Etiket arşivi: Ana Baba Hakkında Ayetler

Ana – Babanın Evladı Üzerindeki Haklarından Bazıları

Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır. [İslam Ahlakı]

Dil ile olan hakları:

1- Yumuşak söylemek, tevazu etmek. Öf bile dememek. Hak teâlâ buyuruyor ki: (Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.) [Ahkaf 15]

(Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme; ağır söz söyleme, onlarla yumuşak ve tatlı konuş, onlara acı, tevazu kanadını gerip “Rabbim, küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et” diye dua et.) [İsra 23, 24]

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:

(Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.)

2- Konuşurken sesini, onların sesinden yüksek çıkarmamak.

3- Yanlarında çok konuşmamak, edebi aşmamak. Ana-baba bildiğin şeyleri de anlatsalar, yine aynı şeyler mi? dememek. Hiç duymamış gibi can kulağı ile dinlemek.

4- Kabaya, dokunaklı ve argo söz söylememek. Mesela iki kardeşi olan biri, öteki kardeşini kastedip (Oğlun şunu yaptı. Ben yapsam kıyameti koparırdınız) veya (Anne torunu tepene çıkartıyor, çok şımartıyorsun. Söz dinletemiyoruz) gibi sözlerle ana-babayı üzmemelidir. Çocuklarını ana-babanın yanında dövmemeli, azarlamamalıdır. Böyle şeyler ana-babayı üzer.

5- Hanımını onlardan üstün tutmamak. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

(Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Şir’a]

6- İsimleri ile çağırmamak, sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına girmemek. Bilgiçlik taslamamak. Ana-baba yanlış da söylese, öyle değil diyerek itiraz etmemek.

7- Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber efendimiz, (Ana ile oğulun arasını açana lanet olsun) buyurmuştur. (Gunye)

8- Konuşurken, yap, yapma gibi ifadeler kullanmamak. Yapar mısın gibi ricada bulunmalıdır.

9- Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası.) [Tirmizi]

(Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.) [İbni Mace]

10- Beddualarını almamak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, reddolmaz.) [Tirmizi]

(Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.) [Müslim]

Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil! Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur. Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil!

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Anne Babaya Öf Bile Demeyin!

Cenab-ı Allah(c.c.), Kuran-i Kerim’in birçok ayetlerinde, anaya babaya itaat edilmesini emreder. Çünkü anne ve baba, evladı için bütün zorluklara katlanarak, soğuk sıcak demden çalışır, alın teri akıtır, göz nuru döker. İcabında gece uykularından vazgeçerek yemeyi içmeyi bile terk eder. Yavrusuna bir sineğin konmasına bile tahammül edemeyen anne- babaya nasıl itaat ve hürmet edilmez.

Allah-ü Azimüşşan, imanlı gönüllere rahmet bahşeden Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ana-baba hakkında şöyle buyurur: “Rabbin, kendinden başkasına kulluk etmeyin, ana ve babaya iyi muamele edin, diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererlerse, onlara “öff” (bile) deme. Onları azarlama. Onlara güzel (ve tatlı) söz söyle. Onlara acıyarak tevazu kanadını (yerlere kadar) indir ve: Ya Rab, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse, Sen de kendilerini (öylece) esirge, de.”

Başka bir Ayet-i Kerimede ise: “Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır.” (Lokman Suresi, 14)

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de ana-baba haklarına çok önem verdiğini, Allah rızasının ve ebedi cennetlerin ana-baba rızasında bulunduğunu belirterek şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün! Deyince, kimin Ya Resulellah! Denildi. Cevaplarında: Ana ve babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık halini idrak eder de, onlara iyi muamele etmeyip, bu yüzden Cennete giremeyen kimsenin” buyurdular. (Müslim, Tirmizi, Taç C.5 S.4)

Başka bir hadisi Şerifte de:

Baba cennetin orta kapısıdır. Dilersen onu terk et dilersen muhafaza et.” Buyurmuşlardır.

İslam’ın esaslarını kavramış, İslam’ın imani duygularını kalbine nakşetmiş olan mü’minler, Allah(c.c.)’nün ve Peygamber (S.A.V.)’in emirleri gereği ana-babalarına asi olmayıp, tam tersine olgunluk göstererek onlara hürmet etmek zorundadırlar. Çünkü İslam Dini Allah(c.c.)’a kulluktan ve Resulullah(S.A.V.)’e muhabbetten sonra en büyük saygı ve hürmeti ana ve babaya tanımıştır.

Allah(c.c.)’ı ve Peygamber(S.A.V.)’i seven, İslam’ın ilahi imanından nasibini alan, Tevhidin ilahi nurundan feyiz bulan, akli ve ruhi muvazenesi yerinde bulunan hiçbir mü’min, ana ve babasına itaat etmekten ve hürmet göstermekten uzak kalamaz. Hatta buna cesaret bile edemez. Fakat bu cüreti gösteren kişi, hiç unutmamalıdır ki, yarın o da yaşlanacak ve yaptığı bu saygısızlığa karşı onun evlatları da aynı saygısızlığı kendisine gösterecekler ve yukarıdaki Hadis-i Şerifte belirtildiği gibi burnu yerde sürünecektir. Hâşâ Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bu sözü boşuna söylememiştir herhalde.

Atasözlerimizde de vardır: “Ne ekersen onu biçersin.” Yani, ihtiyar ana-babasına saygı gösterip iyi muamele eden kişi, Allah(c.c.) ve Resulünün(s.a.v.) hoşnutluğunu kazanacak ve büyük sevap işleyecek, fakat onlara iyi muamelede bulunmayan kişi ise, maazallah cennete giremeyen kimselerden olacaktır.

Ebu Hüreyre (r.a.) Hazretlerinin naklettiği bir hadisi Şerife göre:

Bir adam Hz. Resulüllah (s.a.v.)’e gelerek:

-Ya Resulellah, halk içinde iyi muamele yapmama en fazla layık olan kimdir? Diye sordu. Resulü Ekrem (s.a.v.):

-Anandır. Buyurdu. O kimse sonra kimdir? Dedi. Resulü Ekrem (s.a.v.):

-Anandır. Buyurdu. O kimse yine: Sonra kimdir? Dedi. Resulü Ekrem (s.a.v.):

-Anandır. Buyurdu. Yine o kimse: Sonra kimdir? Dedi. Resulü Ekrem (s.a.v.) de:

-Sonra babandır. Buyurdu.”

Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği başka bir Hadisi Şerife göre ise:

Resulü Ekrem (s.a.v.), bir gün yanında bulunanlara:

-En büyük günahlardan size haber vereyim mi? Buyurdu ve bu cümleyi üç defa tekrar etti.

-Evet Ya Resulellah (s.a.v.), dedik. Resulü Ekrem (s.a.v.):

-Allah (c.c.)’a şerik koşmak, ana ve babaya asi olmak, buyurdu.” (R.Salihin C.1 Had. No:335)

Ama ne acı bir gerçektir ki, maalesef günümüzde bir kısım evlatlar, ana-babasına yeteri kadar değer vermemektedir. Bunun sebebi de onların kalplerindeki iman zayıflığındandır. Tabi ki burada ana-babanın da kusuru vardır. Çünkü ana-baba, zamanında çocuğuna yeteri kadar dinlerini, imanlarını öğretmiş olsalardı, kalplerine Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisini aşılamış olsalardı, bu gün onlar da ana-babalarına “moruk, örümcek kafalı, cadı, kocakarı” gibi laflar kullanmayacak, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “Cennet anaların ayağı altındadır.” Buyurduğu mübarek anaların başörtüsüne, tespihine ve seccadesine dil uzatmayacaklardı.

Bu mevzuda size tarihi bir hadise zikretmek isterim:

Biliyorsunuz insanların en efdali, Peygamberlerden sonra Ashabı Kiramdır. Ashab-ı Kiramın da en efdali aşere-i mübeşşere, bunların da en efdali Hulefa-i Raşidin’dir (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (Radiyallahü anhüm). Hem Aşere-i Mübeşşere’den, hem de ilk halifelerden olan ve kendilerinden daha efdal kimse bulunmayan bu eşsiz insanlardan Halife Hz. Ömer’le Hz. Ali’nin kendilerinden daha efdal görüp, şefaat ümit ettikleri birini haber vereyim mi? Ki bu iki Halifenin imrendikleri o adam, ne halifedir, ismi cismi bilinip duyulan meşhur biridir. Sadece bir köylü hepsi o kadar.

Bir gün Hz. Ömer’le Hz. Ali birlikte Kâbe’yi tavaf ediyorlardı. Bir ara sırtına yüklendiği bir ihtiyarla tavafa devam eden bir adam gördüler. Bu adam Resul-ü Ekrem Efendimizin anneye, babaya itaat ve hürmetin ne demek olduğunu iyi öğrenmiş fakir bir köylüydü. Bunun için bir iskelet, hatta aynadaki bir suret halinde kalan yaşlı annesini sırtına sarmış, Kâbe’yi tavaf ettiriyor, bir çocuk gibi taşıdığı annesinin rızasını, duasını almak için azami dikkat gösteriyordu. Bir başka köylü yaklaşarak bu adama:

“ –Nedir o sırtındaki? Sen eşek misin ki sırtında yük taşıyorsun!” diye mırıldandı.

Bu zat hiç tereddüt etmeden cevap verdi:

“-Evet, ben annemin eşeğiyim. Hem de öyle eşeğim ki, ürksem dahi onu sırtımdan düşürmem. Başka eşekler gibi taşımaktan usanmam. Çünkü annemin beni karnında taşıdığı ve büyütünceye kadar yaptığı hizmeti, benim şu küçük hizmetimden çok daha fazladır!

Bu cevabı biraz öteden dinlemiş olan Halife Hz. Ömer’le Hz. Ali, birbirlerine bakıştılar. İmam-ı Ali: “-Ya Ömer! Tavafı anasının eşeği olduğunu söyleyen şu zat ile yapalım. Belki onun hürmetine bizimki de kabul olur, ona inen rahmet-i ilahiyeden biz de istifade ederiz.” Dedi ve Ashabı Suffa’nın dahi büyüklerinden olan bu iki halife bu köylünün arkasına düşerek tavafa başladılar.

Acaba insanlar içinde kendilerinden daha büyük ve efdal kimse bulunmayan bu eşsiz zevatın bir köylüyü kendilerinden daha makbul saymalarına, onun hürmetine, dualarının kabul olacağını ummalarına ne sebep oluyordu? Bir düşünelim.

Anne- babaya hürmet konusunda Üstad Bediüzzaman da şöyle buyurmaktadır:

Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mânde veya aciz, alil bir şahıs bulunan gafil! Şu ayet-i kerimeye dikkat et bak: Nasıl ki bir ayette, beş tabaka ayrı ayrı surette ihtiyar valideyne şefkati celbediyor. Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlatlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünki onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılap etmemiş her bir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara halisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalplerini hoşnut etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.” (21.mektup)

Ana-babasına asi olan ve onlara saygı göstermeyen evlatlara sesleniyorum:

“-Ey Kardeşler! Sizi, Allah (c.c.) ve Resulünden(s.a.v.) korkmaya, ana-babanıza saygı ve hürmet göstermeye davet ediyorum. Yol yakın iken tövbe edip onların gönüllerini alalım, kalplerini kırmayalım. Fırsat eldeyken önce Allah(c.c.)’tan sonra onlardan af dilemenizi tavsiye ediyorum. Hemen şimdi, ilk fırsatta yanlarına gidip ellerini öpün, onlara sarılın, onlardan özür dileyin. Eğer vefat etmişlerse, onlara dua edin, hayır sadaka verin, hiçbir şekilde sakın onları unutmayın.

Zira Peygamberimiz (s.a.v.): “Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve anne-babanın duası.” Buyurmuştur. (İbni Mace, dua 11) Bunu yaptığınız zaman Allah (c.c.)’ı, Resulünü (s.a.v.) ve ana-babanızı sevindirecek, şeytanları da çatlatacaksınız. Yoksa bu dünya etme-bulma dünyasıdır. Kişi işlediğinin cezasını er geç görecektir. Benden söylemesi…”

Cenabı Allah (c.c.) bütün mü’min kardeşlerimizi, hatasını fark edip tövbe eden, anasına ve babasına saygı gösterip itaat eden ve onların duasını alan kullarından eylesin.

Not: Kuranı Kerim’de: 99 yerde baba, 35 yerde ana ve 22 yerde de ana-baba müşterek olarak zikredilmektedir. Bunlar –hâşâ – boşuna zikredilmemiştir.

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org