Etiket arşivi: Kadın Erkek İlişkileri

Evlilik Okulu: Zıtlığı Bozmayalım

Allah kadın ve erkeği birbirine zıt yaratmış. Güçler karşıtı olan güçlerle eşlenip bütünleşirler: Ateş -su, gök- yer, güneş-ay, nefes almak-nefes vermek, siyah-beyaz, itmek- çekmek, artı-eksi, kadın- erkek. Karşıt güçler bütünlüğü oluşturan parçalardır.

Hz Mevlana:

Zıtlıkların uyumundan hayat doğar. Zıtlıkların savaşı ölümdür.” der.

Kadın ve erkek birbirlerine pek çok yönden zıt yaratılmıştır. İki cinsi birbirine çeken şey de bu zıtlıktır. Bedenen ve ruhen. Kadın ve erkeğin doğuştan getirdiği özellikler vardır.

KADIN: Şefkat ve teslimiyet. (Dişil)

ERKEK: Liderlik, güç ve iddia. (Eril) özelliklerle dünyaya gelirler.

Güce karşı teslimiyet, iddia ya karşı şefkat birbirini tamamlar ve bütünler.

Günümüzde en büyük sorun, bu zıtlığın bozulmaya çalışılmasından dolayı; kadın ve erkeğin birbirine benzemeye başlamasıdır. Bu noktada erkekler; kadınlaşma yolunda yavaş giderken, kadınlar hızlı bir şekilde erkekleşiyorlar.

Sevgili peygamberimiz rahmet peygamberidir, çok az lanet etmiştir. Lanet edilen şeyler konunun öneminden dolayıdır. Allah’ın rasûlu:

“Kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet olsun.” buyurmuştur.

Çünkü zıtlığın bozulması, kadının ve erkeğin ailede rollerinin bozulması demektir; bu da bütün dengeyi bozar. Zıtlıktır aslında arada çekiciliği sağlayan. Zıtlıktır hayatı keyifli kılan, doğru davranış varsa tabii ki.

Yurt dışında kadınlar üzerinde yapılan araştırmalarda dişil özellikler olan şefkat ve teslimiyet yerine, erkek vasfı olan güç ve iddia ortaya çıkıyor. Bizde de yapılsa aynı sonuçlar çıkacaktır.

Pek çok kadın güçlü olmakla övünüyor. Oysa güçlü falan değiliz. Meslek sahibi, kariyerli, güzel kadınlar daha çok psikologa gidiyor. Bakarsanız güç adına her şey var; fakat mutlu değiller. İnsan bilgisayar değil ki kendini sıfırlasın. Ne yaparsak yapalım, yaratılışın önüne geçemiyoruz.

Feminizm duyguda kadın, davranışta erkek yeni bir tip ortaya çıkardı. Bu yüzden feminist kadın farkında olmadan hem kendiyle hem erkekle mücadele halindedir. Bir türlü sükûna kavuşamaz.

Biz kadınlar zayıf yaratılmışız. Ne kadar güçlü görünmeye çalışırsak çalışalım, zayıfız. Bedenen zayıfız, erkeklerdeki kasların yarısına yakın kas yapısına sahibiz. Onların sahip olduğu beden gücünün çok azına sahibiz.

Duygusalız; fazla duygusallık da bir zayıflıktır. Çabuk ağlarız, her şeyin içine duygularımızı mutlaka katarız. Duygusal olmak elbette kötü değil, duygular hayatın tadıdır; ama bir noktada da zayıflık olduğunu kabul edelim.

Zayıfız; ama aciz değiliz. İkisi arasında çok büyük bir fark var; lütfen karıştırmayalım. Kadınların en çok itiraz ettiği noktadır bu. Eğitimlerde “Güçlü görünmek için boş yere uğraşmayın.” dediğimde “Zayıf görünürsek kocalarımız bizi ezer.” cümlesi hiç değişmeyen cümledir.

Allah(c.c) kadını zayıf yaratırken, erkeği zalim yaratmamış; tam aksi koruma duyguları ile yaratmış. Erkekler zayıf kadınları değil (istisnalar kaideyi bozmaz) güçlü görünmeye çalışan kadınları ezerler genellikle. Onlarla yarıştıkları için. Erkeğin merhametini uyandıran şey kadının zayıflığıdır.

İnsan beyni sağ ve sol beyin olmak üzere işlevleri açısından iki yarımküreye sahiptir. Kadınlar beyinlerinin sağ yarım küresini daha çok kullanırken, erkekler sol yarımküresini daha çok kullanırlar. Bu yüzden hayata, olaylara bakışları da farklıdır. Fakat beyinde ortak kullandıkları alanlar sebebi ile de birbirlerini anlamaları da mümkündür.

Kadın ve erkeğin mutlu olması için benim gördüğüm üç yol var:

Birinci yol: Kadının erkeğe teslimiyeti: Allahın kurduğu doğal sistem işleyişe geçer. Kadın ve erkek dağda da doğup büyüseler “evlilik okulu bilgilerine” ihtiyaçları olmaz. Kadın erkeğin gücüne cesaretine hayrandır, saygı duyar. Erkek de ondan farklı yaratılmış bu çekici varlığı sever, korur. Bu kadar basit.

Fakat günümüzde bu teslimiyet işi kadınlara ağır geldiği için aksaklıklar orda başlıyor. Bir önceki derste Rabbimizin âyetle bize gösterdiği yol da bu ilk yoldur.

İkinci yol: Kadınların sorularına doğru cevapları bulmaları. Sorular, sorular, sorular…Kadınların bitmeyen soruları.Neden itaat? Niçin ben? Beni ezer mi? O ne yapacak?…Sorularına doğru cevap bulduklarında itaat edebilirler. Bu adım da karı koca arasındaki sorunları azaltır.

Üçüncü Yol:Kadın ve erkeğin birbirini tanıması, yaratılış özelliklerini bilmeleri. Birbirlerini tanıdıkça birbirlerine karşı anlayışları artacak, sevgileri beslenecek. Üçüncü adım için iki tarafın birlikte emek göstermesi lâzım. İki tarafın gayreti elbette daha iyi bir sonuç verecektir.

Birbirini tanımanın en iyi yolu aradaki farklılıkları bilmekten geçer. Konuyu toparlarsak kadınların en temel üç özelliği:

1-Beynin sağ tarafını çok kullandıkları için duygusal olmaları.

2-Şefkat ve teslimiyet duygularının ağırlıkta olması.

3-Yumuşak yaratılmış olmaları.

Kadın ruhen yumuşak yaratıldığı gibi, bedenen de yumuşak yaratılmış. Ruh ve beden yaratılışında bir bütünlük var. Kadın bu yumuşaklığı, kişiliğinde, ahlakında, sesinde, bakışında kısacası davranışlarında korumak zorundadır.

Kadını kadın yapan şey yumuşaklığıdır. Bir erkeğin kadında aradığı, ona çekici gelen şeyde yumuşaklıktır. Yumuşaklık eziklik değildir. Kadının gücü yumuşaklığındandır. Kadın dişidir, dişi de yumuşaktır.

Dişi demek dekolte giyen demek değildir. Dekolte giymek, kadını dişi yapmaz, sadece seksi gösterir. Dişilik ve seksilik arasında da çok büyük bir fark vardır. Kadınların yanıldığı ve karıştırdığı noktalardan biri bu. Dişilik her zaman erkeği çeker; ama seksi olmak her zaman işe yaramaz. Bu yüzden günümüz seksi kadınların çoğu yalnızdır. Mankenler, şarkıcılar genellikle aldatılır.

Mesela pek çok kadının başına gelmiştir. Kadın çok yorgundur; ya kalabalık misafir ağırlamıştır ya da cam, halı büyük temizlik yapmıştır, kolunu kıpırdatacak hali kalmamıştır. Kadın bir an önce uyusam derdinde iken kocası onunla birlikte olmak ister. Kadın bunu kendine yapılmış bir hakaret olarak görür. Canı çıkıyordur; ama kocası onu zerrece düşünmeyip keyfinin derdindedir. O anda karar verir; bu adam onu kesinlikle sevmiyordur.

Genellikle kavga ile biter bu isteğin sonu, kadın sonuna kadar haklı olduğuna emindir. O yorgunluğun üstüne bir de ağlayarak uyur.

Erkekler böyle keyif ehli midir, acımasız mıdır, düşüncesiz midir? Neden karısı bu kadar yorgunken onunla olmak istemiştir? Cevabı çoğu zaman erkek kendi de bilmez.

Bu sorunun cevabı fıtrattan başka bir şey değildir. Kadının en yorgun hali, en güçsüz halidir. Kadının güçsüzlüğü erkeğe kendi gücünü hatırlatır.

Pek çok kadın farkında olmadan yorgunken kocasına yüzünü asar. Kimseye asılmayan yüz, kocayı görünce asılır. “Güçsüzüm diye sakın yaklaşma.” mesajıdır bu. Asık yüz erkeği kadından uzak tutar; ama iyi bir metot değildir. Ayrıca yorgunluğu en iyi alan şey, iyi bir banyodur.

İkinci dersten biraz cinsel konulara girmiş olduk. Cinselliği ayrıca ders olarak da göreceğiz, evlilikte çok önemli bir konu. Ara ara derslerin içinde de geçecek. Cinsel sorunlar iletişim sorunlarına, iletişim sorunları cinsel sorunlara sebep olduğu için iletişim ve cinselliği ayırmak çok mümkün değil aslında.

Kısacası kadının yumuşaklığıdır, edasıdır erkeği çeken. Kadın sertleştiği kadar, erkekleşmeye başlamış demektir. Erkekleşmeye başladığı anda bakışı, yürüyüşü, elini kolunu kullanışı, giyinişi, ses tonu, tavrı her şeyi değişmeye başlar. Erkek gözünde de hiçbir çekiciliği kalmaz.

Yumuşaklık nezaketi, zarafeti beraberinde getirir. Kadının yumuşaklığı yabancı erkeklere karşı hanımefendilik olarak tezahür eder. Çalışma hayatında kadın ciddi olayım derken erkeksi olmaya başlıyor bu da evde eşine yansıyor.

Kadının edası evde olmalıdır. Eda kadına yakışır erkeğe değil. Kadınlara sorsam, ne dersiniz? Hanginiz edalı, yumuşak bir koca istersiniz? Sapık falan değil ama kadınsı.

Akşam kapıdan salınarak giren, her işinize yardım eden, çabuk kıkırdayan, size saatlerce gün içinde yaşadıklarını anlatan,edalı edalı yürüyen, hülyalı hülyalı bakan, biraz da korkak bir koca isteyen bir hanım var mı?

Yoktur, “öyle koca istemeyiz” diyenler çoğunluktadır. Fakat çoğu zaman tam tersini erkekler yaşamak durumunda kalıyorlar. Akşam eve geldiklerinde edasını kaybetmiş, kadın görüntüsünde; ama dişiliği olmayan, erkeksi bir kadın ile muhatap olma durumunda kalıyorlar.

Biz kadınlar kadınsı bir erkek istemiyorsak, erkeklerinde erkek gibi kadın istememe haklarına saygı duymamız lâzım.

Erkekler kadınlar gibi yumuşak yaratılmamış. Erkek bedeni kaslı ve sert yaratılmış. Hayata bakışı da serttir erkeklerin. Beden ve ruh arasında bir bütünlük yine var. Duygularını karıştırmadan mantık çerçevesinden bakarlar çoğunlukla. Erkekte sertlik makbuldür. Hiç bir normal erkek “Ben şöyle yumuşağım, şöyle kadınsıyım.” diye övünmez. Erkekler güçle övünürler. Beden güçleriyle, zeka güçleriyle, meslekleriyle, arabalarıyla, başarılarıyla…

Fakat pek çok kadın, erkek gibi olmakla övünüyor. “Erkek gibi kadın” bir iltifat bizde. Oysa kadın için erkek gibi olmak en büyük hata. Erkek için de kadın gibi olmak, bitiş, demektir. Erkekler de kadınsı hareketlerden kaçınmak konusunda özenli olmak durumundalar. Hangi davranışlar kadınsıdır, erkekler kaçınmalıdır, onları da yine derslerde işleyeceğiz.

Bu yüzden kadın-erkek arasındaki farklılığı öğreneceğiz ki biz kadınlar, erkekleri kendimize benzetmeye, erkekler de bizi kendilerine benzetmeye çalışmasınlar. Önce yaratılışa saygı duyalım ve onu korumaya özen gösterelim. Birbirimize özenmeyelim, taklit etmeyelim.

Bunlar en temel farklılıklar. Diğer farklılıkları dersler devam ettikçe göreceğiz.

Şimdi yine sorularım olacak. Konuyu biraz irdeleyelim düşünelim.

Erkeklere soruyorum: Kadınlarda sizi en rahatsız eden, erkeksi gelen davranışlar nelerdir? Bir kadın ne yaptığında (sadece eşiniz diye sormuyorum, kız kardeşiniz, anneniz, kızınız ya da aynı iş yerinde çalışan bir hanım olabilir) size çok itici geliyor?

Hanımlara soruyorum: Erkeklerde hangi davranışlar size kadınsı geliyor, sizi rahatsız ediyor. Erkek böyle olmamalı diyorsunuz?

Bir sorum daha var hanımlara: Hangi davranışlarınız erkeksi, farkında mısınız?

Sema Maraşlı / cocukaile.net

Kadın Erkek İlişkilerine Panoromik Bir Bakış

Özellikle ülkemizde son otuz yılda yaşanan sosyal ve ekonomik değişiklikler, kadının ve erkeğin geleneksel rollerini büyük ölçüde etkiledi. Kadınların evden ayrılıp iş hayatına atılmaları, kadının gözünde erkeğin geleneksel değerlerini yitirmesine neden oldu. Giderek bağımsız ve kendi kendine yeterli olmaya başlayan çağdaş(!) kadınlar, eskisi gibi bakılmak ya da korunmak için erkeğe ihtiyaç duymuyorlar.

Erkek cephesinde ise durum daha da vahim çünkü erkekler statü kaybetmeye devam ediyorlar. Erkekler bir bakıma yüz yıllar boyunca yaptıkları işe ve edindikleri statülere artık eskisi kadar sahip değiller. Eskisi gibi evin masraflarını tek başına sağlamak durumunda değiller. Ayrıca ev halkını dışarıdan gelen tehlikelere karşı koruyan o hamilik pozisyonundan da neredeyse feragat etmiş durumdalar. Gerçi erkekler kendilerine göre her zaman yaptıklarını yapmaya devam ediyorlar ama bu eşlerini mutlu etmeye yetmiyor. Günümüz kadınları, annelerinin kendi babalarından beklediklerinden daha fazlasını eşlerinden istiyorlar.

Neden mi? Günümüzde kadınlar eskiye nazaran sosyal alanda daha çok çalışıyorlar da ondan. Bir nevi kendi ev işlerinin yanında kocalarının yaptıkları işe de ortak oldular. Günümüzde birçok kadın; hem anne, hem eş, hem çalışan bir birey olduğu için kısaca kendi asli görevi dışında erkek egemen (!) alanlarda da boy gösterdiği için statüsü eskiyle kıyaslanmayacak ölçüde değişti. Evin dışındaki iş dünyasının acımasız ve yorucu gerçeklerinden artık eşleri tarafından korunmak zorunda hissetmiyorlar kendilerini. Günümüz kadınları günün sonunda eve yorgun argın geldiklerinde kocalarına hizmet etmek istemiyorlar, oysa erkekler hala annelerinin babalarına yaptıkları hizmet gibi kendilerine hizmet edilmesini bekliyorlar.

Devrin değiştiği aşikâr, biz erkekler ya değişen zamanla birlikte değişecek ve yeni konjuktürde yerimizi alacağız ya da evimizde çocuklarımızın annesi evimizin temel direği ve can yoldaşımız olan eşlerimize gereken önemi, saygıyı, sevgiyi göstererek onların ev ortamında tatmin olmalarını ve yeni arayış sürecine girmemelerini sağlayacağız. Aksi takdirde kadın-erkek ilişkilerinde yeni tanımlamalara gereksinim olacaktır. Günümüz erkeği eşinin ona muhtaç olduğunu ve ona değer verdiğini hissetmek istiyorsa yeni beceriler edinmek zorundadır (iletişim becerisi gibi) ve eğer kadınlar erkekler gibi dışarıda çalışmaya devam edecekler aynı zamanda da evlerine geldiklerinde sevgi dolu bir ilişkiyi sürdüreceklerse yeni kavramlar edinmek zorundalar. Çünkü kadınsı kimliği koruyabilmek aynı zamanda da güçlü olabilmek için yeni beceriler gerekli.

Ve işte bu gibi nedenlerden ötürü, bu günün kadınları kocalarını geçimlerini iyi sağlanmadıkları için terk etmiyorlar. Duygusal ve romantik bakımdan tatminsizlik içinde olmaları nedeniyle eşlerinden ayrılıyorlar. Bir erkek kadının yeni gereksinimlerini anlayamayınca, kadının tatminsizlik hissetmesi kaçınılmaz oluyor. Kadının giderek artan tatminsizliği de erkeği kadından soğutuyor.

Kısaca; erkekler kadınların gereksinimlerini anlamada zorlanıyorlar, kadınlar da erkeklerin gerçekte neler istediklerini anlayamıyorlar. Aslında iki cins de koşulların nasıl değiştiğini kavrayabilse, iki taraf da destekleyici ilişkiler kurmak için gerekli sezgi, anlayış ve şefkati kazanabilirler.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Evliliğinizin Kaçıncı Kilometresindesiniz Kitabından Alıntıdır…