Tercih

Tercih, sözlükte “tartmak, bir şeyi başkasından üstün tutmak, yeğlemek” anlamında kullanılır.

Tercih ettiğimiz yolda yürürüz.

Herhangi bir mesleği veya ilmi öğrenmek isteyen, önce mesleği ve ilim dalını tercih eder, sonra bu yolda çalışarak hedefine varmaya çalışır.

Dünyada yaşarken yaptığımız her iş, her eylem tercihlerimizin sonucudur.

Kişi eşini tercih ederken gayesi mutlu olmaktır. Kendi özelliklerine uygun eşi tercih ederek hayat yolculuğuna devam eder.

İnsanın arkadaş, dost olduğu kişiler tercihleridir.

Tercih seçmektir.

Eşimizi seçeriz, arkadaşımızı seçeriz, mesleğimizi seçeriz, alış veriş yaparken alacağımız malın iyisini seçeriz… Seçimler hayat boyu devam eder.

Demokratik toplumlar kendilerini yönetecek kişileri seçimlerde tercih yaparak seçerler.

Bu seçimlerde herkesin tercih sebebi farklı olabilir.

Ülkemizde 14 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapılacak.

Dünyanın dört bir yanından pek çok gazete ve televizyon, sosyal medya bu süreçte gözünü Türkiye’ye çevirmiş durumda. 2023’ün en önemli seçimi   değerlendirmesi yapılmakta.

Cumhurbaşkanlığı için dört aday yarışacak. Çekişme iki aday arasında geçecek gibi. İlk turda adaylardan biri çoğunluğu sağlayamazsa seçim ikinci tura sarkacak.

Seçimde milletimiz hangi adayı tercih ederse etsin  sonuca hepimizin saygı duyması gerekir.

Ben burada şu adaya oy atın, şuna atmayın deme haddim değil.

Tercihte bulunurken hepimizin bildiklerini, yaşananları hatırlayalım…

Yazmaya çalıştıklarım bilinenlerdir. Bilinenlerin ikna edici olması tercihleri belirler.

Her konuda olduğu gibi siyasette de tercihler kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu demokrasinin gereğidir. 

Her konuda olduğu gibi siyasi tercihte de bulunurken ferasetli olmak gerekir. Kişi tercihte bulunacağı olay veya kişiler hakkında geniş, kapsamlı bilgilere sahip olarak, kişinin samimi olup olmadığını fark ederek tercihte bulunması, kişiyi vicdanen rahatlatacaktır. İleride keşke demesini engelleyecektir.  

Siyasetin kurumları partiler günahlardan meydana gelmiş, sen, ben oluşturuyoruz partiyi. Biz ne kadar temiziz ki oy attığımız  parti temiz olsun! Demek böyle bir şey tamamen masum olamaz.

Biz faniler kusurluyuzdur. Eksiksiz, kusursuz, hatasız, zulüm süz bir parti,  hükumet olamaz. Hiçbir parti sütten çıkmış ak kaşık değildir.

Kusursuz bir hükumet arayan kusur arıyor, eksik arıyor, onları öne çıkarıyor.

Kusursuz hükumet arayanlardan biri başa geçse kim geçerse geçsin kimseyi beğenmez. Mutlaka kusur bulur. İyilik yapılsa “mecburdur yapmaya” derler.

Partilerin hepsi günahkar, hepsi kusurlu, hepsinde menfaatler çarpışıyor  ne yapacağız?

Bizi yönetecek kişi ve kişileri seçerken ölçümüz ne olacak?

Doğru tercih yapmak için ölçümüz ne olacak.

Bediüzzaman’ın ölçüsü bize yol gösterebilir.

Azam-i şerre  (büyük şerre)  karşı ehven-i şeri tercih edin…

Kötü olan iki şeyden daha az kötü, zararı daha hafif olana ehven i şer denir.

Etrafa yayılmasından endişe edilen bir yangını söndürmek için gerekirse itfaiye birisinin evini yıkabilir. Kangren olmuş bir parmağı kesmek şer değil; hayırdır. O kesilmezse, el kesilir. O zaman daha büyük şer olur. ..

Ehven-i şer kaidesi ticari, sosyal ve siyasi bütün meselelerimizde uygulayabileceğimiz bir kaidedir. 

Bir ülke; iki yabancı devletten birisini tercih etme mecburiyeti karşısında daha çok zararlı olanın şerrine mani olmak için elbette daha az zararlı devleti tercih edecektir…

“Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut batılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız…” Mihenge nasıl vuracağız. İmam-ı Şafii’yi dinleyelim.

İmam-ı Şafii hazretlerine demişler ki “Efendim fitne fesat olduğu zaman doğru-yanlış, iman-küfür, karanlık-aydınlık birbirine girdiği zaman biz doğruyu nasıl bulacağız?” İmam-ı Şafii “Düşmanın okunu takip edin, o sizi dostunuza götürür” demiş. Düşmanın oku mihengimiz.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy vereceğimizi düşmanın okunu takip ederek te bulabiliriz.

ABD, Avrupa devletleri, FETÖ,  PKK, LGBT kimi destekliyor? Apo’nun heykelini dikeceğiz diyenler kimi destekliyor? İHA ve SİHA’lardan rahatsız olanlar kimi destekliyor? Faşist iktidarı yıkacağız diyenler kimi destekliyor?… Basını, sosyal medyayı takip edin kimi desteklediklerini, kime düşman olduklarını göreceksiniz. Çekinmeden çemkirerek içlerindeki zehri akıtıyorlar Olayın tarihi fırsat olduğunu söylüyorlar.  Hatta istedikleri olmazsa alçak  tehditler savuruyorlar. Ekonomimize operasyon çeken küresel sermayenin kodamanları ülke ekonomisini ipotek edeceklerini söylüyorlar. Gözünü kapayan, yalnız kendine gündüzü gece yapar.

Her gün batı medyasında Türkiye’de 14 Mayıs’ta düzenlenecek Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerine müdahale edildiğini kimi desteklendiklerini  açık açık  ifade ettiklerini görüyoruz. Gazete ve dergi manşetleriyle, yorumlarıyla Türkiye’ye ayar vermeye çalışıyorlar İngiliz  The Economist dergisi, Haftalık Fransız L’Express dergisi, Le Point dergisi ve daha birçokları ağız birliği etmişçesine, “Erdoğan gitmeli”“Demokrasiyi koruyun”,  ve daha birçok aşağılayıcı algı dili  kullanarak demokrasimize müdahale ediyor, milli iradeyi yok sayıyorlar, seçimlerini yapmışlar.  Ey Türkiye düşmanları,  Türkiye’ye talimat verdiğiniz günler geride kaldı.  Son sözü bu millet sandıkta söyleyecek, bekleyin. “Düşmanın okunu takip edin, o sizi dostunuza götürür” Düşman okunu nereye attığını açık açık gösteriyor.   Biz Türkiye düşmanlarını mı?  Dinleyeceğiz.

İslam coğrafyasındaki mazlum ve mağdurlar. Ümit diye bekleyen  garibanlar… Filistinliler, mağdur, mazlum, sömürülen Afrikalılar, mazlum halklar, dini cemaatlerin ekseriyeti kimi destekliyor? Eserleri, başarıları, kazanımları,  yapılanları görenler kimi destekliyor? PKK, FETÖ gibi şer odaklarıyla ciddi mücadele edildiğini görenler kimi destekliyor?…  

Milletin tercihi ülkenin kaderiyle yakından ilgilidir. Bu millete ilk defa 1950’de kendisini yönetecekleri seçme ve tercih etme hakkı verildi.. Bu millet kimi tercih etti? Adnan Menderes’i…Niçin?

Çünkü Adnan Menderes’in Demokrat Partisi ehven-i şerdi. Karşısındaki parti azam-i şerdi.

Bediüzaman  oy pusulasını eline aldıktan sonra “Demokrat hangisi?” diye sorduğu ve tercihini de açıkça, bütün sandık görevlilerinin göreceği bir şekilde kullanmıştır.

Bediüzzaman Hazretlerinin, Ezan-ı Muhammedî’nin aslına çevrilmesi dışında, Adnan Menderes’in Demokrat Partisinden iki isteği daha vardı: 1- Ayasofya’nın camiye çevrilmesi. 2- Risâle-i Nur’un devlet eliyle, yani resmî olarak neşredilmesi.

26 Kasım 2014 tarihli ve 29187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Bediüzzaman Said Nursi’ye ait eserler üzerindeki 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan kaynaklanan tüm hak ve yetkilerin Diyanet İşleri Başkanlığına verilmesiyle, Bediüzzaman Hazretleri’nin vasiyeti yerine getirilmiş oluyordu. Artık Diyanet İşleri Başkanlığı da Risale-i Nur eserlerini basıyordu.

Bediüzzaman’ın nazarında Ayasofya, “kahraman bir milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılıçlarının pek büyük ve antika bir yâdigârı” idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bediüzzaman’ın  isteği olan Ayasofya’nın camiye çevrilmesini  sağladı. Ayasofya, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi oldu. Milletin ve ümmetin  86 yıllık hayalini yerine getirdi. Bunu görmezden gelemeyiz. Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, dilleri var hakkı hakikati konuşamazlar, olamayız.

Bediüzzaman’ın istekleri yerine getirildi. Bunu görmeyelim mi? Güneş balçıkla sıvanmaz.

Hz. Mevlana: “Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır” diye öğütlüyor. Atalarımız “Öfkeyle kalkan, zararla oturur” diyor. “Pireye kızıp yorganı yakma” diyor.

Goethe diyor ki: “Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim.”

Moliere  umursamaz olanları şöyle uyarır: “Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.”

İmtihan dünyasındayız. Karşılaştığımız her olay, yaşadığımız her şey sorulardır. Sorulara doğru cevap verenler imtihanı kazanacaklar.

Şahsi kırgınlıklar, hırslar, kinler, küskünlükler,  ön yargılar, haksızlıklara uğramak, yapılan yanlışlıklar bizi ehven-i şerden azam-i şerrin kucağına atmasın. Basiretimiz bağlanmasın. Sonra keşke demeyelim. Vicdanımızı dinleyelim, vesselam…

 

Mehmet Abidin Kartal