İnsanın Mahiyeti nedir?

Mahiyet denince bir şeyin esası hakkında bilgi edinmek demektir. İnsanın da maddi ve manevi hal ve ahvaline bütün olarak mahiyet denilebilir. İnsanın kendini tanıması ve mahiyetini bilmesi önemlidir. Bir rivayete göre,” insanlardan rabbini en iyi tanıyan kimdir? Diye sorulduğunda, Peygamberimiz (asm) ‘nefsini en iyi tanıyan kimsedir’ diye cevap vermiştir.(a.g.y) insan Allah’ı bilse, nefsini bilse dolayısıyla kendini de bilir. Kendini bilme denilince öncelikle “acz, fakr ve naksını” bilmek akla gelir.

İnsanın aczi onu Allah’ın kudretine, fakrı ilahi rahmetine ve noksanlıklarını düşünmekle Allah’ın kemal sıfatına götürür. Cenab-ı Allah insana akıl, kalp, ruh, duygu, düşünce gibi öyle mahiyetler vermiş ki aklı olan dünya için değil; ahiret için yaratıldığını ve hakikatin ahirete yönelik olduğunu bilmesi lazımdır.

Çünkü insanın öyle istek ve emelleri var ki bin sene yaşasa da o isteklere ulaşamaz.  Oysa ömür çabuk tükenip geçmektedir. O istek ve arzuların çoğu dünyada kalıyor. Bundan da anlaşılıyor ki insanın duygularını tatmin edecek başka bir yer vardır. Nasıl ki, anne karnı bebek için dar ve sınırlı ise; dünya da insanlara öyle sınırlıdır. Çünkü insan duygu ve isteklerine ulaşamıyor. İşte insanın mahiyeti, duygu ve isteklerini ancak ahiret âlemi tatmin edebilir.

Bediüzzaman Hazretleri insanı şöyle tarif eder: “Nasıl esma da bir ism-i azam var, öyle de, o esmanın nukuşunda dahi bir nakş-ı azam var ki: O da insandır.”…İnsan Ahsen-i takvimde yaratılmıştır, bütün esmanın cilvelerine mazhardır ve istidadı bütün varlıklardan üstündür. İnsan kâinatın küçültülmüş bir numunesi ve modelidir. Kâinat küçülse insan, insan büyütülse kâinat olur. Böylece kâinat ile insan müsavidir. Fark sadece cisimdedir.

Peki, insanı kâinat kadar büyük ve geniş tutan nedir diye sorulursa?

Cevap: İnsana verilen istidat ve duygulardır. İnsanın her bir cihazı ve duygusu, bir âleme açılıyor. Örneğin, göz görüntüler  âlemine açılır. Kulak sesler âlemini işitir. Dokunma duyusu cismani âlemlere açılır. Hayal, misal âlemi ile irtibat kurar. Ruh, ruhlar âlemine açılır. Kalp, aşk ve muhabbet kapısıdır. Akıl, mevcudat âleminin mütefekkir bir mütalaacısıdır. İnsanın duygu ve kuvvelerine sınır konulmadığı için, terakki ve tedenni nihayetsizdir.

“Hem insaniyet onu kâinatla alakadar etmiştir. Hâlbuki sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı, mütemadiyen onu incitiyor.”

Görüldüğü üzere insan yüksek bir mahiyete sahip yaratılmıştır. Mahiyetine de bir o kadar yüksek istidat ve duygular verilmiştir. Bu kıymettar cihazları Allah’ın rızası dâhilinde kullanmak insaniyete en yakışanıdır. Böylece Allah’ın kudretine, kemaline ve rahmetine ayinedarlık etmiş olur. Yoksa boş ve uygun olmayan yerlerde kullanmak hıyanettir ve nankörlüktür.

Mademki ölüm var, İnsanı, ölümden sonraki hayattan ve ebedi saadetten daha çok düşündüren meseleden başka ne olabilir?  Bu nedenle insanın kendini tanıması ve mahiyetini bilmesi çok, çok…  önemlidir!

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

5.11.2013

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: