Doğru Hizmet

Hizmet, Allah’ın dininin yücelmesi adına ortaya konan her türlü maddi ve manevi gayret ve çalışma, olarak ifâde edilebilir.

Nasıl yapılmalı?
Tarzımız nezihane ve nazikane ve kavl-i leyindir. Bazı kardeşlerimiz kendi vazifelerini düşünmek lazım gelirken, Cenab-ı Hakk’a ait vazifeyi düşünüp, harekatını ona bina ederek hataya düşerler.
İnsan kendi vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmamalı. Tebliğde İki Önemli Cihet vardır. Mülk Ciheti, Meleküt Ciheti.

Mülk Ciheti: Yani zahire bakan cihet. Beliğ konuşma, mukni (ikna edici) ve müdellel (delilli ve ispatlı) konuşma, bilgili ve mücehhez olmak, tebessüm, güzel bir ses, kavl-i leyyin (yumuşak) davranmak ve konuşmak. Üstadımız “Lisan-ı hal lisan-ı kalden üstündür.” demesiyle hal ve hareketlerimiz konuşmaktan daha ehemmiyetlidir,” buyurmuştur. Tebliğ makamındaki kardeşim, şunu iyi bilmelisin, vazifen insanları yargılamak değil insanları anlamaya ve çözmeye çalışmak esas olmalı, muhataba göre konuşmalısın.

Üstadımız
– Bu minbere ve bu makama irşadınız için çıkmadım. Çünkü size ders vermek haddimin fevkindedir, derken bize ne oluyor ki. Buradan da anlaşılacağı üzere tebliğde ilk önce nefsimizden başlamalıyız.

Melekut Ciheti: Tebliğde iç alemimiz ne kadar saf ve temiz olursa, Allah muvaffak olmayı lütfeder. Öyle peygamberler var ki birkaç ümmeti olmuş veya hiç ümmeti olmamış, ama Allah nezdinde vazifesini ifa etmiştir. Bu dâvâ, iman kurtarma dâvâsı, bu dava kulluğun zevkini tattırma dâvâsıdır. 

Bir insan bu yüksek ideali, bir İlâhî lütuf olarak yakalayabildiği takdirde, ilk yapacağı şey, bu zor işi başarmaktaki aczini ve fakrını itiraf ile Rabbinin kudretine ve rahmetine istinat etmek olacaktır. Bu işi hikmet dairesinde yürütmek, aklının anlamasına, kalbinin inanmasına bağlıdır.

Gök yüzünde binlerce ecram birbirine çarpmadan hareket ediyor, nasıl? İtaat esastır, tabiri caizse meseleyi tam kavrayana kadar aklını bir kenara koymaktır. Her mü’min îlâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda bunun en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. İman ve Kur’an hakikatlerini muhtaçlara ulaştırabilmek için iktisadî yönden kalkınmak gerektiği çok iyi bilinmeli ve bu yaramızın tedavisine çalışmamız gerekmektedir, aksi halde İslâm’ın muhtaç gönüllere ulaşmasına perde ve engel olmanın mesuliyetini de çekeceğiz.

İslam dininde bir Müslümanın üç temel vazifesi vardır. Bunlar talim, tatbik ve tebliğdir. Bu üç vazife bir zincirin halkaları gibidir; birbirinden ayrılması ve ihmal edilmesi söz konusu olmaması gerekir. Şayet bu halkalardan biri eksik olur ise, diğerleri nakıs ve tesirsiz kalır. En önemli kural ve metodu ise, doğru zamanda, doğru mekanda ve doğru şahıslara, doğru hakikatleri bildirmektir.

Tevazu, tevazu tevazu…

Büyüklüğün şe’ni toprak gibi olmak, tevazu ve mahviyet içerisinde yaşamaktır. Üstadımız herkesin güzellik ve kemalatını öne çıkarıp, eksik ve noksanlarını örtmüş ve kapatmıştır. Hatta en zararlı ve tehlikeli insanların dahi güzelliklerini nazara vermiş, bu dine ve insanlığa bir gram hizmet eden insanlar, Üstadımız’dan kilolarca iltifat, ilgi ve alaka görmüşlerdir.

Hizmeti doğru anlamalıyız.

Cevşen, Kur’an ve Risale okumak artık bir hizmet olmaktan çıkmıştır. Bu her Nur talebesinin esas görevidir. Tıpkı namaz kılmak, oruç tutmak gibi. Zira Namaz kılmak bir hizmet olmayıp, her Müslümanın kulluk görevidir. Hizmet etmeye niyet eden kardeşimiz

– Kitap okumaya mı?
– Talebelere ve cemaate ders okumaya mı?
– Dersanede oturup Risale ve Cevşen okumaya mı?
– Dersane inşaatında çalışmaya mı?
– Gelen gidene hizmet etmeye mi?
– Cemaatin dert babası olmaya mı? Niyet etti, bu kardeşimiz bilmeli ki yukarıda sayılanın her birisi onun vazifesidir, “sadece manevi hizmetlerle meşgul olurum ” şeklindeki bir yaklaşım nefsin bir tuzağıdır.

Bilinmelidir ki, şahs-ı manevi ve cemaat bizim için bir üstaddır. Yine hizmet için çok önemli bir düstur; Risale-i Nur’u okurken, “birinci muhatabım nefsim” diye niyet edilmeli , nefis ile mücadele ve mücahede, ölene kadar devam ediyor. Onun için, mücadeleye sebat ile devam etmek, Risale-i Nur’la çok meşgul olmak, inşallah neticeye ulaştırır.

Meşveret cemaati, bazı cemaatler gibi TV, gazete vs değil birebir muhatap olmak sureti ile iman hizmetini devam ettirmektedir. Hizmet, uyum ve huzur içinde çalışılabilirse hizmet olur.
Hizmet ehli donanımlı olmalı. Sadece Risale-i Nur okunmalı dersek hata ederiz. Nurlardan sağlam iman dersini almaya muhtaç olduğumuz gibi, ilmihal ve sair kaynaklardan da sair dersleri almaya muhtacız.

Risale-i Nurların haricinde kitap okumak, Risale-i Nurlara olan sadakate zarar vermez. Şayet “Ben Risale-i Nurlardan tatmin olmadım, onun yerine şunları okuyalım.” denilirse, o zaman sadakate zarar verir. Bunun dışında hiçbir kitabı okumak sadakate zarar vermez.

Risale-i Nurlara zarar değil destek sağlar. Risale-i Nurlara olan bakışımızı ve ufkumuzu genişlendirir. Asıl sadakatsizlik; Risale-i Nurları anlamadan, kavramadan, dönüp dolaşıp okumaktır. Risale-i Nurların alanı imana dair konulardır, bunun dışında kalan birçok ilim dalını mecburen başka kaynaklardan talim edeceğiz. Risale-i Nurları her noktada kafi görmek ve farklı kaynakları men etmek cahillik olur. Mesela Risale-i Nurlarda namazın nasıl kılınacağı anlatılmaz.

Ayrıca; Hizmet Rehberi çokça okunmalı, meşveret düsturları iyi bilinmeli, liyakat ve sadakat olmazsa olmazlarımızdır. Bu düstur ve muvacenelerle aşk ile şevk ile hizmet edebilmeyi Rabbim hepimize nasip etsin. Bizler bir inayet eli tarafından istihdam edildiğimize inanıyoruz. Rabbim istikametten ayırmasın.(Amin)

Çetin KILIÇ

Kaynak ; Sorularla İslamiyet sayifesinden istifade edilerek yazılmıştır.