BASKI : TEK RENK
SAYFA : 84 SAYFA
BASKI : TEK RENK
SAYFA : 84 SAYFA
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, fedakar, sadık kardeşlerimiz;
Evet Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına bir sebebdir. Çünki za’f-ı imandan gelen tuğyan, ekser musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmağa rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu. (Kastamonu Lahikası, 131)
Ben tahmin ediyorum ki: Bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında, selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran, yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadakatla girenlerdir. (Kastamonu Lahikası, 123)
“Risale-i Nur kendi sadık ve sebatkar şakirdlerine kazandırdığı çok büyük kar ve kazanç ve pek çok kıymetdar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirdlerden tam ve halis bir sadakat ve daimi ve sarsılmaz bir sebat ister. (Kastamonu Lahikası, 122)
“Risale-i Nur, hakaik-i İslamiyeye dair ihtiyaçlara kafi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’i ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur’dadır. Evet on beş sene yerine, onbeş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikiye isal eder. (Kastamonu Lahikası, 77)
“Risale-i Nur gerçi umuma teşmil suretiyle değil; fakat her halde hakikat-ı İslamiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velayet ve esas-ı takva ve esas-ı azimet ve esasat-ı Sünnet-i Seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hadisatın fetvalarıyla onlar terkedilmez. (Kastamonu Lahikası, 78)
Zannederim ki, hakaik-i aliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. (Kastamonu Lahikası, 6)
Elhasıl: Ne arasak, hep Risalet-ün Nur’da güneş gibi görünüyor. Risalet-ün Nur şakirdleri dikkat etseler, daha bu fani alemde iken Liva-ül Hamd-i Ahmedi (Aleyhissalatü Vesselam) altında bulunduklarını inayet-i Hak ile anlarlar. Hulusi (r.h.)
Bu vesile ile Hizmet-i Kur’aniyenizde ve yeni eğitim öğretim senesinde kardeşlerimize muvaffakiyetler niyaz eder, dualarınızı bekleriz. Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin Talebesi ve Hizmetkarı
Hüsnü BAYRAMOĞLU
Kaynak Linki : NurdanHaber
www.NurNet.Org
Fuarın ilk gününde bir papaz: “Hapishanelere gittiğini, fakat oradaki Müslüman mahkûmların ısrarla Müslümanlıkla ilgili kitaplar istediklerini” söylediler. Bu konuda bizden yardım istedi. “Eğer, siz bize kitap yollarsanız, buradaki Müslüman mahkûmlara dağıtırız” dedi.
Ziyaretçilerimizden dileyenlere, hat sanatını merak edenlere İslam Hat Sanatını deneme imkânı verdik. Kamış ve mürekkeble huruf meşk edenler çok seviniyorlardı. Hamile bir kadın geldi ilgiyle İslam harfleriyle bir şeyler yazdı ve gitti. Diğer gün tekrar geldi ve “rüya gördüğünü” ve “bu dünyada geçici, boş işlerle uğraştığımı fark ettim ve dünyaya kalbini bağlamadan İslam hattı ile uğraşmam gerekiyor” anladım dedi. Hazır bir kalem ve meşk defteri alarak çok teşekkür ederek ayrıldı.
Standımıza geçen sene gelip bu sene yeniden gelenlerden biri: “Geçen sene Ramazan Risalesi almıştım çok beğendim, bu sene farklı bir kitap almak istiyorum” deyip yeni bir kitap aldı. Üniversitede Türkçe bölümünde okuyan yerli halktan biri, bayrağımızı görüp geldi. “Son gün gelsem, sizden rica etsem bayrağınızı alabilir miyim?” diye Türkiye ile alakasını gösterip Türk bayrağını istedi.
Hayli yaşlı iki teyze geldi. “Bizim yaşımız geçti artık. Bundan sonra Kur’an okuma zamanımız geldi” dedi. Birer Kur’an-ı Kerim aldılar, biz de Risale-i Nur hediye ettik.
Fuar sorumluları bizimle ciddi ilgilendiler. Her akşam standı kapatırken sadece bizim kitapları muhafaza için kendi depolarına aldılar, hatta bizzat kendileri taşıdılar.
Türkiye’den geldiğimizi anlayıp gelen üç kişi çok mutlu oldular. İnternetten özel yayın yapıp oradaki Türkleri davet ettiler fuara.
Türk biri ile evli bir hanım geldi. Kocasını bizimle telefonla görüştürdü. Elimizde olan kitaplardan tam bir külliyat istedi, “yarın alacağım” dedi.
Pek çok fuarda karşılaştığımız manzara Odessa fuarında da vardı. Dünyanın pek çok ülkesinden insanlar kendi kültürlerini tanıtmak amaçlı bu fuara da iştirak etmişlerdi. Çin alfabe ve yazısını tanıtanlarda vardı. Birçok kişi İslam hattının çok daha güzel olduğunu hayranlıkla ifade etti. Üçer beşer defa gelenler vardı.
Farklı standların çalışanları da geldi. Birine yazmış olduğumuz Ayet el Kürsi’nin tercümesini yaptık hayran kaldı. O da bir Kur’an-ı Kerim aldı. Sonra kendi bize bir şeyler hediye etmek için ziyaretimize geldi.
Geçen senelerde gelenlerden Tatar Doktor Zakir abi yeniden geldi, yüzündeki mutluluk anlatılacak gibi değildi. “Bir kaç ay içinde İstanbul’a geleceğim, sizinle kalmak istiyorum” dedi. “Buralar Osmanlı memleketi” diyen tarih araştırmacısı Sergey bey de hayli oturup muhabbet etti. Emekliliğinin yaklaştığını “sonrasında ilk işim İstanbul’a sizlere gelmek” dedi. Kendisine kitap verdik yeniden.
Tatar bir amca geldi. “Ben dedi Türklere eskiden çok kızardım. “Niye buralara gelmiyorlar, bizi kurtarmıyorlar?” diye. Annem derdi ki; “onların durumu zaten kötü, zor ayakta duruyorlar. İlerde İnşâallah güçlendiklerinde bizi kurtarmaya gelecekler.” derdi” dedi. Bize vücudundaki birçok yarayı gösterdi kavgalardan zulümlerden arda kalan. Kendisine kitaplar verip umudunun yeniden yeşerdiğini görüp Allaha şükrettik…
Kaynak: NurdanHaber
www.NurNet.Org
www.NurNet.Org
BASKI : RENKLİ BASKI – YALDIZLI
SAYFA : 90 SAYFA