Etiket arşivi: rüstem garzanlı

Bediüzzaman Said Nursi’in siyasete bakışı

Said Nursî Hazretleri 82 yıllık hayatını üç döneme ayırmıştır. Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said diye üç farklı hayat devresi olarak hayatını yenilemiş ve tazelemiştir. Bediüzzaman’ın hayat devreleri arasında kuvvetli irtibatları netice vermiştir. 1878 doğum tarihinden 1923 yılına kadarki hayatı Eski Said dönemidir. Meşrutiyet, hürriyet ve milliyetçilik gibi birçok içtimai ve siyasi meselelerin tartışıldığı bu dönemde Said Nursi Hazretleri makaleler yazmış, nutuklar vermiştir. Siyaseti, İslâm’a alet yaparak, hararetle hürriyete çalışmıştır. Siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet etmiştir. Hedefinde vatan ve milletin saadeti vardır. Muharriki, aşk-ı İslamiyet ve hamiyet-i diniyedir. Siyaset-i İslamiyeyi esas tutup, bu yolla islâm’a hizmet etmeyi umduğu dönemidir.

1923 yılından sonra Bediüzzaman’ı Yeni Said olarak görüyoruz. Kur’ân’ın imanı hakikatlerini tefsir etmiştir. Hayatı sürgünlerle geçmiş, bu dönemde 1949 yılına kadar devam etmiş.

1950 yılından itibaren de üçüncü Said dönemi başlamıştır. Bu dönemde siyasetçilere mektup yazmış, içtimai ve siyasi hayata yön vermiştir. Seçimlerde oy kullanmış ve Demokratları desteklemiştir. Üçüncü dönem, önceki dönemleri tamamlayıcı bir dönem olmuştur. Bediüzzaman hazretleri daima müsbet hareket etmiş. “Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz.” 1,Demiş Ve etmiştir.
Said Nursi hazretleri hizmetin şartları gereği talebelerini siyasetle meşgul olmasına şiddetle karşı geldiğini şu sözlerinden anlıyoruz.

“Risale-i Nur’un bir talebesini tecrübe ettim. Acaba bu heyecan, şimdiki siyasete karşı ne fikirdedir diye, Boğazlar hakkında bir boşboğazlığı münasebetiyle bir iki şey sordum?
Baktım, alakadarane ve bilerek cevap verdi. Kalben, ‘Yazık!’ dedim. ‘Bu vazife-i nuriyede zararı olacak.’ Sonra şiddetle ikaz ettim. ‘Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım’ bir düsturumuz vardır.” 2

Üçüncü Said’in talebelerinden önemle tesanüdlerini muhafaza ederek üstatlarının vazifesine hakiki varis olmalarını istemiştir.

Rüstem Garzanlı

07.05.2023
Dipnotlar.
1-Emirdağ Lahikası, (2) s. 242
2-Emirdağ Lahikası (1) s. 44

Ramazan Bayramınızı Tebrik ederiz

Evveli rahmet, ortası mağfiret sonu cehennem azabından kurtuluş olan  mübarek Ramazan-ı Şerifi uğurladık. Ramazan bayramına bizleri kavuşturan Allah’a hamd ve şükürler olsun. 

Ramazan Bayramının  müminler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü “Ramazan Bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder.”(Mektubat, 29.Mek.) 

Ramazan ve Kurban Bayramları Hicretin 2. yılından itibaren idrak edilmeye başlanmıştır. Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.  

Allah’ın Resulü (asm) buyurmuş; “Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler: 

‘Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emr olundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emr olundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ettiniz, mükâfatınızı alınız’. 

Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir: 

‘Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz.  Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilân edilir” buyurmuştur. O zaman Ramazan bittiği için değil, günahlarımızın af olduğu için, büyük sevap ve nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. 

Hadis-ı şerifte buyuruldu ki: 

“Bayram sabahı Müslümanlar toplanınca Allahü Teâlâ, meleklere, “işini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir? Diye sorar. 

Melekler de “ücretini almaktır” derler. 

Allahu Teâlâ da,”Siz şahit olunuz ki Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. 

Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlım hakkı için istediklerinizi veririm” buyurdu. (Beyhaki) 

Resulullah (asm); “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” buyurmaktadır. Dünyanın dört bir tarafına dağılan sayıları iki milyarı aşan Müslümanların aynı anda tekbir getirdiklerini düşündüğümüzde, karşımıza muhteşem bir tablo çıkmaktadır. Yeryüzü âdetâ tek bir ağız olmakta, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünmektedir. 

 

Bayram günleri, ulvî duyguların coştuğu, sevgi ve saygının mü’minler arasında canlandığı güzel günlerdir. Bayramda dargınlar barışır, barıştırılır, kalpler muhabbet, uhuvvet ve şefkatle dolup taşmalıdır. 

Şefkatte de insanlığa rehber olan peygamberimiz (asm) bilhassa Bayram günlerinde yetimlere sahip çıkar, onları himaye ederdi. Babası bir savaşta şehid olan, kimsesiz kalan Abdullah adında bir çocukla alâkadar olmuş, eve götürmüş, bütün ihtiyaçlarını temin etmiştir. 

 

Bayram, yardımlaşmanın en güzel misalleriyle süslenmelidir. Bayram günlerinde, öncelikle anne- babalarımızı, aile büyüklerimizi, akraba ve komşularımızı ziyaret ederek onların gönlünü  almalıyız. 

Ramazan’da elde ettiğimiz kazanımları  ve güzellikleri bayram sonrasına da taşıyarak  rahmet ve bereket iklimini yaşamaya devam etmeliyiz. 

Bu mânâda bir bayram geçirmemizi Rahmet-i Rahman’dan niyaz ederim. 

Kalbimiz muhabbet, uhuvvet ve şefkatle dolsun!.. 

Allah’a emanet olunuz…. 

 

Rüstem Garzanlı 

21.04.2023 

Berat Geceniz Mübarek Olsun!

Mütekellim-i Alem(a.s.m.)’den Amellerin Rabbine Takdimi

“Ayinedir bu alem, her şey Hak ile kaim Mir’at-ı Muhammed’den Allah görünür daim.”

Allah (c.c.) Ayet-i Kerimede: “Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu (Kur’anı) mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.” buyurmaktadır.  (Duhan 2,3)

Ayet-i kerimede geçen, Mübarek geceden maksat, Berat gecesi olduğu söylenmektedir. Rivayetlere göre: Kur’an-ı Kerim’in tamamı, bu gecede Levh-i mahfuz’dan dünya semasındaki Beyt-i Ma’mur’a indirilmiş, sonra da Kadir gecesinden itibaren Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Peygamber Efendimiz (s.a.m.)’e peyderpey indirilmiştir.

Fahr-i Alem, (a.s.m) efendimiz şöyle buyurmuşlar: “Recep Allah’ın ayıdır. Şaban benim ayımdır. Ramazan ümmetimin ayıdır.” Her üç ayın da çok feyizli ve bereketli olduğu bilinmektedir. Şaban ayında bulunmamız nedeniyle bu ayın hikmet ve ehemmiyetini hatırlatmakta fayda vardır.

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulüllah efendimiz buyurdu ki:

Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim. (Nesai)

Şaban ayının on beşinci gecesi kurtuluş manasında olan Berat gecesidir. Bu gecenin ehemmiyeti Kur’an’ı Kerim’in Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Berat gecesinde birçok hayırlı olayların meydana geldiği, Mü’minlerin idrak ettikleri feyizli, İlahi af ve rahmete nail olma gecesidir.

Berât nedir: Kişinin bir yükümlülükten borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan kurtulmak anlamına gelmektedir. Dini yönden ise: Günahlardan arınmak, temize çıkmak, ilahî af ve rahmete nail olmak manasını ifade etmektedir.

Mü’minlerin bu gece günah yüklerinden kurtulup İlâhî bağışa ermeleri umulduğu için de Berat Gecesi denmiştir. Buna göre Berat gecesi, Allah Teâlâ’nın affı ve bağışlaması ile Müslümanların günahlardan arınmasına ve kurtuluşlarına bir vesiledir.

Kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin Hicretin ikinci yılında Berat Gecesinde gerçekleştiği de söylenmektedir.

Berât gecesi, ilâhî emirlerin Levh-i Mahfûz’dan yazılmasına başlanır. Kâtip melekler bu geceden, gelecek seneki aynı geceye kadar olan olayları yazar, rızıklara ait nüsha Mikail (a.s.)’ma; musibetlere ait nüsha Azrail (a.s.)’ma; harplere, zelzelelere, yıldırımlara, ait nüsha ise Cebrail (a.s.)’ma teslim edilir.

Şaban ayının on beşinci Berat gecesinde, mukaderat-ı beşerin programı bu gecede tayin edilmektedir. Peygamberimiz (a.s.m.) bu gecelerde çok ibadet ve çok dua ederdi.

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:

Hz. Âişe validemiz, Ya Resulüllah! Allahü Teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin? diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki: Şükredici kul olmayayım mı?

Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur. (Gunye)

Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibadete teşvik ederler. (Nesai)

Şaban’ın on beşinci gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder. (İbni Mace)

Şaban ayının on beşinci gecesi, rahmet-i ilahi dünyayı kaplar, herkes affolur. Ancak haksız yere Müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allahü teâlâya ortak koşan mağfiret olunmaz.(Beyheki)

Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece şaban’ın on beşinci gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.(Taberani)

Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi. (İsfehani)

Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.(Deylemi)

Salih akrabayı terk eden, ana babaya asi olan Berat gecesi affa kavuşamaz.(Beyheki)

Duanın kabulü için, haramlardan kaçıp günahlara tövbe etmek, farzları tadil-i erkânla kılmak, duayı ibadet niyetiyle yapmak, duanın başında ve ahirinde salat-ı şerifeyi çekmek, çünkü iki makbul dua arasında yapılan dualar kuvvetle kabule sebeptir.

İlâhi rahmetin aktığı Berat gecesinde mukadderat programı belirlendiği için, mü’minlere çok kıymetli ve kazançlı bir ticarettir. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakka iletip isteklerini ondan talep eden ve belalardan ona sığınan insan bahtiyardır.

Bediüzzaman Berat kandili ile ilgili şöyle bir açıklık getirmektedir:

Aziz, sıddık kardeşlerim, bu Medrese-i Yusufiye’de ders arkadaşlarım!

“Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin programı nev’inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr’in kutsiyetindedir. Her bir hasenenin Leyle-i Kadir’de otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat’ta her bir amel-i sâlihin ve herbir harf-i Kur’anın sevabı yirmi bine çıkar. Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyali-i meşhurede on binler, yirmi bin veya otuz binlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur’anla ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır.”

İşlenen sevaplı amellerin değeri başka zamanlarda on ise, Berat Kandilinde yirmi bindir. Bu bakımdan tam bir ihlâsla çalışıp ihyasına gayret gösterebildiğimiz takdirde Berat Kandili elli senelik bir ibadet hayatının sevabını bir gece içinde bize kazandırabilir. Onun için elden geldiği kadar Kur’ân ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır. Gecenin manevi değeri dolayısıyla namaz, Kur’ân tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla geçirilmesi, bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi gerekir.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:“Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten acizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin.” (ettergip)

Ya İlahi ve Ya Rabbi! Resül-i Ekrem (a.s.m.)’ın hürmetine bizi onun şefaatine mazhar, sünnetine ittiba ve dar-ı saadette al ve ashabına komşu eyle…

Berat kandilinin feyiz ve bereketinden istifade etmeyi nasip eyle âmin…

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

Ölümden sonra kabir hayatı

Ölüm, her canlı için Cenab-ı Allah tarafından takdir edilen bir hadisedir. Ayet-i Kerime’de: “Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra da bize döndürüleceksiniz.”1 buyurulmuştur.
İnsan ne şekilde ölürse ölsün öldükten sonra, dünya ve ahiret âlemi arasında geçici bir süre berzah aleminde yani kabirde onun ruhu kıyamete kadar bekler.
Kabrinde, Münker ve Nekir melekleri ölen kişinin yanına gelirler. “Rabbin kimdir? Dinin nedir? Kitabın nedir?” gibi sorularını sorarlar. Tahkikî imanı olanlar bu soruları doğru bir şekilde cevap verirler. Onlara cennet kapıları açılır ve kendilerine cennet gösterilir. Bu sorulara cevap veremeyen kişilere cehennemin kapıları açılacak ve kendilerine cehennem gösterilecektir.2

Melekler, iman ehlinin canlarını alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete!” derler.”3 

Burada “Cennet’e girin!” sözünden maksat, berzah âlemine yerleştikleri an, kıyamet kopuncaya kadar kendileriyle Cennet arasında bir menfezin açılması ve o ebedî saadet yurdunun nefis kokusuyla taltif edilmeleridir. Cennetlik ruhlar berzah âleminin üst kısmında, adeta cennet hayatı yaşarlar. Cehennemlik ruhlar ise bu âlemin altındadırlar; orada bir nevi cehennem hayatı yaşarlar. Buna şu ayet-ı kerime işaret etmektedir:

“Bizim ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı kibirlenenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmaz.”4 “Göğün kapılarında melekler vardır ki habis ruhların bu kapılardan geçmesine izin vermezler. Bu ruhlar geri çevrilerek cehennemin aksettiği yer olan berzahın (kabrin) alt

kısmında kalırlar.” diye rivayet edilmiş.
Bediüzzaman Hazretleri: “Cehennem ceza-yı ameldir, fakat cennet fazl-ı İlâhi iledir.”5 demiş. Cehennem, insanın cüz’i iradesini şerde kullanarak küfre, şirke girmesinin neticesidir. Bir insan nefsine tâbi olarak şer yoluna girerse bunun cezasına kendi amelleri sebep olmuştur. Cennet ise Cenab-ı Allah’ın bir lütuf ve ihsanıdır. 

“Küllü âtin garîb” [Her gelecek yakındır] kaidesince, ölüm uzak görünse de muhakkak bir gün gelecek. Kabir, ağzı açık bizi bekliyor. Hepimiz birer “ahiret” yolcusuyuz, yolcu azıksız olmaz.. 

Bu yazıyı yazarken 7.7 şiddetinde meydana gelen deprem altında binamız sallanmaya başladı.

Küçük bir kıyamettin provasını yaşadık. İşte ölüm bu kadar insana yakındır.

Depremden vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

10.02.2023

Rüstem Garzanlı

Dipnotlar:
1- Ankebût Suresi 57. Ayet
2- Tirmizi, Cena’iz, 70
3- Nahl, 16/32
4- A’raf, 7/40
5- Lem’alar, 13.Lem’a, 12.İşaret, s.450

Şuhûr u selâsenizi tebrik ve tes’id ederiz

İlahi rahmetin coştuğu Şuhûr-u Selâse’ye yani Üç Aylar’a girmiş bulunmaktayız. Birincisi Recep ayıdır ki; onun ilk Cuma gecesi, Leyle-i Regaib’dir. İkincisi Şaban ayı, üçüncüsü Ramazan-ı Şerif ayıdır.

Peygamberimiz (asm), Üç Aylar’a girdiğinde şöyle dua ederlerdi: “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını bize mübarek eyle ve bizi Ramazan’a kavuştur!” (Taberânî)

Üç Aylar, ahiret için çok kârlı ve kazançlı bir ticaret pazarıdır. Diğer vakitlerde hayır ve hasenatlara on sevap veriliyorsa; Recep, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir. Allah yolunda hayatını ve malını sarf edenlerin kârları birden bine çıkar, kâr içinde kâr ederler.

Bediüzzaman Hazretleri Şualar’da On Dördüncü Şua’da Üç Aylar için şöyle ifadeler kullanır: “Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerif’te yüzden geçer, Şâban-ı Muazzam’da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek’te bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar. Bu pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin…” ediyor. 

İşte Üç Aylar’ın ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. 

Böylece bütün mü’minler âhiret kazancına yöneliyor. Herkes Allah’ın rızası yolunda sonsuz bir yarışa giriyor. Ve oluşan manevî hava, bütün bir topluma huzur veriyor. Bu huzur havasından herkes derecesine göre istifade ediyor. 

Müslümanlar bu açılan âhiret pazarından gerektiği kadar manevî alışveriş ve ticaret yaparlar. Bu fırsat kaçırılmaz! Aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalınıyor, o da ömür kifayet ederse…

Bu Üç Aylar’da yapılan ibadetler, okunan Kur’ânlar, Arş’a yükselen ihlâslı dualar, ilâhî rahmetin celbine; ayrıca günahların ve zulümlerin kirlettiği manevî havamızı da temizlemeye vesile olur İnşaallah.

Şuhûr-u Selâsenizi tebrik ve tes’id ederiz

Rüstem Garzanlı