Etiket arşivi: Tabiat Yaratabilir mi? Allahtan Başka Yaratıcı Olabilir mi

“Bütün” Bilinmeden “Parça” Yaratılamaz! (Yaratılış Delilleri) (Video)

Yaratılan varlıkların planları çok önceden yapılmış ve her bir mahlûk o plana göre yaratılmıştır. O mahlukun her bir aza ve uzvu ise, bütün düşünülerek o vücudu tamamlayacak bir şekilde icat edilmiştir. Bu delili şu misal ile daha iyi anlayabiliriz:

Farzımuhal olarak hayat için lüzumlu olan maddelerin kendi kendine her nasılsa ortaya çıkıvermiş olduğunu kabul etsek, mesele halledilmiş ve şu birbirinden güzel eserlerin ya­ratılış sırrı çözülmüş olur mu?

Farz edelim ki, bir buzdolabını teşkil edecek parçalar bir mühendisin müdahalesi olmaksızın kendi kendine meydana gelmiş olsun. Bu buzdolabı parçala­rından bir buzdolabı çıkarmak için yine bir ustaya ihtiyaç yok mudur? Kaldı ki, buzdolabını teşkil edecek parçaların ortaya çıkışı sırasında buzdolabının bir bütün olarak göz önünde tu­tulması gerekir. İmal edilecek her bir parça, bir diğerine ahenk teşkil edecek, diğerine yardım edecek ve birbirinin fonksiyo­nunu aksatmayacak şekilde yapılmalıdır. Buzdolabı kapağının yerine bir otomobil direksiyonu, başka bir parçasının yerine radyo hoparlörü, başka bir parçasının yerine çamaşır makine­sinin santrifüjü konulsa ortaya hiçbir şey çıkmaz.

En basit bir canlının vücudu ise buzdolabının yapısından çok daha karmaşıktır. En küçük bir parçanın maksada uygun ve işe yarar bir şekilde inşa edilebilmesi için vücudun bütününü göz önüne almak gerekir.

Mesela en basit bir canlı olan sineği ele alalım: Farzımuhal sineğin kanadının, gözlerinin, ayaklarının ve diğer azalarının tesadüfen oluştuğunu kabul edelim; ama yine de o parçaları bir araya getirecek bir ustaya ihtiyaç vardır.

Hem parçaların ortaya çıkışında da bütün bilinmeli ve ona göre parça yaratılmalıdır. Bir sineğe kartal kanadı takamazsı­nız, tavuğun ayağını yerleştiremezsiniz.

O hâlde diyebiliriz ki: Maddenin tesadüfen ortaya çıktığını ispat etmeğe çalışmak Allah’ı inkâr etmek için kâfi değildir. Par­çalardan bütünü yaratmak için yine bir ustaya ihtiyaç vardır.

Seyrangah.TV

Azalar Delili (Yaratılış Delilleri) (Video)

İnsandan tutun hayvanlara kadar her bir varlığa hayatlarını idame ettirebilmek için gerekli olan azalar mükemmel bir şekilde verilmiştir. Bu azaların yaratıcısı olarak -hâşâ- Allah-u Teâlâ kabul edilmezse, şu sorulara mantıklı cevaplar bulunmak zorunda kalınır:

1- İnsanın vücudunda el, ayak, kalp gibi birçok azalar vardır. Eğer bu azaları atomlar yapıyorsa; nasıl olur da kendilerinden dahi haberi olmayan atomlar el, ayak, kalp gibi son derece muazzam olan bu azaları yapabilirler?

2- Nasıl olur da dünya şartlarından haberdar olmayan atomlar, dünya şartlarına uygun olan organları yaparlar? Hiç Güneş görmemiş göz zerreleri Güneş’i görecek gözü; hiç ses duyma­mış kulak zerreleri sesi işitebilecek kulağı; hiç yiyecek tat­mamış dil zerreleri tat alan dili; hiçbir koku koklamamış burun zerreleri her kokuyu fark edebilecek burnu nasıl yapıyorlar? Diğer azalar için de aynı sorumuz geçerlidir.

3- Zerrelerin kalıbı yoktur. Buna rağmen organları bir kalıptan çıkmış gibi yapıyorlar. Bu nasıl olur?

4- Organlara en uygun yerleri nasıl belirliyorlar ve bu organları vücuttaki en uygun yerlerine nasıl yerleştiriyorlar?

5- Organların sayısını nasıl belirliyorlar?

Herhâlde bu zerreler İbn-i Sina kadar zeki! Gerçi bin İbni Sina olsa yine de bu işleri yapamazdı. Peki, atomlar bu işleri nasıl yapıyorlar?

Ayrıca şunu da gözden kaçırmayalım: İnsanın bir yaşındaki elbisesi, beş yaşında; beş yaşındaki elbisesi, on yaşında ve on yaşındaki elbisesi de yirmi yaşında kendi­sine olmaz. Yani insan büyüdükçe elbiseler küçülür.

Fakat insanın büyüdükçe küçülmeyen bir elbisesi vardır ki o da vücut elbisesidir. Acaba vücut büyüdükçe vücut elbise­sini büyüten, şişmanladıkça genişleten, zayıfladıkça küçülten, ne dar ne de geniş bir şekilde diken terzi kimdir?

Aynı soruyu hayvanlara ve ağaçlara tatbik edebilirsiniz. Bunca hayvan ve bitkiye elbiseler dikip sahipleri büyüdükçe elbiselerini büyüten zat kimdir?

