Ölümle Dalga Geçen Adam..

Divan-ı Harbi Örfi yani sıkı yönetim mahkemesinde 1908 sonrası Bediüzzaman yargılanırken, ölümle çok yönlü olarak dalga geçer. Bir kere harekete katılmaya cesaret etmek başlı başına bir cünun eseridir. Eseri yayımlayan Ramiz onun zekâsını tarif eder. “ Said Nursi filvaki ifrat-ı zeka itibariyle  hudud-ı cünunda idi. Fakat öyle bir cünun ki  onun ulvi ruh ve kemal-i aklına işarettir. “ Onun ruhunu bir zat şöyle ifade etmiştir.

Cunun başımda yanar ateş-i maalidir

Cünun başımda benim bir zeka-yı alidir

Benim cünunuma  rehber ziya-yı ulviyet

Benim cünunumu bekler azim bir niyet

Cünun delilik olarak anlaşılırsa dehaların aklı ile sıradan insanların aklı bir değildir. Bir psikanalist olan Barron ‘a göre “özgün kişiler  karmaşayı  ve bir dereceye kadar  dengesizlik durumlarını  tercih ederler, genel olarak  ortalama insanınkinden daha karmaşık psikodinamiklere sahiptirler , yargıları itibariyle daha bağımsızdırlar, kendilerini ifade etmede  ve baskın rol oynamada  diğer insanlara göre daha öne çıkarlar. Onların zekaları geometrik bir düzende değildir.Bunlar nesne ve olguları  başkalarınıngörmediği gibi  görmeyi de başarırlar. Ortalama kişiye göre  daha fazla fikri aynı anda taşıma , karşılaştırma  ve sentez yapma yeteneğine sahiptirler.Evreni ortalama insanın gördüğünden daha karmaşık bir yapı görürler. Organizmalarının  nesnel olarak özgünlülüğü azami derecededir. Yaratıcılıkları bu yüzdendir.(Psikanalitik edebiyat kuramı 116) Bediüzzaman’ın psikolojik ve psikanalitik portresi ve psikobiyografisi bir kitap olacak kadar büyüktür. Bizim son yüzyıllarımızda böyle bir zihinsel orjinallik  kimsede yoktur. Karşılaştırma da büyük bir eser olabilir. Ta on yaşından itibaren karmaşa ve kargaşaya atlar gibi girer ve hepsinden sağ salim çıkar. Böyle en az elli vaka vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri otuz bir martı seyrederken olayın karakterini tahlil ederken yaptığı tahlildir. Otuz bir mart olayında hiç kimse onun kadar ateş  çenberine yakın durmamıştır.

“Mart’ın otuzbirinci günündeki  dehşetli hareketi , iki üç dakika uzaktan temaşa ettim. Müteaddid metalibi işittim. (farklı istekleri  işittim ) Fakat yedi renk  süratle çevrilirse yalnız beyaz göründüğü gibi ayrı ayrı matlablardaki fesadatı  birden bire indiren ve avamı anarşilikten kurtaran  ve efrad elinde kalan  umum siyaseti  mucize gibi muhafaza eden lafz-ı şeriat yalnız göründü. Anladım iş fena , itaat muhtel, nasihat tesirsizdir. Yoksa her vakit gibi yine o ateşin söndürülmesine  teşebbüs edecektim. Fakat avam çok , bizim hemşehriler gafil  ve safdil, ben de bir şöhret-i kazibe ile görünüyorum. Üç dakikadan sonra çekildim. Bakırköyüne gittim, ta beni tanıyanlar karışmasınlar . Rast gelenlere de karışmamak tavsiye ettim “D H Örfi 24) Büyük karmaşayı  seyrediyor ve duyduklarına karşı bir tavır alıyor ve neticesiz bir durum olarak görüyor ve çekiliyor. Ayrı ayrı maksatlardaki fesadat , cümlesi gösteriyorki istekler birbiri ile irtibatsız, işin içinde farklı parmakların olduğunu gösteriyor, işte dehaların bakışı ve kısa sürede problemi tahlil etmesi ve ateşten geri durması .  

Cümlenin devamı “  Eğer zerre miktar dahlim olsa idi , zaten elbisem beni ilan ediyor, istemediğim bir şöhret de beni herkese gösteriyordu. Bu işte pek büyük görünecektim . Belki  Ayestefenos’a kadar  tek başıma olsun Haraket ordusuna karşı mukabele ederek isbat-ı vücut edecektim . Merdane ölecektim . O vakit dahlim (içinde olduğum) bedihi olurdu. Tahkika lüzum kalmazdı”(D H Ö 25)Yeni dönemde tabiatı seyredip ondan ilahi sanata deliller çıkaran bir Bediüzzaman  önceki dönemde ihtilal ayaklanma türü bir olayı birkaç dakikada tahlil  eder ve geri durur. Hiçkimse  bu millet için onun kadar ateş çenbesinde dolaşmamıştır. Yüzyılın bütün şerlileri ve şerirleri, ikibin yıllık felsefe tarihi ve yüzyılların bilim tarihi yanılmalarını yapanlar, dünya ve türkiye ölçeğinde onun muhataplarıdır. Onu anlatacak çok büyük bilim adamları sosyologlar gerekir. Sadece şu otuz bir marttaki tavrı bizim tarih kitaplarımızda yerini alacak bir siyaset felsefesidir, bir kahramanlık mitidir . Romada ezilen insanları ayaklandıran Spartüküs gibi Van’ın  isparitinde böyle bir adam çıkmıştır.Bu olayların parametresi türk –kürt  nefret ve sevgisi olamaz. O ırkların kısır kalıplarına girmez bir adam. Hulusi Abi  için  “ Bu Hulusi Türk Kürt gibi değil bu başka bir adam “ dermiş, ya kendisi nedir, örneğini bul nerede.

Hareket ordusunun tavrı da bir yanlış kurgudur, çünkü istanbul’da ordu varken selanikten nasıl terkib edildiği belli olmayan bir ordu gelip payitahttaki hareketi bastırır. Onun terkibi ile isyancı kalabalıkların terkibi karışık, sanki iki hareketi aynı el yönetiyor.  Bediüzzaman bu geleceğim lazım adamı geri durur ama zekasının istidlali ile .

Hareketin isyancıların bağırtıları içinde safdil insanların şeriat lafzını kullanmalarına karşılık  onları kurtarmak isterse de farklı telakkiler onu geri turar, bu yüzden masum insanlar idam edilir. Bayezıttan  Sirkeci’ye kadar darağaçları kurulur.ihtilalcilerden farkını açıkça anlatır. “ Şeriatın bir hakikatına  bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat  sebeb-i saadet  ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat. İhtilalcilerin isteyişi gibi değil “

Masum insanları iğfal edip idam sehpalarına gönderen mantık dış kaynaklıdır. Bu konuda çok araştırma yapmış Ahmet Altan isyan günlerinde Aşk romanında isyancıların ceplerinde İngiliz sterlinlerini görenler olduğunu naklediyor. Milletin dini duygularını kullanıldığını Bediüzzaman görmüş , onları meyusiyetten kurtarmak için , takdir ettiği meşrutiyeti de lekeden kurtarmak ve tarihin otuz bir mart konusunda geleceğe yanlış  bilgilernakletmemesi için savunmasını yapmıştır. Bu konuda çok kitap var, bunların tahlili ve terkibi ve sentezi ile koca bir kitap  ortaya çıkar. Elimizde son yüzyılın en büyük olayları içinde bir büyük büyük adam var,ama aması çok uzun. Etrafımız korkak ürkek rahata alışmış bahadırlığını yitirmiş insanlarla dolu.Bu Bediüzzaman’ı anlatmak onun sevenlerin işi değil, çok farklı donanımlar gerekir, sadece sevgi  ile olmaz.  

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin