Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu (Dirilişin Hikayesi)

Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmişlerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresindeki Kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleştiler.

Osman Gazi, Ertuğrul Bey’in üç oğlundan birisidir. Osman Bey diğer kardeşlerinden büyük değildi, fakat adeta bir idareci olarak yaratılmıştı. Beyliğin başına geçtiği zaman, 23 yaşında idi.

Edebali’nin evinde misafir iken, istirahat için gösterilen odada, Kur’an-i Kerim’i görünce, sabaha kadar saygısından yatmadığı ve geceyi uykusuz geçirdiği çok meşhurdur. Şeyh bu durumdan çok memnun kaldığı için kendisini kızı ile evlendirmiş ve hayır dualar etmiştir.

Osman Bey, 1287’de Karacahisar’ı fethetti. 1280’de Domaniç’te Bizanslıları  yenerek Bilecik’i fethetti ve Selçuklu Hükümdarı tarafından uç beyliğine verildi. 1299’da İnegöl fethedildi. Selçuklu Devleti yıkıldı ve Osman Bey müstakil beyliğini ilan etti. 1300’de Yenişehir ile Köprü hisar, 1302’de ise Akhisar ve Koçhisar fethedildi.

Osman Bey’e babasından kalan arazinin genişliği 4800 km. kare idi. Kendisi vefat ettiğinde ise, beyliğin toprak genişliği 16.000 km.kareye ulaşmıştır. Vefat etmeden önce oğlu Orhan Bey’e şöyle vasiyet etmiştir “Oğullarıma ve bütün dostlarıma birinci vasiyetim şudur ki; her zaman gazaya devam ederek, Din-i Celil-i İslam’ın yüceliğini  yaşatınız. Cihadın kemaline ererek,  sancağı şerifi hep yüksekte  tutunuz. 

Her zaman İslam’a hizmet ediniz. Zira Cenâb-ı Hak benim gibi zayıf bir kulunu ülkeler fethetmek için memur etti.

Gaza ve cihadlarınızla Kelime-i Tevhid’i çok uzaklara götürünüz. Hanedanımdan her kim, hak yoldan ve adaletten saparsa mahşer gününde, Resulü Azam’in şefaatinden mahrum kalsın. Oğlum! Dünyaya gelen hiç bir insan yoktur ki, ölüme boyun eğmesin.”

Vefatında 68 yaşında idi. Tarih ise, Ağustos 1326’yi gösteriyordu. 

Osmanlı Devletinin ikinci sultanı olarak tahta geçen Orhan Gazi. 1281 yılında Söğüt’te doğdu. Babası Osman Gazi, annesi Şeyh Edebâli’nin kızı Mal Hatundur. 

Devletin topraklarını altı misli büyüten Orhan Gazinin döneminde Osmanlı Devleti Bilecik, Bursa, Balıkesir, Bolu ve civarı, Kocaeli, Sakarya, Eskişehir, Çanakkale, İstanbul’un birkaç kalesi hariç Anadolu yakası, Ankara, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Kızılcahamam, Haymana, Polatlı, Soma, Kırkağaç, Domaniç, Bergama, Dikili, Kınık, Marmara Adaları, Trakya’da Tekirdağ, Lüleburgaz, İpsala, Keşan gibi şehir ve kalelere hakim bulunuyordu.

Saltanatının üçüncü yılında hükümdarlık  alâmetinden olarak Bursa’da gümüşten akçe kestirdi. Akçenin bir tarafında Kelime-i şehadet ile Hulefâ-i Râşidîn’in (radıyallahü anhüm) isimleri yâni; Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali yazılı idi. Diğer tarafında; Orhan bin Osman, basıldığı tarih olan H.727 ve Osmanlıların mensup olduğu Kayı boyunun damgası vardı.

Osmanlı devlet teşkilatı, ilk defa Orhan Gâzi zamanında teşkil olundu.   İznik fethedilince, manastırını medreseye çevirterek ilk Osmanlı medresesini kurdu.  Ahalisinden Müslim ve gayrimüslim hiç kimsenin aç ve açıkta kalmamasına gayret etti. Bursa’da, câmi, imâret, tabhâne, yol, köprü ve hamamlar yaptırdı. alimler ve dervişlere de hürmet edip onların barınmaları ve hizmetlerini kolayca îfâ edebilmeleri için, tekke ve zaviyeler yaptırdı.

Orhan Gâzi. Veliahtlığa getirdiği Murad Beye şu nasîhatlarda bulundu:

“Oğul, saltanatına mağrur olma. Unutma ki, dünya, hazret-i Süleyman’a  kalmamıştır. Unutma ki, dünya saltanatı geçicidir,  lakin büyük bir fırsattır. Allah yolunda hizmet ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) şefaatine mazhariyet için, bu fırsatı iyi değerlendir. Dünyaya âhiret  ölçüsüyle bakarsan ebedi saâdeti fedâ etmeye değmediğini göreceksin. Oğul! Rumeli Hıristiyanları rahat durmayacaktır, sen o cânibe yürü. Rumeli fethini tamamla. Konstantiniye’yi ya fethet, yahut fethe hazırla, civardaki Türk beyleriyle mesele çıkarmamaya çalış.

Ahâli her ne kadar bizi istese de başlarında bulunan beyler, beyliklerinden geçme taraftarı gözükmez. Daha bir zaman idare edecekler, lakin sonunda olmuş meyve gibi avucuna düşecekler. Anadolu’da gaile çıkmazsa Rumeli işini rahat halledersin. Bu yüzden Anadolu’nun sessizliğini bozmamaya gayret et. Cennetmekân babam Osman Gâzi Han, Söğüt ve Domaniç’ten ibaret bir avuç toprağı beylik yaptı. Biz Allah’ın izniyle beyliği hanlığa çevirip sultanlığı ikmal ettik.

Sen daha da büyüğünü yapacaksın. Osmanlıya iki kıta üstünde hükmetmek yetmez. Zîrâ i’lâ-yı kelimetullah azmi dünyaya sığmayacak kadar yüce bir azimdir. Selçuklunun varisi biz olduğumuz gibi Roma’nın varisi de biziz. Oğul, Kur’ân-ı kerîm’in hükmünden ayrılma. Adâletle hükmet. Gâzileri gözet. Dîne hizmet edenlere hizmeti şeref say. Fakirleri doyur. Zâlimleri ise cezalandırmakta tereddüt gösterme. En kötü adâlet, geç tecelli eden adalettir. Sonunda hüküm isabetli dahi olsa, geciken adalet zulümdür. Oğul, biz yolun sonuna geldik, sen daha başındasın. Cenâb-ı Mevlâ saltanatını mübârek kılsın.”

1360’ta rahatsızlığı artarak vefât etti. Bursa’daki Gümüşlü Kümbet’e defnedildi.

Babası Orhan Gazi’den sancağı,devralan 1. Murat   Diğer isimleri ile; Murat Hüdavendigar veya Gazi Hünkar, 1326 yılında doğmuştur. Orhan Gazi ile Nilüfer Hatun’un oğullarıdır. Babasından aldığı Yüz bin metre karelik Osmanlı Toprağını beş yüz bin metre kareye çıkarmış başarılı bir komutan ve Padişahtır. Bir rivayete göre hükümdarlığı döneminde 40’tan fazla savaş yaptığı ve hiç yenilgi almadığı söylenmektedir.

Osmanlı’nın İlhanlı Devletine olan bağlılığının 1. Murat döneminde sona ermesinden dolayı “Sultan” unvanı ilk olarak 1. Murat’a verilmiştir.

 1 Murat yapacağı bütün işlerde ve planladığı savaşlarda muhakkak ulemanın fikrini alır, öyle hareket ederdi. Osmanlı tarihinde kardeşlerini boğdurarak tahta geçen ilk padişah olarak bilinir. 

Yaklaşık olarak 30 yıl padişahlık yapmış olan 1. Murat Bizanslıların, Çorlu, Burgaz ve Malkara’yı işgal etmeleri üzerine  ilk hareketi buralara düzenlemiş ve geri almıştır. Ayrıca Ankara’da aynı şekilde elden çıkmış fakat orayı da geri almıştır. Ardından Edirne, Gümülcine’yi aldı. Bunun üzerine paniğe kapılıp haçlı seferi düzenleyen, Bizans, Sırp ve Macar orduları ile savaşa tutuştu ve haçlı ordusunu Meriç Nehrine döktü. Bu savaşa Sırp Sındığı Savaşı denilir. Devamında Anadolu’da Kütahya Simav, Tavşanlı, Emet ve Konya ve Isparta dolaylarını ele geçirdi. 1. Murat bu seferlerden birinde iken Tahtına vekalet eden oğlu Savcı bey bir isyan çıkardı.

Babasının yokluğundan istifade eden ve daha 14 yaşında olan Savcı Bey, dolduruşlara gelip padişahlığını ilan etti ve merkezde bırakılan ordunun komutasını aldı. Bunu duyan 1. Murat seferi iptal edip oğlu ile savaşa tutuştu. Oğlunun ordusunu bozguna uğrattı. Oğlu Bizans’a kaçtı. Ama orada yakalanıp babasının huzuruna çıkarıldı. Babası o kadar kin ve nefret doluydu ki oğluna karşı önce gözlerine mil çektirip, sonra da boğdurdu. Bu sırada komutanları Balkanlarda Sofya’yı, Vardar’ı, Makedonya’yı, Selanik’i, Manastır’ı  ve irili ufaklı birçok şehri ele geçirmişlerdir. Ömrü savaşlarda geçen padişah yine savaş meydanında ruhunu teslim etmiştir. Kosova meydan muharebesinin bitiminde savaş alanını gezerken, bir Sırp tarafından hançerlenerek ölmüştür. Savaş bitince iç organları boşaltılıp Kosova’ya defnedilmiş ve naaşı Bursa’ya getirilmiştir. Türbesi Bursa Çekirge’de Muradiye Külliyesi olarak ziyaret edilen bir yer olarak günümüzde hala varlığını sürdürmektedir.

Babasının Kosova savaşında şehit düşmesi ile idareyi eline alan Osmanlı Sultanlarının dördüncüsü Bayezid Han 1360 yılında doğdu. Annesi Gülçiçek Hanım’dır. Çocukluğundan itibaren iyi bir eğitim alan Bayezid Han, şehzadelik dönemini Kütahya’da geçirmiştir.

 Anadolu ile ilgilenirken ihmal edilmiş bulunan Balkanlara yöneldi. Kendi aralarında mücadele halinde olan Balkanlardaki yerel devletleri tekrar kontrol altına almak güç olmadı. Bu dönemde girişilen mücadele 1396’da Niğbolu’da Avrupa’nın en güçlü şövalyelerinden müteşekkil Haçlı Ordusunun yenilmesi ile son bulmuştur. Niğbolu Zaferi Osmanlıların Balkanlardaki hâkimiyetini pekiştirmekle kalmamış aynı zamanda, Sultan Bayezid’in İslam topraklarındaki itibarını da artırmıştır. Bu zaferden sonra Müslüman coğrafyada ‘Sultan’ olarak anılmaya başlanmıştır. Bu tarihten sonra İran, Irak gibi karışıklık içinde bulunan coğrafyalardan Anadolu topraklarına, Sultan Bayezid’in idaresine girmek üzere önemli ölçüde göçler başlamıştır. 

1399’da Anadolu’ya dönen Bayezid, Karaman ve Kadı Burhaneddin topraklarını ilhak ederek Toroslar’dan Tuna’ya kadar uzanan merkezi bir imparatorluk kurmuştur.

Onun idaresi zamanında devşirme sistemi tekrar canlandırılmış,Hıristiyan gençleri sadece bir asker olarak değil aynı zamanda bir Osmanlı ve idareci olarak da yetiştirilmeye başlanmıştır. Bunun yanında Sırbistan Kralı’nın kızı ile evlenmesi, Avrupalı prensliklerle nispeten iyi ilişkiler kurması, onun devşirme unsurların etkisinde kalmakla itham edilmesine sebep olmuştur.

Sultan Bayezid’in en büyük emeli şüphesiz İstanbul’u fethetmekti. Bunun için Boğaza Anadolu Hisarını yaptırmıştır.Üç defa İstanbul’u kuşatmasına rağmen hem Batıdan hem Doğudan gelen tehditler, diğer taraftan İstanbul kalelerini aşacak teknik yetersizlikler ve yabancı danışmanlarının etkisi, onu bu emeline kavuşmaktan mahrum bırakmıştır.  

Sultan Bayezid, oldukça iyi bir idareci ve askerdir. Batıda ve Doğuda etrafını kuşatan düşmanlarına karşı aldığı kararlarda ve manevralarda son derece hızlı hareket etmesinden dolayı kendisine ‘Yıldırım’ lakabı verilmiştir.

Sultan Bayezid ve Timur; Türk dünyasının lideri olma iddiasındaki bu iki büyük hükümdar her ne kadar birbirlerinden farklı hedeflere sahip olsalar da birbirleri ile mücadele etmeye mecbur kalmışlardı. 

İşte bu halde iken iki tarafın ordusu 27 Ağustos 1402’de Ankara yakınlarında Çubuk Ovası’nda karşılaştılar. Coğrafya itibarıyla daha avantajlı bir konumda savaşa giren Timur’un ordusu daha kalabalıktı. Savaşın başında üstünlük sağlamasına rağmen, bazı Türkmen yedek kuvvetlerinin ve Sırp vasal kuvvetlerinin Timur’un tarafına geçmesi sonucunda Bayezid savaşı kaybetti. Osmanlı Ordusu yenildi ve Bayezid esir düştü. İki oğlu, Şehzade Musa ve Mustafa ile birlikte Akşehir’e sürgüne gönderilen Sultan 9 Mart 1403 tarihinde vefat etmiştir.

1402’de Ankara Savaşı sonucu babası Yıldırım Bayezid, Timur’a yenik ve esir düştükten sonra Osmanlı Devleti 11 yıl süren bir Fetret Dönemi geçirdi. Bu devirde Yıldırım Bayezid’in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Çelebi Mehmet taht savaşlarına giriştiler. Çelebi Mehmet 1403 ile 1413 arasında Timur egemenliği altında Amasya da, Amasya-Tokat-Sivas bölgesi (Rumiye-i Suğra) emirliğini yaptı.

Kardeşler arasında çeşitli savaşlardan sonra en nihayet 1413 de Çelebi Mehmet kardeşi Musa Çelebi yi Vize Savaşı ve Çamurlu Derbent Savaşı nda yenerek tek başına Osmanlı Devleti idaresini alarak Fetret Devri ni kapattı.

Çelebi Sultan Mehmed’e bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci kurucusu gözüyle bakılabilir.Edirne Sarayı’nda kaldı.Musa Çelebi tarafından Bizans’dan alınan Selanik ve Konstantinopolis yakınlarındaki bölgeler tekrar Bizans’a geri verildi. Ayasoluk (şimdi Selçuk) kalesini aldı  İzmir kalesini  Osmanlı devletine kattı . Menteşe Beyliği arazilerinin çoğunu tekrar Osmanlı devletine kattı.  (Eğirdir, Akşehir, Beyşehir) ve arazilerini Osmanlı devletine kattı. Karamanoğulları ordusuyla Konya Ovası’nda savaştı, onu yendi; Konya’yı kuşattı.

1416’da Rumeli seferine çıktı. Avlonya(şimdi Vlorë) ve Akçahisar (şimdi Krujë) kalelerini eline geçirdi  Eflak şehrinde (şimdiki adi Giurgiu) çok korunaklı bir hisar yaptırdı. Eflak’ın Osmanlıların bağımlı bir devleti olmayı kabul etti. Dobruca’nın tamamen Osmanlı eline geçmesini sağladı.  Bosna kralı II. Tvrtko Osmanlılara bağımlı devlet olmayı kabul etti.

Anadolu’ya geçip Candar Samsun üzerine yürüdü Samsun’u tekrar Osmanlı yönetimi altına aldı. Bu havalide oturan, Timur’dan kalan Tatarlar’ı ve Türkmenleri Rumeli’de Filibe civarına Tatar Pazarı merkezli bir bölgeye sürdü.

Sultan Mehmet Çelebi’nin padişahlık döneminde Gelibolu’da birinci defa olarak Osmanlı donanması kuruldu.

29 Mayıs sabahı Osmanlı donanması ile Venedik donanması Çanakkale önünde iki devlet arasındaki ilk deniz savaşını başlattılar. Bu savaş Venediklilerin galibiyeti ile sona erdi. 

Sultan Mehmet Çelebi  26 mayıs 1421 yilinda 32 yasinda iken Edirne’de vefat etti. Naasi, Bursa’ya getirilerek Yesil Türbe’ye defnedildi. 

2. Murat babasının vasiyeti üzerine tahta çıkmıştı fakat Osmanlı Devleti’nde taht kavgası isteyen Bizanslılar, Mehmed Çelebi zamanında hapsettikleri Mustafa Çelebi’yi serbest bırakıp ayaklanması için desteklediler. Osmanlı yönetimine küskün olan bir takım komutanlar ve askerler de Mustafa Çelebi’yi padişah olarak görmek istiyorlardı.Sultan İkinci Murad’ın üzerine gönderdiği birlikleri Rumeli taraflarında yenen Şehzade Mustafa Çelebi, Edirne’ye gelerek hükümdarlığını ilan etti. Ancak daha sonra Ulubat civarında karşılaştığı Sultan İkinci Murad’ın ordusu karşısında direnemedi ve kaçmaya çalıştı. Edirne’de yakalanan Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) idam edildi.

