Etiket arşivi: ayasofya

Milyonlarca İmzayla Ayasofya Açılsın Diye Haykıracağız

salih.turhanAnadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Salih Turhan, “İstanbul’un fethinin yıl dönümünde Ayasofya Caminin açılmasını istiyoruz” dedi.

AGD Başkanı Salih Turhan, Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Merkezinde, İstanbul’un fethinin 560. yıl dönümü dolayısıyla yapacakları Fetih ve Gençlik Şöleni ile ilgili bilgilendirme toplantısında, İslam’ın bu coğrafyadaki varlığının teminatının, genç neslin yüreklerine yerleştirilmiş fütuhat anlayışı olduğunu söyledi.

“Ayasofya Camisi İstanbul’un fethinin sembolüdür” diyen Turhan, şöyle devam etti: “Bu cami, İstanbul’un İslam şehri oluşunun en kadim işaretidir. 1934’te Bakanlar Kurulu kararıyla müze haline getirilen Ayasofya, yıllardır mahzun haldedir. Ayasofya’nın açılması talebinin, ne Sultanahmet ne de Firuz Ağa camilerinin cemaate yetip yetmemesiyle ilgisinin olmadığını, bu coğrafyada tarihe duyarlı herkes bilmektedir. İstanbul’un fethinin yıl dönümünde Ayasofya Caminin açılmasını istiyoruz. Bu yılki kutlamalarda, milletimizin taleplerini de içeren milyonlarca imzanın da desteğiyle hep birlikte ‘Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın’ diye haykıracağız.”

Risale haber

Ayasofya Anketinde Büyük Fark

Ankete katılanların yüzde 95’den fazlası ‘Ayasofya camidir, cami olarak kalmalıdır’ yönünde oy kullandı.
Özgür Ayasofya Platformu’nun başlatmış olduğu anket çalışmasının ilk sonuçları açıklandı. İlk anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 95’den fazlası ‘Ayasofya camidir, cami olarak kalmalıdır’ yönünde oy kullandı.
 ‘Ayasofya camidir, cami olarak kalmalıdır’
Katılımcı sayısının kısa bir sürede sekiz bine ulaştığı çalışmada, katılımcılara Ayasofya hakkında çeşitli sualler soruldu. ‘Ayasofya camidir, cami olarak kalmalıdır’ sualine katılımcıların yüzde 95.10’u kesinlikle katılıyorum derken, katılmıyorum diyenlerin sayısı yüzde 3.45’de kaldı.
 “Ayasofya Fethin Sembolü” Diyenlerin oranı % 93.07

Ayasofya’yı fethin sembolü olarak görenlerin sayısı ise yüzde 93.07 olarak belirlendi. Ayasofya’nın dış baskılardan ötürü kapatıldığını düşünenlerin oranı yüzde 74.64 olarak belirlenirken, katılımcıların yüzde 85.54’ü mescid olan Ayasofya’yı bağımsızlığın ölçüsü olarak gördü. Katılımcıların yüzde 79.64’ü ise mevcut durumun hukuki olmadığını düşünüyor. Yüzde 78.28 Ayasofya’yı ibadete açma yolunda siyasi iradeye işaret ederken, en çarpıcı sonuç ise Ayasofya’nın kapısında yaşandı. Katılımcıların yüzde 92.48’i kapıdaki bilet gişelerini ‘onur kırıcı’ bulduklarını açıkladı.

Halk Ayasofyayı Cami Olarak Görmek İstiyor

Özgür Ayasofya Platformu Genel Koordinatörü Tolga Aral, “Anket sonuçlarının fazla söze gerek bırakmadığını’ belirterek, ‘artık bu keyfi uygulamaya son verilmeli ve fethin sembolü olan Ayasofya’mız yeniden ibadete açılmalıdır” dedi.

Platformun iletişim koordinatörü Muhammet Oran ise, “Anketimize katılan halkımız içerisinde Ankara, Bursa, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Sakarya, Samsun, Sivas, Trabzon ve hatta Tunceli illeri azımsanamaz bir yer buldu. Sultan Ahmet Camisi’nin boş kaldığından yakınan başbakanımızın bu durumu nasıl değerlendireceğini merak ediyoruz” ifadelerinde bulundu.

Risale Ajans

“Hattın Sultanları” Kutlu Doğum’a özel sergilenecek

“Hattın Sultanları” Ayasofya ve Ankara’da gün yüzüne çıkıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında İstanbul Ayasofya ve Ankara Congresium’da İslam hat sanatlarının en nadide parçalarından oluşan iki sergi düzenliyor.

