Risale-i Nur’un Bir Hizmeti de Lisanı Muhafaza Etmektir
Nur Risaleleri zengin bir kelime kadrosuna sahiptir. Ben lügatini hazırladım ve bu günkü nesillerle bilinmeyen on üç bin kelime buldum. Bilinenleri de sayarsak kelime sayısı en az ikiye katlanır. Oysa, sade dille yazınca okumalarını ve anlamalarını umduğumuz insanlar azami bin kelime kullanıyorlar.
Erbabına malumdur ki, dil ile düşünce arasında paralellik vardır. İnsan, sahibi olduğu kelimeler kadar düşünebilir. Risale diline sahip olmak demek aynı zaman da tefekkür alanını genişlettirmek demektir. Bu kıymetli eserlerin önemli faydalarından biride budur.
Risalelerde Bediüzzaman Hazretlerinin kendine has bir üslübu vardır. Belagat, fesahat, cezalet ve selasetten süzülen fevkalade tesirli bir üslüp. Hem akla, hem de kalbe tesir ediyor.
Lisanımız bir asırdır sedmelerle sarsılıyor. Kırpıla kırpıla fakir bırakıldı, tefekkür dili olmaktan uzaklaştırıldı. Nur Risalelerin bir hizmeti de lisanı muhafaza etmek ve ortak bir dil kurmaktır.
Her ilmin kendine has ıstılahları, terimleri, kavramları vardır. O ilmi elde etmek isteyen adam, bu kelimeleri öğrenmek zorundadır. O ilmi bilmek, terimleri sindirmekle mümkündür. Risalelerde de iman ilmi anlatılıyor. Onun da terimleri var. Bu terimlerin günlük dilde karşılıkları yoktur ki yerine konabilsin. Risalelerin dili imanın dilidir.
Sadeleştirme örneklerini inceledim, hakiki metinden hiçte daha anlaşılır olmadıklarını gördüm. Risalelerin anlaşılıp anlaşılamaması sadece kelimelerle ilgili değil ki. Ortada derin ve ince bir ilim var, dikkat ve itina istiyor. Zengin kelime kadrosu onun sadece bir yönü.
Risalelerin şiirli bir dili vardır. Ahengi ruhlara tesir eder, kalbin en derin ve ince hislerini lerzeye getirir. İnsan da sadece akıldan ibaret değildir.
Risalelerin bir gazete yazısı gibi basit olmayışından dolayı bir cazibesi var. O bezme ancak layık olanlar girebilir. İhtiyacını hisseden ve iştiyak duyanlar talebe olabilir. Onu arayanlar bulabilir, bulmalıdır. O, popüler bir meta değildir. Biraz istek, biraz talep, birazda gayret lazım. Ucuz bir mal olmamalı Nurlar. Hemencecik tüketilmemeli. Tüketim kültürü yaygınlaştı. Bu kültürün etkisinde kalanlar kolay elde ettiklerinin kıymetini bilmezler. Pahalı olan ve zor elde edilen daha değerlidir.
Nurlardaki derin meseleleri anlamak ve tam feyiz almak için toplu okumalar ve müzakereler yapılır. Talebeler, birbirinin anlayışından ve uygulamasından istifade ederler. Mesleğimizin mühim bir esası da budur. Zaman cemaat zamanıdır. Bu hususa ne kadar ehemmiyet verilse azdır.
Not: Ömer Sevinçgül’ün yazısından alıntıdır.