Yılmak Yok, Mücadeleye Devam!
Bir proje üzerinde çalışmaktan vazgeçen öğrenciye profesör sorar:
– Evlâdım, Mecnun Leyla’sından vazgeçti mi?
– Hayır hocam.
– Kerem, Aslı’dan usandı mı?
– Hayır.
– Ferhat, dağları delmekten korktu mu? Vazgeçti mi?
– Hayır.
– Edison 2000 küsur denemeden sonra pes etti mi?
– Hayır
– Ya Kocadağlı Ahmet?
Bir süre suskunluktan sonra genç:
– O’nu hiç duymadık ki hocam, deyince profesör son darbeyi vurur.
– Tabii duymazsınız!… Çünkü o senin gibi vazgeçmişti…
..Unutma ki evlâdım; vaz geçenler değil, daima sürekli mücadele verenler kazanırlar ve tarihe geçerler…
- Bir örnek de manevî hayattan verelim, sonra da önemli konumuza geçelim:
Ehl-i takvâ bir zât temiz elbiselerini giyerek, yatsı namazına camiye gitmek için erkenden yola çıkar. Normal yolda yürürken tökezlenir ve düşer. Üzerinin kirlendiğini fark edince eve döner, ihtiyâten yeniden abdest alarak, diğer temiz elbiselerini giyer ve yine cami yoluna koyulur.
Daha çok dikkat ettiği halde, karanlıkta bir şeye takılıp ikinci kez düşer. Hiç üşenmeden, yine eve giderek aynı şekilde abdest alır, temiz elbise giyerek yine namaza yetişmeye çalışır. Bu sefer de aceleyle yine aynı âkıbete üçüncü defa duçar olur, fakat yine de PES etmez. Yine eve döner ve temiz elbiseler giyerek namaza yetişmek için caminin yolunu tutar.
Aynı kararlılıkla camiye doğru birkaç adım ilerledikten sonra, elinde lâmba ile yolunu aydınlatan bir kişiyle karşılaşır.
–“Herhalde benim bu perişan hâlimi evinden gördü ve bana onun için yardım ediyordur” düşüncesiyle, birlikte camiye doğru yürürler.
Lambayla kendisine ışık tutarak yardım eden kişiye, bu jestinden dolayı minnet duyduğu için, “namazı kendisinin kıldırmasını” teklif eder, fakat o kişi şiddetle reddeder.
O zât bu kadar kesin reddin sebebini merak ettiği için, “SEBEBİNİ” sorar. O kişi:
-“..Çünkü, ben ŞEYTANIM” deyince, o ehl- takvâ zât adetâ şok olur.
-“Nasıl olur? Bir şeytan beni camiye yetiştirmek için, niçin yardım etsin ki?” diye sorar. Cevap çok ilginç ve bizlere ulaşacak kadar ibret doludur. Şeytan der:
-“Seni, camiye gitmekten MEN etmek için, her seferinde düşüren bendim. Şimdi sana yardım etmeme gelince: Seni ilk düşürdüğümde “nasılsa bir mazeretim var, üstüm kirlendi” diye düşünüp vazgeçeceğine, senin eve dönüşünden sonraki, camiye gidiş kararlılığın için, Allah senin tüm günahlarını af etti. İkincisinde de “pes edersin” diye düşünmüştüm. Sen yine aynı kararlılığı gösterince, Allah senin tüm aile efradının günahlarını af etti. Üçüncü kararlılığında ise tüm cami cemaatini bağışladı. Bunlar hep benim zararıma oldu. İşte bu nedenle senin namaza yetişmene yardım ediyorum…”
- Evet dostlarım. Hiçbir zorluk veya engel, bizleri hayırlı işleri yapma kararlığından vaz geçirmemelidir. Her iki örnek de bizlere bu masajı veriyor. Zorluklar ve engeller, genellikle şeytandandır…
Bu konuyu “..Evet, dînî sohbetler ve NUR TERAPİLER güzeldir ve faydalıdır da, bazen de bildiğimiz aynı konular tekrar ediliyor” vs. diyerek nazlananlar için ve de çalıştıkları işyerlerinde sürekli aynı temizliği yapanlar, veya monoton ve aynı işi yaptığı için usananlar için seçtim.
- Bir sandaldaki balıkçının, kürekleri hep ayni hareketlerle çekmesi onu usandırırsa, menziline asla ulaşamaz.
- Yumuşacık su damlalarının o sert mermeri delmesi, elbette suyun sertliğinden değil, usanmaksızın sürekliliğindendir…
Ömrü Allah yolunda geçmiş olan ihtiyar bir zâta:
“-Efendim, artık yaşlandınız! Ömrünüz hep Allah için hizmet gayretiyle geçti. Lütfen artık kendinizi fazla yormayınız, biraz istirahat ediniz!” denilince o ârif gönüllü zât bu teklife şu hikmetli cevapla mukâbelede bulunmuş:
“-Evlâdım! Bir düşün bakalım. Meselâ siz bir sınava veya önemli bir yarışa katılmış olsaydınız, sınavın bitiş emri de gizli olsa, hedefinize iyice yaklaştığınızda istirahat eder veya hiç yavaşlar mıydınız?”…
- İnşirah Sûresi, 7. Âyet: “O halde bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş.”…
Yani, yılmak, usanmak, pes etmek yok. Çalışmaya, işe, vb. mücadeleye devam…
A. Raif Öztürk