Etiket arşivi: Ramazanda Okunacak Dua

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

İmam Zeynü’l-Âbidin aleyhisselam, Ramazan ayının gecelerini genelde ibadet etmekle geçirirdi ve sahur vakti olunca şu duâyı okurdu (.. duanın devamı):

Ey Mevlam! Seni anmakla kalbim dirilmiştir. Seni çağırmakla korkunun acısını kendimden uzaklaştırmışım. Ey Mevlam, ey umudum ve ey en son isteğim! Benimle, daima senin itaatinde olmama engel olan günahlarımın arasına ayrılık düşür. Sana olan her zamanki ümidim ve üzerine farz kıldığın şefkat ve rahmetine olan büyük ihtirasımdan dolayı hacetimi senden istiyorum. Hüküm senindir; ortağın yoktur. Yaratıklarının hepsi senin rızkınla rızıklanmakta ve senin yed-i kudretindedirler. Her şey senin karşında boyun eğmektedir. Pek yücesin, ey âlemlerin Rabbi!

Allah’ım! Hüccetim kesilip delilsiz kalacağım, dilimin sana cevap vermekten âciz kalacağı ve sorgulaman karşısında aklımın karışacağı gün (kıyamet günü) bana acı. Ey büyük ümidim! En çok muhtaç olduğum zaman (kıyamet gününde) kereminden beni mahrum eyleme. Cehaletimden dolayı beni katından kovma. Sabrımın azlığından dolayı lütfünü benden kesme. Fakir olduğum için bana ihsan eyle. Güçsüz olduğum için bana merhamet et. Ey Mevlam! İtimadım, güvenim, ümidim ve tevekkülüm sanadır. Bağlılığım senin rahmetinedir. Muhtaçlık yükümü senin ihsan kapına indiriyorum. Senin kerem ve bağışını göz önünde bulundurarak hacetimi sana bildiriyorum. Ey Rabbim! Keremini ümit ederek sana yakarıyorum. İhtiyacımın giderilmesini senin katında umuyorum. Fakirliğimi senin zenginliğinle gidermek istiyorum. Senin affınla ayakta duruyorum. Senin kerem ve bahşişine göz dikiyorum. Bana ihsanda bulunmanı umuyorum. O halde, beni ateşte yakma; sensin benim ümidim. Beni cehenneme yerleştirme; sensin benim gözümün ışığı.

Ey Mevlam! İhsanına olan iyi kanââtimi boşa çıkarma; gerçekten güvenebileceğim tek sığınak sensin. Benim fakir olduğumu (senin lütfüne muhtaç olduğumu) çok iyi bildiğin halde katındaki sevaptan beni mahrum eyleme. Allah’ım! Ecelim yaklaşmış da amelim beni sana yakınlaştırmamışsa, günahımı itiraf edişimi özür dilememe vesile kılıyorum. Allah’ım! Eğer affedecek olursan, affetmeye senden layık kim var?! Ve eğer azaplandırırsan, hükümde senden daha adil kim var? Bu dünyada garipliğime, ölüm anında kederime, kabirde yalnızlığıma ve lâhitte tenhalığıma merhamet et. Hesap vermek için huzuruna vardığımda zelilliğime acı. İnsanların bilmediği günahlarımı bağışla. Her zaman kusurlarımı ört. Ölüm döşeğine düştüğümde, dostlar başıma toplanıp beni sağa sola hareket ettirdiklerinde bana merhamet et. Gusül için yatırılıp salih komşularım tarafından sağa sola çevrildiğimde bana lütufta bulun. Cenazem akrabalarım tarafından taşındığında bana merhamet et. Bu dünyadan ayrıldığımda ve senin huzuruna varmak için tek başıma kabre koyulduğumda bana ihsanda bulun. Yeni evimde (kabirde) garipliğime (yalnızlığıma) acı ki senden başkasına menus olmayayım.

Ey Mevlam! Beni kendi başıma bırakacak olursan, helak olurum. Ey Mevlam! Hatalarımı bağışlamadığın takdirde kime sığınabilirim?! Ölüm döşeğinde senin lütfünle ulaşamadığım takdirde kime yakarabilirim?! Kederimi gidermediğin takdirde kime iltica edebilirim?!Ey Mevlam! Senden başka kimsem yok benim. Eğer sen bana merhamet etmezsen, kim bana merhamet eder?! Yoksulluk günümde, senin fazl ve ihsanın beni kapsamına almazsa, kimin fazl ve ihsanını ümit edebilirim?! Ecelim yetiştiğinde günahlarımın affı için hangi kapıyı çalabilirim?!

Ey Mevlam! Sana ümit bağladığım halde beni azabına duçar etme. Allah’ım! ümidimi gerçekleştir ve korkumu güvene çevir. Günahlarımın çokluğundan dolayı sadece senin affını ümit ediyorum. Ey Mevlam! Hakketmediğim şeyi senden istiyorum. Çünkü sen takva ve mağfiret ehlisin (senden çekinilmeli ve senin affına sığınılmalıdır); öyleyse beni affet. Lütfünden bana kötü yönlerimi örtecek bir elbise giyindir. Hatalarımı bir daha onlardan dolayı hesaba çekilmemek üzere bağışla. Şüphesiz, senin ihsanın kadimdir; affın büyüktür ve büyüklüğünle kullarının hatalarından geçersin. Allah’ım! Sen bir kerimsin ki, ihsanın istemeyenlere ve hatta Rabliğini inkâra kalkışanlara bile daima ulaşır. Öyleyse Ey Mevlam! Hacetini senden isteyeni, yaratan ve işleri tedbir edenin yalnız sen olduğuna inananı kapından nasıl boş çevirirsin?! Bereket sendendir; sen yücesin ey âlemlerin Rabbi. Ey Mevlam! Âciz kulun senin kapına gelmiştir. Muhtaçlık onu senin huzuruna getirmiştir. Dua etmekle senin ihsan kapını çalıyorum. Lütuf ve keremin hürmetine benden yüz çevirme. Dile getirdiklerimi kabul buyur. Seni çağırdığım gibi beni reddetmeyeceğini umuyorum. Çünkü senin çok şefkat ve rahmet sahibi olduğunu biliyorum. Allah’ım! Sen, hacetini isteyene ihsanda bulunmaktan yorulmayan bir kerimsin ve bu senden bir şeyi eksiltmez. Sen, kendin vasfettiğin gibisin ve bizim vasfımızdan çok yücesin.

Allah’ım! Senden güzel sabır, yakın kurtuluş, doğru konuşan dil ve büyük mükâfat istiyorum. Ey Rabbim! Bildiğim ve bilmediğim her hayrı senden istiyorum. Allah’ım! Senden salih kullarının istedikleri şeylerin en hayırlısını istiyorum. Ey kendisine el açılanların en hayırlısı ve ey bahşiş edenlerin en cömerdi! Kendim, ailem, annem, babam, çocuklarım, yakınlarım ve din kardeşlerimle ilgili isteklerimi gerçekleştir. Yaşayışımı güzel kıl. Yiğitlik vasfını bende aşikâr et. Bütün hallerimi ıslah et. Beni ömrü uzun, ameli iyi, nimetini kendisine tamamladığın, kendisinden hoşnut olduğun ve baştan başa mutluluk, keramet ve rahatlık dolu temiz bir hayatla yaşattığın kimselerden kıl; sen dilediğini yaparsın. Senden başkası her istediğini yapamaz. Allah’ım! Beni kendi tarafından özel bir şekilde anılmaya layık kıl. Geceler ve gündüzler sana yakın olmak için yaptığım amelleri riya, gösteriş ve duyulup övülme tutkusundan uzak tut. Beni senin karşında eğilen ve huşu eden kullarından eyle. Allah’ım! Razkımı bol, vatanımı emniyetli kıl. Ailemi, evladımı ve mal varlığımı benim için göz aydınlığı ve sevinç vesilesi kıl. Bana verdiğin nimetleri elimden alma. Cismime sağlık ve bedenime kuvvet, dinime sağlık ver. Beni yaşattığın müddetçe kendi itaatine ve elçin Muhammed’in -Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun- itaatine muvaffak eyle. Beni kendi katından indirdiğin her çeşit hayır ve bereketten fazlasıyla nasibini alan kullarından kıl. Beni (özellikle) Kadir gecesinde indirdiğin hayır ve bereketten en çok nasibini alan kullarından eyle. Her yıl kullarına indirdiğin rahmet ve giydirdiğin afiyet giysisinden bana da nasip eyle. Beni, üzerlerinden belaları kaldırdığın, iyi amellerini kabul buyurduğun ve fenalıklarına göz yumduğun kullarından eyle. Bu yıl ve her yıl bana, Beyt-i Haram’ı (Kâbe’yi) ziyareti nasip eyle. Ve sonsuz fazlından bana bol rızk ver.

Ey Mevlam! Tüm fenalıkları benden defet. Eziklik duymamam için borcumu ve üzerimde olan kul haklarını eda eyle. Bana zulmetmeye kalkışanların, düşmanlarımın ve beni çekemeyenlerin gözlerini ve kulaklarını benden uzaklaştır. Beni onlara galip et. Gözümü ışıklı ve kalbimi mutlu kıl. Hüzün ve kederimi, rahatlık ve ferahlığa çevir. Yaratıklarından, bana kötülük etmeye kalkışanı ayaklarım altına düşür (zelil eyle).

Beni, şeytanın, sultanın ve kötü amellerimin fenalıklarından koru. Beni tüm günahlardan arındır. Lütfünle beni cehennem ateşinden kurtar. Rahmetinle beni cennete götür. Fazlınla cennet hurileriyle evlenmeyi bana nasip et. Beni salih evliyan Muhammed ve onun temiz, üstün ve seçkin Ehl-i Beyt’iyle birlikte mahşur eyle. Salat ve selamın onlara, onların bedenlerine ve ruhlarına olsun. Allah’ım ve Mevlam! Andolsun izzet ve celaline, eğer beni günahlarımdan dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin affını öne sürerim. Eğer beni cimriliğimden dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin keremine sığınırım. Eğer beni ateşe atarsan, ben yine cehennem ehline seni sevdiğimi söylerim.

Allah’ım ve Mevlam! Eğer mağfiretin itaat ehli ve evliyana has olursa, günahkârlar kime yakarsınlar?! Sadık kimselerden başka hiç kimseye ikram ve ihsan etmeyecek olursan, kötü insanlar kime sığınsınlar? Allah’ım! Eğer beni cehenneme atacak olursan, buna düşmanın (şeytan) sevinir. Ve eğer beni cennete götürürsen, buna Peygamber’in sevinir. Allah’a andolsun, Peygamber’inin sevinmesinin düşmanının sevinmesinden sana daha sevimli olduğunu biliyorum. Allah’ım! Kalbimi sana sevgi, senden korku, kitabına tasdik, sana iman ve sana kavuşma sevinci ile doldurmanı niyaz ediyorum; ey celal ve ikram sahibi!

Sana kavuşmayı bana sevimli kıl ve benim de sana varmamı kendine sevimli kıl. Sana vardığımda bana esenlik, kurtuluş ve keramet nasip et. Allah’ım! Beni geçmiş salihlere kavuştur ve kalan salihlerden eyle; salihlerin yolundan gitmeyi bana nasip et. Salihleri kendi nefislerine galip eylediğin gibi beni de kendi nefsime galip et.

Amelimi en iyi şekilde sonuçlandır. Rahmetinle amelimin mükafatını cennet kıl. Beni, bana verdiğin şeylerden razı olduğun şekilde yararlanmaya muvaffak eyle. Bana dinde sebat ver. Ey Rabbim! Beni kurtardığın fenalığa bir daha döndürme. Ey âlemlerin Rabbi Allah’ım! Senden ancak, sana kavuşmakla sonuçlanan bir iman gücü istiyorum. Beni yaşattığın sürece böyle bir imanla yaşat, böyle bir imanla öldür ve böyle bir imanla mahşur et. Amelimde ihlaslı olmam için kalbimi dininde riyadan, şüpheden ve duyulup övülme tutkusundan uzak tut. Allah’ım! Bana dinini kavrama, hükmünü ve ilmini anlama kabiliyeti, rahmetinden iki kanat ve günahlardan sakınma gücü ver.

Nurunla yüzümü ak et. Katında olana beni rağbetli kıl. Beni kendi yolunda ve Peygamber’inin dini üzerine öldür. Allah’ın salat ve selamı ona ve onun Ehl-i Beyt’ine olsun. Allah’ım! Tembellikten, yorgunluktan, hüzünden, korkudan, cimrilikten, gafletten, katı kalplilikten, zilletten, düşkünlükten, fakirlikten, her türlü beladan, gizli ve açık kötülüklerden sana sığınırım. Kanaat etmeyen nefisten, doymayan karından, huşu etmeyen kalpten, kabul olunmayan duadan, faydası olmayan amelden sana sığınırım. Ey Rabbim! Nefsim, dinim, dünyam ve bana verdiğin tüm nimetler hususunda, rahmetinden kovulmuş olan Şeytan’ın şerrinden sana sığınıyorum. Muhakkak sen işiten ve bilensin. Allah’ım! Senin gazabından hiç kimse kurtaramaz beni. Senden başka sığınılacak birini bulamıyorum. Bu durumda, beni azabının hiçbir çeşidine duçar eyleme. Beni helakete ve acı azabına doğru sürükleme. Allah’ım! (Amellerimi) Benden kabul eyle. Ad ve şanımı yücelt. Günahlarımı dök. Hatalarımla beni anma. Meclisimin sevabını, konuşma ve duamın mükâfatını kendi rızan ve cennetin kıl.

Senden istediklerimin hepsini bana ver ey Rabbim! Fazl ve rahmetini bana artır. Benim sana rağbetim çoktur, ey âlemlerin Rabbi! Allah’ım! Sen Kitabında, haksızlık yapanı affetmemizi buyurmuşsun. Gerçekten biz kendimize zulmettik; o halde bizi affet. Şüphesiz sen affetmeye bizden daha layıksın. Sen bize, dilenciyi kapımızdan boş çevirmememizi emrettin. Ben de bir dilenci olarak kapına geldim; hacetimi vermeden beni geri çevirme. Bize, elimizin altında olanlara iyilik yapmamızı emrettin. Biz de senin kullarınınız; bizi cehennem ateşinden kurtar. Ey kederli anımda sığınağım! Ey zor anlarımda elimden tutan! Sana sığındım ve senden yardım diledim. Senden başkasına sığınmıyorum; senden başkasından kurtuluş ummuyorum. O halde, bana yardımcı ol ve kederlerimi kalbimden gider. Ey esirleri kurtaran ve ey çok günahları affeden! Az itaatimi kabul eyle ve çok günahlarımı bağışla. Sensin merhametli ve çok bağışlayan. Allah’ım! Senden, kalbimden hiçbir zaman çıkmayan kâmil ve sabit bir iman, hakkımdaki takdirlerinden başka hiçbir şeyin bana ulaşamayacağını bilmeme sebep olacak kâmil bir yakîn niyaz ediyorum. Hayatımda bana verdiğin şeylere beni razı ve hoşnut eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi!

Açıklama:

İmanlı kardeşlerimiz! Ruhunuzda bir kararma hissedip de kalp temizliği için Ehl-i Beyt (a.s) tarafından gelen meşru bir yol aradığınızda, ariflerin göz nuru olan bu duayı okumayı size tavsiye ediyoruz. Elbette bu dua sadece Ramazan ayının seher (sahur) vakitlerine has bir dua değildir, insan Rabbine yakarmak istediği her zaman ve mekanda masum bir imamın ağzından çıkan bu sözlerle Rabbine yakarabilir.

İmam Zeyn’el Abidin aleyhisselam’dan nakledilen bu mübarek duânın tam metni, Ehl-i Beyt’en gelen hadis ve duâları nakleden hadis ve duâ kitaplarında mevcuttur. bkz Biharu’l-Envar c. 92, s. 82.)

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)


Ehl-i Beyt Mektebinin en büyük şahsiyetlerinden olan Şeyh Tusi (r.a) “Misbah” adlı dua kitabında Ebu Hamza-i Sumali’den, rivayet etmiştir ki, İmam Zeynü’l-Âbidin aleyhisselam, Ramazan ayının gecelerini genelde ibadet etmekle geçirirdi ve sahur vakti olunca şu duâyı okurdu
:

“Allahım; cezalandırarak beni edep eyleme. Kendi başıma bırakarak da tuzağına duçar etme. Ey Rabbim! Nereden bir hayır umarım; oysa senin katından başka kimseden hayır gelmez. Kurtuluşa nasıl erebilirim; oysa, ancak senin lütfünle kurtuluşa erişilir. Ne iyi amel sahibi, senin yardım ve merhametinden gânidir; ne de kötü işler yapıp sana karşı gelen ve senin hoşnutluğunu kazanmayan senin kudret ve tasallutundan çıkabilir.

Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!(bu sözü nefesi kesilinceye kadar tekrarlardı). Seni, seninle tanıdım. Sen beni kendine yönelttin ve kendi kapına çağırdın. Eğer senin yardımın olmasaydı, senin kim olduğunu bilemezdim. Hamt (bütün övgüler) Allah’a mahsustur. O Allah’a ki ben O’nu çağırıyorum bana icabet ediyor; oysa O beni çağırdığında ben gevşek davranıyorum. Hamt Allah’a mahsustur; Allah’a ki istediğimi veriyor; oysa benden ödünç isteğince, (kullarına borç vermemi) isteyince cimrilik ediyorum.

Hamd O Allah’a mahsustur ki, istediğim vakit hacetim için O’nu çağırıyorum ve sırrımı bir aracı olmadan O’na açıyorum, O da hacetimi karşılıyor. Hamt O Allah’a mahsustur ki, O’ndan başkasını çağırmam. Eğer O’ndan başkasını çağırsaydım bile bir sonuç vermez. Hamt O Allah’a mahsustur ki, O’ndan başkasına ümit bağlamam; eğer O’ndan başkasına ümit bağlarsam, benim ümidim hiçe çıkar. Hamt Allah’a mahsustur ki, işlerimi O üzerine aldı ve beni onurlandırdı. Beni, halka terk etmeyerek halkın küçümsemesinden kurtardı. Hamt O Allah’a mahsustur ki, benden gani olduğu halde kendisini bana dost kıldı. Hamt O Allah’a mahsustur ki, hiç bir günah işlememişim gibi bana yumuşak davranıyor, Benim nezdimde övgüye en layık olan Rabbimdir ve ben O’na hamt ediyorum.

Allahım; ben, istekleri sana yöneltmenin yolunu açık görüyorum. Sana doğru coşan ümit pınarlarını dolu buluyorum. Sana ümit besleyene yardımın lütfünle hazırdır. Seni çağıranların yüzüne duâ kapıları açıktır. Biliyorum ki, ümit edenlerin hacetini yerine getiren; perişan olanların hallerini gözeten gerçekten de sensin. Ve biliyorum ki senin kerem ve ihsanın için yakarmak, kaza ve kaderine rıza göstermek cimrilerin tutumlarına karşı bana bir mükafattır Ve dünya taliplerinin ellerindekinden ihtiyaçsızlıktır.

Sana doğru hareket edenin mesafesi yakındır. Muhakkak ki, kullarınla aranda bir engel koymamışsın (seni basiret gözüyle müşahede edebilirler). Fakat ne var ki, insanların yaptıkları, onlara bir engel teşkil ediyor. Ben, isteğimi senin kapına getirmişim. Hacetimi sana bildiriyorum; sana sığınıyorum, yakarışımı sana aracı kılıyorum; halbuki, duâmın katında kabul olunmasına ve affına layık değilim. Ama ben, senin keremine güveniyor ve vaadinin doğruluğuyla huzur buluyorum. Birliğine olan imanım, senden başka Rabbim olmadığına dair yakin ve marifetimle sana yöneliyorum. Senden başka tapılacak hiç bir mabut yoktur, birsin ve ortağın yoktur.

Allahım; “Allah’ın fazlından isteyin; Allah daima sizlere karşı şefkatlidir-merhametlidir” diye buyuran sensin. Sözün haktır ve vaadin doğrudur. Ey mevlam, kullarına, senden hacet istemeği emrettiğin halde onları bahşişinden mahrum etmek senin şanından uzaktır. Sen, kullarına sayısız bahşişlerde bulunansın. Kullarına, sürekli şefkatli ve raufsun. Allahım; küçüklüğümde nimetlerinle beni eğiten ve büyüdüğümde, ismimi yücelten sensin. Ey dünyada beni ihsan ve lütfüyle terbiye eden ve ahirette kendi af ve keremine ümitlendiren (Rabbim),Ey Mevlam! Beni sana yönlendiren seni tanımamdır ve sana olan sevgim senin katında şefaatçimdir. Ben kendi kılavuz ve şefaatçimin doğruluğundan eminim.

Ey mevlam! Günahının çokluğundan konuşmayan bir dille seni çağırıyorum. Ey Rabbim! Günahtan dolayı helaka doğru yönelen bir kalple sana niyaz ediyorum. Ey Rabbim! Korku ve ümit içinde seni çağırıyorum. Ey Mevlam! Günahlarıma baktığımda dehşete kapılıyorum, ama, senin keremine baktığımda, umutlanıyorum. Eğer beni affedersen, bu senin merhametlilerin en üstünü olduğun içindir; (rahmetin bunu gerektirir) ve eğer beni cezalandırırsan hakkımda zulmetmiş olmazsın.

Allahım; istemediklerini yapmama rağmen, beni senden hacetimi istemeğe cesaretlendiren senin bahşiş ve keremindir. Günah işlemekten çekinmediğim halde, zor anımda dayanağım senin rahmet ve ra’fetindir. Günahkâr olmama rağmen, benim ümidimi boşa çıkarmayacağını, arzumu gerçekleştireceğini ümit ediyorum. Ümidimi gerçekleştir ve duâmı kabul buyur! Ey dergahına niyazda bulunulanların en hayırlısı ve ey ümit bağlanmaya layık olanların en üstünü!

Ey mevlam! Arzum büyük, amelim ise kötüdür; affından bana, arzumun miktarıca ihsan eyle ve beni kötü amelimden dolayı hesaba çekme; çünkü senin keremin günahkârları cezalandırmaktan daha üstündür. Hilim ve sabrın hata işleyenleri cezalandırmaktan daha büyüktür. Ey mevlam; ben senin büyüklüğüne sığınmaktayım. Gazabından lütfüne koşmaktayım. Affın hususunda iyi kanaate sahip olan hakkında, affın muhakkaktır; Ey Rabbim, ben kimim ki benden intikam alasın? Değerim nedir ki? Büyüklüğünle günahımı affet ve affınla bana lütufta bulun. Ey Rabbim, kötü amelime, perde çek (ört). Zatının yüceliği hürmetine, beni kınamaktan vazgeç.

Eğer bugün senden başkası günahımı bilseydi, o günahı işlemezdim. Eğer günahımdan dolayı hemen azaba uğrayacağımdan korksaydım, o günahtan kaçınırdım. Bu ise senin değersiz ve önemsiz olduğun anlamına gelemez; haşa. Bu tutumum senin kusurları örtenlerin en hayırlısı, hüküm verenlerin en iyisi ve kerem sahiplerinin en üstünü olduğundandır. İnsanların kusurlarını örtensin, günahları affedensin ve mutlak surette gaybı bilensin. İnsanların günahlarını kereminle örtersin ve hilminle cezalarını geciktirirsin. Her şeyi bilmene rağmen hilimli olduğun ve her şeye kadir olduğun halde affettiğin için hamt olsun sana. Hilmin, sana karşı gelmeye beni cür’etlendiriyor; kusurlarımı örtmen, benim hayamın az olmasına sebep oluyor; affının büyüklüğüne ve rahmetinin genişliğine olan marifetim, beni günah işlemeğe cüretkâr ediyor.

Ey Halim, ey Kerim, ey diri olan, ey yaratıkları var edip koruyan, ey günahları affeden, ey tevbeleri kabul eden, ey bahşişi büyük ve ey ihsanı sürekli olan! Güzelce kusurları örtmen hani? Büyük affın nerede? Hemen kazanılabilen kurtuluşun hani? Acil yardımın ve geniş rahmetin hani? Değerli bahşişlerin, güzel bağışların sonsuz lütufların büyük kerem ve nimetlerin, kadim ve ezeli ihsanın nerededir? Ey Kerim, keremin nerededir? Keremin hürmetine, Muhammed ve Muhammed’in Ehl-i Beyt’inin hürmetine, beni kurtuluşa erdir. Rahmetinin hürmetine, beni kurtar. Ey her işi iyi ve güzel olan Allah, ey nimet veren ve ey lütuf sahibi! Ben, azabından kurutulmak için amellerime değil, senin bize olan lütuf ve ihsanına güveniyorum. Çünkü, sensin korkulmaya layık olan ve sensin affetmeğe layık olan. Önce nimetler vererek kulların hakkında ihsanda bulunursun, sonra kereminle günahlarını affedersin. Bilmiyorum hangisinin şükrünü yerine getireyim: Bana verdiğin güzel nimetlerin mi? Üzerine perde çektiğin (örttüğün) kötü yönlerimin mi? Zor imtihanları bana kolaylaştırıp onların çoğundan beni selametle kurtarmanın mı?

Ey sana sevgi besleyenin dostu, ey sana sığınanın ve herkese olan bağlılığını kesip sadece sana alaka bağlayanın gözünün ışığı! Sensin her işi iyi olan ve biziz kötü amel sahibi; öyleyse ey Rabbim, kendi güzelliğinle kötü yönlerimizi bağışla. Ey Rabbim; senin lütuf ve ihsanının kapsamadığı bir cehalet mi var? Ve senin hilim ve yumuşaklığını tüketen bir zaman mı var? Amellerimizin, senin nimetlerinin karşısında bir değeri yoktur. Senin sonsuz kereminin karşısında kötü amellerimizi nasıl çok sayabiliriz?! Ey Rabbim; senin sonsuz merhametin, günahkârları nasıl kapsamına almaz?! Ey mağfireti hesapsız olan, ey rahmet eli daima açık olan!

Ey mevlam! Eğer beni, katından ve rahmet kapından uzaklaştırsan bile ant olsun izzetine kesinlikle kapından geri dönmem ve sana yalvarmaktan vazgeçmem. Çünkü senin kerem ve ihsan sahibi olduğunu iyice biliyorum. İstediğin işi yaparsın, istediğini -istediğin kadar ve istediğin şekilde- azaplandırırsın. İstediğine -istediğin kadar ve istediğin şekilde- merhamet edersin. Yaptıkların hakkında kimse seni sorguya çekemez. Mülkünde sana karşı gelinemez. Yönetiminde ortak olamaz. Hükmüne muhalefet olunmaz. Tedbirinde hiç kimse sana itiraz edemez. Yaratmak ve hüküm sana mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.

www.NurNet.Org

Cumanız Mübarek Olsun! (Cuma Duası)

İmam Zeynelabidin Hz (RA)’nin Sahife-i Seccadiye Mecmuasından – Ramazan Ayıyla Vedalaştığında Okuduğu Dua

Allah’ım! Ey (nimet verdiği kimselerden) karşılık beklemeyen! Ey hiçbir zaman bağışta bulunduğuna pişman olmayan! Ve ey kuluna, ameline eşit olarak karşılık vermeyen! Nimetin avanstır; affın lütuftur; cezalandırman adalettir; öngördüğün hayırdır

Verdiğin zaman, bağışını başa kakmakla bulandırmazsın; esirgediğin (vermediğin) zaman, esirgemen zulüm değildir. Şükredene, şükrü sen ilham ettiğin hâlde, karşılık verirsin; hamdedene, hamdı sen öğrettiğin hâlde, mükâfat verirsin; her ikisi de rüsva olmayı ve mahrum bırakılmayı hak ettiği hâlde, öylesinin kötülüklerini örtersin ki, dileseydin rüsva ederdin; öylesine bağışta bulunursun ki, dileseydin mahrum bırakırdın.

Ne var ki sen, işlerini lütuf üzere bina etmişsin; kudretini affetmekle gösterirsin; karşı gelene halimce davranırsın; kendine zulümle kastedene süre tanırsın; sana dönmeleri için onlara mühlet verirsin; onları hemen cezalandırmayıp tövbe fırsatı tanırsın ki, helâk olanlarının sana karşı bir kanıtları olmasın; bedbaht olanları, ancak defalarca mazur görülüp aleyhlerinde birçok kanıt biriktikten sonra bedbaht olsunlar. Tüm bunlar, affından ve kereminden kaynaklanmakta, şefkatinden ileri gelmektedir; ey Kerim, ey Halim! Sen, (öyle şefkatli) bir mâbudsun ki, affına ulaşmaları için kullarına tövbe adında bir kapı açmışsın; şaşmasınlar diye vahyinden bir delil dikmişsin o kapıya.

Kutludur ismin, buyurmuşsun ki: “İçten bir tövbeyle Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve sizi (ağaçlarının) altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamber’i ve onunla birlikte inananları utandırmaz; nurları, önlerinden ve sağlarından gider; derler ki: Rabbimiz, nurumuzu bizim için tamamla ve bizi bağışla. Hiç kuşkusuz, sen her şeye kadirsin.” (Tahrim, 8 ) Şimdi, sen bu kapıyı açmış, delilini de önüne dikmiş olduğun hâlde, o ağırlanma mahalline (cennete) girmekten gaflet edenin mazereti olabilir mi?! Sen, öyle (cömert) bir mâbudsun ki, kullarından alacağın şeyin kıymetini artırarak onu paha biçilmez kılarsın. Kullarının seninle ticarette kâr etmelerini, sana gelerek fazlasıyla kazanıp kurtuluşa ermelerini istiyorsun çünkü. İsmin kutlu ve yücedir, buyurmuşsun ki: “Kim iyilik getirirse, ona, onun on katı vardır; kim de kötülük getirirse, ancak onun misliyle cezalandırılır.” (En’am, 160)

Yine buyurmuşsun ki: “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir.” (Bakara, 261) Yine buyurmuşsun ki: “Kendisi için kat kat artırması üzere Allah’a güzel bir borç verecek olan kimdir?” (Bakara, 245) Ve iyilikleri kat kat artıracağına ilişkin Kur’an’da indirdiğin diğer ayetler… Sen, o yüce mâbudsun ki, kullarına gayb âleminden öyle gerçekler bildirmiş, onları öyle şeylere özendirmişsin ki, eğer bildirmeseydin, gözleriyle onları görmez, kulaklarıyla onları duyup kavrayamaz, düşünceleriyle onlara ulaşamazlardı. Buyurmuşsun ki: “Beni anın, sizi anayım; bana şükredin ve sakın bana nankörlük etmeyin.” (Bakara, 152)

Yine buyurmuşsun ki: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük edecek olursanız, hiç kuşkusuz, azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim, 7) Yine buyurmuşsun ki: “Beni çağırın, size icabet edeyim. Hiç kuşku yok, büyüklük taslayıp bana ibadet etmekten kaçınanlar, aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 60) Böylece, seni çağırmayı (duayı) ibadet, terkini de büyüklük taslamak olarak adlandırmış ve terki için aşağılanarak cehenneme girmeyi vadetmişsin. Böyle olunca, onlar da nimetinle seni andılar; ihsanınla sana şükrettiler; emrinle seni çağırdılar; kat kat fazlasını almak üzere senin için sadaka verdiler ki, gazabından kurtulup hoşnutluğunu kazansınlar.

Eğer senin, kullarına yaptığını, bir yaratık diğer bir yaratığa yapmış olsaydı, iyilik vasfını alır, minnettarlıkla anılır ve mümkün olan her dille övülürdü. O hâlde, hamdına doğru giden bir yol, hamdını ifade edecek bir kelime ve hamdınla ilgili bir anlam var oldukça sana hamdolsun. Ey kullarına ihsan ve lütufta bulunarak onların övgüsünü kazanan; onları nimet ve bağışına boğan! Bize olan nimetlerin ne kadar yaygın, ne kadar boldur; özel lütufların ne kadar çoktur! Bizi, seçtiğin dine, hoşnut olduğun İslâm’a, kolaylaştırdığın yola hidayet ettin; katındaki yakınlığa, indindeki saygınlığa ulaşmada gözlerimizi açtın.

Allah’ım! Sen, o görevlerin seçkinlerinden, o farzların özellerinden birini, ramazan ayı kıldın. Bir nur olan Kur’an’ı o ayda indirerek, o ayda imanı (imanın gerektirdiği amelleri) kat kat artırarak, o ayda (geceleri ibadete) kalkmayı teşvik ederek ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ululayarak onu diğer aylardan ayırdın; tüm zamanlar ve asırların içinden onu seçtin ve onu yılın diğer vakitlerinden üstün kıldın. Sonra da onun vasıtasıyla bizi diğer ümmetlerden üstün kıldın; onun fazileti için öteki dinlerin mensuplarını değil, bizi seçtin. Biz de emrinle gündüzünde oruç tuttuk; yardımınla gecesinde ibadete kalktık; belki oruç tutup ibadete kalkmakla rahmetin hâlimize şamil olur, bu vesileyle sevabını kazanırız diye.

Çünkü sen, katından umulanla dolusun; fazlından istenilen hususunda cömertsin ve sana yaklaşmak isteyene pek yakınsın. Bu ay, gerçekten de beğenimizi kazanarak aramızda kaldı; bizimle iyi bir birlikteliği oldu ve bize âlemlerin en üstün kazancını kazandırdı. Sonra da vakti dolunca, süresi bitince, sayısı tamamlanınca bizden ayrılıp gitti. Şimdi biz, ayrılığı bize çok zor olan, bırakıp gitmesi bizi üzüp ürküten, ahdini bozmamamız, saygısını gözetmemiz, hakkını ödememiz gereken biri gibi onunla vedalaşıyoruz. Ve diyoruz ki: Selâm sana, ey Allah’ın en büyük ayı ve ey Allah’ın dostlarının bayramı! Selâm sana, ey bizimle birlikte olan vakitlerin en değerlisi ve ey günlerin ve saatlerin içinde en iyi ay! Selâm sana, ey arzuların yaklaştığı, amellerin dağıldığı ay! Selâm sana, ey varlığı pek değerli, yokluğu can yakıcı dost; ayrılığı üzücü olan ümit kaynağı! Selâm sana ki, gelişinle bizi sevindirdin, mutlu ettin; gidişinle bizi üzdün, canımızı yaktın. Selâm sana ki, kalpler sende yumuşar, günahlar azalır.

Selâm sana ki, Şeytan’a karşı bize yardım eder, iyilik yollarını bizim için kolaylaştırırsın. Selâm sana ki, cehennem ateşinden kurtulanlar sende çok olur; hürmetini gözeten saadete erişir. Selâm sana ki, günahları silmekte, ayıpları örtmekte üstüne yok. Selâm sana ki, suçlulara çok uzundun; inananların gönlünde pek heybetliydin. Selâm sana ki, günler seninle rekabet edemez. Selâm sana ki, her yönden esenlik olan bir aysın. Selâm sana ki, birlikteliğin bıkkınlık getirmez; muaşeretin kınanmaz. Selâm sana ki, bize bereket getirdin; bizden günahların kirini yıkayıp giderdin. Selâm sana ki, seninle vedalaşmamız bıkkınlıktan, orucunu terk etmemiz yorgunluktan değildir.

Selâm sana ki, vaktinden önce aranırsın; kaybetmeden önce üzüntün yaşanır. Selâm sana ki, bereketinle birçok kötülük bizden uzaklaşır; birçok hayır bize ulaşır. Selâm sana ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ne. Selâm sana ki, dün sana pek düşkün iken, yarın özleminle yanıp tutuşacağız. Selâm sana ve artık mahrum kaldığımız faziletine; elimizden alınan geçmişteki bereketlerine. Allah’ım! Biz; bedbahtların, vaktini bilmedikleri ve bedbahtlıkları yüzünden faziletinden mahrum kaldıkları bir sırada, bu ayla şereflendirdiğin, lütfunla ondaki ibadetlere muvaffak ettiğin, bu ayın ehli kullarınız. Onunla tanışmak için bizim seçilmemizin, onun yol yordamına hidayet edilmemizin velisi sensin.

Hakkını ödeyemedikse de onda tuttuğumuz orucu, kıldığımız namazı, az da olsa yaptığımız iyilikleri senin yardımına borçluyuz. Allah’ım! Kötülüğümüzün ikrarı, ihmalkârlığımızın itirafı olarak (iyi işlerimizden dolayı) sana hamdediyor ve kalbimizde duyduğumuz kesin pişmanlığımızı, dillimize akıttığımız samimî özür dileyişimizi sana sunuyoruz. Şu hâlde bizi, o ayda kaybettiğimiz büyük fazileti telâfi edebileceğimiz, elde etmediğimiz vazgeçilmez çeşitli hayırların yerini doldurabileceğimiz bir mükâfatla mükâfatlandır ve o ayda senin hakkını ödeyemediğimiz için bizi mazur gör. Ömrümüzü önümüzdeki gelecek ramazana ulaştır.

Ulaştırdıktan sonra da lâyık olduğun kulluğu sunmakta, o ayın hak ettiği itaati yerine getirmekte bize yardım et ve bizi zamanın aylarından bu iki ayda (bu ve gelecek ramazanda) hakkını ödeyebilecek iyi işlere muvaffak eyle. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayda işlediğimiz küçük ve büyük suçları, içine düştüğümüz günahları, bilerek veya unutkanlıkla kendimize yaptığımız zulümleri ya da başkalarına ettiğimiz hakaretleri bize bağışla; örtünü kaldırarak bizi rüsva etme. Bu ayda düşmanlarımızı hâlimize sevindirme; kınayanların dilini üzerimize uzun etme. Tükenmeyen şefkatin, eksikliği olmayan lütfunla, bu ayda bizden yadırgadığın şeylere kefaret olacak, onları bağışlatacak amellere muvaffak et bizi.

Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayın gitmesiyle başımıza gelen musibeti telâfi et; bayram ve iftar günümüzü bizim için mübarek eyle; bu günü, geçirdiğimiz en hayırlı, affını en çok çekici, günahı en iyi silici günlerden kıl ve gizli açık bütün günahlarımızı bize bağışla. Allah’ım! Bu ayın sıyrılmasıyla bizi de günahlarımızdan sıyır. Onun çıkmasıyla bizi de kötülüklerimizden çıkar. Bizi onunla en çok mutlu olanlardan, onda payı en bol olanlardan ve ondan en fazla nasip alanlardan kıl. Allah’ım! Kim bu aya hakkıyla riayet ettiyse, hürmetini hakkıyla koruduysa, gerektiği gibi hükümlerini yerine getirdiyse, lâyık olduğu gibi günahlardan sakındıysa, hoşnutluğunu kazanacak, rahmetini cezbedecek bir amelle sana yaklaştıysa, kudretinle aynısını bize de nasip et; fazlınla onun kat kat fazlasını bize ver. Çünkü senin fazlın eksiksizdir; hazinelerin kesinlikle azalmaz; aksine, dolup taşar; ihsanının kaynakları asla kurumaz ve bağışın minnetsiz, tertemiz bağıştır.

Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bize, kıyamet gününe kadar onu oruç tutanların, onda sana ibadet edenlerin tümüne vereceğin sevap kadar sevap yaz. Allah’ım! Müminler için bayram ve sevinç günü, İslâm ümmeti için toplanma, bir araya gelme günü kıldığın bu iftar günümüzde, işlediğimiz tüm günahlardan, geçmişteki tüm kötü işlerimizden, gönlümüzden geçen tüm kötü düşüncelerden, tekrar günaha dönme düşüncesi olmayan, bir daha hata yapmamaya azmeden biri olarak, şek ve şüpheden arınmış, halis bir tövbeyle tövbe edip sana yöneliyoruz. Bu tövbeyi bizden kabul buyur; bizden razı ol ve bizi bu hâl üzre sabit kıl.

Allah’ım! İçimizde cehennem azabına karşı öyle bir korku, cennet sevabına karşı öyle bir özlem meydana getir ki, tüm varlığımızla ibadetin tadını, günahın üzüntüsünü duyalım. Katında bizi, sevgini kazanan, itaate dönüşlerini kabul buyurduğun tövbe edenlerden kıl, ey adillerin en adili! Allah’ım! Babalarımızı, annelerimizi ve şimdiye kadar gelip geçen, kıyamete kadar gelecek olan tüm dindaşlarımızı bağışla. Allah’ım! Mukarrep meleklerine salât ettiğin gibi peygamberimiz Muhammed’e ve Âline salât eyle. Mürsel peygamberlere salât ettiğin gibi ona ve Âline salât eyle. Salih kullarına salât ettiğin gibi ona ve Âline salât eyle.

Onların hepsine ettiğin salâttan üstün bir salâtla ona ve Âline salât eyle; ey âlemlerin Rabbi! Öyle bir salât ki, bereketi bizi kuşatsın, faydası bize ulaşsın ve sayesinde duamız kabul olsun. Hiç kuşkusuz, sen, kapısına gelinen en kerim, kendisine güvenilen en yeterli ve ihsanı dilenilen en cömert zatsın ve sen her şeye kadirsin.

www.NurNet.Org