Etiket arşivi: Ali Ferşadoğlu

İstişare etmek hayatı nasıl kolaylaştırır?

İstişare etmek, ayetin emrine uymak ve sünnet-i seniyyeyi tatbik etmektir. Maddi ve manevi olarak hayatımızı kolaylaştıran bir faaliyettir. İştişare etmede rahmet, bereket ve huzur vardır.

Sosyal varlıklar olduğumuzdan, birlikte yaşamaya mecburuz. Fert olarak aciziz, zayıfız. Ömrümüz gibi aklımız ve görüş ufkumuz da kısa; tecrübelerimiz ise, yetersizdir.

Ama cemaatte olan kuvvet, fertte yoktur.1

Fert dâhî de olsa, cemaatin şahs-ı mânevîsine karşı sivrisinek kadar kalır.2

Şahıs ne kadar güçlü ve dâhî de olsa, şahs-ı maneviye (fertlerin bir araya gelmesinden hâsıl olan mânevî şahsiyete) karşı mağlûp düşebilir. 3

Yaratılışımızın neticesi olan bu tesbitler, işlerimizi, hizmetlerimizi, meselelerimizi birlikte müzakere ve mütalâa etmeyi gerektirir. Zaten, “Yapacağın işi önce onlarla meşveret et.” 4 “Onların aralarındaki işleri, istişare iledir.” 5 âyetleri ışığında istişare farz derecesinde bir emirdir.

Şahısların, “Ben bilirim, ben yaptım, ben ettim!” veya “Bu işi yap, bu meseleyi hallet!” yaklaşımı, enaniyetin, istibdadın, diktatörlüğün eseridir.

Ben” yerine “biz” anlayışının ve “ekip ruhunun” işletilmesi ise, meşveretin, meşrûtiyetin, hürriyetin, demokrasinin gereği ve neticesidir. Buna binâen Bediüzzaman;

Her meselemizde emir, Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin (talebelerin) ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var” 6 diyerek, meâlini yukarıda verdiğimiz âyetlerin gereğine dikkat çekmiş olur.

İstişarenin bazı özellik ve güzellikleri şöyle sıralanabilir:

* Âyetin emri (âlimlerin çoğunluğuna göre vacip) ve sünnet-i seniyyenin gereği olduğu için vazifemizi ifa etmiş oluruz.

* Farz ve Sünnete uymanın feyzini, sevabını alırız.

* Meşveret üyelerinin her birisi bir süzgeç veya elek gibidir. Dolayısıyla meseleler daha arı, duru ve sâfî olarak belirir. Fikirler, düşünceler dağınıklıktan kurtulur.

* İstişare bir imecedir. Bu sayede yardımlaşır, dayanışır ve kaynaşırız.

* Tek noktaya saplanmaz, çeşitli alternatifler, çözümler üretmiş oluruz.

* İstidat (potansiyel hâlindeki yeteneklerimizi) ortaya çıkar, kabiliyetlerimizi geliştiririz.

* Hayatımızı kolaylaştırırız. Çünkü istişare; gönül, hedef ve işbirliğini netice verir.

* Ekseriyetin görüşüne iştirak etmek, bizi psikolojik olarak da rahatlatır.

* İstişarenin sonucu olumsuz çıksa da, yine bir sevap alacağımızı bilmek, çalışma ve hizmet şevkimizi arttırır. Zirâ, meşveret kararları ortak aklın meyveleridir.

Şu halde, değil şahısların, görüşleri azınlıkta kalan meşveret içindeki bir grubun dahi, çoğunluğun aldığı kararları eleştirmesi, bu kararlarla ilgili olumsuz tavır ve konuşmalarda bulunması doğru değildir.

Çünkü tenkit, istişarenin, cemaatin ruhuna, prensiplerine aykırıdır. İstişareye bağlı olanların vazifesi, istişare kararlarını kabul ile duyurmak, müzakere ve mütalâa ile katkıda bulunmaktır. İstişare âdâbı bunu gerektirir.

Ali FERŞADOĞLU

Dipnotlar:

1- İşârâtü’l-İ’câz, s. 162.

2- Sünûhat, s. 52.

3- Emirdağ Lâhikası, s. 2 c., s. 120.

4- Kur’ân, Al-i İmrân, 159.

5- Şûrâ, 38.

6- Hizmet Rehberi, s. 175.

Piyangodan zengin olanlar mı?

Yapılan araştırmalara göre, piyangodan en büyük ikramiyeyi alanların genelde ruh sağlıkları bozulmuş, hastanelere düşmüş!

Kimisinin tedavisi devam etti, kimisi tımarhaneye düştü…

Piyango kumardır ve gafil insan için büyük bir mantıksızlık, akılsızlık hâlidir aynı zamanda.

Bediüzzaman, bu ‘akıl dışılığı’ şöyle ifade eder: “Bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse—halbuki, kazanç ihtimâli binde birdir—sonra yirmi dörtten bir malını yüzde doksan dokuz ihtimâl ile kazancı musaddak bir hazîne-i ebediyeye vermemek, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?”(1)

Gazete manşetlerinden, televizyon ekranlarından, radyo programlarından inmeyen “kirlilik” ve dehşet saçan inançsızlık, yalan-dolan, hile, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık, israf, fâiz, tefecilik, kumar, AIDS, uyuşturucu, alkol, fuhuş, boşanma, cinâyet vs. gibi fenalıkların sebeplerinden birisi de, piyango kumarıdır.

Aldatmaya yönelik bir davranıştır kumar. Zararı, yalnızca zaman öğüten bir çark, başkasını aldatarak parasını almak veya para kaybetmekle sınırlı değil. En tehlikeli tarafı, bağımlılık yapmasıdır. Bu sûretle nice servet, mal, mülk, âile şerefi, nâmus, hatta hayat elden gidiyor! Zira, iş cinâyetlere kadar varabiliyor.

Kumar, insanı tenbelliğe iter. İnsanlar arasındaki güven ve dayanışmayı sarsar. Emeğin, hile veya şans yoluyla el değiştirmesine sebep olur. Bundan ötürüdür ki, bir âyet-i kerîmede, kumar açıkça zikredilerek, ondan uzak durulması emredilir:

Ey imân edenler! İçki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar hep şeytanın işinden birer pisliktir; ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”2

Bir diğer âyet de şöyle:

Ey îmân edenler! Birbirinizin malını haram şekilde yemeyin; ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticâret başkadır. Birbirinizi ve kendinizi öldürmeyin; canlarınızı da boşu boşuna tehlikeye atmayın. Muhakkak ki Allah size çok merhamet edicidir.”3

Kumar, hayatı anlamsız yapar ve çekilmez hâle getirir. İslâm medeniyeti, insanı, maddeten ve mânen bir bütün olarak ele alır. Duygu ve kâbiliyetlerini en ince teferruatına kadar tahlil eder. Neyin nereden kaynaklandığını iyi tespit edip, tedbir yollarını gösterir.

Böylece nefsi terbiye olmuş, duyguları tatmin olmuş bir insan, piyango ve kumara değil, çalışmaya, meşrû dairede kazanmaya, helâl rairesinde yaşamaya çalışır.

Zirâ bilir ki, helâl dairesi keyfe kâfîdir, gayr-i meşrû daireye, harama girmeye lüzum ve ihtiyaç yoktur.

Dipnotlar:

1-Sözler, s. 41.

2-Kur’ân, Mâide Sûresi, 90.

3-Age, Nisâ Sûresi, 29.

Ali Ferşadoğlu (19.12.2010)

Kaynak : saidnur.de