Mümin Kendi Adetlerine Sahip Çıkmalı (Çok Mühim)

Daha önce, ecnebiler Müslümanlara benzememek için, kıyafetlerine sahip çıkmağa çok gayret ederlermiş. Bu sebepten Müslümanlar gibi rukȗa eğilememek için Zünnar isimli bir karış eninde sert bir kemer bellerine bağlarlarmış. Ve benim başım Müslümanların ki gibi secdeye varmadığını göstermek için kasketi icad etmişler. Hatta haç kendi malları olduğunu ispat etmek için fötr-i icad etmişler; evet (haçın üst tarafı kısadır alt tarafı uzundur. onu insan başına takınca, noksansız bir haç meydana getirmiş oluyor. Bu sebepten Makedonyanın Gostivar şehrindeki kilisenin Papazı Hıristiyan bayanları toplamış ve onlara: Daha önce Müslüman hanımlar tesettüre çok dikkat ederlerdi. Hatta: Onların dinleri, hanımların yüzleri açık olarak gezmeye müsaade ettiği halde, yüzlerine peçe diye bir örtü takarlardı ve evlerinde gezdikleri elbise ile katiyyen sokağa çıkmazlardı. Sokağa çıktıkları zaman kol ve bacaklarının kalınlığı belli olmaması için siyah renkli geniş birer çarşaf giyerlerdi. demiş.

Papaz devam ediyor. şimdi ise: Onların hanımları, bilhassa kızları vücutlarının hemen yarısını erkeklerin nazarlarını kendilerine celbetmek için, bizim hanımlardan daha çok açılıyorlar. Bu sebepten biz bizim dinimizden olduğunuzu tanımamız için, bundan sonra bari boynunuza birer haç asın ki Hiristiyan dininden olduğunuz belli olsun.      

Bunu da bildireyim: Ben Sırbistanda yaşadığım kasabacığın camisini 638 sene önce Osmanlılar yapmış , Askeri kışlaların temellerini de görmeye yetiştim. Bununla beraber 1970 senesinde ben oradan Türkiyeye göç ettiğim zaman biz Türkler 63 haneydik Sırplar ise 200 hane civarında olduğu için onların hayat tarzlarını, kılık kıyafetlerini iyi bilirim, onların genç olsun yaşlı olsun hanımları: Ahlaksızlıktan korunmalarına çok dikkat ederlerdi.Onların hanımları Müslümanların hanımlarının eteklerine benzemeyen (futa) dedikleri geniş bir çeşit etek giyerlerdi ve  göğüslerinin kabarıklığı belli olmaması için bel üstü geniş elbise giyerlerdi. Bunu düşünerek Üstadın sözlerini tasdik ediyoruz, Üstad diyor: “Müslüman bozulduğu zaman ecnebilerden daha çok bozulur.”

Kız kardeşlerim! Madem ki hiçbiriniz size koskoca İstanbul’u versem aklınızı demiyorum, yalınız gözlerinizi verin desem razı olurmusunuz? Kesin olarak biliyorum ki olmazsınız. Madem olmazsınız çünkü, göremeyeceğiniz İstanbul size neye yarar. Öyle ise: Sizin hiç bir kılınızı bile anneniz babanız yaratmamıştır bile onlarıda size hizmetkȃr yapan Allah’tır. Madem öyle Size yalınız göz değil bütün duygularınızı size hediye edip ihsan eden Allah ağırlığı 100 gram olmayan bir baş örtüsü takmanızı, ve bütün sermayeniz olan 24 saatten abdestle beraber tek bir saatınızı alan namaz kılmayı niye çok görüyorsunuz. dünyalık için 23 saat size yetmiyor mu? Allahın size yaptığı iyilikler yalınız bu iyilik le de kalmayacak, sonu olmayan bir mutluluğu yaşamak içi cenneti de vereceğine Allah Kur’anı Keriminde bizlere Bildiriyor. Bizim için kȃinatı türlü türlü ni’metlerle doldurmuş. Bütün bu iyilikler bizler için biz Allaha karşı şükürle borçlu değilmiyiz?     

Bunu ispat için bir hadise nakledeyim: Bildiğiniz gibi bu fakir işte 20 sene tercüme ettiğim Risale-i Nurları Arnavutların yaşadığı: Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve Sırbistana her sene ikişer defa birer aylığına oralara giderdim. Geleceğin teminatı münevver gençler olduğundan her zaman, kitap vermek olsun nasihat olsun gençlere olurdu, hanımlar zamanın kötü sistemlerden daha fazla yara aldıkları için hanım kızlara bir şeyler vermek için daha çok uğraşırdım.    Bir defa Makedonya da Otobüsle Gostivar şehrinden Üskübe gelirken otobüste kendi kendime bu kızlara hangi kitap  vereyim, fakat Müslüman olduklarını tahmin ettiğim kızlar çok açık olduklarından kendi aklımca okumazlar dedim. baktım önümde bir kız var, vücudu örtülü yalınız başı açık olduğunu gördüğüm için, dedim bu okur. Arnavutça ona:  Bir kitap sana hediye edicem okursun değilmi dedim? Bana Makedonca cevap vererek (ne razbiram) demesinmi, Makedon kızı olduğunu öğrenince ben çok fenalaştım. yani Papazın fikrini o hadise bana tasdik ettirdi.

