Etiket arşivi: bugün gazetesi

Mutlu Evlilik Kalbin İlacı

Baypas ameliyatı geçiren kişilerin mutlu bir evlilikleri varsa, evli olmayanlara göre üç kat daha uzun yaşadıkları belirlendi.

Neredeyse her boyutunun tartışıldığı evliliğin kalbe iyi geldiği bildirildi. Araştırmada, mutlu bir evliliği olan kişilerin baypas ameliyatı geçirdikten sonra evli olmayanlara göre üç kat daha uzun yaşadıklarına dikkat çekilirken, uzmanlar, daha uzun yaşamanın nedeninin, hastaların daha iyi yaşaması, ilaçlarını alması, doktor randevusuna gitmesi gibi konularda eş desteğinin pozitif etkisi olabileceğini, evliliğin kendine bakma sorumluluğu ve nedenlerini yükseltebileceğini ifade ediyorlar.

Los Angeles Times gazetesinin yansıttığı araştırmada, bundan daha fazlasının gerekli olabileceğine işaret edilerek, stresin, kızgınlığın, mutsuzluğun ve üzüntünün kalbi doğrudan etkilediği belirtiliyor. Ancak, insanlarınmutlu ve daha az stresli bir evlilikleri varsa bu durum kalplerini olumlu yönde etkileyebilir. Pittsburgh Sağlık Merkezi Üniversitesi stresin etkilerinden bazılarını şöyle sıraladı:

– Kalbiniz daha hızlı atar

– Kan basıncınız yükselir

– Damarlar daralır, kalp krizi riski artar.

Araştırmada, stresin kan şekeri seviyesini yükselterek tip 2 diyabete neden olduğu, yüksek kan şekerinin kalp için tehlike yarattığı çünkü dokularda zamanla sertleşmeye neden olabileceği belirtiliyor.

Bugün Gazetesi

Akıldan Geçen Küfür Günah mı?

Ben (hâşâ) Allah’a karşı küfrettiğimi düşünüyorum. Bundan çok rahatsızım. Sinirli ve tedirgin olduğum anlarda Allah’ı düşündüğümde veya Allah aklıma geldiğinde aklımdan küfürler geçiriyorum. Bunu kalben tasdik edip, irademle söyledim gibime geliyor ama tabii ki çok üzülüyorum.

Böyle şeyleri düşünmeniz, aklınıza gelmesi sizi hiçbir zaman küfre düşürmez, imanınıza zarar vermez.

Çünkü bu sözleri dilinizle söylememiş, kalben tasdik etmemişsiniz. Üstelik bunları düşündüğünüzden dolayı üzülüyorsunuz.

Üzülmeniz, böyle bir düşünceye sahip olmadığınızı gösteriyor. “Söyledim gibime geliyor” diyorsunuz ya, işte bunun tek adı vardır: Vesvese

Vesveseyi insana şeytan verir, şeytan aklına getirir. Söylemişsin, tasdik etmişsin gibi baskı kurar.

Bu tür vesveselerde şeytan önce şüp­heyi kalbe atar, fakat kalp hemen tepki gösterir, savun­maya geçer. Bu esnada savunmayı bırakır da kabul ederse, şeytan birinci atışta hedefe isabet ettirmiş olur.

Fakat kalp kabul etmezse, şeytan orada bir iz bırakır, sonunda bir leke oluşturur. Bir süre sonra hayal aynasına imana aykırı bazı pis düşünceler yansır, Bu görüntü ve leke kalbin hırçınlaşıp feryat etmesine, sıkılıp daralmasına kâfi gelmiştir. Sonunda “Eyvah!” diyerek ilk hastalık mikrobunu kapar ve ümitsizliğe düşer.

***

Vesvese mikrobunu kapan insan, kalbinin Allah’a karşı edepsizlik ettiğini sanır, telaşa kapılır, titrer ve bir­denbire heyecan dalgası bedenini sarar.

Böyle bir vesveseye kapılan insan öncelikle telaşa düşmemeli, endişe etmemelidir. Telâş ve endişeye sebep olan şeyin gerçekte var olması gerekir. Oysa Çünkü kalbe gelen düşünceler hayal ürününden başka bir şey değildir. Hayalden geçen küfürlerin ve çirkin sözlerin de bir değeri ve bir önemi yoktur. Üstelik insana bir zarar da vermez.

Bunun için insanın küfre iten şeyleri hayal etmesi onu küfre götürmez. Çünkü bir şeyin hayalden geçirilmesi bir karar ve hüküm sayılmaz. Oysa küfür sözlerin ve çirkin ke­limelerin dille ifadesi bir hükümdür. Küfrü ve çirkin sözü hayalin­den geçiren insan bunu söylemiş değildir ki mes’ul olsun, günaha girsin, imanı gitsin…

***

Kalbe gelen küfür sözler kalpten gelmiyor, bunun için kalbe ait değildir. Çünkü bu sözlerden kalp rahatsızdır; sıkılıyor, daralıyor. Kalbin bir ürünü olmadığı için bir kuruntu ve evhamdan başka bir şey değildir.

İnsanın kalbine gelen, hayal aynasına yansıyan bu çirkin/küfür sözler şeytanın santralinden geliyor.

Kalpte melek il­hamı ile şeytan vesvesesinin birbirine yakın olması insana bir zarar vermez.

Vesvese nasıl olursa zarar verir?

İnsan vesvesenin zarar vereceği vehmine kapılır, zarar verdiğini düşünürse zarar görür. Böylece kalbini sıkıntıya sokmuş, ıztıraba sürüklemiş olur. Çünkü hayali hakikat san­mıştır. Bir şeytan işi olan vesveseyi kendine mal et­miştir.

Yani vesvesenin zarar verdiği kanaatine var­mış, zarar görmüştür. Tehlikeli sanmış, tehlikeye düşmüş­tür. Zaten şeytan da böyle bir şeyi istemektedir ve şeytanın dediği olmuştur.

Bundan kurtulmak için hemen şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak lazım, başta “Euzü” duası olmak üzere Felak ve Nas surelerini okuyarak içinden vesveseden kurtulmak lazım.

Bu konuda daha geniş bilgi için “Vesvese, Sebepleri ve Kurtuluş Yolları” çalışmamıza ayrıca bir göz atmanızda fayda vardır.

Mehmet Paksu / Bugün Gazetesi

Gıybet silahını kimler kullanır?

Ben bir cemaate mensubum. Bu vesileyle birçok insanla tanıştım.

Aynı evi paylaştım. Her yıl tanıdık listeme yenileri ekleniyor. Asıl sorunum, istemediğim halde her defasında yeminler edip pişman olduğum halde gıybet ediyorum ya da yapana ortak oluyorum ama sonrasında çok pişmanlık duyuyorum, tövbe ediyorum. Fakat aynı hataya tekrar düşüyorum. Bu kadar çok tövbe ve yemin edip tekrar aynı hataya düşmekle tövbem kabul olmaz mı? Ayrıca helallik de alamam. Çok bunalıma girdim. Allah’ın beni sevmediğini, affetmeyeceğini düşünmekten yoruldum. (Rumuz: Yavuz)

Böyle bir ümitsizliğe düşmeyin. Hiçbir günah tövbesiz değildir. Tövbeler günahlar için vardır. Tövbeleri kabul edecek olan Allah’tır.

Dikkat ederseniz, gıybet günahının anlatıldığı ve çirkinliğinin tasvir edildiği âyetin sonunda Allah kendisini “Tevvâb/Tövbeleri çok kabul eden” olarak tanıtır. Bu kelimeden önce “Allah’tan korkun!” uyarısı yer alır ki, burasının dikkate alınması gerekir.

Yine sizin ümitsizlik girdabından kurtulmanıza vesile olmak için bir Kur’ân gerçeğini hatırlatmak isterim.

Kur’ân “Allah’tan korkan takva sahiplerini” anlatırken şu tasnifi yapar:

Onlar çirkin bir iş yaptıkları yahut bir günahla nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar ve günahlarının bağışlanmasını isterler. Zaten Allah’tan başka günahları bağışlayacak kim var? Onlar, işledikleri günahta bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmran, 3:135.)

Bu âyetin açıklamasında size bir kurtarıcı el daha uzanıyor. Bu el Sevgili Peygamberimiz’in elidir:

İstiğfar eden (Allah’tan bağışlanma dileyen) kimse, günahında ısrar etmiş olmaz-günde yetmiş kere günahına dönse de…

***

Yalnız bu ümit ve şefkat eli, aynı günaha devam için bir “fetva” anlamına gelmesin, günahı gözünüzde küçültmesin!

Kur’ân’da çirkinliği ve iğrençliği bu kadar açık ifadelerle anlatılan bir başka günah yoktur.

Bir bir iman kanseri, bir kardeşlik mikrobu olarak anlatılan gıybeti Kur’ân şu cümlelerle tasvir eder:

Birbirinizin gıybetini yapmayın. Sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz” (Hucurat, 49:12)

Gıybetin tanımını Peygamberimiz şöyle yapıyor:

Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığın bir şeyle anmandır. Eğer o söylenen şey kardeşinde varsa gıybet etmiş yoksa iftira etmiş olursun.

***

Yıllar önce bu konuyu araştırırken Said Nursî’nin Mektubat‘ında âyetin kelime kelime tefsirini görünce gerçekten çok irkilmiştim.

Ayette şu anlamlar dikkate veriliyordu:

İnsaniyetiniz ne olmuş ki, böyle canavarcasına arkadaşınızı dişle parçalamayı yapıyorsunuz?”

Ve hiç aklınız yok mu ki, kendi âzânızı kendi dişinizle divane gibi ısırıyorsunuz?”

Vicdanınız nerede? Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir hâlde bir kardeşinize karşı etini yemek gibi en müstekreh (çirkin) bir işi yapıyorsunuz?”

Bu cümlelerin ardından bu tespitlere de yer veriliyordu:

“Gıybet, ehl-i adâvet (düşmanlık ehlinin) ve haset ile inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez.

Nasıl meşhur bir zat demiş: Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet, zayıf, zelil ve aşağıların silâhıdır.

Bu bahsin sonunda bir de dua öğretilir:

Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit ‘Allah’ım bizi ve gıybet yaptığımız kişiyi bağışla‘ demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rastgelse, ‘Beni helâl et’ demeli.” (22. Mektub)

Mehmed Paksu – Bugün Gazetesi