Etiket arşivi: abdülhamit Oruç

Para, İyi Bir Uşak, Fakat Çok Kötü Bir Efendidir

Kırklareli’nde, seksenli yıllarda, meczub, sokakta yatan, ona küçük bir barınak yaptırıldığı halde, içine girmeyen, zavallı bir hanım vardı.

Tamaakar değildi, kendisine biraz para verilse, bir paket sigara, bir de kibrit alır, paranın üstünü fırlatıp atardı, yarını dert etmezdi, akıldan zoru vardı yani. Bir çok insanın ben paraya değer vermem! dediğinde bu kadının hali aklıma gelir.

Toplumda çok defa böyle konuşanlara da şahid oluruz. Bunların büyük kısmı tam olarak gerçeği söylemiyor. Para meselesinde ifrat edenler, tefrite düşenler, bir de itidalde kalanlar, yani sıratı müstakıymde olanlar vardır. Sıratı müstakıymde olanlardan başlayalım, çalışarak, terleyerek, hak ederek, kendisinin ve ailesinin nafakasına yarayan, İslamın beş şartından, HAC ve ZEKATIN ifasına yarayan, helal parayı ve malı sevmek, hem mantıklıdır ve hem de yanlış bir şey değildir. Her şeydeki meşruiyet gibi. Hatta böyle para için ak akçe Karagün içindir denir.

Gayrı meşru mal ve para sevgisi namus, iffet, haysiyet, şeref, din karşılığı elde edilen ile, haramdan, faizden, kumardan, hırsızlıktan, aldatmadan, ihtikardan, rüşvetten, dolandırıcılıktan elhasıl, her çeşit haram ve çirkinlikten elde edilen paradır. Böyle bir paranın hem kendisi, hem elde ediliş tarzı hem getirdiği sonuçları sevmek, Müslüman için felakettir. ÖYLE para için de BÖYLE PARAYLA SAADET OLMAZ denilmiş ve KURANI Kerim böyle paranın sahibi olan KARUNUN akıbetini örnek olarak zikretmiştir.

Tefrite örnek ise başta ‘hallerini arzettiğimiz meczube hanım ile, gerçekten İlahi aşkla kendinden geçmiş çok az sayıda bazı mübareklerde görülebilmektedir. Onlarında bu durumda, izzetlerini, yani Onur’larını korumaları ve bazı insanlara arzuhal etmeden yaşamaları, imkansız değilse bile çok zordur. Elhasıl işaratül icazda tefsirin fatiha suresi kısmındaki. İhdinessıratalmüstakıym ayetinin açıklanmasında ve sıratı müstakıymın izahında her meselede olduğu gibi mala ve paraya muhabetin de ayarları mevcuttur.

Netice para, iyi bir uşak, fakat çok kötü bir efendidir…

Abdülhamit Oruç

www.NurNet.org

Küfrün Cezası Ebedi Cehennemdir

İnsan küçük bir varlık, on yirmi, otuz her ne ise ömür müddetince, küfür içinde yaşar ve ölür.

Kuran’a göre cezası, ebediyyen cehennem azabıdır. Mümin insan, elbette, Adil’i mutlak olan Allah c.c.ün .işidir deyip, Hikmet’inden sual olmaz dese de, bu suç ve ceza dengesini, sathi bir nazarla düşündüğünde bu cezanin büyüklüğünün Hikmet’ini pek anlayamıyor.

Fakat, beynini biraz terletip, derin düşündüğünde, cezanın, Kamil manada adil olduğunu tasdik eder. Çünki, inkar ve küfür, Zatı ilahinin varlığını red ve tahkirdir. Allahın sayısız nimetlerine karşı, küfranı nimettir. Sayısız Esmaülhüsnasını tahkir ve inkardır. Allahın Kemal sıfatlarına hakarettir. Sayısız Hikmet’ler, zinetler ve nimetlerle Bize verilen mesajlara, kör ve ağır OLMAKTIR.

Yüzyirmidört bin peygamberi, yalancılıkla itham etmektir, TEKZİB etmektir. Milyarlarca evliya, YÜZBİNLERLE ifade edilen sahabeyi, yalancılıkla ve insanları kandırmakla itham etmektir. Ayın, Güneş’in, sayısız yıldızların ve varlıkların üzerinde akılla okunan hikmet yazılarını önemsememek ve okumamaktır.

Bütün Peygamber’leri, sayısız ümmetlerini, yalana ve boş şeylere inanan kimseler kabul ederek, ahmaklıkla tahkir etmektir.

ŞİMDİİİİ, BÜTÜN BUNLARDAN DOLAYI, BİR KAFİRİ, DÜNYA KANUNLARINA GÖRE , MAHKEMEYE VERSELER, HER BİR HAKARET İÇİN CEZA ALSALAR, EBEDİ CEHENNEM AZABINA DENK GELMEZ Mİ..?

Abdülhamit Oruç

www.NurNet.org

Hüsnü Zan Mümkün İken Su-i Zan Etmemeli

Bursa’da çok samimi üç arkadaş var. Üçüde imanlı ibadetli,ahlaklı ,takvalı kimseler. Birbirlerini ,uzun zamandır tanıyorlar.

Bir gün Ahmet olan Mehmet olan arkadaşına diyor ki, yahu kardeşim! katiyen ihtimal vermiyorum amma, galiba bizim Abdurrahman kardeşimiz, abdest almadan camiye girip namaz kılıyor!.

Mehmet böyle şey olmaz diyor, fakat içine bir kuşku giriyor. Namaz vaktinden önce, onun halini inceliyorlar. Gerçekten de Abdurrahman, evinin istikametinden geliyor, caminin helasına giriyor, bir müddet sonra çıkıyor, şadırvana uğramadan, camiye girip cemaat ile vakit namazını Eda ediyor.

Bir iki derken, birkaç vakit aynı duruma şahid olunca, konuşmaya karar verip, çay bahçesinde, gördükleri durumu ondan soruyorlar. Abdurrahman, durumu sorup, açıklama fırsatı verdikleri için kendilerine teşekkürden sonra diyor ki;

Arkadaşlar! karnımın göbek civarında bir çıban çıktı, Zaman Zaman sulanıyor. Evde pansuman,yara tozu, bant vs ile bakımını yapıp, Abdest alarak camiye geliyorum. Acaba , gelirken bir sulanma ile , abdestime bir şey oldu mu deye , kontrol etmem gerekiyor. Bunu sokakta yapamayacağıma göre , helaya girip , orda kontrol ediyorum. Durumun normal olduğunu tesbit edip , camiye giriyorum, Böyle görüntüye sebeb olacağımı düşünemedim. Sizi , sui zanna götürebilecek ve günaha sürükleyebilecek bir duruma koyduğum için , özür diliyorum .

HİSSE:::::::::: hikayenin içindedir.!!!

Abdülhamit Oruç

www.NurNet.org

Emmarenin Riskleri

Haram tatlıdır, gıybette, yalanda, kinde, zinada vs bütün haramlarda, EMMÂREDE kalındığında pis bir lezzet vardır.

Haramdaki risklerden kurtulmanın çaresi, NEFSI EMMÂREDE ÖLMEK, LEVVAME ile Başlayan ruhani, rahmanî hayatta dirilmektir.

Bunula birlikte, İbadetler zikirler, tefekkürler nefsi emmâreyi sersemletip zararsız hale soksa da, emmare tamamen Ölmez, soğukta Donmuş hareket edemeyen Güz yılanı gibi uyuşur.

Uygun ortamı bulunca hortlayarak, saldırmak istidadındadır. Akbabalar, kokuşmuş laşeye iştahla saldırdığı gibi, nefsi emmare günahlara yönelir.

Onun için en büyük veliler, hatta nebiler bile nefisten Allah’a sığınırlar.

 

Abdulhamit Oruç

www.NurNet.org