Kardeşlerim Peygamberimiz a.s.m. “Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm.” (Herhangi Müslüman başka dinden olan birinin kıyafetine girerse o onlardandır,) Kaynak: (Ebu Davud: 4031.) Buyurmuşlardır. İç ve dış düşmanlar birleşerek Türkiyedeki Müslümanların hanımların yüzlerinden peçeyi ve başlarından örtüyü, çekmişler, erkeklerin başlarına zorla şapka taktırmışlar, buna karşı koyan birçok Efendinin başı gitmiş. onlardan bir tanesi İskilipli Atuf Efendi, üstteki Hadisi açıklayarak şapka kanunu çıkmadan  önce : “Frenkleri taklitçilik.” isimli kitapla şapkayı taşımak dinimizce yasak olduğunu açıklamış.

Ondan sonra devlet ona, sen bizim kanunumuza karşı çıkıyorsun diyerek; o zamanki devletin mahkemelerinin hükmüyle idam etmişler. Mahkemede Hakim Hocaya: Hoca, bir bez parçasından olan şapkaya niye karşı çıkıyorsun? Hoca Hakime dayandığın bayrakta bez parçası, yırt bakalım! Bir deniz subayı gemisine yunan bayrağını assa onu ne yaparsınız? Diyerek Hakime lazım olan cevabı vermiş.

Sonra Hocanın daha bir defa müdafaa hakkı olduğu halde, hakkını kullanmamış. çünkü Aleyhissalatu vesselamı rüyada görmüş. O mübarek Hocaya Bana gelmek istemiyor musun? Demiş ve hoca sevincinden müdafaayı terk etmiş. Aynı Hadisi Arnavutluğun İşkodra kentinde, İbrahim Kaduku Efendi de kitabıyla açıklamış. Ve aynı kitaba benzer kitabı da Bosnalı Seyfullah Efendi yazmış.

Bildiğiniz gibi Üstad Bediüzzaman Hazretlerini de bir çok defa idam cezasıyla mahkemeye sevketmişler. Üstad insanların imanını kurtarmaya çalıştığı için 28 sene Üstadı hapislerde süründürmüşler ve 1500 defa civarında çok yerde mahkemelerde mahkum etmeye hatta bazan idamla mahkum etmeye çalışmışlar, fakat ne yazık ki sağlam delil bulamamışlar. Üstadın koruyucusu Allah olduğu için, o kadar tazyikler altında, yanında Kur’anı Kerimden başka kaynak kitabı olmadığı halde, Risale-i Nurları yazmakla Üstad hedefine varmış. Bugün 52 dile tercüme edilmiş eserler.   

      Üstadımız Şualar kitabında 385 sahifesine Şeyhül İslam Zembilli Ali Efendinin ifadesini naklediyor: Şeyhül İslam şöyle demiş: (Şapkayı şaka ile de başına koyan kȃfir olur!)

      Bosnalı Aliya İzzet Begovȋk bir ifadesinde: Bizler başka bir millete benzemekliği şöyle ifade eder: “Müslüman başka bir milletin kıyafetini kabul etmesiyle onun Müslümanlık şeref ve haysiyeti elinden gider.”

      Evet bizim iç ve dış düşmanlarımız, halkımızı ecnebi kıyafetine sokmak maksadı ile milletimize çok çektirmişler. hanım kız kardeşlerimiz, zavallılar ȃilelerinden lazım olan din terbiyesini alamamışlar ki o ahlakı yaşasınlar. öte yandan yarım asırdan fazla okullarda çocuklara Allah yok her şeyi tabiat yapmıştır dersi vermişler. 1938 den sonra İsmet İnönü beyefendi ateist öğretmenler yetiştirmek için özel okullar açmış. biz bundan anlıyoruz ki anne babalar lazım olan eğitimi almamışlar ki evlatlarına versinler.