İslam sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Uğur Derman’ın danışmanlığında “Hüsn-i Hat” ismiyle gerçekleştirilecek sergide Sultan II. Mahmud, Sultan III. Selim, Sultan III. Murad, Sultan Abdülmecid ve Sultan Vahidüddin gibi hattat Osmanlı Sultanlarının yanı sıra son dönemin ekol olmuş meşhur hattatlarından Hafız Osman, Yesarizade Mustafa İzzet, Sami Efendi, Fehmi Efendi, Mustafa Rakım, Mahmud Celaddin, Selma Hanım, Abdullah Üsküdari, Hamid Aytaç, Necmeddin Okyay’a ait yazma eserlere de yer verilecek. Vakıf Hat Sanatları Müzesi, Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Şehir Müzesi, Topkapı Sarayı ve özel koleksiyonlardan seçilen nadide eserlerden oluşuyor. “Hattın Sultanları” olarak tanımlanan koleksiyon ilk kez bir arada sanatseverlerle buluşuyor.

Açılışı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem tarafından yapılacak sergide 300’e yakın tarihî eserin Ayasofya ve Ankara’da sergilenmesi planlanıyor.

Günümüz meşhur hattatlarının özel çalışmalarının da yer alacağı sergi 12 Nisan–12 Mayıs 2013 tarihleri arasında İstanbul Ayasofya Müzesi’nde, 18 Nisan–23 Nisan 2013 tarihleri arasında ise Ankara Congresium’da sanatseverlerle buluşacak.

Geçtiğimiz yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ayasofya’da düzenlenen Lisan-ı Hat ile Aşk-ı Nebi Hilye-i Şerif sergisi iki ayda bir milyon sanatsever tarafından ziyaret edilmişti.

Diyanet

‘Ayasofya açılsın’ talebi Meclis gündeminde

Meclis Dilekçe Komisyonu’na son günlerde yapılan başvuruların önemli bir bölümünü ‘Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilerek ibadete açılması’ talepleri içeriyor.

Dilekçelerle ilgili çalışma yapmaya hazırlanan komisyon, çeşitli kurumlarla yazışarak konuya ilişkin bir karar verecek. Komisyon Başkan Vekili Halil Ürün, vatandaşların taleplerine destek verdi. Ayasofya’nın 1935 yılında müzeye dönüştürüldüğünü, o tarihe kadar ibadethane olarak kullanıldığını hatırlatan Ürün, 12 Eylül darbesi öncesinde Hünkar Mahfili’nin ibadete açıldığını ancak darbenin hemen ardından restorasyon gerekçesiyle kapatıldığını söyledi. Ayasofya’nın tapusunun Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na tescilli olduğunu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın buraya imam ve müezzin atadığını kaydeden Ürün, Ayasofya’nın İstanbul’un fethi sırasında alındığında bedelinin yeni kilise yapılması için Patrikhane’ye ödendiğini de vurguladı.

Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili vatandaşın haklı talepleri karşılandığında Batı dünyasından eleştiriler geleceğine işaret eden Halil Ürün, bu eleştirilere karşı İspanya’da kiliseye çevrilen Kurtuba Camii’nin örnek gösterilebileceğini ifade etti. Ürün, şöyle konuştu: “Ayrıca Türkiye’deki Rum Ortodoks vatandaşların memnuniyeti açısından Aya İrini Kilisesi ibadete açılarak denge sağlanabilir. Rum vatandaşların memnuniyeti sağlanabilir. Şahsî görüşüm Ayasofya kesinlikle ibadete açılmalı, bundan kimse rahatsız olmaz. Ayasofya camiye çevrildi ama bedeli ödendi. Kaldı ki defalarca restorasyondan geçirildi. Ayasofya, Mimar Sinan’ın kıymetli restorasyonlarıyla ayakta duruyor. 75 milyon, Ayasofya’nın ibadete açılmasını istiyor.

Habib Güler / Zaman

Bir Kez Daha Ayasofya

 Her şeyden önce Ayasofya konusunda bu yazıyı yazmamızın amacı yeni bilgiler ortaya koymak değildir. Bu vesileyle kendi çapımızda da olsa,konunun bir kez daha gündeme gelmesi,bazı hatırlatmalarda bulunma ve bir duyarlığın oluşmasına katkı sağlamaktır.

 Birkaç gündür internetten ve bazı kitaplardan Ayasofya üzerine yazılanları okuyorum. Bir arama motorunda “Ayasofya” kelimesini arayınca; 4.090.000 sonuç bulunduğu belirtiliyordu. Geçekten Ayasofya üzerine onlarca yazı ve şiirler yazılmış. Tabiki burada bu yazılanları tek tek değerlendirmemiz mümkün değildir.

 Ayasofya, İmparator Jüstinianos (527-565) tarafından yaptırılmıştır. Yapım çalışmaları sırasında iki baş mimar ile birlikte 100 mimar ve her mimarın emrinde 100 işçi çalıştığı kaynaklarda geçmektedir. Yapımına 23 Şubat 532 de başlanmış, 5 yıl 10 ay gibi bir sürede tamamlanarak, büyük bir törenle 27 Aralık 537 ‘de ibadete açılmıştır.

  916 yıl kilise olan yapı, 1453 te Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle, camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. 24.11.1934 tarih ve 1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile müze olması kararlaştırılmıştır.

 Ayasofya üzerine yazılanları şöyle gruplandırabiliriz:

 *Ayasofya’nın müze olarak devam etmesini savunanlar. Bunlara göre, Ayasofya camiye çevrilirse, içindeki sanat değeri taşıyan tasvirler ve benzeri şeylerin yok olacağını, bunun sanat karşıtı bir tutum olarak algılanacağını belirtiyorlar.

 *Açık bir şekilde söylemeselerde, Ayasofya’nın başlangıçta kilise olarak yapıldığını, tekrar kiliseye dönüştürülmesi gerektiğini düşünenler. Bunlara göre Fatih bugün yaşasa imiş, Ayasofya’yı camiye çevirmezmiş.

 *Sayıları az da olsa, Ayasofya’nın, hem kilise hem de cami olarak varlığını sürdürmesi gerektiğini savunanlar. Bunlara göre Ayasofya’da Pazar günleri kilise olarak ayin yapılmalı, diğer günlerde ise tasvirlerin üzeri perde ile kapatılarak cami olarak görevini sürdürmeli.

 *Ayasofya’nın ikiye bölünmesini savunanlar. Bunlara göre; Ayasofya’nın ortasından doğo-batı istikametinde, 70 santim yüksekliğinde ahşap bir pergole ile cami ,güney ve kuzey olarak ikiye ayrılır. Güney tarafında isteyen namazını kılar, isteyen turist kuzey tarafta camiyi gezebilir.

 *Ayasofya’yı tamamen yıkıp yerine Süleymaniye gibi, Sultanahmet gibi bir cami yapalım diyen tarih şuurundan uzak insanlar da var maalesef  bu ülkede.

 *Büyük bir çoğunluk ise Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesi gerektiğini savunuyor.

  Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri, D.P yöneticilerine bir mektup yazmış, muhalefetin hücumuna karşı, üç şey yerine getirilirse, iktidarlarının süreceğini, yoksa yıkılacağını söylemiş. “Bu üç şeyden birincisini yaptınız. Ezanı aslıyla okuttunuz. Eğer Ayasofya’yı cami olarak açar ve Risale-i Nurun neşrini yaparsanız (devlet eliyle basılıp dağıtılması ve radyodan okunması), bir badireden kendinizi korumuş olursunuz” demiş özet olarak bu mektupta.

  Necip Fazıl, birçok yazısında Ayasofya’dan bahseder ve Ayasofya’nın Lozan Anlaşmasında yazılı  olmasa da verilen sözler sonucu müzeye çevrildiğini belirtir. Ayrıca “Ayasofya “adıyla bir hitabesi vardır. Sezai Karakoç’ta, Ayasofya’nın cami olarak açılması gerektiğini belirten bir çok yazı yazmıştır.Bu yazılarda belirtilenleri özet olarak şöyle sıralayabiliriz:

 *Ayasofya, topraklarımızda bulunan ve yaklaşık 500 yıl cami olan bir mabet olduğundan, onu tekrar camiye çevirmek en tabii hakkımızdır.

 *Ayasofya’nın cami olarak tekrar açılması, İslam Dünyası’nın da bize bakışını değiştirecektir. Ayasofya kapalı kaldıkça , bize kuşkuyla bakmaya devam edeceklerdir.

 *Ayasofya, tarihi doğu-batı savaşında, zaferin hangi tarafta olduğunu gösterici bir semboldür. Ayasofya cami olduğu sürece üstünlük İslamdadır. O, cami olmaktan çıktığı andan itibaren, üstünlüğün batıda olduğu bil fiil kabul edilmiş olur.

 *Çarmıha gerili olan Hz.İsa değil, bu haliyle Ayasofya’dır.

 *Ayasofya, tarihi yapı olarak müze olmasının dışında müze bile değildir. Çünkü içinde tek bir müze eşyası yoktur.

 *Ayasofya bir tapınak olarak yapıldığı için, onu başka bir yapıya dönüştürmek, başta Ayasofya’yı yaptıran İmparatora ve mimarlarına saygısızlıktır.

 *Daha İstanbul fethedilmeden, Bizans’ın Ayasofya’yı koruyacak gücü kalmamış ve Müslümanlardan yardım istemişlerdir. Öyle ki yardım için giden Müslüman mimarlar, camiye çevrilmesini kolaylaştıracak şekilde tamirini yapmışlardır.

 *Ayasofya’nın günümüze kadar gelmesini, yine Osmanlı mimarlarına, bilhassa Mimar Sinan’a borçluyuz. Etrafına yapılan minareler, medreseler,patişah türbeleri vb. ile o tam bir İslam külliyesi haline gelmiştir.

  *Yakın tarihte, Ayasofya’nın etrafındaki minareler, Ayasofya’ya uymuyor diye neredeyse yıkılacaktı. Allah Ayasofya’yı korudu ve bu emellerine ulaşamadılar.

 *Birinci Dünya savaşı sırasında, İstanbul işgal edildiğinde, Ayasofya, askeri bir birlik tarafından korunuyordu. İşgalciler bu birliğin alınmasını istediler. Maksatları onu kilise yapmaktı. Ama bu birliğin komutanı Binbaşı Tevfik Bey, asla Ayasofya’yı terk etmeyeceklerini, eğer ısrar edilirse Ayasofya’yı kendileriyle birlikte havaya uçuracaklarını söyledi. İşgalciler bu ısrardan vazgeçtiler.

*Ayasofya, çapı meçhul kişilerce ibadete açılamaz. Ancak batı karşısında, İslam Alemi olarak tam bağımsız olduğumuz gün, yada Ortadoğu’nun gerçek kurtarıcısı  aydınlarının devreye girdiği gün,  Ayasofya, cami olarak ibadete  açılacaktır.

 Ayasofya cami olursa, tasvirlerin üzeri badalanacak, bu çağda bu nasıl yapılır itirazına karşı Sezai Karakoç : “Dekorasyon sanatı buna çözüm bulacaktır. Öteden beri yeri geldikçe özel sohbetlerimizde söylediğimiz ve çevreye de yansıyan çözüm şudur: Bir düğmeye basarsınız bütün tasvirler bir perdeyle örtülür. Bir düğmeye basarsınız perdeler açılır, tasvirler ortaya çıkar. Namaz kılmanın olmadığı sabah  saat  9-11  arasında düğmeye basılır, perdeler açılır, isteyen turist gelip, kilise görünümüyle Ayasofya’yı görebilir. Günün diğer saatlerinde ise, bir düğmeye basmakla, bütün tasvirlerin örtülüp buranın cami haline gelmesi sağlanır. Namaz kılınır. Bu halinde de turistler gelip binayı gezebilirler. Süleymaniye ve Sultanahmed’i gezdikleri gibi.”

  Böyle bir düzenleme ile onurumuz korunmuş olur, dünyanın her tarafından gelen Müslümanlar Ayasofya’da namaz kılabilirler, turistler onu gezebilirler, hatta eski haliyle de görebilirler. Olgu, İslam dininin gücünü ve toleransını da somut bir şekilde göstermiş ve bilgelik Mabedi demek olan Ayasofya’nın anlamına da uyan bir özelliği taşımış olur.(Haftalık Diriliş dergisi.12 Ocak 1990.sayı 78.Kaderimizin Ayasofya’sı,Ayasofya’mızın kaderi,başlıklı yazıdan)

 Sezai Karakoç’un yukarıda ismi geçen yazısı şu parağrafla son bulur: “Ayasofya, ruhumuzun trajedisini ifşa eden bir sfenks mi? Zincire vurulmuş Promete mi? Onu ancak Kafkas kartalları mı zincirlerinden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturur? Talihimizin dönüşünü haykıracak bir ilan mı olacak minarelerinden yükselecek ezanlar? Bağımsızlığın gerçek sesi ezanlar.”

 Ayasofya’nın cami olarak ibadete  açılması için bugüne dek bir çok imza kampanyası yapılmıştır. Sivil toplum kuruluşları yeni bir imza kampanyası düzenleyip, milyonlarca imza toplayarak, konuyu bir daha gündeme  getirmeleri, tarihi bir görev olsa gerek… Fatih’in aşağıdaki vasiyetini de bir kere daha okumakta yarar var.

        SULTAN FATİH’İN AYASOFYA VAKFİYESİ

“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofyayı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.

Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse;

Allâh’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.

 Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allâh’ın azabı onlaradır. Allâh işitendir, bilendir.”

Nizamettin Yıldız

www.NurNet.org