Ramazan Ayı Sosyal Yardımlaşmaya Bir Davetiyedir..!

Ramazan ayı maddi ve manevi birçok güzelliklerin bir arada yaşandığı,  duygu ve hissiyatın da öne çıktığı mübarek bir aydır. Rahmet, bereket ve mağfiret ayı olan Ramazan ayı dini açıdan taşıdığı önemle birlikte mü’minler arasında sosyal açıdan da yardımlaşma ve dayanışmanın en yüksek olduğu aydır.

Peygamber efendimiz (a.s.m) “Kim bir oruçluya iftar ettirirse, o oruçlunun alacağı sevabın aynısı, iftar ettirene de yazılır ve oruç tutanın sevabından da bir şey eksilmez” buyurmuştur. (Hadis-i Şerif, Sünen-i Tirmizi)

Bediüzzaman, Oruç’un sosyal ve içtimai hayata verdiği önemi hakkında özetle şöyle buyurmuş:

“Oruç, hayat-ı içtimaiye-i insaniye ye baktığı cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: İnsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette hâlk edilmişler. Cenâb-ı Hak, o ihtilâfa binaen, zenginleri fukaraların muavenetine davet ediyor. Hâlbuki zenginler fukaranın acınacak acı hâllerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler. Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esasıdır. Hangi fert olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz, yapsa da tam olamaz. Çünkü hakikî o hâleti kendi hissetmiyor.” (29.mek.3.nükte)

Cenab-i Allah (c.c.) bu dar-ı dünyada geçim cihetiyle kimi zenginlikle, kimi fakirlikle imtihana tabi tutar, Zengin taat ve ibadetle birlikte, özellikle muhtaç ve fakir insanlara şefkat ellini uzatmakla mükelleftir. İnsanlara, hatta bütün varlıklara acımayan Allah’ın rızasını kazanması da mümkün değildir. Çünkü şefkat yoksa şükür de olmaz.

Zaman zaman kimileri ben fakir bulamıyorum ki bir sadaka vereyim, Herkesi zengin görüp, yardım elini uzatmak istemeyenler var. Bahane aranmasa mutlaka herkes kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir.

Ey Fakir bulamayan zavallı aç gözler! Topladığınız malı kime bırakıyorsunuz? Nice mal toplayan babaları gördük, fakir ve muhtaçlardan malını esirgediler, zekât ve sadaka vermekten imtina edip sahabe Salebe durumuna düştüler. İşte, Salebe durumuna düşmeden, evlât hışmına uğramadan elimizle malımızdan sadaka ve zekâtımızı verelim, sabit zannettiğimiz bu dünya ve ömür çabuk geçer, mal ve servet sevgisi bizi aldatmasın.

Bugünkü çağımızda, çöplüklerden ekmek toplayan,  sosyal yardımlaşma vakfı önünde bir kap yemek evine götürmek için sırada bekleyen, iş umudu ile gurbete gidip iş bulamayan, park ve sokaklarda aç yatan insanlar vardır. Fakir bulamıyorum diyenler, işte fakir, işte yardıma ve şefkate muhtaç insanlar.

İnsanlar arası yardımlaşma ve dayanışmayı en güzel ifade eden Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmaktadır: ”Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”  “Dicle kenarında kayıp olan bir hayvandan” kendini sorumlu tutan Hz. Ömer (r.a.) gene; ekmeği olmayan aç bir aile için “sırtına aldığı un torbası” bize sosyal adaleti, hayat-i içtimaiye de ki yardımlaşmayı ve güveni gösteren en güzel örnektir.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma öncelikle bireyin toplum karşısında sorumluluğunu bilmelidir. Hele Müslüman toplumu içerisinde yardımlaşmanın vasıtası olan zekât İslam’ın köprüsüdür, yardımlaşma onunla sağlanır. Hatta asayişi sağlayan zekâttır. Zengin zekâtını verdiği zaman, fakir de zengine karşı hürmetkâr olur. Yoksa “Ben tok olayımda, başkası açlığından ölürse ölsün, bana ne!” derse o zaman fakir de; zengine karşı kin ve adavet besler, zengini düşman görür, hatta asayişi bozmaya kalkar, memleket dahi huzursuz olur. Görüldüğü üzere sosyal adalettin garantisi ve huzurun temini için, zekât ne güzel bir vasıtadır.

Zekât İslam’ın şartıdır; sadaka ise onun ziynetidir. Biri malın bereketine diğeri belanın def’ine vesiledir.

Ramazan-i şerifiniz mübarek olsun!

 25.07.2013

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin