Etiket arşivi: kerem

‘Allah Kerim’

Günlük konuşmalarımız esnasında sıkça kullandığımız, ama anlamının ne olduğunu düşünmediğimiz kelimeler vardır. Sadece bir dil alışkanlığındandır onları kullanırız. Hele bunların arasında öyleleri vardır ki, gerçekten de üzerinde uzun uzun, derin derin düşünmeyi hak ederler. Mesela ‘Allah Kerim’ deriz. Ne demektir Allah Kerim, pek düşünmeyiz. Oysa, onun anlamına inmek, söylemek kadar kolay değildir.
Düşünüyorum da, kullandığımız kelimelerin tam olarak ne ifade ettiğini araştırsak ne kadar da çok şey öğrenmiş olacağız. Hayatımız nasıl da renklenecek.. Ben işe ‘Allah Kerim’den başladım ve böyle söylerken ne ifade ettiğimi anlamaya çalıştım. Gerçekten de çok şey öğrendim ve hayatım renklendi..
‘Kerim’, kelime olarak ‘Kerem’ sıfatına sahip olan, şerefli ve izzetli, cömert ve ikram sahibi gibi anlamlara geliyor. Cenab-ı Hakk’ın bir ismi olarak da ‘Kerim’ bağışı bol olan, cömertliği daimi olan ve bir karşılık gözetmeden, dilediği her varlığa ihsan eden demektir. Allahın bütün varlıklara yaptığı sonsuz ikramlar herkes tarafından bilinir. Su, hava gibi çeşitli nimetlerden bütün canlıları (karşılıksız olarak) faydalandıran Allah, böylece kereminin sonsuz örneklerini göstermektedir.
Öğrendiğime göre, Osmalılarda ‘Allah Kerim’ mekânları diye bilinen yerler varmış. Buralarda ‘Kerim’ isminin mânâsına uygun olarak, hiçbir karşılık beklemeden ihtiyaç sahiplerine ikramlarda bulunulurmuş. Açlar doyurulur, fakirler giydirilir, sığınacak bir yeri olmayanlar, sığındırılırmış. Bu mekanların giderleri ise, hem devlet, hem de halk tarafından yine hiçbir karşılık beklemeden tedarik ediliyormuş. Böylece, Allah Kerim’dir diyenler, ‘Allah Kerim mekânları’nda dualarının karşılığını bulmuş olurlarmış. Ne kadar güzel değil mi? Bence Allah Kerim mekânlarını yeniden canlandırmamız gerekiyor. Neden olmasın ki? Allah Kerim!
Betül Kondu / Zafer Dergisi

Kerem ve Rahmet Kapıları

Haşir Risalesi İkinci Hakîkat, “Bâb-ı kerem ve rahmettir ki, Kerîm ve Rahîm isminin cilvesidir” (1) şeklinde başlamaktadır.

Kerem ve Rahmet; sarf (Arapça’da kelime yapılarını ve kelimelerde oluşan harf değişikliklerini inceleyen, dili meydana getiren kelimelerin çekimlerinden bahseden ilim dalıdır) ve nahiv (kelimelerin cümle içindeki görevlerini ve cümle yapılarını inceleyen, cümle içinde kullanılmasından bahseden ilimdir) ıstılahınca masdardır.

Kerem lûgat olarak; istemeden vermektir. İhtiyaçlarını peşinen karşılamaktır. Rahmet ise; şefkat ve merhamet demektir. Asıl anlamı, kalp şefkatidir.

Kerem ve Rahmet fiilleri ise; Kerîm ve Rahîm isimlerini gösterir.

Şu kâinatta zerreden Arş’a kadar her bir varlık birer eserdir. Her bir eserde birer kapı hükmünde olan İlâhî fiiller gözükmektedir. Kerem ve Rahmet fiilleri de birer kapı durumundadır. Bu kapılardan iki şey görünmektedir:

Biri: Kerîm ve Rahîm isimleriyle isimlendirilen bir Zât-ı Akdes’in vücûbunun vücûdu ve vahdeti,

Diğeri ise; Haşir gerçeği.

Madem âlemde kerem ve rahmet fiilleri görünüyor. Başka bir âlemde devam etmez, geçici kalırsa, yapılan ikram ve şefkatler boşa gider. O rahmet ve iyilik sahibine düşmanlık ederler.

Bu dünyada o kerem sahibini imân ile tanıyarak ibâdetle hizmetine girenlerle, o rahmeti inkâr edenler mükâfat ve ceza almadan buradan göçüp giderler, ölümle eşit hâle gelmiş olurlar.

Hiç mümkün müdür ki: Gösterdiği âsâr ile nihâyetsiz bir kerem ve nihâyetsiz bir rahmet ve nihâyetsiz bir izzet ve nihâyetsiz bir gayret sâhibi olan şu âlemin Rabbi; kerem ve rahmetine lâyık mükâfât, izzet ve gayretine şâyeste mücâzatta bulunmasın? “(2)

Üstad Bediüzzaman (r.a), Haşir Risalesinin bu ikinci hakîkatinde, öncelikle rahmet ve kerem fiilinin eserlerini nazara veriyor, ardından kerem fiilini dört misâlle açıklıyor, sonra da izzet ve celâl fiillerinin yansımalarını gösteriyor. Rahmet fiili üzerinde üç misalle duruyor ve bu fiilerin arkasında esmâyı isbât ediyor, haşri de bu isimler üzerine binâ ediyor.

Ramet ve kerem fiilleri, mü’minleri kuşatır. İzzet ve celâl fiilleri ise kâfirler hakkında tecelli eder. İlâhî ahlâk bunu gerektirir. Mü’minin görevi Allah’ın ahlâkıyla ahlaklanmaktır. Yani mü’minlere karşı şefkat ve merhâmetli, kâfirlere karşı ise, izzetli (azîz) ve celâlli (celîl) olmalıdır.(3)

Yer küre, bir gemi gibi şu fezâ denizinde Allah’ın izniyle dönüyor. Gaybî bir Zât, o geminin temsilcileri olmak üzere Sevr (öküz), Hût (balık), Esed (aslan) ve İnsan adlarında dört melek görevlendirmiş. Bu muhteşem gemiye dört yüz bin çeşit varlıkları doldurmuş…Her birinin isteği ayrı, rızkı, silahı, elbisesi, ömrü, silahı, yiyeceği,görev pusulası ve terhis zamanı ayrı olduğu halde; karıştırmadan, şaşırmadan, unutmadan yardımına koşar ve koşturur kerîm bir Zâtın vücûb-u vücûdunu akıl sahiplerine göstererek ispat eder.(4)

Bu varlıkları karanlıkta bırakmamak için damlarına bir lamba, ısıtmak için bir soba koymuştur.

Böyle bir ikram, kerîm bir Zâtı gösterir. Ancak ömürlerinin kısa olması sebebiyle burada tam doyuma ulaşmadan göçüp gidiyorlar. Demek bir başka diyarda kalıcı ve devamlı nimetlerle buluşmak üzere bir başka memlekete sevk ediliyorlar.

Rızka muhtaç ve ebed diye haykıran tüm mevcûdât; “Yâ Kerîmu yâ Allah” sesleriyle koro oluşturmuş, O cömert Zât-ı kerîme teşekkür ve minnetdarlıklarını sunuyorlar.

Hiç mümkün müdür ki, bin bir çeşit nimetlerini ve eserlerini üzerlerinde gösteren bu kerîm Zâtın varlığına imân edip O’na itaatle boyun eğenlere ebedî ikramlarda bulunmasın? Burada arının eliyle sofrasına koyduğu gıdayı, bal nehirleri halinde onların hizmetine sunmasın?(5)

Takvâ elbisesine bürünenleri en güzel giysilerle sevindirmesin, en güzel koltuklarda ve tefriş edilmiş salonlarda ağırlamasın, en gösterişli sofralara dâvet edilmesin, ziyafetlerde karşılanmasın?(6) Hâşa ve kellâ.

İşte Rahîm ismi ebedî bir Cenneti ve saâdeti, Azîz ismi ise ebedî bir Cehennemi ve mutsuzluğu gerektirir.

Yâ Rab! Bize küllî bir nazarla bakarak bu hakîkatleri hakkıyla idrak etmeyi müyesser kıl.

Senden başka Kerîm yoktur. Kerîm yalnız sensin Allah’ım!

İsmail Aksoy

Dipnotlar:
1. Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 10. Söz, 2. Hakîkat
2. a.g.y, Sözler, 10. Söz, 2. Hakîkat
3. bkz. Mâide, 54,Fetih, 29
4. Şuâlar, 15. Bkz. Şuâ, 2. Makam; Sözler, 32. Söz, 2.mevkıf, 3. Maksad, 4. Remiz
5. bkz. Muhammed Sûresi, 15
6. bkz.Hac, 23; Kehf, 31; Rahman, 54;Nahl, 80