Kurt gövdenin içine girerse

Bir ağacın temel organları kök ve gövdedir. Yaprak, çiçek ve meyveler ise her yıl tazelenen geçici organlardır. Gövde, hem ağacın ayakta durmasını hem de yapraklarda üretilen besinlerin köklere taşınmasını sağlayan önemli bir organdır. Gövdenin anatomisini incelersek, burada yapraklardan kök uçlarına kadar uzanan kalburlu boruların ve yine köklerden alınan su ve mineralleri yapraklara taşıyan odun borularının bulunduğunu görürüz. Bu borulardan yüzlercesi gövdede kambiyum denilen bir halka üzerinde yan yana dizilmişlerdir. Yaptıkları görev itibarıyla bu borular insan vücudundaki damarlara benzerler. Yapraklarda fotosentezle üretilen çeşitli besin maddeleri kalburlu borulardan aşağıya taşınarak köklerde ve gövdede bulunan parankim hücrelerinde depolanırlar.1

Gövdenin bu stratejik önemini ve besinlerin geçiş güzergâhı üzerinde bulunduğunu ilham-ı ilahi ile bilen ağaç kurtlarının annesi olan kelebek gövdede bulduğu bir çatlak veya delikten yumurtalarını kabuğun altına bırakır. Yumurtadan çıkan kurtçuk sanki önceden yerini biliyormuş gibi iletim borularının bulunduğu bölgeye doğru yönelir. Aynen yeni doğmuş bir bebeğin ağzıyla meme aradığı gibi odun dokusunu ağzıyla kemirerek açtığı delikte ilerler. Önce besinlerin taşındığı borulara daha sonra da besinlerin depolandığı parankim hücrelerine ulaşır. Burada boruları delerek beslenmeye başlar. Beslendikçe büyür ve daha çok boruyu delerek beslenir. Kurtçuk artık kurt olur. Bu şekilde yüzlerce kurt gövdenin içinde besinlerin bulunduğu hücrelere ulaşmak için kıvrımlı galeriler meydana getirirler.2-3

Delme sırasında oluşan tozların boruları tıkaması sonucu köklere gitmesi gereken besinler gövdede kalır ve kurtlara yem olur. Bu kez beslenemeyen kökler kısa süre sonra kurur. Ölü kökler topraktan su ve mineralleri alıp yapraklara gönderemeyince yapraklar sararır ve kurur. Yapraklar görevini yapamayınca da ağaç ölür. Bu sırada erginleşen kurtlar izn-i ilahi ile kelebeğe dönüşür ve deliklerinden çıkıp uçarlar. Bu kelebekler yumurtlama zamanı geldiğinde yumurtalarını bırakacakları canlı fakat gövdesinde çatlak olan yeni ağaçları ararlar. Ağaç gövde kurtlarının hayat serüveni bu şekilde sürer gider.

Gövdesini kurtların işgal ettiği bir ağaca dıştan baktığınızda ilk zamanlar sağlam gibi görünür. Çünkü faaliyet kabuğun altındaki galerilerde gizli yürümektedir. Kabuğu kaldırıp baktığınızda delikleri ve delikleri kurcaladığınızda çok sayıda galeriyi ve içindeki kurtları görebilirsiniz. Ancak haftalar sonra yaprakların sararmaya başlamasıyla bir şeylerin ters gittiğini anlarsınız. O zaman da iş işten geçmiş olur. Çünkü ağaç can çekişmektedir.

Gövde kurtlarıyla mücadele genellikle mekanik ve ilaçlama olmak üzere iki şekilde yapılır.2-3 Henüz işin başında ise ve fazla kurtlanma olmamışsa ince bir çelik tel alıp delikten sokarak kurdu deliğinde imha etmektir. Bu zahmetli ve zaman alan bir iştir. Derinlerdeki kurtlara ulaşmak zordur. Diğer yol ise, kurt ilacını enjektör yardımıyla deliğe zerk etmekle aynı galeride yaşayan çok sayıda kurdu imha etmektir. Daha sonra deliklerin ağzını macunla kapatmalıdır. Ancak en iyisi kurt gövdeye girmeden tedbir almaktır. Bu da ağaç gövdelerini sık sık kontrol ederek çatlak, delik gibi hasarlı yerleri macunla kapatmak, ya da gövdeye kireç veya bordo bulamacı gibi maddeler sürmektir. Tedbir alınmazsa kurt kurtluk vazifesini yapmaya her zaman hazırdır.

Yapraklara, meyvelere ve köklere musallat olan başka tür kurtlar da vardır. Ancak onların tehlikesi gövde kurtlarınınki kadar değildir. Çünkü bu organlar bir ağaçta çok sayıda bulunur ve bunların tamamı da kurtlanmaz. Yapraklardan bir kısmına kurt işlemişse o yapraklar dökülür diğer yapraklar sağlam kalır ve vazifelerini yaparlar. Bu durumda sadece ağacın büyümesi ve verimliliği azalır ama ağaç ölmez. Aynı şey meyveler ve kökler için de geçerlidir. Ama ağacın gövdesi bir tanedir. O kurtlandığında yedeği yoktur.

Her insan da bir ağaç gibidir. İnsanın kalp, mide ve ciğerler gibi en hayatî organları gövdesinde bulunur. İnsan vücuduna giren ve mikrop adını verdiğimiz kurtçuklar bu organları tutarsa hayatî tehlikeler baş gösterdiği gibi, manevi hayatımıza kasteden günah, şüphe ve vesvese gibi kurtçuklar eğer hemen imha edilmezlerse sürekli kalbimizi ısırarak onu yaralar hatta öldürürler. Ebedi bir hayatı mahvettikleri için bunlar daha tehlikelidirler. Vücudumuza giren maddi mikroplara karşı nasıl ki aşı ve ilaç kullanıyorsak, manevi hayatımızı tehdit eden ve büyüdüğünde manevi bir kurt olan bu mikroplara karşı da imanı kuvvetlendiren eserleri okuyarak manen aşılanmak ve işlediğimiz günahlar için de sık sık tövbe ilacıyla ilaçlanmak lazımdır. Peygamberimiz bile “ben günde en az yetmiş defa tövbe ederim” dediğine göre bizim kaç defa tövbe etmemiz gerektiğini hesaplayalım.

Her ülke de bir ağaç gibidir. Kökü, gövdesi ve yaprakları vardır. Ülkeye zarar veren insanlar birer kurt gibi o ülkenin varlıklarını içten içe kemirerek yaşarlar. Ağaç kurtları nasıl ki onlar için masum bir niyet olan sırf beslenme gayesiyle ağacı kemirip onun can damarlarını tıkadıkları ve ağacın ölümüne sebep oldukları gibi, muzır insanlar da bir ülkenin gövdesi hükmünde olan stratejik mevkilerde yer alarak ülkenin aleyhine faaliyette bulunurlar. Bunların birçoğu zarar verdiğinin farkında bile değildir. Hatta iyi iş yaptığını zannedenler olduğu gibi; tam tersine, yaptıkları zararın farkında olup bunu yapmaktan zevk alanlar da olabilir. Onun için uyanık olmak ve bu zararlılara karşı gereken tedbirleri almak lazımdır. En iyi tedbir de bu zararlıların gövdeye girmesine fırsat verecek delik ve çatlaklar bulundurmamaktır.

Çağımızın mütefekkirinin heyecanla söylediği şu sözleri hatırlayalım: “Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıstırabım, yegâne ıstırabım budur…”4 Bu ifadelerinden Üstad’ın tehlikeleri çok önceden sezdiğini ve bütün hayatını bu tehlikelere karşı Kur’an eczanesinden ilaçlar hazırlamakla geçirdiğini biliyoruz. Bize düşen de bu ilaçları kullanarak tedbir almaktır.

Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN / Zafer Dergisi

Kaynaklar:

1. Kocaçalışkan, İ. (2008). Bitki Fizyolojisi, Nobel Yayın, Ankara.

2. Kılıç, M., Aykaç, K., Çevik, T. (1988). Karadeniz bölgesinde elma ağaçlarında zarar yapan elma gövde kurdu, Bitki koruma Bülteni, 28, 99-109.

3. Kaymak, M., İşçi, M., Ziraat Mühendisleri, Bitki Sağlığı.

4. Nursî, B. S., Tarihçe-i Hayat, Tahliller, Envar Neşriyat, s.628.


Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: