Kategori arşivi: Duyuru & Etkinlikler

Sözler Neşriyat Kocaeli Uluslararası Fuar Merkezinde Sizi Bekliyor

Kocaeli Uluslararası Fuar Merkezi’ndeki açılış töreninde konuşan Vali Hasan Basri Güzeloğlu, karanlıkları aydınlığa çeviren, insanın ve toplumun yolunu aydınlatan, rehber olan, çıkışı gösteren ve kurtuluşu içeren bir kitap fuarında olmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu belirtti.

“Kitapsız bir medeniyet kurulması, gelişme ve kalkınma mümkün değil”

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmaoğlu da kitabın medeniyetlerin anası olduğunu belirterek, kitapsız bir hayatın, medeniyetin düşünülemeyeceğini aktardı. Hayatın öznesi ve odak noktasının kitap olması gerektiğini vurgulayan Karaosmanoğlu, Allah’ın insanlığa sunduğu en güzel hediyenin de kitap olduğunu gördüklerini kaydetti.

Karaosmanoğlu, Allah’ın insanlık tarihi boyunca kitap gönderdiğini, bunların da medeniyetin ışığı olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“İnsanlığın hayat reçetesi olmuş. Bu kitaplardan ilham alan bütün yazarlar, şairler, romancılar ve diğer bütün konularda yazı yazanlar hep insanlığa rehber olmuşlar. Günümüzde kitabı medeniyetimizin bir enerji kaynağı olarak görüyoruz. Karanlıkları aydınlatan bir güneş ve yıldızlar olarak görüyoruz. Kitapları önemsiyoruz. Onun için bu fuarları önemsiyoruz. Hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Her renge, her görüşe açığız. Başkalarına hakaret etmemek, sövmemek, küçültmemek kaydıyla bütün renkler ve görüşler bizim için önemli.”

“Her zaman daha iyisini yazmak için çalıştım”

Fuarın onur konuğu Beşir Ayvazoğlu ise gazeteciliğe ve yazarlığa başlama serüvenini anlatarak, hayatının gazetecilikle geçtiğini ancak yazarlığı hiç bırakmadığını söyledi. Kültür dünyasıyla çok yakın ilişkisi olduğunu dile getiren Ayvazoğlu, bundan dolayı kültür tarihi araştırmacılığı yaptığını belirtti.

Anadolu Ajansı (AA) fotomuhabirleri tarafından Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında çekilen fotoğraflardan oluşan sergi, kurumun global iletişim ortağı olduğu 9. Kocaeli Kitap Fuarı’nda ziyarete açıldı.

 

 

www.NurNet.Org

Hüsnü Bayramoğlu’ndan şuhûr-u selase mektubu

بِاسْمِهِ  وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ اَلسَّلامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حَاصِلِ ضَرْبِ حُرُوفِ مَا أَرْسَلْتُمْ لَنَا مِنَ الرَّسَائِلِ فِي عاَشِرَاتِ دَقَائِقِ هَذِهِ اللَّيْلَةِ الرَّغَائِبِ وَلَيْلَةِ الْمِعْرَاجِ وَ لَيْلَةِ الْبَرَاتِ وَ لَيْلَةِ الْقَدْرِ وَأَعْطَاكُمُ اللهُ بِعَدَدِهَا ثَوَابًا وَ حَسَنَاتٍ آمِينَ  

 

Aziz ve Sıddık kardeşlerim ve fedakâr ve sâdık arkadaşlarım,

Evvelâ: Sizin bu mübarek şuhûr-u selase içindeki kıymetdar leyali-i mübarekeleri tebrik diyoruz. Cenâb-ı Hak herbir geceyi sizin hakkınızda birer Leyle-i Reğaib ve Leyle-i kadir kıymetinde size sevap versin, âmin. diyerek Aynen Üstadımızın dualarının şuulüne dahil olmaklığımızı niyaz ediyoruz.

Sâniyen: Aziz vatınımızda ve bilâd-ı İslamiyede ve hem sair devletlerde kemal-i memnuniyet ve şükürle Risale-i Nuun inkişafatını ve hizmetlerimizin pürşevk devamda olduğunu müşahede ediyoruz. Sizleri tebrik ediyoruz. Bu vesile ile Lahika mektuplarının hem ingilizce hem farklı mahalli lisanlara tercüme faaliyetlerini de tebrik ile takdir ediyoruz.

Salisen: Aziz kardeşlerimiz bu gelen şuhur-u selase külli dualarımız ve inşaallah fiili ve iradi gayretlerimizle memleketimiz için yeni bir devreye gireceğimiz bir mahiyete inkılabını rahmet-i ilahiyeden ümid ediyoruz. 16 Nisanda yapılacak referanduma bu nokta-i nazardan bakıyor ve bütün siyasi mülahazaların fevkınde alem-i islamın kilidi olan Türkiyemizin ayaklarına vurulmuş zincirlerden kurtulacağını hem memleketimiz ve hem alem-i islam için çok ehemmiyetli Cennet-âsa baharların geleceği bir devre-i mesudaneye vasıl olunmamızı Bârgâh-ı Kibriyasından niyaz ediyoruz.

Rabian: Bu vesile ile Cenab-ı Hak bu gelen kudsi günler ve geceler hürmetine milel-i islamiyeyi muhafaza ve bizleri ve bütün nur talebelerini nifak ve şikaktan emin eylesin. Tam bir sadakat ve sarsılmaz bir sebat ile Risale-i Nurlara hizmet ile tesanüd ve uhuvveti ve mabeynimizde hakiki muhabbeti tesise vesile kılsın. Birlik ve beraberliğimizin ehemmiyet ve kıymetine işaret eden Üstadımızın daima tazelenen şu mektubunu da nazar-ı dikkatinize arzederek tekrar şuhur-u selasenizi tebrik ediyorum ki Üstadımız Hazretleri buyurmuşlar:

“Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki; o düsturu cidden nazara almalısınız. Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizackârane ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider.

وَ لاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَ تَذْهَبَ رِيحُكُمْ işaret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatın tadı kaçar. …. ”

Sakın birbirinize tenkid kapısını açmayınız. Tenkid edilecek şeyler, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakki ediyorum. Siz de üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Âdeta her biriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz. Barla Lahikası ( 124 – 125 )”

Bediüzzaman Said Nursî’nin Talebesi ve Hizmetkarı

Hüsnü Bayramoğlu

Kaynak : NurdanHaberler

www.NurNet.Org

Ukrayna Kitap Fuarı Risale-i Nur ile Nurlandı!

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, Sıddık Kardeşlerimiz Ukrayna’da Kitap fuarındayız!

    Elhamdülillah, Dünya, Risale-i Nur Okuyor Sloganıyla Sözler Neşriyat olarak fuar hizmetlerimiz devam ediyor. Fuarda kitap standımızda hem ilgi hem de hizmerlerimiz devam etmekte.

Bu fuarda işin en garibi de şu ki: Rabbimin ihsaniyle daha önce Nurlarla hidayete gelen Amin kardeş eliyle nurunu standımıza gelen ziyaretçilere neşrettirken diğer taraftan Şemsettin Abi ile Bahram Abi tarafından fuar alanındaki konferans salonunda Kur’an-ı Kerim ve Risale-i Nurları ve insanın yaratılışı ile ilgili İngilizce, Rusça, ve Ukraynaca sunum yapıtılar. Arayış içerisinde olan muhayyer ruhları cezbettiler.

Ayrıca sunuma iştirak edenlere Ukraynaca yeni tercüme olan ve diyanet işleri başkanlığı tarafından bastırılan Kur!an-ı kerim ile beraber yine Ukrayna Lisanına tercüme edilen Risale-i Nurlar hediye edildi.

Elhamdülillah, hizmetimiz devam ediyor. Dualarınızla inşaallah daha da inkişafa vesile olmanızı sizden rica ederiz. Yaklaşmakta olan Şuhur-u selasenizi de bu vesileyle tebrik eder müstecab dualarınızı bekleriz.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
İsmail YAMAN/ Ukrayna

ukrayna ve diğer dillerde Risale-i Nur Temin etmek için

Fuardan Fotoğraflar:


Dünyadan Haberiniz Olsun

www.NurNet.Org

Risale-i Nur Külliyatının ingilizce Sesi Gürleşti

Risale-i Nur Külliyatının ingilizce Sesi Gürleşti!

Dünya Risale-i Nur Okuyor! Sloganıyla Hizmet Eden SÖZLER NEŞRİYAT‘TAN HABER:

Risale-i Nur Külliyatının ingilizce Münterci olan ve Risale-i Nur ile tanışan Mary Weld, Müslüman olduktan sonra Şükran Vahide ismini seçmiş ve Risale-i Nur Hizmetini yüklenmiştir. Şükran Vahide tarafından Risale-i Nurun bilhassa geniş daire olarak tabir ettiğimiz ve üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin üçüncü said dönemi hususiyetlerini taşıyan Emirdağ Lahikası ingilizceye tercüme edilmiştir.

Ve Sözler Neşriyat tarafından Neşredilmiştir.

ESER HAKKINDA FİZİKİ YAPISI

CİLT      : VİNLEKS
EBAT     : BÜYÜK BOY (17 x 24 cm)
KAĞIT   : 1. HAMUR

BASKI   : TEK RENK

SAYFA   : 541 SAYFA

Temin ve daha Fazlası için:

www.sozler.com.tr

LİNK: Mary Weld / Şükran Vahide Kimdir?

Emirdağ Lahikası Hakkında: 

Emirdağ Lâhika Mektubları, birinci kısmı: 15 Haziran 1944’de Denizli hapsinden beraet ile tahliyeden sonra Heyet-i Vekile kararıyla Emirdağı’nda ikamete memur edilen Risale-i Nur Müellifi Said Nursî Hazretleri 1947 sonlarına kadar, yani üçüncü büyük hapis olan Afyon hapsine kadar Emirdağı’nda ikamet ettiği müddetçe Isparta, Kastamonu, İstanbul, Ankara ve Üniversite talebeleri ve Anadolu’da Nurların neşre başlandığı yerlerdeki talebelerine hizmete müteallik bazı mektub ve suallerine cevaben yazdığı mektublardır.

İkinci kısım ise: 1948-1949 Afyon Cezaevi’nde yirmi ay mevkufen kalıp tahliyeden sonra tekrar Emirdağı’na avdet edip orada bir müddet kaldıktan sonra 1951 yılında Eskişehir’de iki ay ikameti müteakib, oradan da Gençlik Rehberi mahkemesi münasebetiyle iki defa İstanbul’a gelip üçer ay İstanbul’da kaldığı 1952-1953 tarihlerinde ve daha sonra yine Emirdağı’nda iken talebelerine yazdığı mektublar ve mahkemelere ve davalara temas eden mes’elelere dair müteaddid bahislerdir. 1953’ten sonra ikamet eylediği Isparta’da da arasıra yazdığı mektublar da vardır.

Eskişehir, Denizli ve Afyon Cezaevleri’nde iken hapisteki talebelerine yazdığı pek kıymetdar hapishane mektubları ise, yine müellif-i muhterem Hazret-i Üstad’ın neşrini tensibiyle Şualar Mecmuası’nda aynen neşredilmiştir. Bu lâhikalarda geçen talebelerin mektubları, Nurlardan aldıkları feyz-i iman, ihlas ve sadakatlarını, şehamet-i imaniyelerini ifade ile üstadlarına arzetmek ve teşekküratlarını bildirmekle bu zamanda zuhur eden bu ders-i Kur’aniyenin muhatabları olduklarını izhar ediyor. Ve Risale-i Nur’un hakkaniyetine ve Hazret-i Üstad’ın davasına birer şahid hükmünde bulunuyor.

Risale-i Nur’un te’lifi ve neşriyle beraber bu lâhika mektublarının zuhuru, devamı ve neşri, bizzât muhterem müellifi tarafından yapılması ve tensib edilmesi ve müteaddid mektublarda da bu lâhikaların kıymetini ifade buyurmaları ve nazara vermeleri, herhalde bu lâhikaların ehemmiyetini tebarüze kâfidir.

Evet Risale-i Nur’un te’lifi, zuhuru ve neşri ile beraber hizmet-i Nuriyenin ve ders-i Kur’aniyenin taliminde ve îfasında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde ve uzun bir zamandaki hizmetin devamında vaki’ olacak binler ahval ve hücuma maruz talebelerin cereyanlar

karşısında sebat, metanet ve ihlasla hareketlerinde onlara yol gösterecek, hizmet-i Kur’aniyenin inkişafında sühulete medar olacak ikaz ve ihtarlara elbette ihtiyaç zarurîdir, kat’îdir, bedihîdir.

İşte Hazret-i Üstad’ın bu gibi şübhe götürmez hakikatlara ve mes’elelere isabetle parmak basıp dikkati çekmesi, talebelerini ikazda bulunması, elbette bu hizmet-i kudsiyenin ehemmiyeti iktizasındandır. Hem bu lâhikaların bir kısmı, ihtiyaca binaen yazılmış ve yazdırılmış ihtarlar olması ve aynı ihtiyacın her zaman tekerrürü melhuz bulunduğundan daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları muhtevidir. Nitekim yüzer vakıalar, hâdiseler ve mes’elelerde bu ihtiyaç, kendini göstermiştir.

Nurların birinci talebesi Hulusi Bey, Hazret-i Üstad’a arzettiği bir mektubunda “Dünyayı unutmak isteseniz başka hiçbir sebeb olmasa dahi, yalnız bu mübarek Sözlerle rabıta peyda eden insanların rica edecekleri izahatı vermek isteyecek ve cevabsız bırakmayacaksınız… Allah için sizi sevenlere ve sizden istizahta bulunanlara yazdığınız pek kıymetli yazılarla meclis-i ilmînizde takrir buyurduğunuz mütenevvi ve Sözler’e bile geçmeyen mesail, kat’iyyetle gösteriyorlar ki; ihtiyaç da, hizmet de bitmemiştir.” demekte ve Nurların hizmetinde ikaz, ihtar ve irşadlara ihtiyaç bulunacağını ifade etmektedir ki, ondan sonra zuhur eden ihtiyaca muvafık lâhikalar, o mübarek zâtın isabetli sözünü teyid etmiştir.

Bu lâhikalarda görüleceği gibi, Nur Müellifi Aziz Üstadımız Risale-i Nur’un neşri, okunup yazılması gibi bizzât nurlarla iştigale ehemmiyet vermekte, talebelerini daima teşvik etmektedir. Bunun lüzum ve hikmeti ise, şübhesiz izahtan vârestedir. Zira asrımızda kâinat fenleri ve maddî ilimler revaçta olup, yeni yetişen nesiller bu ilim ve fenleri okudukları; hem tabiiyyun ve maddiyyunun din ve maneviyat aleyhindeki neşriyatı; hem küfr-ü mutlak cereyanı ki, hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a iman hakikatına karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdid eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitab, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.

Çünki Risale-i Nur, Kur’an-ı Hakîm’in bir mu’cize-i maneviyesi ve bu zamanın dinsizliğine karşı manevî atom bombası olarak solculuk cereyanlarının maneviyat-ı kalbiyeyi tahribine mukabil, maneviyat-ı kalbiyeyi tamir edip ferden ferdâ iman-ı tahkikîden gelen muazzam bir kuvvet ve kudrete istinadı okuyucuların kalblerine kazandırıyor. Ve bu vazifeyi de yine mukaddes Kur’anımızın ilham ve irşadıyla ve dersiyle îfa ediyor. Tefekkür-ü imanî dersiyle tabiiyyun ve maddiyyunun boğulduğu aynı mes’elelerde tevhid nurunu gösteriyor; iman hakikatlerini madde âleminden temsiller ve deliller göstererek izah ediyor. Liselerde, üniversitelerde okutulan ilim ve fenlerin aynı mes’elelerinde iman hakikatlerinin isbatını güneş zuhurunda gösteriyor. Bu gibi çok cihetlerle Risale-i Nur bu zamanda ehl-i iman ve İslâm için ön plânda ele alınması îcabeden ehl-i iman elinde manevî elmas bir kılınçtır. Asrın idrakine, zamanın tefehhümüne, anlayışına hitab eden, ihtiyaca en muvafık tarzı gösteren, ders veren ve doğrudan doğruya feyz ve ilham tarîkıyla âyetlerin yıldızlarından gelen ders-i Kur’anîdir, küllî marifetullah bürhanlarıdır.

Asrımızın efkârının anlayışına ve idrakine hitab edici mahiyeti ve Kur’an-ı Hakîm’in bu zamanın fehmine bir dersi olması noktasından Nur Risaleleri, bilhâssa bu memlekette büyük ehemmiyet kazanmıştır. Asırlarca Kur’an’a bayraktarlık yapan ve dünyayı diyanetiyle ışıklandıran bu necib millet, yine dünyaya örnek, ahlâk ve fazilette üstad olarak insanlığın geçirdiği müdhiş buhranlardan halas için çare-i necatı göstermektedir. Beşeriyeti dehşetli sadmelere uğratan, tehdid eden anarşiliğin, ifsad ve tahribin yegâne çaresi ancak ve ancak İlahî, semavî bir dinin ezelî ve ebedî hakikatlarıdır, hakikat-ı İslâmiyettir. Risale-i Nur, hakikat-ı İslâmiye ve Kur’aniyeyi müsbet ve müdellel bir şekilde insanlığın nazar-ı tahkikine arz ve ifade etmektedir.

Hem Nur Müellifi bir mektubunda “Dâhilde tarafgirane adavet ve münakaşalara vesile olan füruatı değil, belki bütün nev’-i beşerin en ehemmiyetli mes’elesi olan erkân-ı imaniyeyi ve beşerin medar-ı saadeti ve umum İslâm’ın esas ve rabıta-i uhuvveti bulunan Kur’anın hakaik-i imaniyesini bulmak ve muhtaçlara buldurmaya hayatımı vakfettim” demek suretiyle hizmet-i İslâmiyenin ve mesail-i diniyenin umumunu tazammun eden vüs’at ve câmiiyeti haiz bulunduğunu; dinî hizmetlerin her nev’ini teyid ve teşvik ettiğini ve bir cadde-i kübra-yı Kur’aniye olan Risale-i Nur

dairesinin umum ehl-i iman ve İslâm’a şamil bulunduğunu ifade ediyor. Ve yine aynı mektubunda devamla “Hattâ değil Müslümanlarla, belki dindar Hristiyanlarla dahi dost olup adaveti bırakmağa çalışıyorum. Harb-i Umumî ve komünizm altındaki anarşistlik tehlike ve tahribatlarının lisan-ı haliyle “Dünya fânidir, firaklarla doludur. Ey insanlar adaveti bırakınız, Kur’an dersini dinleyip birleşiniz; yoksa sizi mahvedeceğiz” diye beyanıyla bu zamanın şartları ve îcabları karşısında tarz-ı hizmeti yine Kur’anın nuruyla göstererek hakîmane irşadın ve tevfik-i İlahiyeye muvafık hareketle isabetli hizmetin îfası gibi noktalardan Risale-i Nur’un lüzum ve ehemmiyetini tebarüz ettiriyor.

İşte Lâhika Mektubları bu gibi hususlara da işaret ediyor. Değişen dünya hâdiseleri, geniş ve küllî mes’eleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur’aniyenin esaslarını ders veriyor.
Emirdağ Lahikası-1 ( 6 -9 )

 

Haber: Muhammed NumanÖZEL

www.NurNet.Org

İslam Güneşinden Nasip Alamayanlar

Ülkemizde ve çevremizde yaşanan olayların etkisinden dolayı içimden yazmak gelmiyor.Uzun zamandır köşe yazısı yazamıyorum. Etrafımız ateş topu,kan ve göz yaşı,memleketimiz her gün bir hıyanetle karşı karşıya kalıyor.15 temmuz,Kayseri patlaması,Ankara,İstanbul ve en son yine yılbaşında yaşanan elim olay !

İslam Coğrafyası kan gölüne dönmüş. Suriye,Irak,Yemen,Libya,Filistin’de her gün Müslümanlar ölüyor.Neyin uğruna ve neden ölüyor? Sorusuna doyurucu bir cevap bulamıyoruz.

İran Şia mezhebini kullanarak Pers İmparatorluğunu canlandırmak istiyor. Bütün ehlisünneti yezit göstererek hedeflerine doğru hızla ilerlediğini sanıyor.

Batılı devletler haçlı ittifakını DEAŞ üzerinden oluşturmuş asırlık öcünü Müslümanlardan almak istiyor.İşin acısı haçlılar öcünü DEAŞ terör örgütünü maşa olarak kullanarak Müslümanları birbirine  kırdırıp bir taş ile iki kuşu vuruyor. DEAŞ terör örgütünün vahşetini dünyaya basın aracılığı ile pazarlayarak Müslümanların tümünü potansiyel suçlu olarak göstermeye çalışıyor. Kısmen de başarılı oluyor.

Halbuki İslam dini ‘’Silm (Barış)’’ dinidir.Hoşgörü ve kardeşlik dinidir.İslam tarihinde dinimizin barış ve hoşgörü dini olduğuna dair bir çok olaya rastlayabiliriz.

Bu olaylara en iyi örnek Hz peygamberimizin (S.A.V) Mekke fethinden sonra Hz Hamza’yı şehit eden en azılı düşmanları Vahşi ve Ebu Cehilin eşi Hind’i af etmesidir. Hz peygamberimizin (S.A.V) eğer isteseydi azılı düşmanları Vahşi ve Ebu Cehilin eşi Hind’i öldürerek öcünü alabilirdi.Fakat onları af etme yoluna gitmiştir.Bu olay aslında Müslümanlar için örnek alınacak önemli bir olaydır.

Yine günümüzde yaşanmış ibretlik bir olayı anlatmak istiyorum.

Merhum Mısırlı meşhur alim Şaravi anlatıyor:

Heyecanlı aşırı geçlerden biriyle tartışıyordum. Sordum;

-İslam ülkelerinden birinde bir gece kulübünü havaya uçurmak, helal mi yoksa haram mı?

Genç;

-Elbetteki helal, onları öldürmek caizdir.

Şaravi;

-Onlar Allah’a karşı günah işlerken siz onları öldürürseniz, cennete mi yoksa cehenneme mi giderler?

-Tabiki cehenneme…

-Peki, şeytan onları nereye götürmek istiyor?

-Tabiki cehenneme.

-Öyleyse siz şeytanla aynı hedefi paylaşıyorsunuz. Onun da amacı insanları cehenneme sokmak!

Şaravi o gence şu hadisi hatırlatır:

Bir Yahudi cenazesi geçerken Resûlullah(sav) ağlamaya başlar. Derler ki;

– Seni ağlatan nedir, Yâ Resûlallah?

Der ki;

-Fırsatı kaçırdı, ateşe gidiyor.

Şaravi gence son olarak şöyle der:

İnsanların hidayeti ve ateşten kurtulmaları için koşan Resûlullah (sav) ile aranızdaki farkı iyi düşünün.

Siz bir vadide, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) farklı bir vadide!!

Hz. Muhammed ile sizin aranızda dağlar kadar fark var!

Evet İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. Her zaman kavli leyin ile insanlara yaklaşmayı benimsemiştir.

Peygamber efendimiz; mübârek elleri ile Kâbe’yi göstererek; (Ey Kâbe, sen Allahın evisin. Sen mübareksin fakat bir Müslüman,bir mü’minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük
günaha girer) buyuruyor.
Evet Peygamber efendimiz (sav)  değil bir Müslüman öldürmeyi hadisi şerifte belirtildiği gibi kalp kırmayı bile Kabe’yi 70 defa yıkmakla eş tutuyor.Allah bizleri hakkıyla İslamı yaşamayı ve Hz Muhammed’e ümmet olmayı nasip etsin inşallah…