Daha azaların oluşumunu izah edemezken bir de karşımıza elbiseler çıktı. Acaba her mahluka en mükemmel azaları veren ve onlar için en kullanışlı elbiseleri diken Allah’tan başka kim olabilir? Âlemi bir kenara bırakarak sadece bir tek sineği düşünün: Acaba bütün insanlar toplansa sadece bir tek sineğe kanat takabilir ve o vücuda en uygun elbiseyi dikebilir mi?

Seyrangah.TV

Tabiatın Aczi Delili (Yaratılış Delilleri) (Video)

Allah’ı inkâr eden bir kimseyi ilzam etmek için bir yol da, tabiatın ve sebeplerin eşyayı icat edemeyeceğini ispat etmektir. Tabiatın eşyanın icadında fail olamayacağı ispat edildikten sonra Allah’ın varlığı mecburen kabul edilecektir. Tabiatın fail olamayacağını ispat için şu üç so­ruyu kâfire sorabilirsiniz:

1- Sanatkâr sanatını bilir mi, bilmez mi?

2- Bir sanatkâr kendinden daha mükemmel bir eseri yapabi­lir mi?

3- Sanatkâr ve sanat aynı şey midir? Yoksa ayrı şey mi­dir?

Herhâlde bu sorulara şöyle cevap vermiştir:

Elbette sanat­kâr sanatını bilir. Yani masayı yapan marangoz masayı; resmi çizen ressam da resmi bilir ve öyle yapar.

Bir sanatkâr ise asla kendinden daha mükemmelini yapamaz. Ne kadar mükemmel bir bilgisayar da yapsa, bu kendi beynine kıyasla son derece ilkeldir ya da ne kadar da mükemmel bir ev yapsa, bu kendi vücut evine kıyasla son derece sanatsızdır.

Sanatkâr ve sana­tın aynı mı yoksa ayrı mı olduğuna gelince, elbette ayrıdır. Marangoz masadan farklı, ressam resimden ayrıdır.

Bu cevaplar ile şu kaideleri sıralayabiliriz:

1- Sanatkâr sanatını bilir.

2- Bir sanatkâr kendinden daha mükemmelini yapamaz.

3- Sanatkâr ve sanat farklı şeylerdir.

O hâlde ey kâfir dinle! Sen Cenab-ı Hakk’ı inkâr etmek ile tabiatı ve sebepleri eşyaya sanatkâr yapıyorsun. Ama biraz evvel de­din ki: “Sanatkâr sanatını bilmeli.” Hâlbuki sanatkâr olarak kabul ettiğin su, güneş, toprak, hava ve diğer sebepler bırak eşyayı tanımayı kendilerinden bile haberleri yoktur. O hâlde şu sanatlı eserleri nasıl yaratacaklar? Unutma, “sanatkârın sa­natını bilmesi” kaidesini sen de kabul etmiştin.

Hem “Bir sanatkâr kendinden daha mükemmelini yapamaz.” demiştin. Hâlbuki bir sinek bile şu sebeplerden daha sanatlı ve mü­kemmeldir. Bir de başını kaldırıp şu âleme baksan, şu sanat mucizelerinin, basit, sanatsız ve şuursuz olan sebeplerden oluş­tuğunu nasıl iddia edebilirsin!

Hem sanatkâr ile sanat ayrı şeylerdi. Hâlbuki sen sebepleri fail yapmakla sanat ve sanatkârın aynı olduğunu iddia ediyorsun. “Tabiat nedir?” dediğimizde, bize şu dünyayı gösteriyorsun, daha sonra “Bunları kim yarattı?” dediğimizde yine o dünyanın içindeki sebepleri söylüyorsun. Bu şekilde âlemi hem sanat hem de sanatkâr yapıyorsun. İşte senin fikrin bu kadar batıldır. Sana inananların da aklı yoktur!

Tabiatın fail olamayacağını ispat için şu yolu da takip edebilirsiniz. Kâfire sırasıyla şu soruları sorun ve cevaplarını alın:

– Dağları kim yarattı?

– Tabiat.

– Denizleri kim yarattı?

– Tabiat.

– Ağaçları kim yarattı?

– Tabiat.

– Yıldızları kim yarattı?

– Tabiat…

Bu şekilde eşyaları teker teker sayın ve onları kimin ya­rattığını sorun. Onlar hepsine “tabiat” cevabını verecekler­dir. Daha sonra ise tabiatın ne olduğunu soracağız. Onlar tabiat ola­rak bize, biraz evvel saydığımız eşyaları göstererek “Tabiat bun­lardır.” diyeceklerdir.

Biz ise şöyle söyleyerek onları ilzam ede­ceğiz. Biz biraz evvel “Bu eşyaları kim yarattı?” dediğimiz de siz “tabiat” dediniz. Şimdi ise tabiat olarak aynı eşyaları gösteriyorsu­nuz. Bu durumda hem bu eşyalar tabiat oluyor, hem de tabiat tarafından yaratılıyor. Hâlbuki bir şeyin hem yaratıcı hem de ya­ratılan olması mümkün değildir. Siz ise bu eşyaları hem ya­ratılan hem de yaratıcı yaptınız. Yok, eğer tabiat ile bu eşyalardan baş­kasını kastediyorsanız biz ona tabiat değil “Allah” diyoruz. Siz de Allah deyin ve kurtulun!

Seyrangah.TV