Etiket arşivi: Cevşen

Fetih Sûresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Biz sana aşikâr bir fetih yolu açtık.

2. Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlayıp, seni doğru yola iletsin.

3. Ve sana izzetli ve şerefli bir zaferle yardım etsin.

4. Mü’minlerin imanını kat kat artırmak için, kalplerine sükûnet ve huzur indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları, sadece Allah’ındır. Allah hakkıyla bilen Alîm, her şeyi hikmetle yapan Hakîm’dir.

5. Böylece lütfuyla, inanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyup, onların günahlarını bağışlar. Bu ise Allah katında büyük bir kurtuluş ve başarıdır.

6. Bir de, Allah hakkında kötü zanlara kapılan münafık erkek ve kadınlar ile müşrik erkek ve kadınları da azaplandırır. Onların kötülükleri kendi aleyhlerine dönecektir. Allah, onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve onlara Cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü yerdir orası!

7. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah her şeye galip olan Azîz ve her şeyi hikmetle donatan Hakîmdir.

8.9. Biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki, Allah’a ve Resulüne iman edesiniz, ona destek olup saygı gösteresiniz ve Allah’ı da sabah akşam teşbih ve tenzih edesiniz.

10. Sana bağlılığını bildirip, el verip biat edenler, Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın kudret eli onların ellerinin üstündedir. Kim sözünden dönerse, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük mükâfat verecektir.

11. Bedevilerin (Hudeybiye’de) savaştan geri kalmış olanları, sana: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Allah’tan bizim bağışlanmamızı dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah size bir zarar veya fayda vermek istese, buna kim mâni olabilir? Hayır, sizin bildiğiniz gibi değil, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

12. Aslında siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine artık geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, gönüllerinize güzel görünmüştü de kötü zanlara düştünüz ve helak olmayı hak etmiş kimseler oldunuz.

13. Kim Allah’a ve Resulüne iman etmezse, bilsin ki Biz kâfirler için çılgın alevli bir ateş hazırladık.

14. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azap verir. Allah bağışlayıcı Gafur, merhamet edici Rahim’dir.

15. Savaştan geri kalmış olanlar, siz ganimetleri almaya giderken: “Bırakın, biz de sizinle gelelim” diyecekler. Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: “Arkamızdan gelmeyeceksiniz; Allah sizin için önceden böyle buyurmuştur.” Size: “Hayır, bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Doğrusu onlar anlayışı kıt kimselerdir.

16. Gazaya katılmayıp geri kalan bedevilere de ki: “siz yakında çok kuvvetli ve savaşçı bir milletle savaşmaya davet edileceksiniz. Onlar teslim olup boyun eğinceye kadar onlarla savaşacaksınız. Bu davete uyarsanız Allah size güzel bir mükâfat verecek. Eğer daha önce yaptığınız gibi arkanızı döner cihaddan kaçarsanız, sizi pek acı bir azapla cezalandıracaktır.

17. Harbe katılmamakta kör olana vebal yoktur, topal olana vebal yoktur, hasta olana vebal yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse, onu gayet acı bir azapla cezalandırır.

18. Allah, o ağacın altında sana bağlılığını bildirip biat eden mü’minlerden gerçekten razı oldu. Kalplerinde olanı bildiği için Allah onların üzerine sükûnet ve emniyet indirdi ve onları pek yakın bir fetihle mükâfatlandırdı.

19. Elde edecekleri pek çok ganimetleri de onlara nasip etti. Çünkü Allah, kudreti her şeye galip olan Azîz ve hikmeti her şeyi kuşatan Hakim’dir.

20. Allah size, ele geçireceğiniz pek çok ganimetler vaad etti. Onları ileride alacaksınız. Mü’minlere bir delil olsun diye ve sizi doğru bir yola eriştirmek için, şimdiki bu ganimeti size acil kıldı ve insanların ellerini üzerinizden çekti.

21. Bundan başka, henüz güç yetiremediğiniz, ama Allah ilmiyle ihata ettiği birçok fetihleri de size vâdetti. Allah her şeye hakkıyla gücü yeten Kadîr’dir.

22. O kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçar, sonra da ne bir dost ne de bir yardımcı bulamazlardı.

23. Allah’ın öteden beri cereyan eden kanunu budur. Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın.

24. Sizi onlara üstün kıldıktan sonra, Mekke vadisinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çeken O’dur. Allah bütün yaptıklarınızı hakkıyla gören Basîr’dir.

25. İnkârda ısrar edip sizi Mescid-i Haramı ziyaret etmekten ve bekletilmekte olan hediye kurbanlıkları yerine ulaştırmaktan geri çevirenler onlardır. Eğer onların arasında sizin bilmediğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınlar bulunmasaydı ve sizin de bilmeden onları ezerek bir üzüntüye uğramanız ihtimali olmasaydı, savaşmanıza izin verirdik. Fakat dilediğini rahmetine eriştirmek için Allah sizin elinizi onlardan çektirdi. Eğer mü’minler ve kâfirler birbirinden ayırt edilmiş olsaydı, onlardan kâfir olanlarını pek acı bir cezaya çarptırırdık.

26. Kâfirler kalplerine cahiliyet taassup ve tarafgirliğini yerleştirdiklerinde, Allah Resulünün ve mü’minlerin üzerine sükûnet ve huzur indirdi ve onlara takva kelimesini gerekli kıldı. Zâten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir.

27. And olsun ki Allah, Resulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu tasdik etti. İnşallah korkmaksızın tam bir emniyet içinde, saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harama gireceksiniz. Ama Allah sizin bilmediğinizi bildiğinden, ondan önce yakın bir zafer ihsan etti.

28. Bütün dinlerden üstün kılmak için Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter.

29. Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlarda kâfirlere karşı pek şiddetli, kendi aralarında ise çok merhametlidirler. Sen onları rükû ve secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti ise, simalarındaki secde izidir. Bunlar, Tevrat’taki sıfatları olup İncil’deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. Onlardan iman eden ve güzel işler yapanlara, Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.

Rahman Suresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1-2. Rahman Kur’an’ı öğretti;

3. İnsanı yarattı,

4. Ona konuşmayı öğretti.

5. Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.

6. Yıldızlar, bitkiler, ağaçlar hep secdededir.

7-8. Göğü ahenkle O yükseltti, nizamı kurdu ve her şeyi ölçülü kıldı ki, siz de böylece ölçünün sınırını aşmayın, adaletten ayrılmayın.

9. Tartıyı adaletle yapın, sakın teraziyi eksik tutmayın.

10. Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir.

11-12. Orada meyveler, salkımlarla dolu hurma ağaçları, yapraklı daneler, hoş kokulu bitkiler vardır.

13. Öyleyse; ey insanlar ve cinler, Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

14. O, insanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı.

15. Cinleri de dumansız hâlis ateşten yarattı.

16. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

17. O, hem iki doğunun Rabb’i, hem iki batının Rabb’idir.

18. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

19. O iki denizi salıverdi, birbirine kavuşurlar.

20. Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırını aşamazlar.

21. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

22. Onların her ikisinden inci ve mercan çıkar.

23. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

24. Denizde koca dağlar gibi kurulmuş, yüzen gemiler O’nundur, yüzmeleriyle Onun kudretine işaret ederler.

25. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

26. Yeryüzünde bulunan herkes fânidir.

27. Baki olan yalnız yüce celâl ve bol ikram sahibi olan Rabbinin zâtı ve Ona mazhar olanlardır.

28. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

29. Göklerde ve yerde olan herkes her ihtiyacını O’ndan ister; O her an her vakit imdada gelmekte, yeni bir tasarruftadır.

30. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

31. Ey insanlar ve cinler! Yakında pek şiddetli bir şekilde tarafımızdan hesabınız görülecektir.

32. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşarak çıkmaya gücünüz yetiyorsa haydi çıkınız!. Elbette ki Allah’ın vereceği bir kuvvet ve delil olmadan çıkamazsınız.

34. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

35. Üzerinize kızgın ateşten saf alev ve erimiş bakır salınır da, birbirinize hiçbir yardımınız dokunamaz.

36. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman,

38. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

39. İşte o gün ne insanlara, ne de cinlere günahları sorulmaz (simaları sormaya hacet bırakmaz.).

40. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

41. Mücrimler simalarından tanınırlar da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

42. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

43. İşte mücrimlerin yalanladıkları Cehennem!

44. Onlar, Cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

45. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

46. Rabbinin huzurunda hesap vermekten korkan kimse için iki Cennet vardır.

47. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

48. Her iki cennet de dallı budaklı çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

49. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

50. İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

51. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

52. İkisinde de her türlü meyveden çiftler vardır.

53. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

54. Onlar o Cennetlerde astarları ipekten döşeklere kurulurlar. İki Cennet’in meyveleri ise onların yanı başındadır.

55. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

56. O Cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle güzeller vardır ki, daha önce cin ve insten hiç kimse kendilerine dokunmamıştır.

57. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

58. Sanki o kadınlar yakut ve mercandırlar.

59. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

60. İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?

61. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

62. Bu iki Cennetten başka iki Cennet daha vardır.

63. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

64. Bu Cennetler koyu yeşildirler.

65. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

67. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

68. İkisinde de türlü türlü meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçları vardır.

69. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

70. İçlerinde iyi huylu güzel kadınlar vardır.

71. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

72. Cennet çadırlarında sadece kocaları için ayrılmış huriler vardır.

73. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

74. Öyle güzeller ki daha önce ins ve cinden kimse onlara dokunmamıştır.

75 Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

76. Onlar orada yeşil yastıklara ve harikulade işlemeli döşemelere yaslanırlar.

77. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

78. O celâl ve ikram sahibi Rabbinin ismi her şeyden sonsuz yücedir!

Haşir Suresi’nin Son Beş Ayeti

Bismillâhirrahmânirrahîm

20. Cehennem ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli başarıya erenlerin ta kendisidir.

21. Eğer Biz bu Kuran’ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlara düşünsünler diye veriyoruz.

22. O öyle bir Allah’tır ki, Ondan başka ilah yoktur. Görünmeyen ve görünen her şeyi bilir. O Rahman’dır, rahmeti her şeyi kuşatır, Rahim’dir sevdiklerine hususi şefkat ve merhamet sahibidir.

23. O öyle bir Allah’tır ki, Ondan başka ilah yoktur. O Meliktir mülk sahibidir. O Kuddüs’tür, paktır, bütün ayıplardan uzaktır, bütün temizliklerin esas sahibidir. O Selâmdır, her türlü acz, kusur ve noksanlıktan münezzehtir, selamet O’ndan gelir. O Mü’min’dir, emniyet ve emân verir, kalplere iman bahşeder. O Müheymin’dir, her şeyin dizgini elinde, bütün mevcudatı çepeçevre kudret pençesinde tutan, gözeten, koruyandır. O Aziz’dir, kudreti her şeye galiptir. O Cebbar’dır, kimse Ona karşı koyamaz. O Mütekebbir’dir, büyüklük ancak kendisine hastır. Allah müşriklerin Kendisine ortak koştukları şeylerden münezzehtir.

24. O öyle bir Allah’tır Hâlık’tır, her şeyin yaratıcısıdır. O Bârî’dir, bir şeyden çok şeyi örneksiz yaratandır. O Musavvir’dir, her şeye münasip suret giydirendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa Onu tesbih eder. O kudretiyle her şeye galip olan Aziz, hikmetiyle her şeyi kuşatan Hakîm’dir.

Mülk Suresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Şanı ne yücedir Onun ki mülk elindedir. O her şeye Kâdir’dir.

2. O ki, hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yarattı.

3. O ki, birbiri ile ahenkli yedi göğü yarattı. Her şeyi rahmetiyle kuşatan Rahman’ın yarattığında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?

4. Sonra tekrar tekrar güzünü çevir ve bak. Göz kusur bulamayarak hakîr ve bitkin olarak sana dönecektir.

5.And olsun ki dünya semâsını Biz kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atılan mermiler yaptık. Hem onlara alevli ateş azabını hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenlere Cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü yerdir orası.

7. Oraya atıldıklarında, Cehennemin gürleyişini, kaynaya kaynaya çıkardığı uğultuyu işitirler.

8. Neredeyse öfkeden parçalanacak! Her bir bölük oraya atıldıkça, oranın bekçileri: “Sizi uyaran bir peygamber gelmedi mi?” diye sorarlar.

9. Onlar şöyle cevap verirler: “Evet, bizi uyaran oldu ama biz onu yalancı saydık ve “Allah hiç bir vahiy indirmedi, siz besbelli bir sapıklık içindesiniz” dedik.

10. Ve ilave edecekler: “Şayet biz onu dinleseydik ve aklını çalıştıran kimseler olsaydık, elbette bu alevli ateşe girenlerden olmazdık.!”

11. Böylece, günahlarını itiraf ederler. Uzak olsun ateş ehli Allah’ın rahmetinden.

12. Rablerini görmeden azabından korkanlara gelince: Muhakkak onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.

13. Sizler, sözlerinizi ister gizleyin, ister açığa vurun; O, kalplerde olanı bilir.

14. Yaratan bilmez olur mu? O, ilmi her şeye nüfuz eden Latif ve her şeyden haberdar olan Habîr’dir.

15. Yeryüzünü, emrinize veren O’dur; üzerinde gezin, Allah’ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş yine Onadır.

16. Yoksa siz gökte olanın, sizi yerin dibine batırmayacağından emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız ki, yer çalkalandıkça çalkalanıyor.

17. Yahut gökte olanın başınıza taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Fakat tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz.

18. Onlardan öncekiler de, peygamberleri yalanlamışlardı; ama benim şiddetli intikamımla onları red edişim nasıl olmuştu?!

19. Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları da mı görmüyorlar? Onları havada tutan Rahman’dan başkası değildir. O, elbette her şeyi hakkıyla görür.

20. Kimdir Rahman’dan başka size yardım edecek olan? Doğrusu kâfirler büyük bir aldanış içindedirler.

21. Allah size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar; azgınlık ve nefrette direnmektedirler.

22. Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz (görerek) yürüyen mi daha doğru yoldadır?

23. De ki: “Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve gönüller veren O’dur. Fakat çok az şükrediyorsunuz!”

24. De ki: Sizi yaratıp, yeryüzüne yayan O’dur, ve O’nun huzurunda toplanacaksınız.

25. Derler ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaad (âhiret) ne zaman gerçekleşecek?”

26. De ki: “Bunu bilmek ancak Allah’a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

27. Azabı yakınlarında gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: “Sizin arayıp durduğunuz işte budur” denir.

28. De ki: “Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse helak eder isterse bize merhamet eder; söyleyin, esas kâfirleri, acı bir azaptan halâs eden kim olacak?”

29. De ki: O Rahman’dır; Ona inandık ve Ona tevekkül ettik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.

30. De ki: Suyunuz yerin dibine çekilecek olsa, kim size tekrar tatlı akarsu getirecek?!.

Nebe’ Suresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Onlar birbirlerine neyi sorup duruyorlar?

2.3. Hakkında ihtilâfa düştükleri o büyük haberi mi?

4. Hayır; yakında bilecekler!.

5. Yine hayır; elbette görüp bileceklerdir.

6-7. Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da birer kazık yapmadık mı?

8. Sizi de çift çift yarattık;

9. Uykunuzu dinlenme yaptık;

10. Geceyi bir örtü eyledik;

11. Gündüzü bir maişet vakti kıldık;

12. Üstünüze yedi kat sağlam gök bina ettik;

13. Gökyüzüne pırıl pırıl parlayan bir lamba koyduk;

14. Yağmur yüklü bulutlardan bol bol su indirdik;

15-16. Onunla yerden daneler ve bitkiler, gür ağaçlı sarmaş dolaş bahçeler çıkardık.

17. Elbette ki hüküm verme günü, belirlenmiş bir vakittir.

18. O gün sura üfürülür, siz de bölük bölük gelirsiniz.

19. Gökler açılır kapı kapı olur.

20. Dağlar yürütülüp serap olur.

21.Cehennem pusuda gözetler, durur.

22. Orası azgınların varacakları yerdir.

23. Devirler boyunca orada kalacaklardır.

24.Orada ne bir serinlik, ne bir içecek tadamazlar.

25. İçecek sadece kaynar su ile irin bulurlar.

26. İşte yaptıklarına lâyık bir ceza.

27. Çünkü onlar bu hesap gününe inanmıyor ve hesaba çekileceklerini sanmıyorlardı.

28. Ayetlerimizi şiddetli bir şekilde yalanlıyorlardı.

29. Biz de her şeyi tek tek yazıp kaydettik.

30. Şimdi tadın azabı; azaptan başka artık bir şeyinizi artırmayacağız.

31. Muhakkak ki takva sahipleri için bir kurtuluş ve muratlarına eriş vardır.

32. Onlar için bahçeler ve bağlar vardır.

33. Göğüsleri tomurcuklanmış genç yaşıt dilberler vardır.

34. Dolu dolu kadehler vardır.

35. Orada boş ve yalan söz işitmezler.

36. Bunlar, Rabbinden bir ihsandır ve yeterli bir mükâfattır.

37. O, göklerin, yerlerin ve ikisi arasında olanların Rabbi Rahman’dır. Onun huzurunda söz söyleyecek hiç kimse yoktur.

38. O gün Cebrail ve melekler saf saf olup dizilirler. Rahman’ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. Konuşan da ancak doğruyu söyler.

39. İşte hak olan gün budur. Dileyen kimse, Rabbine giden bir yol tutsun kendine.

40. Biz sizi, yakın gelecekteki bir azapla uyardık; O gün insan kendi eliyle işlediklerine bakar. Kâfir de, “Ne olurdu keşke toprak olaydım!” der.