Peygamberimizin Eşlerine Karşı Örnek Davranışları

Rabbimizin kelamı, hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerîmi hayatımıza, evliliğimize katalım diye yola çıkmıştık. Nîsa 34. âyet-i kerîme ışığında evlilik ilişkisine bakmıştık. İlk bölümü üzerinde fazla durmamıştık. Âyetin ilk bölümünü hatırlayalım.

Rabbimiz “Erkekler kadınlar üzerine kavvamdır.” buyuruyor. Kavvam yönetici ve koruyucu demektir. Bu âyeti kerîme ile evin reisi, idarecisi erkek olarak Yaradan’ımız tarafından tayin edilmiştir.

Her görevin bir sorumluluğu vardır, ailenin yöneticisi olması erkek için bir lüks değil, ağır bir yüktür. Kadın için de bir rahatlıktır. Direksiyonda oturan her zaman gidişattan sorumludur.

Erkeğin evin reisi olması sanıldığı gibi asla kadının şahsiyetini ezici bir durum oluşturmaz. Her kurumda işlerin ve insanların sorumluluğunu üstlenen, yükü omuzlayan bir idareci vardır. Evde bu idareci erkek olmalıdır.

Evin reisi olan erkeğe gösterilmesi gereken saygıyı ve itaati daha önce yazmıştım. Bugün biraz kavvamlık üzerinde duralım.

Allah erkekleri yöneticilik vasıfları ile yaratmış, onlara gerekli özellikleri vermiştir. Peki, erkek bu görevini yerine getirirken nelere dikkat etmelidir?

Öncelikle şunu kabul edelim. Evde düzen ve intizamı sağlamak için erkek elbette otoriter olmalıdır. Fakat bu otoriteyi sertlik ve kabalıkla değil, tatlı-sert bir üslupla sağlamalıdır.

Ev halkının haklarına dikkat etmelidir. Çünkü o haklardan hesaba çekilecektir. Karısının ve çocuklarının hakları konusunda titiz olmalıdır.

Nîsa 19. âyet-i kerîmede Rabbimiz erkeklere eşleriyle iyi geçinmelerini emretmiştir.

Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın onda çok hayır takdir ettiği bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz.

ERKEKLER VE KADINLAR ARASINDA ZITLIKLAR VARDIR

Çok ilginç bir âyet-i kerîme. Erkeklerin kadınlarda hoşlanmadığı ne olabilir? Çok düşünmeye gerek yok. Erkekler kadınlardaki pek çok huydan hoşlanmıyor. Kadınlar da erkeklerdeki pek çok huydan hoşlanmıyor. Çünkü kadınlar ve erkekler birbirlerine zıt özelliklerde yaratılmışlardır.

Erkekler daha çok beyinlerinin sol tarafını; mantık ve matematik tarafını kullanıyorlar. Bu da onları gerçekçi yapıyor.

Kadınlar ise daha çok beyinlerinin sağ tarafını kullanıyorlar. Bu da onları duygusal yapıyor.

Erkekler konuşmayı çok sevmezler, susarak rahatlarlar.
Kadınlar konuşmayı severler, konuşarak rahatlarlar.
Biri konuşmak ister, biri susmak.

Erkekler sakin yapılıdırlar.
Kadınlar aceleci ve sabırsızdırlar.

Bunlar gibi pek çok zıtlık var. Bunlar çok hoşlanacak şeyler değil, dışarıdan bakıverince. Fakat Rabbimiz âyetin devamında buyuruyor ki:

Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın onda çok hayır takdir ettiği bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz.
Demek ki bu zıtlıkta bizim göremediğimiz bir hikmet var.

Kadın ve erkek birbirinin aynı yaratılsaydı dünya çok can sıkıcı bir yer olurdu. Doğru davranırsak zıtlık hayatımızı güzelleştirir. Müminde en çok bulunması gereken haslet “Allah’tan gelene razı olmaktır.” Zıtlığı bozup eşimizi kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece zıt olmanın keyfini çıkarabiliriz.

Dünyaya imtihan için geldik. Erkek kadının, kadın da erkeğin en büyük imtihanıdır. Kadın ve erkek arasında bir çekicilik yaratılmış; bu nefisleri tatmin ediyor. Kadın erkek arasında bir zıtlık var; bu da nefisleri terbiye ediyor. Bu durumda kadına teslimiyet, erkeğe sabır gereklidir. Erkek sabır, kadın teslimiyet elbisesine bürünmelidir.

ALLAH’IN RESULÜ KADINLAR KONUSUNDA UYARMIŞTI

Bunları yaparken hatalarımız olacaktır. Nefis terbiye etmek kolay değildir. Mükemmelci değil, affedici olmalıyız.

Allah’ın resûlü kadınlardan mükemmellik beklememek hususunda erkekleri uyarmış: “Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer ondan faydalanmak istersen bu haliyle faydalanabilirsin. Şayet doğrultayım dersen kırarsın. Kadının kırılması da boşanmasıdır.” (Müslim, Radâ 59)

Resûlullah erkeklere eşlerinin hatalarına karşı kin tutmamayı ve affedici olmayı tavsiye etmiş:

Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ, 61)

Aile sorunlarında erkeklerin yaptığı en büyük hata küsmek, tavır almaktır. Kadının yanlış davranışları karşısında erkek kadınla iletişimi kesiyor. Erkek evi otel gibi, lokanta gibi kullanmaya başlıyor. Kendini televizyona ya da bilgisayara gömüyor. Erkeğin ailesi ile iletişimini kesip “Ne haliniz varsa görün.” demek gibi bir hakkı yok. Hata yaptıkları için memurlarına küsmüş bir müdür siz hiç gördünüz mü?

Nisâ 34. âyet-i kerîmede “İtaatsizliklerinden korktuğunuz zaman nasihat ediniz.” buyruluyor. Rabbimiz “İtaatsizlik edince nasihat ediniz.” buyurmamış. “İtaatsizlikten korktuğunuz zaman, izleri belirdiği zaman nasihat ediniz.” buyurmuş.

Tabak kırıldıktan sonra değil, götürme şeklinden tabağın kırılacağını hissettiğinde uyarmak gerekiyor. Kadınların hatalarına karşı ilk adımın her zaman güzellikle uyarmak olması gerektiği bize bildirilmiş. Âlimler, daha sonra Allah’ın azabı ile korkutmak gerektiğini bildiriyor.

Tabi önceden uyarabilmek için erkeğin eşi ile ilgili olması gerekiyor ki gelecek olan yanlış adımları görebilsin. Eşi ile iletişimi iyi olmayan bir erkek gelecek tehlikeleri sezemez. Yöneticinin her daim maiyetinden haberi olması gerekir; çünkü onlardan hesaba çekilecek.

Erkek dünyalık konularda hoşgörülü fakat Allah’ın ahkâmına uyulması hususunda ısrarcı olmalıdır. Kadına iyi davranmak erkeğin, karısının her istediğini yapması, evde otoriteyi karısına bırakması demek değildir. Otoriteyi sevgi üzerine kurmak, yeri geldiğinde hayır diyebilmektir.

Günümüzde kadınlar çok hata yapıyor; fakat bu hatalara karşı tavır alıp kadına kötü davranmak işleri daha da kötü hale getiriyor. Erkeğin sevgi ve merhametle davranması eşinin hatalarını görmesine sebep olur.

Erkeklerin aileye yöneticilik görevini yaparken her konuda olduğu gibi bu konuda da örneği Allah’ın resûlü olmalı. Peygamberimizin eşleri ile iletişimi nasıldı? Onlara nasıl davranırdı? Bir bakalım.

EŞLERİNE KARŞI ÇOK SABIRLIYDI

Allah’ın elçisi kadınlara iyi davranır ve erkekleri kadınlara iyi davranma konusunda uyarırdı:

Siz onları Allah’ın bir emaneti olarak alıp, namuslarını yine Allah’ın emriyle helal edindiniz. O halde Allah’ın emaneti (haksızlık ve kötülük) hususunda Allah’tan korkunuz.