1421 yılında Azeb ismiyle yeni bir askeri sınıf kurduran Sultan İkinci Murad, Mustafa Çelebi ayaklanmasında baş rol oynayan Bizans’ın üstüne yürüyerek İstanbul’u kuşattı. Bizans’ın kışkırtmaları ve Anadolu beyliklerinin destekleriyle ayaklanan 13 yaşındaki küçük kardeşi Şehzade Mustafa’nın Bursa’yı kuşattığı haberinin alınması üzerine, İstanbul kuşatmasını kaldırarak Anadolu’ya geçti ve isyanı bastırdı. Yakalanan Şehzade Mustafa boğduruldu.Osmanlı’ya karşı ayaklanan Anadolu Beyliklerinden Aydın, Menteşe, Teke ve Germiyan beyliklerine son verildi.

Rumeli’de de bir çok faaliyette bulunan Sultan İkinci Murad, Selanik, Makedonya, Teselya ve Yanya dolayları Osmanlı topraklarına katıldı. Arnavutluk Osmanlı himayesini kabul etti. ayaklanan Eflak Bey’i Vlad’ın (Kazıklı Voyvoda) üzerine kuvvet gönderildi ve Eflak Beyliği yeniden Osmanlı’ya bağlandı.

Türklerin Balkanlar’daki bu başarıları Bizans ve Avrupa’yı telaşa düşürmekteydi. Avrupa’da haçlı seferi hazırlıkları yapılıyordu. Balkanlar’da Erdel Bey’i Hünyadi Yanoş’un Türkler’i pusuya düşürmesiyle 20 bin şehit verildi. Bu başarılar Osmanlı Devletine bağlı bütün beylerin ayrılmalarına neden oldu. Osmanlı ordusu Rumeli’de ilk defa böyle bir mağlubiyete uğramıştı. Haçlı kuvvetleri güçlü ve kuvvetli ittifaklar yaparak, Osmanlı Devleti’ne saldırmaya devam etti. Filibe’ye kadar geldiler Balkanlarda ardı ardına uğranılan yenilgiler, Osmanlı Devleti’ni zor duruma soktu. Sultan İkinci Murad 12 Haziran 1444’de Segedin Barış Antlaşması’nın yapılmasını sağladı .Segedin antlaşmasıyla birlikte tahttan çekildi ve Manisa’ya gitti. Yerine henüz çocuk denebilecek yaşta olan Şehzade Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) tahta çıktı.

Avrupa’da yeni bir Haçlı seferi düzenlemesi üzerine üzerine Sultan İkinci Murad, oğlu Sultan İkinci Mehmed tarafından bir mektupla Manisa’dan Edirne’ye davet edildi Sultan İkinci Mehmed’in babasını ordunun başına davet eden meşhur mektubu şöyledir:

“Eğer padişah iseniz, memleketin kötü bir zamanında başta bulunmamanız görevlerinize aykırı bir harekettir. Silah başına geliniz. Eğer padişah ben isem, size itaat etmenizi hatırlatıyorum ve emrediyorum. Silah başına geliniz.” 

Sultan İkinci Murad bu emir üzerine Edirne’ye geldi. Osmanlı Ordusunun başına geçti. Varna önlerine gelen Osmanlı Ordusu, Haçlılara karşı saldırıya geçti. Haçlı Ordusunun Varna önlerinde bozguna uğratılmasıyla büyük bir zafer kazanıldı (10 Kasım 1444). Sultan İkinci Murad, bir müddet sonra tahtı, yine oğluna bırakarak çekildiyse de devlet adamlarının ısrarları sonucu tekrar tahtına döndü.

Macar Kralı Jan Hunyad; Macar, Eflak, Leh ve Almanlardan oluşan ordusuyla Sırbistan’ı işgal etti.

Osmanlı topraklarına girerek Kosova’ya kadar geldi. Savaş, Jan Hunyad’ın saldırısıyla başladı. Savaşın üçüncü günü sahte bir geri çekilmeyle çember içine alınan Jan Hunyad ve ordusu, ağır bir yenilgiye uğratıldı (19 Ekim 1448).

İkinci Kosova Savaşı sonunda Balkanlar kesin olarak Türk yurdu haline geldi. Haçlılar bir daha Osmanlılara saldırma cesareti gösteremediler.

Çetin KILIÇ

www.NurNet.Org

kaynak:

  • Osmanlı Tarihi
  • Osmanlı Padişahları

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: