Etiket arşivi: komşu hakkı

Komşu

Hepimiz akşam eve varmayı gün boyu iple çeker, yemekten sonra ailemizle birlikte dinlenmeyi düşleriz. Kitap okumayı ya da yorgun olduğumuzdan dolayı erkenden uyumayı da arzulayabiliriz. Tam bu sırada birden üst veya alt kattan gelen tamirat sesiyle irkilmek kimsenin arzu edeceği bir şey değildir. Aynı şekilde müziğin sesinin fazlaca açılması ya da bir bebeğin çığlıklarla ağlaması da tadımızı kaçıracaktır.

Komşuluk ilişkilerini dengede tutmanın yolu, kendimize yapılmasından hoşlanmadığımız şeyi, başkasına yapmama hassasiyetini göstermekten geçiyor. Genel olarak bizi rahatsız eden şeyler, komşularımızı rahatsız eden şeylerle hemen hemen aynıdır. Örneğin açık olan penceremizden içeriye, üst kat komşumuzun halı tozlarının girmesinden hiçbirimiz hoşlanmayız. Ya da henüz yıkayıp astığımız çamaşırlarımızın üzerine bir sofra bezinin silkelenmesi bizi öfkelendirecektir.

Komşuluk ilişkilerinde tahammül son derece önemlidir. Kasti yapıldığından emin olduğumuz şeyler dışında, diğer problemler mümkün olduğunca sabretmeyi gerektirir. Örneğin, hiç kimse bebeğini veya çocuğunu kasti olarak ağlatmaz. Muhakkak her anne baba onu sakinleştirmek için elinden geleni yapıyordur. Başka bir örnek olarak geç saatte kulaklarımızı tırmalayan tamirat gürültüsünü ele alalım. Komşumuz başka bir fırsat bulamamış olabilir evinin onarılması için ya da o saate kadar uzamış olabilir tadilat işlemleri. Böyle hallerde bize düşen sabır ve sükûttur. Rahatsızlığımızı en aza indirgemek için bulunduğumuz odayı değiştirebilir veya başka bir çözüm yolu deneyebiliriz. Empati yapıp kendimizi o komşumuzun yerine koymak, bu durumu anlamamızı kolaylaştıracaktır. Hasan-ı Basri Hz. şöyle buyurur: “İyi komşuluk, yalnız komşuya eziyet etmemek değil, komşunun eziyetlerine de katlanmak demektir.” (Semerkand, Şubat 2014, sayı, 101) 

Bazı yerlerde de komşularımızı nazikçe uyarmamız gereken durumlar olacaktır mutlaka. Örneğin, bizi rahatsız eden durum rutin olarak gerçekleşiyorsa, tartışmaya dönüştürmeden, gayet kibar bir dille, komşumuza şikayetimizi dile getirebiliriz. Ancak böyle davranarak o özlemini duyduğumuz o sıcak komşuluk ilişkilerine sahip olabiliriz. 

 “Komşu koşunun külüne muhtaçtır.” derdi atalarımız. Alacakları evden önce komşuyu düşünür, arar soruştururlardı. Çünkü komşuluk bağları samimi anlamda ifadesini bulmuştu. Yiyip içtikleri ayrı gitmezdi aralarında. Onlarla paylaşılırdı en güzel ve samimi sohbet ortamları. Dertler, sevinçler hep beraber paylaşılırdı. Sıkıntı ve keder, bu samimi atmosferde bir bir kayboluverirdi.

Efendimiz (s.a.v) bir hadislerinde, Cebrail’in (a.s) komşu hakkından sıkça bahsetmesi sonucu, neredeyse komşunun komşuya varis kılınacağını düşündüğünden bahseder. Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye yine Efendimiz (s.a.v) şöyle cevap verir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felaket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgarını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver.”

Bunlara dikkat edelim

  • Komşularımıza karşı güler yüzlü davranıp, onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı, hal hatır sormayı ihmal etmeyelim.
    • Onların iyi ve kötü günlerinde elimizden geldiğince yanlarında ve destek olalım.
    • Misafir geçirirken bilhassa gece geç vakitte ve sabah erken saatlerde daha temkinli davranarak, sessiz olmaya çalışalım.
    • Kapı önünde ayakkabı, çöp, bisiklet vb geçişi zorlaştıracak engeller bırakmamaya özen gösterelim.
    • Halı ve balkon temizliği yaparken alt katımızda oturanları dikkate alalım
    • Evlerimizin temizliğine titizlik gösterdiğimiz gibi, bina içini ve bahçeyi temiz tutalım.”Herkes kapısının önünü temizlerse sokaklar tertemiz olur” sözünü unutmayalım.
    • Ortak kullanımlı otoparkı bulunan konutlarda, aracımızı dikkatlice ve diğer araçlara yer kalacak şekilde park edelim.
    • Tamirat ve evden taşınma gibi durumlarda komşularımıza önceden haber verip özür dileyebiliriz.
    • Efendimiz: “Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir” buyurur. Maddi durumu olmayan yada hasta ve yaşlı olup ihtiyacını sağlayamayan komşularımız olabilir. Onlara ikramdan kaçınmayalım.
    • Komşularımızın özel hayatlarına saygılı olup kusurlarını araştırmayalım. Gizli hallerine şahit olursak görmezlikten gelip örtmeye çalışalım.
    • Herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığımızda ilk çalacağımız kapı komşularımızın kapısı olacaktır. Bunu hiç akıldan çıkarmayıp ilişkilerimize hep olumlu yön vermeye uğraşalım.

Rabbimiz “Allah sizin için evlerinizi bir huzur ve sükun yeri yaptı” buyurur. (Nahl, 80) Büyüklerimiz de huzur ve muhabbet bulunan yer manasında hane-i saadet, saadethane ifadesini kullanmışlar evlerimiz için. Evler, her türlü sıkıntıdan uzaklaştığımız, sükûna erdiğimiz sığınaklarımızdır ve elbette huzurumuza kimsenin gölge düşürmeye hakkı yoktur. Bu nedenle komşuluk adabı ve ilişkileri toplumun huzuru için çok önemlidir. Komşu, evini, ekmeğini ve gönlünü komşusuyla paylaşabilen insandır. Komşu o kişidir ki, komşusuyla karşılaştığında selamlaşıp halleşsin, keder ve sevincine ortak olsun, kusurlarını araştırmasın, kendisine yönelik hatalarını affedip yüzüne vurmasın.

Komşularımızın yaptıklarını değerlendirirken ön yargılı olmamalıyız. Olaylara pozitif bakmalıyız. İşte size kıssadan hisse…

Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına: 

-‘ Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor.’ demiş. 

Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş. 

Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş. 

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış ve: 

-‘Bak’ demiş kocasına ‘ Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?’ 

Kocası ise cevaplamış :’Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim!’. 

Kıssadan hisse:

Hayatta da böyle değil midir ? 

Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır. Birini eleştirmeden ve hemen yargılamadan önce kendi zihin durumumuza bakmak ve ‘iyi’ olanı görmeye hazır olup olmadığımızı fark etmek güzel bir fikir olabilir … Olaylara pozitif pencereden bakalım… Penceremizin kirlenmesine izin vermeyelim. Komşularımızı,  başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin (duygu, zihin, kalp ve niyetimizin) ne kadar temiz olduğuna bağlıdır

Komşuluk ile ilgili hadis-i şerifler

“Cibril bana komşu hakkını o kadar çok tavsiye etti ki, neredeyse komşuyu komşuya vâris kılacak zannettim.”

Vallahi mümin olamaz! (üç defa) Kim, ey Allah’ın Rasûlü? Şerrinden komşusu emin olmayan kişi

“Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez.”

Ev almadan önce komşunuzu, yola çıkmadan önce arkadaşınızı araştırınız.”

“Devamlı ikamet ettiğiniz yerdeki kötü komşudan Allah’a sığınınız. Çünkü göçebelik anındaki kötü komşu geçicidir.”

İyi komşu, uysal bir binek ve geniş ev, kişinin saadetini sağlayan unsurlardandır.

“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşı için en hayırlı olandır. Allah katında komşuların en hayırlısı da komşusu için en hayırlı olanıdır.”

Komşusu açken tok yatan bizden değildir.

“Hangi mahallede bir kişi aç kalırsa, o mahalle Allah’ın korumasından düşer.”

Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, bir kul kendisi için istediğini komşusu için de ve yahut din kardeşi için de istemedikçe hakkıyla iman etmiş olmaz.

“Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse komşusunu incitmesin. Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır söylesin ya da sussun.”

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.Org

Komşuluk Ateşini Yakmak

Toplum içinde hiçbir fert, diğerlerinden ayrı ve uzakta kalarak hayatını sürdüremez. Yüce Allah, insan fıtratına böyle bir özellik bahşetmiştir. Çünkü toplum fertleri arasında belirli maslahatların bir araya getirildiği köklü ilişkiler bulunmaktadır. Bu ilişkilerin en önde gelenlerinden biri de Müslümanın komşusu ile olan ilişkisidir.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma açısından insana aileden sonra en yakın sosyal çevreyi komşular oluşturduğu içindir ki, gerek Kur’an’da ve gerekse hadislerde komşuluk ilişkileri üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Nisa suresinin 36. ayetinde iyilik yapılması gerekenler arasında komşular da sayılmaktadır: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.

Büyük müfessir İmam Kurtubi (r.ah) bu ayetin tefsirinde, “Görmüyor musunuz? Allah anne babaya ve akrabaya iyilikten sonra komşuları zikretmiş ve haklarına riayet edilmesini emretmiştir” diyerek konunun önemine dikkat çekmiştir.

Efendimiz (s.a.v) bir hadislerinde de komşuların birbirleri üzerindeki haklarını şöyle sıralamaktadırlar: “Hastalandığında geçmiş olsun ziyaretine gitmek. Öldüğünde cenazesinde bulunmak. Borç istediğinde borç vermek. Darda kaldığında yardımına koşmak. Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek. Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek. Evini, komşusunun rüzgarını (güneşini, manzarasını) engelleyecek şekilde yapmamak. Ne pişirdiğini ona belli etmemek, belli ederse pişirdiğinden ona da vermek.

Şüphesiz Peygamber Efendimiz’in bu tavsiyeleri, komşuluk ilişkilerine oldukça kuşatıcı bir çerçeve çizmekle birlikte, komşunun komşu üzerindeki bütün haklarını saymayı değil, belki önemli olanlarından bazılarını vurgulamayı amaçlamaktadır.

Hz. Aişe’nin (r.anha) rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v), “Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz” buyurdu. Sahabiler, “Kim iman etmiş olmaz, ya Rasulallah?” diye sordular. Rasulullah; “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse” buyurdu. Yine Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!

KOMŞULUK HAYATIMIZIN ÖNEMLİ BİR PARÇASIDIR

Kültürümüzdeki süzülmüş bir anlayışın ifadesi olan, “Ev alma komşu al” özdeyişi, komşuluk ilişkilerinin her iki yönü açısından da son derece isabetli bir tespiti dile getirmektedir. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşuda pişer bize de düşer” gibi özdeyişler ve benzeri deyimler de komşuluk ilişkilerinin anlamını ve boyutlarını göstermek bakımından önemlidir.

Dini ve milli hasletlerimizden kaynaklanan komşuluk münasebetlerimiz devam etmekle beraber; modernleşme ve şehirleşme süreciyle birlikte büyük ölçüde zayıfladığı da bir gerçektir. Hızlı kentleşmenin ve değişen iş hayatının bir sonucu olarak, komşuluk ilişkilerinin olumsuz yönde etkilendiğini artık herkes görmekte ve yaşamaktadır. Aynı apartmanda yaşadıkları halde yardımlaşma ve dayanışma bir yana, birbirlerini tanımayan ve birbirleri ile selamlaşmayan insanların sayısı hiç de az değildir. Birbirimizle ilişkilerimizin zayıflayıp kaybolma noktasına geldiği çağımızda, kalabalıklar içinde gün geçtikçe yalnızlaşıyoruz. Ebeveynin evladından, komşuların komşulardan kaçtıkça kaçmaya çalıştığını üzüntüyle müşahede ediyoruz. Oysa “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı Yüce Nebi?

Evet, eskiden komşu açken tok yatılmazdı… Evlerden evlere yemekler taşınır, ikram edilirdi. Eskiden komşu, yandaki dairede oturan değil, aileden biri sayılırdı. Hep demez miyiz, “Nerde o eski komşular, komşuluklar?” diye… Büyüklerimiz eski komşularını yad ederler. Peki, neden bu hale geldik, neden bitti komşuluk? Bunun nedeni çok açık, besbelli… Çünkü komşuluk, eskiden inancımızın kazandırdığı bir kültürdü. Oysa şimdilerde bu inancı da kültürü de yitirmeye başladık. Batı kültürünü ithal ettik hayatımıza.

ESKİDEN KOMŞULARIMIZ AKRABADAN BİLE YAKIN OLURDU

Gelin, hayatımıza anlam, ömrümüze bereket katan; tatlı dil ve güler yüzü, sevgi, dostluk ve paylaşmayı bu bayramda komşularımızla doyasıya yaşayalım. Önce içten bir “komşu selamı” ile başlayalım. Birbirimizle karşılaştığımızda selam verip vermemekte tereddüt etmeyelim. Ziyaretine gidelim komşumuzun. Zekatlarımızla, fıtır sadakalarımızla, infaklarımızla güç durumda olan komşularımıza yardımcı olalım.

Bakın Efendimiz (s.a.v) ne buyuruyor güzide sahabesi Ebu Zerr’e: “Ey Ebu Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!

Belki içimizdeki o komşuluk ateşini yakmak için olsa gerek ama ne olursa olsun “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Hüseyin Okur / Semerkand Aile Dergisi