Kategori arşivi: Biyografi

Hidayet Öyküleri – Barihudâ (Tanrıkorur) Hanım

“Allah, Kendisine Yönelene Hidâyet Eder”

 İnsan, Cenâb-ı Hak’tan samimiyet ve ısrarla isterse, Allah ona cevap verir.

Barihudâ Tanrıkorur

İlk adı, Charmaine Angele Moo. Şimdiki ismi Şermin Barihuda Tanrıkorur. Ûdî bestekâr, yazar, merhum Cinuçen Tanrıkorur’un hanımı… 1946 yılında Jamaika’da doğdu. Üniversite eğitimi için Amerika’ya gitti. 1972-1975 yılları arasında Kaliforniya Eyâlet Üniversitesi’nde (Amerika) Güzel Sanatlar Bölümü’nün Heykeltıraşlık ve Tasarım kısmında yardımcı doçentlik yaptı. Daha sonra Türkiye’ye geldi. Sekiz yıl Konya’da yaşadı. Türkiye’de Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Bilkent ve Selçuk Üniversitelerinde İngiliz Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyeliği yaptı. 1984-2000 yılları arasında “Türk-İslâm Sanat Tarihi” üzerinde çalışarak “Mevlevî Mimarisi” adlı tez ile doktorasını tamamladı. 1995’ten beri İslâm Ansiklopedisi’ne Mevlevîhâne Mimarisi ve Mevlevîlik üzerinde maddeler yazmakta olan Barihuda Hanım, ayrıca üniversitelerin düzenlediği panel ve sempozyumlara katılarak tebliğler sunmaktadır. 2004-2005 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen UNESCO’ya takdim edilmek üzere «kültür mirası dosyası»nın hazırlanmasında görevli 65 kişilik ekibin başında bulundu. Bu heyetin hazırladığı “Mevlevî Âyin-i Şerifi” adındaki bu dosya, UNESCO tarafından dünya şâhseseri seçildi.

Doğduğum Yer

Ben Jamaika’da 1946 yılında doğdum. Âilece hıristiyandık. Âilem doğudan gelmişler. Annem de, babam da aslen Çinli… Beş çocuklu bir âilenin tek kızıyım.

Jamaika, 1,5 milyon nüfuslu bir ada… Orta Amerika’da, Antilles (Antilya) adaları arasında, Karayip denizinin içinde… Bizler, tabiatın içinde yaşadığımız için Allâh’a olan inancımız çok kuvvetliydi. Çünkü yaşadığımız yerde çok sık bir şekilde kasırga, sel, deprem gibi tabiî felâketlerle karşı karşıyaydık. Her zaman toptan yok olma tehlikesi vardı. O yüzden burada yaşayan insanlar, pek çok ölümlere çok yakından şâhid oldukları için Allâh’a duâları ile ayakta duruyorlar. Bu felâketlerin sonunda, insanlarda kadere teslimiyet, şükür ve tefekkür duyguları gelişiyor ve oradaki insanlarla Allah arasında güçlü bir bağ oluşmasına sebep oluyor. Bu hâdiseler bize Allah için imkânsız bir şeyin olmadığını, Allah’ın kudretini ve insanlara merhametini, duânın gücünü, kısacası Allâh’a îmânı öğretiyordu.

Memleketim Jamaika, İngiliz sömürgesi altındaydı. Okulumuzda İngiliz tarihi ve edebiyatı dersleri vardı. Bütün hocalarımız İngiltere’den geliyordu. Ancak kreşten üniversiteye kadar bütün eğitim hayatım boyunca, İngiliz sömürgesi altında bulunmamıza rağmen kız ve erkek okulları birbirinden ayrıydı. Daha sonraki yıllarda Türkiye’ye geldiğimde, kız ve erkeklerin karışık bir şekilde eğitim görmeleri beni çok şaşırtmıştı.

Okul yıllarımda okuduğum şiirleri hatırlıyorum da, tevhid inancının izleri vardı içinde… Şimdi geriye doğru bakınca anlıyorum ki, içinde bulunduğum toplumun tabiatla haşır neşir olması, insanlardaki Allah’a bağlılık, çocukluk yıllarındaki tevhid izleri, âdeta beni İslâm’a hazırlamış. Hazırlamış diyorum, çünkü bulunduğum adada İslâm dininin adını bile duymamıştık. Çünkü memleketime İslâm’a dâvet eden hiç kimse gelmemiş. Câmi yok, hoca yok!.. 1973 yılına kadar İslâm’dan haberim yoktu.

Amerika ve Arayış Yıllarım

1973’te Amerika’ya Los Angeles’a gittim. En çok din arayışına yönelişim bu zamanlarda oldu.

Kendi kendime soru sormaya başladım: Amerika’da her şey var, ama insanlar neden huzursuz ve bir arayış içinde diye… İnsanlar, bilhassa üniversite gençliği maddî şeylerde huzur bulamayınca, mânevî şeylere yönelmişler; onlarda huzur arıyorlar.

Her türlü din hakkında bilgi topluyor, düşünüyordum. Âdeta mânevî bir süpermarkete döndüm. Bazen de beni ısrarla kendi mensup oldukları din ve mezheplere çekmeye çalışan insanlar peşime düşüyordu.

Herkes âdeta kendi dininin satıcısı olmuştu. Budistler geliyor, dinlerine dâvet ediyor. Hinduizm’in temsilcileri geliyor:

“-Bizim dinimiz daha güzel!..” diyor.

Hepsi bende mânevî bir istidat gördüklerini söylüyorlardı. Gerçekten küçüklüğümden beri ben de bazı fevkalâdelikler yaşıyordum. Mesela olacak bir hâdiseyi, 3-4 gün öncesinden rüyamda görüyor ve etrafımdakilere haber veriyordum. Bunu fark eden herkes yanıma yaklaşıyor ve beni kendi dinine dâvet ediyordu.

Peşime düşen insanlar ve iç dünyamda yaşadığım sıkıntılar, artık dayanılmaz bir noktaya gelmişti.

“-Ben bittim, artık!..” dedim ve bir odaya kapandım. Üç aydan fazla kimseyle görüşmedim. Durmadan Allâh’a yalvardım:

“-Allâh’ım!.. Kaderimde hangi dini benim için yazdıysan, hangisi benim için hayırlıysa, beni o dine ulaştır. Ve bunun için bana bir işâret göster. Burada bütün dinler var. Ama hangisi gerçekten doğru bilemiyorum. Kaderimde ne yazıldıysa bana açıkla ve o çizgiye teslim olayım!..”

Bir yandan da sürekli düşünüyordum.

“-Dünyaya niçin geldim? Allah benden ne istiyor? Dünyada ne yapmalıyım?”

Biliyordum ki, ilâhî irâde ile cüz’î irâdem aynı istikamette olursa, o zaman gerçek huzur ve selâmete ulaşacaktım. Bunda muvaffak kılması için Allah’a çok yalvardım…

( devam edecek.. )

Halime Demireşik

Şebnem Dergisi

Malcolm X Kimdir? (21 Şubat 1965)

Malcolm X (Malcolm Little ve daha sonrasında Hacı Malik el-Şahbaz, İngilizce: El-Hajj Malik Shabazz ) (Omaha, 19 Mayıs 1925 – New York, 21 Şubat 1965), ABD’li siyaset adamı, siyah hakları savunucusudur.

1952’de Malcolm X adıyla Siyah Müslümanlar Hareketine girdi. Elijah Muhammad’ın yolunu izledi ve ona ABD içinde tümüyle bağımsız olacak bir siyah cumhuriyetinin kurulması fikrini benimsetti. Ancak Mart 1964’de iki kişinin arası açıldı; Malcolm X, Afrika – Amerika Birliği örgütünü kurdu ve 1964’de Afrika ile Ortadoğu’ya (Mekke’de hac için bulundu) iki gezi yaptı. Dönüşünden 1 yıl sonra da öldürüldü.

Massachusetts’in siyah mahallesinde ilköğrenimini bitirir. Çok istemesine rağmen, üniversiteye gidemeyince, küçük yaşta çalışmaya başlar. Michigan ve Boston derken, kendini birden Harlem’de bulur. Bir siyah olarak, ona verilen yaşama biçimi, onu sonunda hapishaneye düşürür. Üniversiteyi Harlem sokaklarında tamamladığını ve doktora tezini de hapishanede hazırladığını uzun uzun anlatır. O okuma açlığını hapishanede giderir. hapishane kütüphanesindeki kitapları tek tek okur. Hapishane yılları için: “Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir” demiştir.

O, yedi yıllık hapishane yaşamından sonra, başka bir Malcolm X olarak Harlem’e geri döner. Hapisten önce bir sokak serserisiyken, şimdi Amerika’da büyük bir hızla gelişen İslam dininin etkili ve ateşli bir temsilcisidir.

Malcolm Little olan soyadını Harlem’de X olarak değiştirir. Yeni soyadı, onun Afrikalı atalarının artık kendisi başta olmak üzere, kimse tarafından bilinmediğinin simgesidir. Elijah Muhammed’in öncülüğünü yaptığı Siyah Müslümanlar Hareketi Malcolm X’le birlikte daha da kuvvet kazanarak yayılmaktadır. Artık Malcolm, Elijah Muhammed’in baş kurmayıdır. Fakat Malcolm’un Elijah Muhammed’in zina yapmasına karşı çıkması, daha sonra da Elijah Muhammed’in, Malcolm’a, Başkan Kennedy’nin öldürülmesi hakkındaki yetkisiz ve iğneleyici sözlerinden ötürü sessiz kalmasını emretmesi, Malcolm’un kendi hareketi içinde izole edilmesine sebep olur.

Gerçek İslam’ın Elijah’tan çok uzak olduğunu biliyordu. Ancak Malcolm X’e göre İslam’ı bütün incelikleriyle kavrayabilmek için Hac’a gitmesi gerekiyordu. O Amerika’da bildiği İslam dini ile, Hac’da gördüğü İslam isimli din arasında farklılıklar olduğunu düşünmeye başlayınca, X olan soyadını El Şahbaz’a çevirdi.

Başlangıçta, ilk siyah müslüman hareketinin öncüsü Elijah Muhammed’in bağlısı olarak ırkçı düşünceler taşıyorken, daha sonra bu düşünceleri değişti. Artık kendisini İslam’ın sömürgecilik ve ırkçılık karşıtı evrensel mesajını tüm dünyaya iletmeye adamıştı. Bu amacını kitleler çapında gerçekleştirmeye çalıştığı toplantılarından birinde suikasta uğrayıp, 21 Şubat 1965’de öldürüldü.

X, Manhattan’da bulunan Audubon Balo salonunda konuşma yaparken bir kişi “Zenci, ellerini cebimden çek!” (“Nigger, get your hand outta my pocket!”) şeklinde bağırdı.Bu bağırma üzerine korumalar adama yönelirken, bu kişi daha hızlı davrandı ve namlusu kesilmiş tüfekle Malcolm X’i göğsünden vurdu. Başka yere konuşlanmış diğer iki arkadaşı ile birlikte X’i 16 kez vurdular. Salonda bulunanlar suikastçılardan birini yakalayıp darp ettilerse de diğer ikisi profesyonelce olay yerinden kaçtı.Malcolm X, aldığı yaralarla kısa sürede hayatını kaybetti. Cinayet zanlısı olarak Talmadge Hayer adındaki, ama Thomas Hagan olarak bilinen ve kendisini Müslüman olarak tanıtan Siyah şahıs tutuklandı. Diğer zanlılar Norman Butler ve Thomas Johnson ile birlikte üç kişi yargılandılar. Yargılamada kimi suçlamalar düştü, suikastı başkasının işlediği tezleri ortaya atıldı. Ama bu üç zanlı hayatına devam etti. Şu an Hayer; Mücahid Halim olarak tanınmakta, Butler; Muhammad Abdül Aziz olarak tanınmakta ve Harlem Camisi başkanlığını yürütmektedir. Johnson ise Halil İslam ismini almıştır.

 vikipedi