Risale-i Nur’daki Orijinal Tabirler-1

Nur Risaleleri’nde geçen bazı orijinal tabirlere şahit olunur. Bunlardan hemen aklımıza gelen bir kısmını izah edelim.

Şefkat Kahramanı: Müslüman katı, gaddar, zalim ve hele sadist ruhlu olamaz, olmamalıdır. Bilakis ince, hassas ruhlu, mülayim, merhametli ve müşfik bir insandır. Her şey gibi şefkatin de dereceleri olduğuna göre, bu duyguyu âzam mertebede yaşamak ve tatbik etmek “kahramanlık” olarak nitelendirilmiş… Şefkatli analar buna güzel bir misaldir…

Şefkat Tokatları: Cenab-ı Rabbül âlemin, mü’min kullarını yanlışlıklardan ve gaflet gidişatından çevirmek için küçük cezalarla ikaz eder. İdrakli ve ferasetli kul, bu ikazlardan ders alarak halini düzeltir ve Allah yolunda “Emr-i bilmâruf ve nehy-i anil münker” hizmetine yine devam eder. Allah (c.c) kemâl-i şefkatinden “Şefîk” ismi ile okşuyor, “Kahhar” ismini tecelli ettirmek istemiyor… Sevdiği kullarına tokat kabilinden küçük ikazlar yapıyor.

Müslüman İseviler: Bediüzzaman “Müslüman İseviler” namına layık bir cemaat çıkacak haberi, ahirzamanın ahirlerinde görülecek ve gerçekleşecek bir hadise olup günümüzde gerçekleşmiştir. Takdir edilir ki; din değiştirmek kolay bir iş değildir. İnsanda bulunan sadakat duygusu bir çeldiricidir. Dinine sadık kalmak ister. İslamiyet hakkında yapılan yalan-yanlış propagandalar diğer bir çeldiricidir. Araştırıp bunları aşması lazımdır. İşte Said Nursi, batıl din mensuplarının önünde dağ gibi engeller olsa da işi akıl, mantık ve vicdan çizgisinde ele alarak o kesimlere; “dininizi bırakın, değiştirin!” tabiri yerine ehl-i kitâba “dininizi tashih edin” yani yanlışlıklardan arındırın diyerek onlara tedricen ve yumuşak yaklaşmaktadır. Bir başka deyişle; bugün en geniş taraftarı olan Hıristiyanlık dini yanlışlardan arınmış olsa zaten İslamiyet olacaktır. Bediüzzaman bu tabiriyle onların İslâm’a geçişlerini kolaylaştırmaktadır. “Müslüman İsevilik” hak dinine geçmede bir süreçtir.

Sanki Yedim: Bir mübarek zat, nefsinin istediği şeyleri almış sayarak o miktar paraları biriktire biriktire bir cami yaptırmış. Bugün bu küçük cami İstanbul’un Fatih semtinde ibadete açıktır. Adı da “Sanki Yedim Camii”dir. Eğer nefsinden bu fedakârlığı yapmamış olsaydı, o cami ortaya çıkmazdı. İşte bu enteresan olayı Üstad Said Nursi, tatlı bir şiirle tarihe mâl etmiş:

“Lezâiz çağırdıkça “sanki yedim” demeli. Sanki Yedim’i düstur yapan “Sanki Yedim” namındaki bir mescidi  yiyebilirdi, yemedi”

Mehmet Gürler

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin