Bu hazin kıssa hep aklımda bir soru işareti olarak kalmıştır. Ta ki fıtrat kanunlarını anlayana kadar.. yani Veysel Karanî Hazretleri o gün Efendimiz(ASM)’ı Medine’de arasa ve bir kez yüzünü görse peygamberlerden sonra insanların en hayırlıları olan “Sahabe” sınıfına dahil olacaktı. Her cihetle alemde bambaşka bir inkişafa vesile olacak, “yıldız mahiyetindeki” sahabe efendilerimizden biri de o olacaktı. Ahiretteki mazhariyetleri ise tamamen aklın ihatası dışında. Peki neden Veysel Karanî Hazretleri o gün döndü geldi?
Karanî Hazretleri o gün annesine verdiği sözü çiğnememekle Allah’ın fıtratımıza koyduğu evlad olma kanununun insaniyetimizin esası olduğunu, o fıtrat kanununu çiğnemenin Allah’ın hükmünü çiğnemek ve dolayısıyla alemdeki bütün kanunlara muhalefet etmek olduğunu anlamış ve anlatmıştır. Yani Veysel Karanî Hazretleri o gün sözünü tutmasa ve annesini yalnız bırakıp Rasulullah(ASM)’a gitseydi belki insaniyetinin özündeki manayı kaybedecek, değil sahabe, belki çok daha aşağı bir mertebeye sukut edecekti. Kendisi için hayırlı olmayan bir şeyin talebinde ısrar eden bir sahabenin neticede düştüğü üzücü durum buna başka bir örnektir. Bu yüzden Karanî Hazretleri Rabbinin en parlak aynası olan Rasulullah(ASM)’ı görme arzusunu, yine Rabbinin koyduğu evladlık hükmü-anne baba hukukuna riayet etmek için terk etmiş, canından çok sevdiği Rasulullah(ASM)’ın gül yüzünü dünya gözüyle görememiş, lakin “Tâbiînin en hayırlısı” diye iltifat-ı Nebevî’ye mazhar olup, hırka-i şerifini emanet almıştır. Böylesi çetin bir imtihanda insanın Rabbisinden razı ve hoşnut olmasının en münteha örneklerinden birisini hayatıyla anlatmıştır.
Bize ne kaldı? Karanî Hazretleri bize Allah’ın üstümüze yüklediği hakları, ancak hakkıyla ifa edersek mümin olabileceğimiz dersini bırakmıştır. Hak ve hukukları payimal ederek ne kulluk, ne hizmet, ne de başka bir salih amel mümkün değildir.
Peki Karenli Veysel biz olsaydık ne yapardık..? Allah yardımcımız olsun, enfüsî bir hesap..
Rabbimiz şefaatlerine mazhar eylesin. Âmin.
Nabi