Etiket arşivi: güneydoğu meselesi

Barış Sürecine Bediüzzamanın Projesi!

Baris.Surecine.Bediüzzamanin.ProjesiBarış süreci için Diyarbakır’da 4.5.2013 günü bir araya gelen Akil insanları, Milletvekilleri, Sivil Toplum Kuruluşları, kanaat önderleri ve halkın katılımıyla toplantı yapılmış, bu toplantıya katılan yazarımız aynı zamanda Diyarbakır BASK İl Temsilcisi Rüstem Garzanlı  süreçle ilgili şu açıklamalarda bulunmuştur.

Sivil Toplum Kuruluşları olarak barış sürecini destekliyor, barışa, huzura, kardeşliğe evet diyoruz.

Türkiye ve Ortadoğu’da bugünkü gelişen olayları, yüz sene önce hisseden İslam âlimi, müçtehit, bediü’l beyan Said Nursi hazretleri, barış ve huzurun temel esası demokratikleşme, eğitim, ırkçılığın önlenmesi ve ekonomik kalkınmadır,

Ayrıca bizim düşmanımız Cehalet, Zaruret ve İhtilaftır. Cehalete karşı eğitimi, Zarurete yani fakirliğe karşı sanat, ticaret ve ziraatı, ihtilafa karşı da ittifakı tavsiye etmiştir.

Demokratikleşme ve hürriyet ile beraber eğitim ve girişimciliği kalkınmak için şart gören Bediüzzaman’ın eğitim modeli de doğuda medresetüzzehra adı altında bir üniversitenin açılması, bu üniversitede Türk, Kürt, Arap, ermeni ve diğer unsurların birliğini ve beraberliğini sağlamaktır. Dolayısıyla üniversitede hem Arapça, hem Türkçe hem de Kürtçe tedrisatı öneren Bediüzzaman, Arapça din dili olduğu için vacip, Türkçe resmi dil olduğu için lazım, Kürtçe bölge halkının ana dili olduğu için caiz demiştir.

Âlem-i İslam’ın merkezi hükmüne geçecek olan bu üniversitede din ve fen ilimlerinin beraber okumanın nedeni,  Medrese ilimleri din ve kalbe, mektep ilimleri ise fen ve akla hitap etiği için, bu ilimleri bir çatı altında toplamayı gaye edinmiştir.

Medresetüzzehranın doğu bölgesinde açmanın nedeni de, Doğuda din hissi hâkimdir. Halkın birliğini ve beraberliğini sağlayacak, eğitime ve maddi manevi terakkiye sevk edecek olan dindir. Dini referanslarla yapılan bir teşvik bölge halkı üzerinde daha tesirli olur. Birliğimizi sağlayacak ancak dindir.

Yazarımız Rüstem Garzanlı, özet olarak şu önerilerde bulunmuştur.

1-Irkçı politikalardan vazgeçerek iman kardeşliğini yeniden tesis etmek,

2-Din ve fen ilimlerinin beraber okutulduğu eğitim müessesesi olan Medresetüzzehra projesini gerçekleştirmek,

3-Ekonomik kalkınma ile hür teşebbüse önem vermek,

4-Bölge insanı maddeten fakirdir,  birçoğu işsiz ve iş aramaktadırlar.  Bir’an evvel iş imkânı sağlamak, işe girmek için tavassut yollarını tamamen kapatmak,

5-Türkiyenin genelinde zoraki değiştirilen köy isimlerini yeniden halkın isteğine  bırakmak,

6-Bölgede koruculuk sistemi derhal kaldırılsın. Kürdü Kürde kırdırmaktır. İşte Bilge köyü bunun canlı şahidi,

7-Sonunda şu dileklerle sözlerini bitiren Rüstem Garzanlı, iyi niyetle yaklaşım gösterildiği zaman kısa zamanda çare bulmak mümkündür. Yeter ki sağduyulu davranılsın ve akılcı bir yol takip edilsin. Bediüzzaman “Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur.”  demiştir.

Bu duygu ile hepinizi tekrar selamlıyor, barış süreci hayırlara vesile olmasını diliyorum.

NurNet Haber Merkezi

İslamiyetten Başka Hiçbir Reçete Güneydoğu ‘da Kabul Görmez

ÖZET DEĞERLENDİRME

Güneydoğu meselesini değerlendirirken, evvela işin başında bazı sorulara cevap vermek ve bu sualler çerçevesinde mesele ile ilgili ciddi ve sürekli çözüm yolları araştırmak zorunda olduğumuzu belirtmeyi arzu ediyoruz. Olayların görünen ve görünmeyen boyutları nelerdir? Olayları hangi açılardan ve hangi kriterlerle inceleyebiliriz? Değerlendirmelerde hangi hususlara daha fazla önem verilmelidir? Devlet, bölge, müesseseler ve fert bazında neler yapılmalıdır? Meselenin kısa ve uzun vadede çözüm ve iyileştirme yolları neler olabilir? Meselenin tarihî boyutu nedir? Gibi benzer suallere ciddi cevaplar aranmalıdır. Bu rapor neticesinde yapılması gereken işlerin kısa bir özetini burada takdim etmek istiyoruz:

1-      TEŞHİS İSÂBETLİ YAPILMALIDIR

Güneydoğu probleminin en önemli kaynağı, insaniyet, ahlak ve dinde yaşanan çözülmelerdir. Bu çözülüş, insan şahsiyetindeki aslî değerleri dumura uğratmaktır. Neticede dinin yol gösterici, bütünleştirici, muhabbet ve emniyeti tesis edici özelliği zaafa uğramaktadır. Sosyal bünyedeki bu değişimi, şu şekilde formüle edebiliriz: Dinî hislerdeki çözülme, cemiyet hayatında lakaytlık ve laubaliliği doğurmaktadır. Lakaydlık ve laubalilik, fikir ve hayatta sapıklığı netice vermektedir. Fikir ve hayatta sapma ise, anarşiyi doğurmakta ve sürekli beslemektedir. Bu sebeple güneydoğu meselesine çözüm ararken, teşhis isâbetli yapılmalıdır. Anarşinin kaynağının din ve ahlakta yaşanan çözülme olduğu aslâ unutulmamalıdır.

2-      UZUN VADEDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

1) Uzun vadede en sağlıklı ve belki de tek çözüm, “İhyay-ı dinle olur bu milletin ihyası=Bumilletin ihyası dinin ihyasıyla mümkündür” reçetesidir. Hayatın hayatı ve hayatın esası dindir. Şarkta dini ihya etmeden, dinî  hissiyâtı canlı tutmadan hayatı ihya etmek mümkün değildir. Şark insanının hayat felsefesini, psikolojisini ve bölgenin kendine has özelliklerini dikkate aldığımızda, şarkı kendi içinde diriltecek ve şarkı garp ile perçinleştirecek tek bir güç vardır; o da İslâmiyettir. Bu bünyenin cidden sağlığa kavuşturulması isteniyorsa, bu reçete tatbik edilmelidir. Dini telkin, bu bölgelerin en önemli ve acil ihtiyacıdır.

2) Bölgenin uzun yıllar ihmalinden kaynaklanan ve “Tarihî birikimler” diye tatbik ettiğimiz sıkıntıları mevcuttur. Bu birikimleri kısa vadede izale etmek çok zordur. Bu birikimleri, iç ve dış odaklar, mahâretle kullanmaktadırlar. Şarkın sürekli sömürüldüğü, halkın tahkir edildiği ve dışlandığı görüşleri yoğun bir biçimde propaganda edilmektedir. Kurtuluş için de tek çare olarak, halkın kendi kimliğine dönmekten başka bir alternatifi olmadığı vurgulanmaktadır. Bu telkin sadece söz ile değil, anarşinin tazyik gücü ile sindirme ve susturma politikaları ile büyütülmekte, canlı tutulmakta ve bu telkin ve tazyikin  şarktaki alanı her gün biraz daha büyütülmek istenmektedir.

3) Bu Marksist ve ırkçı görüşe karşı, daha güçlü, daha etkileyici, daha kalıcı ve bölgenin mizacına uyum sağlayabilen bir güç ile, bir görüş ve bir hayat biçimi ile ortaya çıkmak ve bu gücü âcilen sergilemek mecburiyeti vardır. Resmî ideolojinin gücü, bu görevi yapabilecek dirâyette değildir. Bu fitneye karşı en etkili bir güç, ancak ve ancak islâmiyettedir. Şu hususu kat’iyetle belirtelim ki, islamiyetten başka hiçbir reçete bu bölgelerde kabul görmez; müessir de olamaz.

Ahmet Akgündüz