Siyasiler Gönül Erlerinin Arkasında Olmalı

Nuriye Çeleğen’in yazısı
Niyazi Mısri 17. yüzyılın manevi mimarıdır. Hayatı siyasilerin anlamsız tazyikleri altında geçer. Sonunda Limni adasına zindana sürülür. Orada da rahat bırakılmaz. Pek çok kez zehirlendiği için yemek tabağını yatarken yastığının altına koyma ihtiyacı hisseder. Mısri’ye rahat yüzü gösterilmez. Niyazı-ı Mısri, Osmanlı’ya ah eder mi bilinmez ama denir ki Osmanlı Devletinin yıkılışında Niyaz-i Mısri’ye yapılan eza ve cefalar vardır. Niyazi Mısri’yle hayatları benzerlik arz eden bir başka şahsiyet Bediüzzaman hazretleridir. Onun da hayatı sürgünlerle, hapislerle geçer. Mısri gibi defalarca zehirlenir. Tek kelimeyle Bediüzzamana’a devrin siyasilerince hayat zehir edilir. Bediüzzaman’ın son günleridir. Talebelerini ziyaret için seyahate çıkar. Devrin siyasileri tarafından Ankara’dan döndürülür. Talebesi Hamza Emek o gün Bediüzzaman’ın evindedir. Bediüzzaman geri dönmüştür. Çok hiddetlidir. O yaşlı halinde merdivenleri ikişer ikişer çıkar. Bediüzzaman elleriyle işaret ederek,

-Ben gittikten sonra dayanamayacaklar. Tepe takla gidecekler der.
Bu hatırayı Hamza Emek’ten dinlemiştim.
Dönemin hükümeti, Bediüzzaman’ın vefatından sonra iki ay bir hafta iktidarda kalabilir.
Giderler. Hem de acı bir gidişle, büyük bir zulme uğrayarak giderler.
Münevver Ayaşlı üç nesli anlattığı nehir romanının Pertev Beyin Torunları kitabında bu gerçeğe parmak basar. Menderes’in arkasında Said Nursi’nin olduğunu belirten Ayaşlı, Menderes’in bu gerçeği fark edemediği gibi Said Nursi’den de kimi zaman rahatsız olduğunu söyler. Manevi koruyucusu Said Nursi gittikten sonra Menderes’in iktidarda kalamayıp gittiğini bir devri yazarken önemli bir tespit olarak belirtir.
Musibet isabet eden demektir. İsabet kasıt ile gelendir. İsabet edenin neden isabet ettiğine, isabet ettirildiğine bakmak gerekir.
Bugünlerde devletimizin üzerinde olan musibet okları hepimizi duaya sevk etti. İnsanlar yoğun bir şekilde Cevşen, salat-ı münciye okuyorlar. Bu önemli bir güzelliktir. Umumi belalar umumi dualar gerektirir. Dua def-i belaya vesiledir.
Olaylara tarihin tekerrür aynasından da bakmak gerekir. Böyle bir bakışta bu musibetler acaba hangi gönül erinin siyasilerce kırılan kalbinin ah dumanıdır; hangi manevi denge sahibinin himmetini çekmesinin gazabıdır diye düşündürüyor.
Siyasilerin bir müddet sonra Karun gibi başarıyı üstlenmeleri, manevi destekçilerin gönül koymaları, manevi alemde sarsılan dengeler, maddi alemde de dengelerin siyasilerin aleyhlerine işlemesini netice verir. Bir masumun kırık kalbi için denizin dalgalarını bertaraf eden Rabbimiz kendi yanında naz sultanı olan bir kulunun kırılan kalbi için hafizan Allah iktidarları da alt üst eder, koca imparatorlukları da yer ile yeksan eyler.
Başımızdaki bu musibetler zincirinde muhalif rüzgarlara paratoner olanların destekleri sağlanmalı, yoksa şairin bir muhalif rüzgar eser savurur harman gibi dizelerinde belirttiği üzere o maneviyat sultanlarının ahları harman gibi pek çok gücü savuruverir.
Moral Haber

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: