Etiket arşivi: Bediüzaman Said Nursi

Asrın İmamını Tanımamak

Bazı hatıraların kayda değer hususlarından dolayı zaman ve zemini uygun oldukça hatırlanması faydalı olmaktadır. Zaman ve zeminini size bırakarak faydalı olacağını ümit ettiğimiz bir hatırayı paylaşmak istedik.

Namaz tesbihatının ardından mescidin karşısındaki işyerimden dışarı çıkan cemaati seyrediyorum. Uzun sakallı yaşlı bir amcaya etrafındakilerin hürmeti dikkatimi çekti. Baktım, rahmetli babam da aralarında. Kimdi bu amca? İçimden “Gelseler de bir ikindi çayı ikrâm etsem ve sohbet etsek.”geçti. O günlerde Yenice Köy’de “Baba” diye tanınan zatın oğlu çok anlatılıyordu.

Anlaşılan babam davet etmiş ki doğruca dükkâna geldiler. Çayların dağıtılmasını fırsat bilerek babama doğru eğilip usulca kim olduğunu sorduğumda, “Yenice Köydeki…” lâfını yarı kestim. Hemen:

Hocam, ziyaretinize gelmeyi arzu ediyordum ama burada nasip eden Rabbime hamdolsun. Size açmak istediğim bir derdim var, dedim.

Hoca merakla,

-Buyur evladım, dedi.

-Hasanoğlan Öğretmen Okulunda yatsı namazını koğuşta kılarken rahatsız olan birisi,Her şeyi Allah yaratıyor, diyorsunuz. Peki, Allah’ı kim yarattı?”dedi. Bu arkadaşa ne cevap vermemiz lazım?, dedim. Tövbe estağfurullah çektikten sonra,

Lem yelid ve lem yuled, dedi Hoca.

Hocam, dediğinizi bu gençlere nasıl anlatacağız? Arapçası yok, en kötüsü imanı yok.

-Ama evladım, Allah’ın ayetinde böyle yazıyor.

-Eyvallah Hocam, ama zamanın gençlerine bunları nasıl anlatacağız? Bunların dilinden bir şeyler anlatmak lâzım. Hem size bir şey daha sormak istiyorum.

-Buyur, deyince devam ettim:

Kur’an-ı Kerim’in her asırda tefsirini yapacak bir müfessirin geleceği söyleniyor. Bu asrın insanı olarak bize de gelmesi lazım. Biliyor musunuz böyle bir müfessiri, dedim. Yardımcı olabilir misiniz?

Hayır, evladım deyince uzatmadan,

Ben Risale-i Nur Külliyatı’nı ve Bediüzzaman Said Nursi’yi biliyorum, deyince

Evladım, sen zaten kaynağını bulmuşsun, beni niye yoruyorsun, dedi.

Allah rahmet eylesin, etrafındaki Müslümanlara faydası çok olan Hocamızla geçen bu hatıra benim nazarımda çok ibretlidir. Zamanın imamını tanımamanın ne kadar büyük eksiklik olduğunu yaşayarak anladım.

Mehmet Çetin

20.10.2015 Bostanlı İzmir

Sana Gülmek Yasak Dostum

Nice insan vardır ki kendisi için değil toplum için yaşar.Bu insanlar bir idealin bir davanın uğruna hayatını adar.Bu insanların yetişmesi  kolay değildir.Bu insanlar mücevherin şekil almasında geçirdiği safhalar gibi; hayatları ibretlik safhalarla doludur.photo

Bunları yetiştiren büyük insanlar vardır.Bu insanlar etrafına ışık saçan deniz fenerleri gibidir.Yolda kalmışlara ve yolunu şaşıranlara yol gösterirler.Bu büyük insanlar dava adamlarıdır.

Şimdi bu büyük dava adamlarından birisi olan Bediüzzamanın Talebelerinden Zübeyir GÜNDÜZALP’IN talebesine gönderdiği ve her cümlesi  bizim içinde çok büyük dersler içeren mektubunu aktaracağım.

Sana daha önce “Ağlama ne olur gül artık. Gülmek senin hakkındır.”demiştim.
Şimdi ise “Sana gülmek yasak”diyorum. Sanma ki bu bir çelişki; sanma ki bunlar birbirine mâni. Aksine bunlar birbiriyle iç içe…
Gülmek,üzerine yüklenen ebedî dâvânın ağırlığından gafleti anlatıyorsa;o sana yasak!..
Eğer ebedî dâvânın bayrağını bir adım götürme nimetine nâil olmanın şükür ve sürûrunu temsil ediyorsa,elbet gülmek hakkındır.
Ağlamak bedbinliğe ve şevksizliğe alem olmuşsa ağlama!.. Yazıktır gözyaşlarına…
Eğer îman bayrağını ötelere götüremenin ızdırabı, gayrın dertlerini düşünme faziletinin ifâdesi ise ağla,hem de sel gibi gözyaşı dök!…O yaşlar bir gün rahmet bulutu olup seni gölgeler,hatta yağmur olup âb-ı hayat sunar.
Sen öyle bir duygu girdabındasın ki;kurtulamazsın.
Sen; gülmek -ağlamak,sevmek-sevilmek,konuşmak-susmak gibi zıtların belki de vefâsızlıkların,kadirşinassızlıkların sâhillerine uğrayan helezonik bir güzergâhın yalnız yolcususun.
Senin yolunda yalnız dikenler ve çakıllar değil,pusu kurmuş çakallar da var.
Senin yolunda maddî ve mânevî menfaatlerden de öte,bir ulu gaye için çırpınmak var.
Neylersin sen buna gönüllü tâlip olmuşsun.
Sen kâinâtı kucaklayan bir ulu ideale baş koyacak fıtratta doğmuşsun. Küçük hülyâlarla nasıl avunursun?
Sen her şeyin sâhibine gönül vermişsin,bir şeyde nasıl boğulursun?…
Sen kendini başkasıyla mukâyese edemezsin,çünkü sen farklısın!..
Sana bazen ağlamak yasaktır!
Kan kussan kızılcık şerbeti içmiş gibi duracaksın. Sana bakıp şevk alanları üzmemek için gözyaşlarını içine gömüp,bağrına taş basacaksın…
Sana bazen gülmek yasaktır!
Herkes şen şakrak iken,sende derin bir tefekkür hâli,bir ağırbaşlılık,bir vakar görülür.
Belki de tebessümünle iktifa edersin;çünkü sen zerre kadar zamanda kaybolmaz,asırlar ötesini düşünürsün.
Gün olur,bir ulu hizmetin peşinde yalnız koşturur,türlü fedâkârlıklara katlanırsın.
Belki umduğunu bulamaz, belki destek beklediklerini ilgisiz görürsün…
Nice zamanlar doğru bildiğin yolda yalnız yürümeğe mecbur kalırsın….
Sakın sakın, sana el uzatmayan zavallılar grubunun sahte saâdetlerine imrenme!
Onlara kızma,adâvet etme. Sadece acı…
Çünkü sen farklısın dostum! Allah sana başkalarının dertleriyle dertlenme fazileti vermiş.
Senin beynin enbiyalar ,evliyalar, sâlihler, sıddıklar ve mücahitlerin mefkûresiyle doldurulmuş.
O nuranî zincire bir küçük halka olmak,o ulvî kervanın peşinden koşmak,o mukaddes ayaklarına toz olmak istediğimiz dava ehlinin bir küçük ferdi olmak arzusu vermiş;ne diye küçük düşünüp,hislerini dünya için hebâ edeceksin?
Sen farklısın dostum çok farklı!
Ömründe seni bir kere dahi düşünmeyen,sana zerre kadar menfaati dokunmayan kişinin imanını kurtarmak için çırpınıyorsun.
Onun için çalışıyor,programlar yapıyor,diller döküyorsun.
Neylersin ki elinde değil,başkasını düşünmeden edemiyorsun.
“Boş versene” diyemiyorsun.
“Aldırma da geç git”diyenlere kulak asmıyorsun,
“Milleti sen mi kurtaracaksın?” diyenlere :
“Evet ben kurtaracağım! Var mı bir diyeceğiniz!”
diye haykırıyorsun…
Sen gönüllü bir mahkûmsun dostum!
Sâniyeleri Allah yolunda hizmetle geçen bir çelik duvarla örmüşsün çevreni.
Sen kendi mahpushâneni kendin yapmışsın,ne diye dışarıdaki aylaklara imreneceksin?
Sen seni seninle mukayese et. Sen başkalarına bakıp da “o niye böyle?Şu niye şöyle?”deme.
Sen kendi kabiliyetlerini,kendi duygularını aksa’l-gayâta çıkar. Sen kendinle yarış!..
Bu hükümet-i cumhuriyenin tek memuru ben miyim?”deyip el etek çekme! Bu senin davandır…
Unutma! Problemler küçük insanların şevkini kırar,büyük insanların azmini artırır.
Sen büyük insansın. Çünkü büyük ve ebedî bir davaya gönül vermiş,baş koymuşsun.
Sıradağlar gibi problemlerle çevrilsen takma kafana!
Bu dava büyükse sahibi de büyük.
Senin gibi ihlaslı,cevval kahramanları yalnız mı bırakır?….”

HAMİT DERMAN-ŞANLIURFA

Şiddet ve Tedavisinde Bediüzaman Said Nursi’nin Müsbet Hareket Yaklaşımı

Şiddet ve Tedavisinde Bediüzaman Said Nursi’nin Müsbet Hareket Yaklaşımı

Tarih: 25, 26, 27 Mayıs 2012 / Isparta

Düzenleyen Kuruluşlar:

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı & Isparta Kültür Eğitim Vakfı

TEBLİĞ ÇAĞRISI

Geçen yılki çağrımızı şu cümlelerle noktalamıştık: “Yurt dışında bunca çalışma ve ilgiye rağmen Türkiye’de Risale-i Nur’un mahiyet ve muhtevasına vâkıf pek çok akademisyen olmasına rağmen bu anlamda yeteri kadar katkının yapıldığı söylenemez. Bu boşluğu doldurmak üzere İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından bu sene Türkçe olarak gerçekleştirilecek olan sempozyumun ana başlığı “Bediüzzaman Said Nursî Ne Yapmak İstemiştir?

Bu çağrı ülke çapında geniş yankı buldu ve Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler İİKV çatısı altında İstanbul’da buluştu. 17 akademisyenin katılımı ile iki gün boyunca birbirinden değerli tebliğler Bediüzzaman’ın hayatı ve eserleriyle ortaya koyduğu ve insanları yönlendirdiği hedefi mercek altına alındı.

Bu sene ikincisi düzenlenecek olan bu sempozyumda ise, daha özelleşmiş bir konu; toplumumuzun ve insanlığın bütün kurumları ile çözüm arayışı içerisinde olduğu, insanlığı tehdit eden en tahripkâr problemlerden biri olan ŞİDDET ve TEDAVİ ÇARELERI ele alınacaktır. Bu anlamda zamanımızın önemli bir Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur külliyatı incelenmesi gereken önemli bir kaynaktır.

Birçok yönü ile incelenecek olan ŞİDDET konusu, Bediüzzaman’ın Kur’an’dan sunduğu çözüm önerileri ışığında, “Şiddet ve Tedavisinde Bediüzaman Said Nursi’nin Müsbet Hareket Yaklaşımı” başlığı altında 25, 26, 27 Mayıs 2012 tarihlerinde Isparta’da tartışılacaktır.

Aşağıdaki alt başlıklar kapsamında hazırlanacak tebliğler konferans kapsamına alınacaktır.

Yer verilmesi olası fakat bunlarla sınırlı kalmayacak konular:

Şiddetin Kökenleri
Şiddet Zihniyet İlişkisi
Değerler Şiddet İlişkisi
Ahlak Şiddet İlişkisi
Eğitim Şiddet İlişkisi
Kültür Şiddet İlişkisi
Modernite / Dünyevileşme Şiddet İlişkisi
Liberal Ekonomi Şiddet İlişkisi
Psikolojik Şiddet
Fiziksel Şiddet
Siyasal Şiddet
Etnik Kökenli Şiddet
Aile içi Şiddet
Gençlik ve Şiddet
Kadına Yönelik Şiddet
Spor ve Şiddet
Eğlence ve Şiddet
Toplumsal Alanda Şiddet
Şiddeti Önlemi Yolları
İslami İlimlerde Şiddetin Önlenmesine Yönelik Yaklaşımlar

http://siddetsempozyumu.com/