İman açısından müminlerin en kâmili ahlakı en güzel olandır. Sizin en hayırlınız kadınlara karşı hayırlı olanınızdır.

Eve selam ve güleryüz ile girerdi:

Nur sûresi 61. âyet-i kerîme:
Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından bereket ve güzel bir sağlık dileği olarak kendi (ev halkınıza kimse yoksa kendi kendi) nize selam verin.

Peygamberimiz Hz Enes’e:
Ey oğulcuğum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver, sana ve evdekilere selam ver.

Peygamberimizin eşlerinin yanına girdiği zaman selam vererek söze başladığı, hanımına yaklaşıp elini omzuna koyduğu, öptüğü, onlarla sohbet ettiği, dertlerini dinlediği, onları teselli ettiği nakledilmektedir.

Her sabah ve ikindi vakti bütün eşlerine tek tek uğrar, hal-hatır sorar, onlarla ilgilendiğini belli ederdi.

Eşlerine karşı çok sabırlıydı: Hiçbir eşine tek fiske bile vurmamış, kötü söz söylememişti. Eşlerinin bazen sabahtan akşama kadar peygamberimize küstükleri olurdu. Peygamberimiz onların huysuzluklarına tahammül ederdi.

Eşlerine son derece yumuşak davranırdı:

Hz Âişe anlatıyor: “Bir gece hanımlarına mı gitti diye vesveseye düşüp, Resûlullahı yoklamıştım. Elim saçlarına girdi. Durumu anlayan resulullah “Sana yine şeytan gelmiş olmalı.” dedi.”

Peygamberimiz, eşini azarlamadan ona hatasını göstermiştir.

Hz Safiye anlatıyor: Resulullah bir gece yolculuğunda beni devesine almıştı. Yolda uyuklamaya başladım. (Uyumamı önlemek için) bir taraftan beni okşuyor bir taraftan da “Hey! Ey Huyey’in kızı ey Safiye!” diyordu.

Peygamberimiz bir gün Hz Âişe’ye, hırçın ve sanki sert bir kömür parçası gibi siyah bir deve verdi. Ona dokunup bereket getirmesi için dua etti. Sonra şöyle dedi:

Bu deveye bin ve ona yumuşak davran. Şüphesiz bir şeyde yumuşaklık varsa, bunu süsleyip güzelleştirir. Bir şeyde yumuşaklık çekilip alınırsa onu lekeler.

Eşlerinin kusurlarını görmezden gelir, iyi huylarını överdi:

Bir gün resûlullah muhacir ve ensarın teşkil ettiği bir topluluk önünde ganimetleri taksim ederken eşi Zeynep Bint Cahş söze karıştı. Hz Ömer onu azarladı. Peygamberimiz: “Ömer onunla uğraşma. O evvâhe (yumuşak huylu, yufka yürekli ve çok dua eden)dir.” dedi.

ŞAKACI VE GÜLERYÜZDÜ

Onlarla şakalaşır, şakalarına iştirak ederdi:

Hz Âişe bir gün bulamaç pişirdi. Peygamberimiz sofraya eşlerinden Hz Sevde ile birlikte oturdu. Peygamberimiz iki hanımının ortasında oturuyordu. Hz Sevde bulamacı yemiyor, Hz Âişe yemesi için ısrar ediyordu. Hz Sevde ise yememekte ısrar ediyordu. Hz Âişe “Yemezsen yüzüne sürerim.” dedi. Sevde yememekte ısrar edince Âişe bulamacı onun yüzüne sürdü. Bunun üzerine peygamberimiz Sevde’nin elini alıp bulamaca batırdı. “Sen de ona bulaştır.” dedi. Daha sonra onların halini gülerek izledi.

Hoşgörüsü ve kadın ile eğlenmedeki müsamahakârlığını açık bir şekilde görüyoruz.
Erkeğin kadın ile şakalaşmaları kalbe sevinç ve ferahlık verir.

Hz Ömer “Erkeğin suhûlet ve ünsiyetle, hanımının yanında çocuk gibi olması gerekir, toplum içinde yine erkek olsun.” diye tavsiye eder.

Onların gönüllerini hoş edecek şeyler yapardı:

Hz Âişe anlatıyor:
“Peygamberimiz oturuyordu. Birden insanların ve çocukların gürültüsünü işitti. Bir de baktık ki Habeşli dans ediyor, insanlar etrafını sarmışlar. Bana: “Âişe gel bak.” dedi. Yanağımı omzuna koydum, iki omuzu arasından bakmaya başladım. “Doymadın mı Âişe?” demeye Hatalarına karşı onlara kin tutmaz, affederdi:Hatalarına karşı onlara kin tutmaz, affederdi:başladı. Ben de bana verdiği değeri anlamak için “Hayır.” diyordum. Yorgunluktan ayaklarını değiştirdiğini bir birine, bir ötekine bastığını gördüm.”

Peygamberimiz Hz Âişe ile koşu yarışı yapardı. Bazen o peygamberimizi, bazen peygamberimiz onu geçerdi.

Hatalarına karşı onlara kin tutmaz, affederdi:

Hz Ebu Bekir kızının kapısına geldiğinde Hz Aişe’nin peygamberimizle tartıştığını duydu ve içeri girince peygamberimizi üzdüğü için kızına vurmaya yeltendi. Hz Âişe peygamberimizin arkasına geçerek babasından saklandı. Peygamberimiz onu korudu ve Hz Ebu Bekir gidince “Gördün mü ya. Seni adamın elinden nasıl kurtardım.” diyerek ona tatlı bir uyarıda bulundu.

Hatalar karşısında bazen suskun kalır, eşinin hatasını anlamasını beklerdi:

Bir sefere eşleri Hz Safiye ve Ümmü Seleme ile beraber çıkmıştı. Ümmü Seleme’ nin hevdeci sanarak Safiye’nin hevdecinin yayına gitti. Konuşmaya başladı. Onun Safiye olmadığın anlayınca Ümmü Seleme’nin yanına geldi. Ümmü Seleme kendi gününde peygamberimizin Safiye ile konuşmasını bile kıskanmıştı.
Resûlullaha “Allah’ın elçisi olduğun halde benim günümde yahudinin kızıyla konuşuyorsun.” dedi.
Peygamberimiz suskun kaldı.
Ümmü Seleme söylediğine pişman oldu ve “Ey Allah’ın elçisi, benim için af dile. Beni böyle yapmaya kıskançlık sevk etti.” dedi.

Eşlerine önem verdiğini davranışları ile gösterirdi:

Hz Âişe peygamberimizle birlikte bazı seferlere çıkmıştı. Bu seferde Hz Âişe’nin gerdanlığı kopmuştu. Peygamberimiz gerdanlığın bulunması için yerinden ayrılmamıştı. Ashapta ayrılmayıp orda kaldı. Orada su olmadığı gibi yanlarında da su yoktu. Ashap Hz Ebu Bekir’e gelip: “Nedir bu kızın Âişe’nin ettiği? Resûlullahı ve bizi burada beklemeye mecbur etti, su da yok.” dediler.

Ebu Bekir kızının yanına geldiğinde peygamberimiz Âişe’nin dizlerinde uyuyordu.

Kızına dönüp “Resûlullahı ve diğer insanları alıkoydun. Üstelik su da yok.” dedi.
Ona epeyce laf saydı hatta eliyle böğrünü dürtmeye başladı. Peygamberimizin başı dizlerinde olduğu için Hz Âişe hareket edemiyordu.

Peygamberimiz sabah namazına kalktığında su yoktu, bunun üzerine teyemmüm âyeti indi.
Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm ediniz. Ondan yüzlerinize ve ellerinize sürünüz.” (Nîsa sûresi 43)

Âişe üzerine bindiği deveyi gönderince gerdanlığı onun altında buldu.

Kolay kolay öfkelenmezdi:

Kadınlardan biri, Peygamberimizin eşlerinden Ümmü Seleme’ye: “Resûlullah öfkelendiği zaman ne yapardı?” diye sordu.
Ümmü Seleme: “Öfkelendiği zaman yanakları kızarırdı. Resulullah öfkelendiğinde onunla konuşmaya Ali’den başkası cesaret edemezdi.” diye cevap verdi.

Az kızdığı için, öfkelendiğinde eşleri karşısında konuşmaya cesaret edemiyorlardı.
Çok söyleme, arsız edersin” atasözünde olduğu gibi erkek gerekli gereksiz her şeye kızmazsa sözü çok daha fazla etkili olur.

Sevgisini söylemekten ve davranışları ile göstermekten hiç çekinmezdi:

Bir gün Âişe peygamberimize sordu:
“Ya Resûlullah, bana olan sevgin nasıldır?”
Peygamberimiz:
“Kördüğüm gibidir.” diye cevap verdi.
Hz Âişe arada bir sorardı:
“Kördüğüm nasıldır?
Peygamberimiz:
“İlk günkü gibidir.” diye cevaplardı.

Kadınlar için sevgi sözcükleri önemlidir. Kadınlar sevildiklerini duymak isterler.
Peygamberimiz eşlerinden sevgi sözcüklerini eksik etmemişlerdir.

Evlilikte en önemli şey muhabbettir. Daha önce bir kaç kez yazdığım Rum sûresi 21. âyeti kerîme bizlere evliliğin amacını çok güzel anlatmaktadır.

Sükûna ermeniz için size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun (kudretinin delillerindendir) ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen toplumlar için ibretler vardır.
Karı kocanın birbirinde sükûna ermesi için en çok ihtiyaçları olan şey sevgi ve merhamet. Rabbimizin bize nikah hediyesi olarak ikram ettiği sevgi merhameti tüketmemek lazım. Birbirimize sevgi ve merhametle davranmamız lazım.

EŞLERİ İLE İLİŞKİLERİ İLE ÜMMETE ÖRNEK OLMUŞTU

Peygamberimiz eşleri ile ilişkileri ile de ümmete örnek olmuş. Eşlerine hep sevgi ve merhamet ile yaklaşmış.

Sevmek ve sevdiğini hissettirmek çok önemlidir. Hele kadınlar için sevgi hava, su, yiyecek kadar önemlidir. Daha bebekken kız çocukları anne ve babanın yüz ifadelerini takip ediyorlar. Ebeveynin davranışlarında ve yüz ifadesinde sevgiyi görmeyen kız çocukları, ona sevgisini gösteren bir yabancıya daha çok bağlanıp sevgisine karşılık veriyor.

Peygamberimiz sadece hanımlarına değil, kız çocuklarına ve sahabe hanımlarına da çok merhametli ve sevgi dolu davranmış. Ensar Hanımları “O bize bizden daha merhametliydi.” demişlerdir.

Gittiği seferlerden döndüğünde ilk önce kızı Fâtıma’nın evine uğrardı. Hz Fâtıma onu ziyarete geldiği zaman ayağa kalkar ve onu alnından öperdi. Ashabına çocuklarına hediye dağıtmaya kız çocuklarından başlamalarını tavsiye ederdi.

Hatta sahabeden bir erkek şöyle demiştir: “Peygamberimiz zamanında eşlerimize çok iyi davranmaya başladık. Korktuk ki kadınlar hakkında âyet iner de biz erkekler mahvoluruz diye…

Hz. Ömer hanımlarından şikayet eden kocalara “sevmek ve sevdirmek için yollar arayın.” diye tavsiyelerde bulunurken “Yuvalar ancak sevgi esası üzerine kurulmuştur.” demiş.

İçinde sevgi olan her şey güzelleşiyor. Sevgi sözcükleri dinletilen su molekülleri donarken daha güzel kristal şekiller oluşturuyor. Öfke ve küfür dinletilen su molekülleri donarken kristalleri bozuluyor. İnsan vücudunun çoğunun da su olduğunu unutmamak lâzım.

HER ŞEY SEVİLMEK İSTİYOR

Her şey sevilmek istiyor. İnsanlar, bitkiler, hayvanlar. Sevilen ve ilgi gören inekler daha çok süt veriyor. Sevilen, onunla konuşulan bitkiler coşup taşıyor. Kalbi olmayan bitkiler bile sevgiye bu kadar ihtiyaç duyarken, sevgi mekanı kalplerimizin en çok ihtiyacı olan şey sevgidir. Yüreklerin en çok susadığı şey sevgidir.

Erkekler için de sevgi önemlidir; fakat kadınların en çok istediği şey sevgidir. Hep sevildiklerinden emin olmak isterler. Eşlerinin davranışlarını hep sevildiklerine ya da sevilmediklerine yorarlar. Sevilmediğini hisseden kadın hırçın olur.

Bir araştırmada eşini sevmeyen kişilerin daha sık nezle olduğu ortaya çıkmış. Bağışıklık sistemi sevgi ile kuvvetleniyormuş.

Erkek sevgisini esirgememeli, eşini sevgisini kısarak cezalandırmamalı. Hatalarımıza rağmen birbirimizi sevmeliyiz.

Muhabbet çok kazançlı bir şey. Dünya ve ahiretimiz için. Günahlardan mı kurtulmak istiyorsunuz, muhabbet edin. Allah’ın resûlü şöyle buyurmuş:

Bir erkek karısına baktığı, karısı da kendine baktığı vakit Allah her ikisine rahmet nazarı ile bakar ve erkek karısının elini tuttuğu zaman her ikisinin günahları parmakları arasından dökülüp gider.

Sevgi dolu bir bakış ve tatlı bir dokunuş. Bir kadın için ne kadar önemlidir. İki tarafın da günahları dökülüyor ve Allah’ın rahmetine mazhar oluyorlar.

Geçim sıkıntısından kurtulmanın yolu da muhabbetten geçiyor. Peygamberimiz “Allah bir evin rızkının bereketini, karı koca muhabbeti arasına gizlemiştir.” buyuruyor.

Ne kadar muhabbet o kadar bereket. Hep bereketsizlikten şikayetçiyiz. Allah bereketi muhabbetin içine saklamış. Dışarıda daha fazla kazanmak için vakit geçirmek yerine evine gelip eşiyle muhabbet eden erkekler daha kazançlı bu durumda.

Erkekler sevgi cimrisi olmamalılar. Sevgili Peygamberimizin, hanımlarının faziletlerini söylemesi, onları sevdiğini ifade etmesi, bineğine alması, aynı kabın suyu ile müştereken yıkanılması, hanımının hayvana binmesinde ona yardımcı olması ve onu dizine bastırarak bindirmesi, kendisine gelen yemek davetini “hanım da olursa” kaydıyla kabul etmesi, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan hanımının gözyaşlarını elleri ile silerek onu teselli etmesi gibi pek çok davranışı, sevgisini göstermeye, hanımlarını memnun etmeye yöneliktir.

GECE İBADETE KALKARKEN EŞİNDEN İZİN İSTERDİ

Peygamberimizin yaptıklarını yapmak sünnet değil midir? Peki siz karınıza en son ne zaman sevdiğinizi söylediniz? Onun güzel özelliklerini saydınız, iltifat ettiniz? Bineğe binerken hanımları dizlerine bastıran peygamberi örnek alarak, en azından arabaya binerken kapıyı açıp eşiniz arabaya binince kapıyı kapatarak yerinize geçtiniz?

Gecelerde kadınların hakkı vardır diye ibadete kalkarken bile eşinden izin isteyen peygambere bakıp kaç akşam geç kaldığınızda haber verdiniz? Haklı olduğunuz halde kaç kez öfkenizi yuttunuz? Kızdığınız zaman sevginizi keserek cezalandırmak yerine affederek onu utandırdınız? Karınız sevgi ve merhametinizi ne kadar hissetti.

Saygı erkeğin, sevgi kadının en büyük hakkıdır. Eşinizin hataları olabilir. Bir tarafın hata yapması diğer tarafın kendi üzerine düşeni yapmamasının mazereti olamaz. Dünyada hak peşine düşmeyelim ama öyle bir gün var ki her hak sahibi hakkını isteyecektir.

Sema Maraşlı – Haber 7

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: