Etiket arşivi: Allahı Anlamak

“El – Müheymin” (Esma’ül Hüsna – Allah’ın Güzel İsimleri) (Video)

Allah Müheymindir. Bu ismin Allah hakkında 2 manası vardır:

1. Manası ile: Allah, koruyup, muhafaza edendir. Bir şeye göz kulak olan kişi o şeyin koruyucusu ve müheyminidir demektir. Muhafaza edene müheymin derler.

2. Manası ile Allah, yarattıklarını her an gözetleyen ve onların her haline şahit olandır.

Şimdi bu ismin iki farklı manasını anlamaya çalışalım:

1- Allah, koruyup, muhafaza edendir.

Hücre bilimcilerinin araştırmaları neticesinde insanın bir tek hücresindeki DNA’larda 1 milyon sayfayı dolduracak bilginin var olduğu anlaşılmış.

Dünyanın en büyük ansiklopedisi olan ANA Britanicanın 40.000 sayfa olduğu düşünülürse, bir tek DNA’nın taşıdığı bilginin büyüklüğü daha iyi anlaşılmış olur.

Dünyanın en büyük ansiklopedisindeki bilgilerden 25 kat daha fazla bilgi, mikroskop ile yüzlerce defa büyütüldükten sonra ancak görülebilen bir hücrede ki DNA’lara yerleştirilmiş. Böyle harikulade bir işin tesadüf eseri olması mümkün müdür?

Acaba bütün dünya toplansa, Ana Britanica ansiklopedisinin tesadüfler sonucu meydana geldiğine bizi inandırabilirler mi? Elbette hayır’ peki, Bu dev ansiklopediden yüzlerce defa daha mükemmel olan DNA ansiklopedisinin sebeplerden yada tesadüfler neticesinde meydana geldiği nasıl iddia edilebilir?

İşte her bir DNA hücresi, kendisinde muhafaza edilen ve saklanan 1 milyon sayfalık bilgiyle, Allahı müheymin ismiyle bizlere bildirir. Allah bu ismin tecellisiyle insanların amellerini hafızalarında, amel defterlerinde ve levh-i mahfuzda muhafaza eder.

Yine bu ismin tecellisiyle çiçeklerin ve bitkilerin programlarını çekirdek ve tohumlarında muhafaza eder. Ve bir sonraki baharda aynen iade eder.

Ve hayvanların hayat programlarını ise yumurtalarda ve su damlacıklarında saklar ve muhafaza eder.

Müheymin ismi hayat sahiplerinin programlarını ve amellerini muhafaza etmek ile tecelli ettiği gibi, yarattıklarını tehlikelerden korumak ve muhafaza etmekle de tecelli eder. Dilerseniz müheymin isminin bu manadaki tecellisini insan aynasında görelim:

İnsanın en önemli organı olan beynini çok sert ve sağlam olan kafatası ile muhafaza etmek…

Gözü göz kapakları ve kaşlarla muhafaza etmek….

konuşma ve tad alma cihazımız olan dili ağız ile muhafaza etmek….

bir elbise gibi giydirilen deri ile vücudumuzu dış etkenlerden muhafaza etmek…

İç organlarımızı göğüs kafesinde muhafaza etmek

ölmemek için gereken rızkı iç yağ suretinde vücudumuzda depo ederek açlıktan ölüme karşı muhafaza etmek…

Bütün bunlar bu ismin bir tecellisidir. Ayrıca bize korku duygusu vererek muhtemel tehlikelerden sakındırmak da müheymin isminin bir tecellisidir. Eğer bu isim bizde tecelli etmeseydi, elektrik tellerini tutabilir, trafikte korkmadan sürat yapabilir ya da hızla gelen trenin önüne atlayabilirdik.

İşte Hayatımızın devamı ve muhafazası için vücudumuzda yerleştirilen bütün maddi ve manevi cihazlar, Allah’ın müheymin isminin bir tecellisidir. Acaba , yaratılış gayesi onu tanımak olan insan, bütün bu cihazlardan istifade eder de, bu cihazları kendine takan Allah’ı müheymin ismiyle bilmezse, aleme gönderiliş gayesine muhalefet etmiş olmaz mı?

2- Allah, yarattıklarını her an gözetleyen ve onların her haline şahit olması

Müheymin isminin diğer manası; Allah’ın her şeye şahid ve gözeten olmasıdır. Perdesiz güneşe karşı yeryüzündeki eşya, güneşi görmemesi mümkün olmadığı gibi, müheymin olan Allah’a karşı da eşyanın gizlenmesi bin derece imkânsızdır. Çünkü her şey onun gözetlemesi altındadır. Her şeye nüfuzu vardır. Şu cansız güneş, şu aciz insan, şu şuursuz röntgen ışığı gibi nur sahipleri, sonradan yaratılmış ve kusurlu oldukları halde, onların nurları mukabilindeki her şeyi görüp nüfuz ederse, elbette Allah’ın müşahedesinden ve gözetlemesinden hiçbir şey gizlenemez.

Madem bu kainatın sahibi olan Allah, kelamında hadid suresi 4. ayette; “Nerede olursanız olun, Allah yaptıklarınızı görendir”

ve mücadele suresi 7.ayette

“Göklerde ve yerde olanları, Allah’ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir.”

ifadeleriyle Müheymin olduğunu beyan ediyor. Madem Allah her şeyi görür ve gözetir. Elbette bizi ve amellerimizi de görüyor ve gözetiyor.

Acaba yaptığı kötü bir işin başkası tarafından bilinmesinden rahatsız olan insan, nasıl olur da, hiçbir şey kendisine gizli kalmayan Allah’ın huzurunda günah işler ve ona isyan eder.

Seyrangah.tv

“El – Mümin” (Esma’ül Hüsna – Allah’ın Güzel İsimleri) (Video)

Bu ismin 4 manası vardır.

1. manası; mahlukatını korkulardan emin kılması ve onları güven içinde yaşatması.

2. manası; kullarına iman nurunu vermesi ve onları mümin yapması.

3. manası ; Allah’ın emin olması, sözünde sadık olup vaadinden dönmemesi.

4. manası ise: Kullarının emin olup, sözlerinde sadık ve güvenilir olmasıdır.

1- Yarattıklarını korkulardan emin kılması ve onları güven içinde yaşatması

Şimdi başınızdan geçmiş en korkunç hadiseyi düşünün. Bu bir deprem korkusu, yangın korkusu, kaza korkusu, veya ölüm korkusu gibi bir korku olabilir. Hayalinizle o ana gidin ve o korkuyu kalbinizde bir daha hissetmeye çalışın. Ve şimdi şunu düşünün: Bir ömür boyu bu korku ile yaşamak zorunda olsaydınız ne yapardınız? Ve hayat sizin için ne kadar zor ve çekilmez olurdu….?

Hal böyle iken acaba şimdiye kadar kalbimize yerleştirilen bu emniyet duygusu için hiç şükür ettik mi?

Ve bu halin, Allah’ın hangi isminin tecellisi olduğunu hiç düşündük mü? Halbuki Allah, “her şey zıddıyla bilinir” kaidesiyle, bu nimetin farkına varabilmemiz için bazı insanları bu nimetten mahrum ediyor. Tıp diliyle panik atak, depresyon, ve benzeri hastalıklarla, güven ve emniyet duygusunu onlardan alıyor, yani mümin ismiyle onlara tecelli etmiyor. Ta ki bizler bu nimetin farkına varalım ve Mümin olan Allah’a şükür secdesi yapalım…

İşte Allah mümin ismiyle kuluna tecelli ettiğinde, kalbine korku ve endişelerine karşı bir emniyet duygusu koyar. Eğer bu ismin tecellisi bir an bizden çekilseydi, korku ve endişelerin hücumuyla aklımız başımızdan gidecek ve dünya bize manevi bir cehennem olacaktı. O halde emniyet duygusu büyük bir nimettir , ve Allah’ın mümin isminin bir tecellisidir. Bu isim, insanlarda tecelli ettiği ve İnsanlar bu isme mahzar olarak emniyet içinde yaşadıkları gibi, hayvanlarda da bu isim tecelli eder ve onlarda bu ismin tecellisiyle güven içinde hayatlarını sürdürürler. Bizlere mümin ismiyle tecelli edip, kalplerimizi korku ve endişelerden emin kılan ve bizi bu nimetten mahrum etmeyen, rabbimize sonsuz şükürler olsun.

2- Kullarına iman nurunu vermesi ve onları mümin yapması

Allah mümindir. Bu ismiyle kuluna tecelli ettiğinde kalbinde iman ışığını yakar. Allah’a iman eden her kul bu isme aynadır. Bu ismin tecellisiyle insan ateşe tapmaktan, puta tapmaktan, güneşe ve diğer fanilere kulluk etmekten kurtulur, sahibini, malikini sultanını tanır. Evet iman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. İmanda binlerce mertebe vardır. Nasıl ki, güneşin ışığından bir su damlası ile bir denizin hissesi bir olmadığı gibi, mümin isminin Hz. Ebubekir-i sıddıktaki tecellisi ile bizlerdeki tecellisi elbette bir değildir. Bize düşen iman hakikatlerini çok tefekkür ile taklidi olan imanımızı tahkike çıkartmak ve bu ismin tecellisinden hissemizi ziyadeleştirmektir.

3- Allah’ın emin olması, sözünde sadık olup vaadinden dönmemesi

Allah mümindir. Yani emindir, sözünde sadıktır. Vaadinden asla dönmez. Çünkü sözünde durmamak, vaadinden dönmek asla izzetine yakışmaz. İşte bu manada Allah, sözünden asla şüphe edilmeyendir. O halde madem Allah mümindir , vaad ettiklerini yerine getirecektir, ve madem günahkarlara cehennemi vaat ettiği gibi müminlere cenneti ve rızasını vaat etmiştir. O halde bize düşen; vaadine itimat ederek, ona hakkıyla kulluk etmektir.

4- Kullarının emin olup, sözlerinde sadık ve güvenilir olması

İnsanların emin olup sözlerinde güvenilir ve sadık olması da bu ismin bir tecellisidir. Bu isim bu mana ile azami mertebede Efendimiz (s.a.v) de tecelli etmiş, dost ve düşmanlarının ittifakıyla Muhammedü-l emin ismini almıştır. Bize düşen Cenab-ı Hakkın bu ismiyle ahlaklanıp sözünde ve özünde doğru ve emin bir mümin olmak ve şu hadisi kulağımıza küpe yapmaktır:

“Doğruluğa yapışın, ondan ayrılmayın. Zira doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir.. kişi doğru söyledikçe ve doğruyu araştırdıkça Allah katında doğru yazılır. Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür. Kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır”

Seyrangah.Tv

“Es – Selam” (Esma’ül Hüsna – Allah’ın Güzel İsimleri) (Video)

Bu ismin üç manası vardır.

1- Selamete çıkartan.

2- Selamette olan yani zatının tüm hata ve kusurlardan münezzeh olması.

3- Kullarına cennette selam veren.

Şimdi bu üç manayı tek tek anlamaya çalışalım.

1- Selamete çıkartan

Allah Selam’dır. Bu isim ile yarattıklarına tecelli edince onları düşmanlardan, sıkıntılardan, tehlikelerden, musibetlerden ve her türlü kederlerden selamete çıkartır. Selam isminin bu manası şöyle maddeleyebiliriz:

• Yarattıklarını düşmanlarının saldırılarından kurtarmakla selamete çıkartması: Her varlığın onlarca düşmanı vardır. O varlığın düşmanlarının saldırılarından kurtularak selamete ulaşması Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir.

• Hayatının devamı için lazım olan cihazları vermekle selamete çıkartması: Sineğe kanat takmaktan tutun, balığa süzgeç takmağa; ağaçlara yaprak ve çiçek takmaktan tutun, her mahluku, hayatının devamı için gerekli olan cihazlarla donatmaya kadar her ihsan Selam isminin bir tecellisidir.

• Kullarını tehlikelerden kurtarmak suretiyle selamete çıkartması: Mesela, anne karnında bir bebek düşünün! Gayet aciz, zayıf ve savunmasız… Onu o dar mekânda boğulmak, aç kalmak, zehirlenmek gibi tehlikelerden muhafaza edip selametle dünyaya çıkartmak, Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir.

Yine insanın görünmeyen düşmanları olan Mikroplar! Mikroplara karşı insanın bedeninde bir savunma sistemi kurmak ile onları hastalıklardan korumak ve bazen birçok hikmete binaen hasta edip şifa vermek de Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir. İnsanın vücuduna savunma sistemi kuran Allah-u Teâlâ, büyük bir insan olan dünyayı da savunma sistemleri ile donatmış ve Selam ismini farklı farklı tecellileri ile bizlere tanıttırmıştır.

İşte bunlardan bir tanesi: Dünyamızı çepeçevre kuşatan atmosfer! Canlılar için zararlı olabilecek gök taşlarından, zararlı ışınlara kadar birçok tehlikeye siper olmakla Allah’ın Selam ismine büyük bir ayna olmuş.

Bizler de her an bu isme aynayız ve bu ismin tecellisine muhtacız. Kaçınılmaz bir trafik kazasından umulmadık bir şekilde kurtulmak; canlı çıkılması mümkün olmayan bir kazadan yara almadan çıkmak; çatıdan düşen bir kiremitin başımıza değil de yanımıza düşmesi; depremde evimizin yıkılmaması veya yıkılan bir binanın altından ölmeden kurtulmak; tehlikeli bir ameliyattan sağ salim çıkmak ve bunlar gibi görünür ve görünmez tehlikelerden selamete çıkmamız Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir.

2- Bütün kusurlardan selamette olan

Selam isminin ikinci manası: Allah’ın bütün eksikliklerden ve kusurlardan münezzeh olması yani selamette olmasıdır. Selam isminin bu manası Kuddüs ismine benzer. Bu manada her bir mahlûk Allah’ın Selam ismine şahitlik eder. Dilerseniz bir çiçeğin Allah’ın Selam ismine olan şehadetini hep beraber görelim.

Bir gülü yaratmak için sanatkârının hangi sıfatlara sahip olması gerekir?

İlk önce aciz olmamalı, kudreti sonsuz olmalı. Çünkü çiçeği basit bir tohumdan çıkartmak ancak sonsuz bir güce sahip olmakla mümkündür. Aciz olan çiçeğe usta olamaz. İşte çiçek, varlığı ile Allah’ın acizlikten selamette olduğuna ve O’nun sonsuz bir kudrete malik olduğuna şehadet eder.

Yine ustası cahil olmamalı, âlim olmalı. Çünkü çiçekteki hikmet ve sanat ancak sonsuz bir ilmin varlığı ile izah edilebilir. Hem bu çiçek güneşinden, havasına; bulutundan toprağına kadar bütün âlem ile alakadardır. Bu münasebetleri ancak ilim sahibi bir zat düzenleyebilir. İşte çiçek kendindeki sanat ve hikmetin lisanıyla ve her şeyle münasebetlerinin düzenlenmesi cihetiyle Allah’ın cahillikten salim olduğuna ve nihayetsiz bir ilme sahip olduğuna işaret eder.

Yine çiçeğin ustası kör olmamalı, görmeli. Çünkü yapan yaptığını görür, göremeyen yapamaz.

İşte gül, varlığı ve kendindeki mükemmel sanat ile Allah’ın körlükten selamette olduğuna ve her şeyi gören basir olduğuna şehadet eder.

Çiçek yoktu, var oldu. Varlığı yokluğuna tercih edildi. Demek sanatkârında irade sıfatı vardır. Tercih edemeyen ve iradesi olmayan çiçeği yapamaz. İşte çiçek, varlığının yokluğuna tercih edilmesiyle Allah’ın iradesizlikten selamette olduğuna ve mutlak irade sahibi olduğuna şehadet eder.

Hem bakın, çiçeğe nasıl merhamet ediliyor ve ihtiyaçları ne kadar güzel karşılanıyor. Çiçek bu haliyle, Allah’ın merhametsizlikten selamette olduğuna ve Rahim ismiyle isimlendiğine şehadet eder.

Bu çiçek gibi milyonlarcası aynı anda yaratılıyor. Her birine farklı ziynetler takılıyor. Demek bunların sahibinin bitmez ve tükenmez hazineleri vardır. Fakir olan bunlara sahip olamaz. İşte çiçek, binler arkadaşı ile Allah’ın fakirlikten selamette olduğuna işaret eder ve gani yani zengin olduğunu ispat eder.

Daha bunlar gibi daha birçok lisan ile o çiçek, Cenab-ı Hakk’ın bütün kusurlardan beri olduğunu ispatla O’nun Selam ismiyle müsemma olduğuna işaret eder.

İşte her bir mahlûk yüzlerce lisanlarla Allah’ın Selam olduğuna ve bütün noksanlıklardan ve kusurlardan beri olduğuna şehadet ederler.

3- Cennette kullarına selam veren
Selam isminin üçüncü manası: Cennette kullarına selam verendir. Bu mana Yasin suresinde “Onlara Rabb-i rahimlerinden bir selam vardır” ifadesiyle beyan edilmiştir.

Allah-u Teâlâ, bu dünyada Selam ismini bizlerde tecelli ettirdiği gibi bu isimle bize cennette de tecelli etsin ve bizler Allah’ın selamını işitmekle bahtiyar olalım. Âmin!

Seyrangah.Tv

El- Kuddüs (Esma’ül Hüsna – Allah’ın Güzel İsimleri) (Video)

Allah “Kuddüs”tür. Bütün kusur ve noksanlıklardan uzaktır. Acizlikten, fakirlikten, zaaftan ve bütün eksikliklerden münezzehtir. Bu ismin diğer bir manası ise bütün yarattıklarını maddi ve manevi kirlerden temizleyendir. 

 

“El-Azim” (Esma’ül Hüsna – Allah’ın Güzel İsimleri) (Video)

El-Azim, azamet ve büyüklük sahibi manasına gelmektedir. Allah-u Teâlâ Azim’dir. Hem zatında hem isim ve sıfatlarında azamet ve büyüklük sahibidir. Bütün büyükler, O’nun büyüklüğü yanında küçüktür. Büyük bildiğimiz her şey, el-Azim isminin tecellisiyle ve bu isme mazhariyetle o büyüklüğe ulaşmıştır.

Bu ism-i şerifi iki cihetten inceleyeceğiz. Önce Cenab-ı Hakk’ın zatındaki büyüklüğü, sonra da isim ve sıfatlarındaki büyüklüğü tahlil ve tefekkür edeceğiz.

Cenab-ı Hak zatı itibariyle Azim’dir ve büyüklük sahibidir. İnsanlar bu azamet ve büyüklüğü kavramaktan acizdirler. İnsan bir şeyin büyüklüğünü bazen gözü ile görür, bazen aklı ile kavrar, bazen hayali ile ihata eder, bazen de hayal gibi en geniş duygu dahi o büyüklüğü kavramaktan aciz kalır.

Mesela: Bir fili gördüğünüzde, “Bu büyüktür.” dersiniz. Sonra bir dağa baktığınızda, “Bu daha büyüktür.” dersiniz. Sonra bir denize bakarsınız, “Bu dağdan da büyük.” dersiniz. Bu büyüklükleri göz görürken, “Dünya büyüktür.” denildiğinde, bu büyüklüğü göz ihata edemez. Çünkü Dünya, gözün görebileceği büyüklükten daha büyüktür. Bu büyüklüğü insan ancak aklı ve bilimsel verilerle kavrayabilir.

Güneşin Dünya’dan 1.300.000 defa daha büyük olmasını ise, akıl zorla kavramakta ve bir kısım akıllar kavramaktan aciz kalmaktadır. Bu büyüklük, belki de aklın kavrama sınırıdır. Çünkü Dünya’yı 1.300.000 defa büyütmek ve sonra akıl ile bu büyüklüğü görebilmek çok zordur.

Bu büyüklüklerden sonra karşımıza aklın da ihata edemediği, belki hayal ile yetişilebilecek büyüklükler çıkar. Mesela denilir ki, “Samanyolu Galaksisi’nde Güneş gibi 300 milyar yıldız vardır. Samanyolu Galaksisi’nin yarıçapı 100.000 ışık yılıdır…” Böyle büyüklükler karşısında akıl kavramaktaki acizliğini itiraf ederek, vazifeyi hayale havale eder. Hayal bir nebze bu büyüklükleri anlamaya çalışır. O da ancak bir nebze başarır.

Sonra karşımıza hayalin de kavramaktan aciz kaldığı büyükler çıkar. Mesela, Canis Majoris yıldızı… Bu yıldız, 7 Desilyon Dünya büyüklüğündedir. Rakam olarak ifade edecek olursak, bu yıldız içine tam bu kadar Dünya almaktadır: 7.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000 Şimdi, bu kadar Dünya’nın içine sığdığı yıldızın büyüklüğünü hayal edebiliyor musunuz?

Değil aklın kavraması ya da hayalin ihata etmesi, dil bile telaffuzdan aciz kalıyor. İşte bütün bu büyüklerde Cenab-ı Hakk’ın El-Azim ismi tecelli etmiştir. Bu isme karşı bizim vazifemiz ise, bu büyük mahlûkların, el-Azim isminin bir tecellisi olduğunu düşünmek ve bu mahlûklara bakarken “Ya Azim, ya Azim” diyerek Rabbimizi tesbih etmektir.

Bu büyükleri gördükten sonra şimdi sıra geldi Allah’ın zatının büyüklüğüne…

İnsanın, Allah’ın yarattığı mahlûkların büyüklüğünü anlamaktan ve idrakten aciz olduğunu böylece gösterdik. Acaba mahlûkların büyüklüğünü kavramaktan aciz olan insan, o mahlûkları yoktan yaratan zatın yani Allah’ın büyüklüğünü nasıl kavrayacaktır? Elbette ki kavrayamaz ve anlayamaz… Dedik ya, insan daha yıldızların ve galaksilerin büyüklüğünü anlayamıyor. Nerde kaldı, Allah’ın zatının büyüklüğünü anlamak…

O halde, el-Azim isminin Allah’ın zatına bakan cihetinde, insanın bilmesi ve söylemesi gereken söz şudur: Allah Azim’dir. Zatı, her şeyden ve her büyükten daha büyüktür. Zaten bütün büyükleri yaratan da O’dur. Bildiğimiz bütün büyükler, O’nun zatı yanında küçüktürler. Ancak ben bu büyüklüğün mahiyetini anlamaktan, sırrına vakıf olmaktan ve aklımla ihata etmekten acizim. Ben Allah’ın Azim olduğunu, her şeyden daha büyük olduğunu bilirim ve buna iman ederim. Ama zatındaki bu büyüklüğün mahiyetini kavramaktaki acizliğimi kabul etmekle beraber, işin hakikatini Allah’ın ilmine havale ederim. Evet, Allah Azim’dir; lakin aklım, idrakim ve hayalim bu azameti anlamaktan acizdirler. Öyle ya, daha Güneş’in büyüklüğünü anlayamıyorken, güneşleri ve galaksileri bir emir ile yoktan icat eden zatın büyüklüğünü nasıl anlayabilirim! Buna ancak iman eder ve tasdik ederim.

El-Azim isminin Cenab-ı Hakk’ın zatına bakan cihetine bu şekilde noktayı koyalım ve biraz da bu ism-i şerifin, Allah-u Teâlâ’nın isim ve sıfatlarına bakan yönünü düşünüp tefekkür edelim.

Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarında bir sınır yoktur. Mesela, kudretiyle bir çiçeği yarattığı gibi, aynı kolaylıkta baharı da icat eder ve Cennet’i de yaratır. Allah’ın kudretinde zerreler ile yıldızlar birdir. O’nun kudretine kıyasla, “Bu, şundan daha kolaydır.” denilemez. Allah için, bir sineği yaratmakla, öldükten sonra bütün insanları diriltmek aynı kolaylıktadır. İşte bu manasıyla kudret sıfatının bir sınırı yoktur. Allah-u Teâlâ, kudret sıfatındaki sınırsızlığı cihetiyle Azim’dir.

Allah’ın kudreti sınırsız olduğu gibi ilmi de sınırsızdır. Mesela, Allah-u Teâlâ ilmiyle beni bildiği gibi, bütün insanları da bilir, diğer bütün mahlûkatı da bilir. Allah’ın bilmediği hiçbir şey yoktur. O’nun ilmine kıyasla, “Bunu bilmek, şunu bilmekten daha kolaydır.” denilemez. Yine O’nun için, dünden, bugünden ve yarından bahsedilemez. Geçmiş ve gelecek, ezel ve ebed her daim O’nun gözetimindedir. İşte bu manasıyla ilim sıfatının bir sınırı yoktur. Allah ilim sıfatındaki sınırsızlığı cihetiyle Azim’dir.

Allah’ın ilmi sınırsız olduğu gibi görmesi de sınırsızdır. Mesela, Allah-u Teâlâ Basir ismiyle beni gördüğü gibi, bütün insanları da görür, bütün mahlûkatı da görür. Her şey O’nun görüş dairesindedir. Hiçbir mahlûk O’nun görüşünden kaçamaz ve gizlenemez. Karanlık bir gecede, toprağın altındaki karıncanın ayak izini görür ve onu bilir. İşte bu manasıyla Basar sıfatının bir sınırı yoktur. Allah- Teâlâ Basar sıfatındaki sınırsızlığı cihetiyle Azim’dir.

Allah’ın görmesi sınırsız olduğu gibi işitmesi de sınırsızdır. Mesela, Allah-u Teâlâ Semi’ ismiyle beni işittiği gibi, bütün insanları da işitir, kalplerimizin sesini de işitir, bütün mahlûkatı da işitir. Bir ses bir sese; bir iş bir işe mani olmaz. İşte bu manasıyla işitme sıfatının bir sınırı yoktur. Allah- Teâlâ işitme sıfatındaki sınırsızlığı cihetiyle Azim’dir.

Diğer bütün isim ve sıfatları verdiğimiz örneklere kıyas edebilirsiniz. Cenab-ı Hakk’ın bütün isim ve sıfatları sınırsızdır. İşte bu sınırsızlığı ve büyüklüğü ifade eden isim el-Azim ismidir.

Ey azamet ve saltanat sahibi! Ey azametine karşı her şeyin boyun eğdiği! Ey her şeyde azameti görünen! Ey bütün azimlerden daha azim olan! Ey izzetinde Azim, celalinde Azim, kudretinde Azim ve her isim ve sıfatlarında Azim olan! Azametinin hakkı için biz günahkâr kullarını bağışla. Senden başka hiçbir şeyi olmayan ve tek ümidi affın ve rahmetin olan şu kullarına merhamet eyle! İsim ve sıfatların hakkındaki bu çalışmamızı günahlarımıza kefaret eyle. Bizleri kendine kul ve Habibine ümmet eyle. Âmin!