Etiket arşivi: Çetin Kılıç

At izi, it izine Karışsa Ne Olacak, Biz Zaten Peygamberin(Sav) İzindeyiz

Kıyamet alametleri zuhur ettikçe insanlar bilhassa müslümanlar şaşkın ve adeta sığınacak bir liman ,güvenli bir zemin arıyorlar, müslümanın derdi iman.
Ben ahirete imanlı mı gideceğim? İmansız mı?Allah korusun. Bizim başımıza açılmış en büyük dava bu.

Bediuzzaman hazretlerinin dünya savaşlarından dahi önemli bulduğu iman davası. Yalanın çokça revaç gördüğü, iki yüzlülüğün sahtekarlığın kol gezdiği bu asırda dost bildiklerimizin, güvendiklerimizin ,birer yalancı hatta düşmanımız olduklarını öğrendiğimizde sığınacak dost ,bize doğru yolu gösterecek insanlara daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.

İhtiyaçlarımızın en güzelini bulmak için çarşı pazarı dolaştığımız gibi ,en iyi doktoru bulmak için araştırdığımız gibi, imanımızı nasıl muhafaza ederiz derdine düşüp ,en iyi yol gösterici Peygamber efendimizin (sav) bu zamandaki varislerini aramalı bulmalıyız.

Bu nasıl olmalı? Bir çok müslüman kardeşimizin yaptığını yapabilirsiniz, Bu yazıyı okuduğunuz siteden (nurnet.org) ikamet ettiğiniz yere en yakın Risale-i Nur derslerinin yapıldığı medresesinin adresini alıp ,orada bulunan kardeşlerimizle tanışarak bir başlangıç yapabilirsiniz. Söz konusu imanımız….

Çetin KILIÇ

Cemaatlerde Sadakat Anlayışı

Hazreti Ömer (ra) hutbe irad ederken şöyle buyurur.
-Ey cemaat ! Ben sizden üstün olduğum için bu göreve getirilmedim ,birisi bu vazifeyi yapması gerekti ,sizler beni bu yüzden seçtiniz ,yanlış yaparsam beni düzeltin.
Orada bulunan sahabelerden biri ayağa kalkarak.
-Ey Ömer !Merak etme ,yanlış yaparsan seni bu kılıçla düzeltiriz.
Bediüzzaman hazretleri bazı ağabeylere Kuran’a el bastırarak risalei nur hakikatlerine bağlı kalacaklarını, kendisinin bu hakikatler dışında bir şey söylerse dinlememeleri gerektiği hususunda yemin ettirmiştir.
Zübeyir ağabeyde
-Risalei Nur dışında bir şey söylersem bana bir iğne vurun ,hayatıma son verin
demiştir.
Yine Bediüzzaman Hazretleri bir konu hakkında kanaatini sorduğu ağabeylerden
-Siz bilirsiniz üstadım,
dediklerinde
-Sizlerinde bir kanaatiniz olmalı
diyerek ,kolaycılıktan, ezbercilikten vazgeçip sorgulayan araştıran en önemlisi okuyan  ve okuduklarını hayata geçiren birer insan olmalarını istemiştir.
Bediuzzaman Hazretleri tarafindan ,Kuranı Kerim’ den, Peygamberimiz efendimiz(sav)’den ders alarak yazılan Risale-i Nur’lar bireye, kişiye değil, hakikatlere bağlı kalmayı ve bu kuralların kıyamete kadar gelecek bela musibetlere, her türlü umumi ,ferdi sıkıntılara maddi, manevi her türlü engellere reçete olacağını anlatmaktadır. Hz. Bedîüzzaman’ın a’zamî ihlas, a’zamî sadakat ve a’zamî fedakârlık manasını iyi anlamak gerekmektedir.
Muvaffakiyet ancak bu düsturlarla mümkün olacaktır.Öyleyse umum İslam cemaatleri Kur’anın hak ve hakikat olduğunu akli delillerle dünyaya duyuran Risale-i Nur hakikatlerine bir an önce sarımalıdırlar.
“Bedîüzzaman’ın takib ettiği meslek ve meşrebi, yarım asra yaklaşan uzun bir hizmet devresinde muhtelif hâdiseler, şiddetli tazyikat ve hücumlar karşısında maddî ve manevî engeller içerisinde takındığı tavır, niyaz ve yaşadığı halet-i ruhiye ve gösterdiği azim ve sadakat gibi ahvali olan “sıddıkiyet mesleğidir” ki; Nur Talebeleri için ehemmiyetle bilinmek, anlaşılmak ve yaşanmak îcab eder.”
Hizmet rehberinde geçen bu cümleler ilahi kelimatullah yolunda olan müslümanların nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini özetlemektedir.
Bediüzzaman hazretleri kendisine müracaat edenleri ve ziyarete gelen bütün ziyaretçilerin nazarlarını Risale-i Nur’a çeviriyordu.
Acaba bunun hikmeti ne idi? Niçin böyle yapıyordu?
Evet Hazreti Bedîüzzaman bizlere,Kur’an ve Risale-i Nurlardan aldığımız derslere göre birbirimizle manevî münasebet, alâka, uhuvvet ve muhabbet düsturlarımızı belirlememiz gerektiğini öğütlemektedir.
Mustafa Sungur ağabey benimde bulunduğum bir yerde elini öpmek isteyen bir kardeşe,
-Kardeşim ne var bu elde öpücende ne olacak ,diyerek azarladı.
Ağabeylerden gördüğümüzde bu yöndedir, kendilerinin hiç bir zaman öne çıkarmak gibi bir davranışı tasvip etmemişlerdir.
Oysa ağabeyler bu davanın ceremesini çekmişler her türlü zorluklara katlanarak bu hakikatlerin bize ulaşmasında büyük emekleri geçmiş, haklarını ödeyemeyiz, Allah onlardan razı olsun.
El hasıl kişiler hata yapabilir çeşitli nedenlerle yanlış uygulamalara gidebilir bize düşen söyleneni Kur’an ,sünnet, Risale-i Nur mihengine vurup ona göre hareket etmektir.
Çetin KILIÇ
Kaynak
Risale-i Nur

Cemaatlar ve Tarikatlar

Bir kısım gafil insanlar tarikatların içinde gördükleri bazı suistimalleri hataları bahane ederek o kevser menbaı olan, abı hayat olan, iman ve İslamın terakiyatina vesile olan bu cemaat ve tarikatları ortadan kaldırmak istiyorlar.

Halbuki her yönüyle kusursuz ,hatasız meşrep ve meslek az bulunur ,bazı kusurlar ve suistimaller olabilir. Cenab-ı Hak ahirette amelleri tartar ,hasenatının veya seyyiatının ağır gelmesine göre mükafat veya ceza verir.

Bazen bir hasene bin seyyiatı affetirebilir.

Madem İlahi adalet böyle tecelli ediyor, ehli sünnet dairesinde hareket eden cemaat ve tarikatların muhafazası gerekir. Hem ehli dalaletin hücumu zamanında ehli tarikat ve cemat ehli fenden daha ziyade imanlarını muhafaza ederler. Tarikat, cemaat namını almış İslamiyetin haricinde hareket edenler yüzünden ehli sünnet tarikat ve cemaatler mahkum edilemezler.

Alemi islamin en kudsi ve bu zamanda en gerekli rabıtası olan kardeşliğimizin inkişafina en tesirli vasıta tarikat ve cemaatlardır. Ehli küfür ve bazı din düşmanları, İslamiyeti söndürmek için bu mühim kaleleri yıkmak istiyorlar.

Hilafeti beşyüz elli yıl muhafaza ettiren, sadece İstanbul da beşyüz yerde fışkıran İslamın, imanın noktai istinadi olan büyük camilerin arkalarındaki tekyelerde Allah! Allah! diyenlerin kuvvetli imanlarıdır.

Ey akılsızlar ,sahtekarlar; tarikat ve cemaatlerin bu kadar fayda ve yararları olduğu halde kapanmasını istemek hangi vicdana sığar.

Çetin KILIÇ
Kaynak :Risalei nur

Dünya İslama Muhtaç Dünya Hazreti Muhammed’e Muhtaç

(Değerler 20 Haziran 2016 saat 11;40 itibariyla alınmıştır.)
Bu gün gece saat 00;00 dan 11;40 a kadar dünyada 190.895 insan doğdu.

79.991 insan öldü dünyamızın nüfusu 11 saat 40 dakika içerisinde 110.904 kişi arttı.

Dünyada 768.260.493 insan aç bu gün 11 saat 40 dakika icerisinde açlıktan ölenlerin sayısı 14.983 kişi.

Oysa 654.541.964 kişi obez

Sadece ABD’de obeziteye 244.950.914 dolar, kilo kaybetmek için 92.720.846 dolar harcanmış.

Bu rakamlar www.worldometers.info sitesinden alınan anlık değerlerdir,ilerleyen saatlerde rakamların dahada yükseldiğini görüyoruz.

İslama, müslümanca yaşamaya bunun için mecburuz.

İslamın farzlarını değil Peygamberimiz(sav)efendimizin sünnetini yerine getirmekle bile saatte 15 bin insanın açlıktan ölmesinin önüne geçilmiş olacak.

Sadece yemeklerden doymadan kalkma sünneti yerine getirilse bu insanlar ölmeyecek ,768 milyon insan aç kalmayacak, 1.626.941.506 kişi kilo fazlalığı hastalığına yakalanmayacak.
Milyon dolarlar zayi olmayacak.

Çetin KILIÇ

Dilencilere Para Verilmelimi?

Allah rızası için verilen yardımlar mükafatsız kalmaz. Karşıdakinin ihtiyaç sahibi olup olmaması bu hükmü değiştirmez. Ama mümkün mertebe gerçek muhtaç olanları araştırıp ona göre yardımda bulunmak gerekir.

Dilenen kişiler ya ihtiyar, kötürüm, sakat ve hasta gibi bedenî özürlerinden dolayı iş bulamayan, çalışma imkânından mahrum kimseler veya özürlü olduğu hâlde aza kanaat etmeyip kolayından bol paraya göz dikenler yahut da bedenen sağlam olup, bu yolu bir kazanç ve meslek hâline getirenler.

Ayrıca bu işi meslek edinmiş kimseler tarafından dilendirilmek üzere vücut ve azaları zarar gördürülen istismar edilen çocuk,yaşlı, genç ve kadınlar.

Gerçek ihtiyaç sahiplerini araştırmadan caminin önünde sair yerlerde dilenen bu insanlara yardım etmek bu sektörü desteklemek anlamına gelirmi?

Aileleri tarafından dilendirilen çocuklara para vermek o çocuklara yarardan çok zarar mı getirir? Bu soruların cevabını vicdanlara bırakıp konumuza devam edelim. Dilenmek ancak şu üç kişiye caizdir: Toprağa yapıştıran fakirliğe uğrayana (son derece fakir düşene), altından kalkamayacak derecede borç altına girene, aralarını bulmak için kan parası yüklenen kimseye. Başka bir rivâyette ise dördüncü bir şart getirilir: “Çok acı veren müzmin bir hastalığa kapılan kimse ihtiyacı kadar isteyebilir.”

Hadisten açıkça anlaşılan odur ki, çalışamayacak kadar mağdur, sakat ve özürlü olan kişi, kendisine bakacak bir kimse yoksa, devlet de yardım etmiyorsa, ancak zarurî ihtiyacını telâfi edebilecek kadar başkalarından isteyebilir. Borçluluk hâli de buna eklenmektedir. Bu zarurî hâlin dışında, dilenciliği sırf bir geçim vasıtası haline getirenler büyük bir mes’uliyet altına girmektedir. Nitekim, Peygamber Efendimiz (asm) meslek hâline getirilen dilenciliği şerefsizlik saymış ve şöyle buyurmuştur:

“Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, o ancak ve ancak ateş parçası ister. Artık bunun ister azını, isterse çoğunu ister.”
“Sizden bazıları dilenmekten asla vazgeçmez. En sonunda kıyamet gününde bu şerefsiz kişi, yüzünde bir et parçası kalmaksızın Allah’a kavuşur.”
“Her kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenir durursa, muhakkak bir ateş parçası istemektedir.”
“Sizden birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına yüklenip satması, kendisi için verecek, yalnız vermeyecek bir kişiye gidip istemesinden elbette çok daha hayırlıdır. “

Haram işleyenlerin sayısının artmaması için bu tür kimselerin türemesine meydan vermemek lâzımdır. Duhâ Sûresinde geçen “Bir şey isteyeni geri çevirip azarlama.” mealindeki âyet-i kerimeden esas murad, ilmî bir mesele soranı, birşey öğrenmek isteyeni geri çevirmemektir. Yoksa her isteyeni boş çevirmemek şeklinde anlaşılmamalıdır. Ayrıca maddi bir şey isetemek anlamı varsa, zaruretten ve mecburiyetten dolayı isteyenler için olabilir.

İslâm; çalışmayan, tembel tembel oturan, bir lokma ile bir hırkaya rıza gösteren, başkalarına yük olan müslümanları iyi bir müslüman saymamıştır. Yukarıdaki hadis-i şeriflerden anlaşılacağı gibi, dilenmek ve dilenciliği bir meslek hâline getirmek şiddetle yasaklanmıştır.

Dilencilik; tembellik ve halkın yardım duygularını istismardan başka birşey değildir.

İslâm dini kadar insana benliğini, izzetinefsini ve şerefini korumanın yollarını öğreten hiçbir din, hiçbir ahlâkî sistem yoktur. İslâm’a göre ümmetin geleceği, toplumun şeref ve namusu ne kadar önemli ise, kişinin izzetinefsi de o kadar önemlidir ve mutlaka korunması gereken bir şeydir. Her Müslüman bu değerli emâneti korumakla mükelleftir. İşte bu emaneti koruyabilmek için insanlara bütün fazilet yolları gösterilmiş, kötülüklerden sakınmaları emredilmiştir.

Her kötülük insanın benliğinden ve şerefinden bir şeyler alıp götürür. Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde el açıp dilenenlerin durumu ise daha kötüdür. Çünkü onlar, dilenmekle, şeref ve itibarlarının kökünden yok olmasına ve âdeta manevî müflis durumuna düşmelerine sebep olurlar. Bunun için fakirlere, acizlere yardımı kuvvetle emreden İslâm, fakir olmayanların, ihtiyaç içinde bulunmayanların dilenmelerini de aynı şiddetle yasaklamıştır.

Hz. Peygamber (asm), bir taraftan dilencilik gibi bir kötülükten müslümanları uzak tutmaya çalışırken, diğer taraftan onlara çalışmayı tavsiye buyurmuş ve hiçbir müslümanın, çalışıp kazanmanın şerefini, dilenmenin zilleti ile değiştirmemesini istemiştir.
Allah yapılan yardımların gerçek sahiplerine ulaşmasını nasip etsin. Amin

Çetin KILIÇ
Kaynak
sorularlaislamiyet