hakikat-ı İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin ve feyz-i imanın ve şiddet-i açlığın hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz.

Nasıl ki vaktiyle geçmiştik.”

Bütün bir millet olarak, memleketimizin maddi ve manevi istifadesine medar olacak mahsulatı yetiştiren bu güzide kurumlara sahip çıkma zamanıdır..

İstikbalimizin sahipleri olacak olan çocuklarımız ve gençlerimizi aklen, ruhen ve kalben perişan eden bu üç sâri illete merhem olup kökünden kurutacak, bu üç ilacın tedavi ve üretim merkezlerini çoğaltmakla birlikte keyfiyetini arttırmanın zamanı geldi de geçiyor..

Memleketin esas meselesinin mana ve ehemmiyetine binaen, mezkûr mukaddimeyle iktifa ederek “neler yapılabilir?” sualine cevab olacak bir parça muhasebe yapmakla birlikte madde madde nazar-ı mütalaanıza arz edelim şimdi de..

Mesleki okulların sayısını acilen çoğaltmak gerekiyor..

Maalesef ülkemizin mevcut nüfusuna ve sahip olduğu genç potansiyeline oranla, mesleki okulların çok yetersiz kaldığını görüyoruz.

Burada en büyük vebal ise; memleket insanına yabancı olmakla birlikte, insanımızın asli ihtiyaçlarını göremeyecek ve bu ihtiyaçlara kulak veremeyecek kadar kör ve sağır olmuş bir avuç şan, şöhret ve makam müptelası menfaatperest ve dahi kendilerini idare etmekten aciz bedbaht basiretsiz yerli idarecilerimizindir.

Bunlar Meslek liselerini gereksiz bir yük olarak görmeleri neticesinde, maalesef devletimizin türlü kaynaklarını başka lüzumsuz yerlerde harcamaktan dolayı da mesleki okulların sayıları hep yerinde sayıyor.

Söz gelimi memleketimiz de yeni yapılacak bir okulu; sırf dost-ahbab ilişkisine dayalı bir idarecilik anlayışından dolayı, birisini müdür yaparak memnun etmek için “normal Anadolu lisesi” yahut “ilköğretim okulu” statüsüne almak suretiyle, hizmetkârlık olması gereken vazife-i kudsiyelerini su-i istimal ederek sorumluluk alanlarındaki asıl vezaiflerini terk ederek; layık olmadıkları ve liyakatları olmadığı halde, birilerini memnun edip, bunlara makam dağıtma aracı haline getirmişlerdir makamlarını.

Evet, bu bahsettiğimiz ibretlik misaller, hayali bir kuruntu yahut su-i zan eseri bir iftira olmamakla birlikte hakikatin resmidir gören gözlere..

Devam edecek…

Sende yorum yazabilirsin