Güller Arasında Hayat

Dünyanın karnı yüksek derecede ateşle dolu olduğu gibi başımız üstündeki güneş daha yüksek bir sıcaklığa sahip. Bizse iki ateş arasında hayat sürüyoruz; ateşler arasında açan gül, karanlıklar içindeki aydınlık gibi. Zıtlıklar cevelangahındaki hayat; şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücü, düşündürücü olduğu kadar merak uyandırıcı.

Topraktan yaratılmış insanın düşmanı şeytan, ateşten yaratılmış. “Öfke şeytandandır. Öfkelendiğinizde abdest alın” hadisi ne kadar düşündürücü. Ateşi söndüren su; iki ateş arasında – dünyanın merkezi, güneşin ateşi – arasında hayatın var olması için yağmurların yağması gerekiyor.

Nefis de ateşten; hem öyle bir ateş ki dizginlenmesi, kontrol edilmesi zor bir ateş. Bir taraftan kontrol edilirken diğer taraftan harlıyor; mahalli iman olan kalbi kavuruyor, kurutuyor. Rahman’dan hidayet yağmurları yağmadıkça ubudiyet çiçeklerinin açması zor.

“Ben nefsimi temize de çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder, ancak Rabbim rahmet ederse o başka” diyen Yusuf (a.s.) ateşin büyüklüğü ve dehşetini dikkatini çekiyor olduğu kadar korunma yolunu da ortaya koyuyor.

Dünyanın içi ateşle dolu, bizim içimiz de nefis ateşiyle. Dünyanın dışında güneş ateşi, bizim dışımızda gayb âleminde gizli cehennem ateşi var. İkisi arasında iman hayatı yaşıyorsak, ateşler arasında açan gül gibi Rahman’ın hidayet ikramından, bağışlama Kereminden, affedici Rahimiyetinden.

Hased önce hasidi yaktığı gibi öfke de önce öfkeleneni yakar. İçteki ateş dıştaki cehennem ateşini hatırlatır; ikisinin buluşması birbirini haber verdiği gibi yakınlığını da ifade eder. Cennet ve cehennem ayakkabılarının bağları kadar insana yakındır der Allah Resulü (a.s.m.)

İnsanda âlemler dürüldüğüne, âlemler insanda toplandığına göre dünyanın karnındaki ateş volkan veya depremle öfkesini belirttiğinde ne kadar yakıcı oluyorsa nefis ateşi şeytanın teşvikiyle parlayı versin ne kadar ubudiyet çiçeğini birden söndürüveriyor. Ulülazm bir Peygamber O’na sığındığına göre bizim ne kadar istiaze ve istiğfar etmemiz gerektiğini hep birlikte düşünelim.

Öfkemi yendim, daima nefsimi kontrol ediyorum diyen güçlü bir yiğit, kuvvetli bir pehlivan var mı?

İçimizin ateşiyle cehennemin ateşi ayak bağımız kadar bize yakın dururken nasıl kendimizden emin olur da rahat içinde oluruz? Rahman’ın rahmetine sığınmaktan başka bizi kurtaracak olan nedir? Âdem’in (a.s.) kurtuluş için izlediği yoldan başka bir yol, değişik bir yöntem, farklı bir metot var mı?

Nefis-şeytan ateşi ile insi ve cinni şeytanların şerrinden korunmak, ateşler arasında gül devşirmek, karanlıklar arasından aydınlık yolu bulmak; hidayet güneşinin yansıması, Rahmet yağmurlarının yağmasıyla olacağı, gündüz kadar aşikâr bir gerçek.

Öfke tabiatımızda var, cehennem içimizdeki gerçek; dıştaki ise içimizdekinin yansıması, içimizdeki dıştakinin habercisi.

Öfke, gadap ikisini buluşturuyor; ateşler arasında açan gülleri solduruyor, kalbi karartıyor. Tevvab ve Vahhap olan Rahman’a iltica etmekten başka hidayet ışıklarıyla aydınlanmamız, gül gönüllere dönüşmemiz mümkün değil.

Öfkeden uzak, gadaptan ırak, ateşten ayrı bir ömür geçirmeniz duasıyla…

Hüseyin Eren – hicbisey.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: