“Zekât verenlerle alışveriş yapmalıyız,” diyordu Turan Bey, “tâ ki onlar daha çok kazanıp daha çok zekât versinler.”
İşte, burada, dikkatimizden kaçan önemli bir ayrıntı var: Biz alışveriş yaptığımız kişi veya müesseseye ücret öderken, yoksulun payını da o ücret içinde bir emanet olarak aktarıyoruz. Eğer muhatabımız zekâtını veriyorsa emanet yerini bulacak, daha doğrusu, iki katlı bir kazanç ortaya çıkacaktır.. (Ümit Şimşek’in yazısı..)
Devamını oku ›
18 Aralık 2012 Saat 10:26 /
Allah servet verir. Fakat onu sadece bir adamın yemesine izin vermez. O servetten herkes pay almalıdır. Bunun iki çeşidi vardır: Biri şirket kurmak, işçi çalıştırmaktır. Diğeri zekât vermektir.
Devamını oku ›
12 Ekim 2012 Saat 09:14 /
Dünya fani, fakat ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz. Uzun ömürlü de olabiliriz, bir saat sonra ölebiliriz de… Mademki ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz, öyleyse ölünceye kadar kimseye muhtaç olmamak için çalışmak zorundayız.
Devamını oku ›
25 Eylül 2012 Saat 12:07 /
Kur’ân’da ‘Kim zerre miktar şer işlese karşılığını görür’ buyruluyor. Bu ayet zerre miktarlara da bakılacağını bildiriyor. Oysa kişiler arasında taneciklerle ifade edilen haklar söz konusu olabiliyor. Meselâ esnaf ve müşteri arasında ne kadar hassas terazi ile de tartılsa, tanecikler halinde haklar ya esnafta kalabiliyor, ya da müşteriye geçmiş oluyor. Bu haklar nasıl telâfi edilecek?
Devamını oku ›
17 Ağustos 2012 Saat 12:52 /
Allah Teâlanın zekât vermeyenler hakkındaki şiddetli tehditlerini dikkatlere sunmadan geçemeyeceğim. Allah Teâla’nın bu tehdit ve uyarıları da Onun şefkat ve merhametinin bir başka tecellisidir. Önündeki ateşe veya uçuruma düşecek olan bir görmeyene, önündeki ateşi veya uçurumu haber vermek, haber verenin iyilikseverliğini ve şefkatini göstermez mi?
Devamını oku ›
15 Ağustos 2012 Saat 12:48 /