      Halbuki Cenab-ı Hak Kur’ani Kerimde: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbab larından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu onların (Müslüman olduklarıyla.) tanınmalarına, tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olanıdır.” (Ahzab. Ayet, 59.)  Ayeti Kerimesiyle hanımlara tesettürü emrediyor. Hanım kardeşlerime daha bir ölçü vereyim: Hanım kardeşlerimiz, günaha boğulacağını hiç düşünmeden, erkeklerle beraber her işi yapma yolunda çekinmeden koşuyorlar ve bölük çağında olduğu halde her okula hiç çekinmeden erkeklerle düşüp kalkıyorlar. Biz bunu nazara  almalı,  Peygamberimizin hanımları ümmetinin anneleri hükmünde olduğu halde, Kur’anda “Onlara bir dini mesele sorduğunuz zaman perde arkasında sorun! Öyle yapmanız hem sizin hem de onların kalpleri için daha çok temizdir.” (Ahzab. Ayet.53.)

      AMAA! Dine karşı yapılan inkılaplar neticesinde hanımlarımızın % kaçı dini emirlere uyuyor uyanlardan da bir çoğu dandik tesettüre bürünmüş. İnce çorap giymiş ayaklarının eti görünüyor, memelerinin büyüklüğünü erkeklere göstermek için çok dar elbise giyiyorlar. Yani! Ahiret hayatına ya inanmıyor, ya onu veresiye görüyor. Sonu olmayan mutluluğu ile cenneti görmeden nasıl tarif edeyim. Mealesef o hayata çoğunun inancı yok.

      Bir rivayete göre, bir hanım eğer cehennemlik olursa, Allah ona kuvvet verecek dört erkeği de sürükleyerek cehenneme götürecek. Başta babasını, büyük ağabeyini, kocasını ve büyük oğlunu. Yani bu erkeklerin de hanımları cehennemlik olmaktan kurtarmaya hakları var.

      Evet Risale-i Nur eserlerini yasaklamak için din düşmanları Üstadı ve talebelerini 1500 defa mahkemelere taşımışlar ama;  geldi gün aynı devlet kendi eliyle Risale-i Nurları basıyor ve halka dağıtıyor, tesettür yasağını hanımlardan kaldırdı ve okullarımızda Risale-i Nur eserlerini Öğretmenler yavrularımıza ders kitabi olarak koyacaklar İnşaallahur rahman.

      Ahiret aşkıyla yaşayan iki hanımı size bildireyim. Bir tanesi. Alibeyköy cemaatının başında idi Rahmetli Celal Tetiker Ağabeyin babasının amucası Makedonyanın Üskübünde yaşayan Bülbül Hocanın hanımı: Evlendiği gün çarşafını-par düsesini yırtmış ve ölünceye kadan evden dışarı çıkmamış.

      Bir tanesi de, Çanakale savaşı esnasında  Anadoluda bir büyük köyde evlenen bir delikanlı köyün en güzel kızı ile evlenmiş. Evlendikten birkaç gün sonra Çanakkale savaşına devlet alıyor. O kardeş savaşa gitmeden hanımına: Sana bir vasiyetim var. Sen köyün en güzel kızı olduğun için dışarılara çıkarsan sana laf atarlar. Ben dönünceye kadar dışarı çıkmamanı istiyorum, söz verirmisin. Hanım hiç şüphe etme söz veriyorum. Delikanlı savaşa katılıp bir kaç gün sonra şehid oluyor.Ondan sonra: Hanım evden çıkmıyor. Akrabaları hanımın ihtiyaçlarını karşılıyorlar. herkes hanıma fetva getiriyor çıkabilirsin, hatta evlenebilirsin de. O yok yok Hatta 70 yaşına oluyor bir gün akrabaları kaza müftüsünü hanımın yanına getiriyorlar. Müftü hanıma çıkabilirsin diyor. HANIM Müftüye Müftü Efendi ben beyimle kısacık bu dünya hayatı için evlenmemişim, Onunla sonsuz ebedi bir hayatta beraber yaşamak için evlenmişim. Anladınız değilmi?   Evet unutmayalım ki: “Cennet ucuz değil ccehennem de luzumsuz değil.”..   

      Müslümanlığın ne kadar  değerli bir cevher olduğunu bilmeniz için bunu de size ifade edeyim! Ecdadımız Beş-altı yüz sene 25.000.000 kilometre kareye nasıl hükmettiklerini öğrenmek için tek bir hadiseyi nakledeceğim: Fatih Sultan Mehmed, bir defasında, Parasının zekȃtını vermesi için ne kadar araştırdı ise bir fakiri bulamaz. Nihayet o parayı bir meydanda asar ve oraya yazar ihtiyacı olan alabilir.  Astığı yerde üç ay durduğu halde, parayı alan olmaz. Sultan çaresini bulması için oradan parayı alır. Bugün o günkü iman kuvvetini ve padişahın halkı nasıl yetiştirdiğini bu ifadelerden anlıyoruz. ne yazık ki bugünkü, her taraf hırsızla dolu bir devirde yaşıyoruz. Bunu hiç kimseye anlatamazsın. Çünkü bu hadiseyi sağlam imanı olanın dışında herkes aptallık sayar.

Abdülkadir HAKTANIR

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: