Etiket arşivi: Bekir Özcan

Üstad’ın Esaret Hayatı

bediuzzaman_rusyaElli kişilik, takviye düşman askeri gelir
Üstadla beraber, üç talebesi alınır esir

Alçı içinde bacağı, sedyeyle taşındı sorguya
Edildi sevk, yirmi yedi gün sonra Sibirya’ya

Kosturma’daki esir kampına götürdüler
Kampta, takdire şayan bir olay cereyan eder

Rus başkomutanı, esir kampını gelir teftişe
Bediüzzaman’ın tam geçer önünde

Kalkmaz ayağa Üstad, bozmaz istifini
Başkumandanın çekti nazar-ı dikkatini

Molla Said’in yanından geçer, ikinci defa
Kımıldamaz yerinden, devam eder oturmaya

Üçüncüsünde, üstadın tam önünde durdu
Tercümanı aracılığı ile mağrurane sordu

“Beni herhalde tanımadılar” dedi
Üstad “tanıdığını” açıkça söyledi

Kahramanca, saydı komutanın künyesini
Görmemişti esirler, cesaretin böylesini

Dedi, “Nikola Nikolaviç’tir çarın dayısı”
“Kafkas cephesinin başkomutanı”

“O halde niçin hakaret etti” der, komutan
“Hakaret etmediğini ifade eder” Bediüzzaman

“Mukaddesatının emrettiğini söyler” üstad
Komutan sorar, “ne emrediyormuş mukaddesat? ”

“Ben Müslüman âlimiyim, imanlı bir kimseyim”
“İmanı olmayana kıyamı, men eder yüce dinim”

Komutan, “bu hakarettir, bana; imansız dedi”
“Şahsımı, ordumu, Çarı, milletimi tahkir etti”

“Derhal, divan-ı harbe verilip çekilsin sorguya”
Kamptaki esir subaylar, üstad’a eder rica

“Özür dilemesini istediler Molla Said’den”
Şöyle der, Üstad Bediüzzaman cevaben

“Göçmek istiyorum ben, Ahiret diyarına”
“Kavuşmam lazım, huzur-u Resulullaha”

“Bir pasaport lazımdı zaten bana”
“Muhalif hareket edemem imanıma”

Herkes, sessiz sonucu bekliyor heyecanla
Netice, Bediüzzaman mahkûm oldu idama

Kararın infazı için geldi bir manga
Konuştu, Molla Said görevli subayla

“On beş dakika istedi müsaade”
“Dini vazifeyi ifa edeyim diye”

Huşu içinde abdest, alıp iki rekât namaz kılar
Cenabı Allah’a, ihlâsla en son duasını yapar

Komutan gözetliyordu, Molla Said’i geriden
İnfaz mangasının gelir yanına kalkar yerinden

“Bu hareketin, inancınızdan geldiğini anladım”
“Öfkeyle, kasten bizi tahkir ettiğinizi sandım”

“Hakkınızda yaptım, kanuni işlemi”
“Hatalı olduğumu anladım şimdi”

Seyreden Türk, Alman, Avusturyalı esir zabitler
Dayanamaz, gözlerinden yağmur gibi yaş döker

Sibirya bölgesi, Kosturma vilayetinde
Kefaletle kalır Tatarların küçük camisinde

Bediüzzaman, Rusya’da iki buçuk sene kalır esir
Boş durmaz hiç, camide iman Kur’an dersi verir

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Üstadın Bitlis Müdafaası

Bitlis’in dört bir yanını, düşman kuşatır

Üstad ile talebeleri ateş çemberinde kalır

Sağanak yağmur gibi yağdı cephede mermiler

Birer, birer şehit oldu, o nur yüzlü talebeler

Çok sevdiği yeğeni Ubeyd, vuruldu sırtından

Parmağını kaldırdı, şahadetle ayrıldı amcasından

Üstad, üç sıra düşman çemberini yarar geçer

Kaldı yanında dört kişi, talebeleri şehit düşer

Atladı suya köprüden, yaylım ateşi altında

Kurtulmuştu fakat kırık vardı sağ bacağında

Her tarafı, didik didik aradı düşman askeri

Karla kaplı her yer, geceydi görmedi gözleri

Buz gibi su içinde otuz üç saat kaldı

Üç talebesi Üstadı hiç yalnız bırakmadı

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Üstad Birinci Dünya Savaşında

Teşkilat’ı mahsusa’da görev verilir
Yeni cihat fetvasını hazırla denir
 
Alman’ların deniz altı gemisiyle
Savaş fetvasını dağıttı tüm ülkeye 
 
Gönüllü milis albayı Bediüzzaman
Cephede ölümsüz büyük kahramanAman Allah’ım ne büyük cesaret
Diyordu, ölüm bizim için şahadet 
Gülleler altında herkes siperde 
Molla Said dimdik at üstünde 
Rus kâfirine adeta okuyordu meydan 
Korkuyordu, milis alayından düşman 
Nam saldı, dosta düşmana keçe külahlılar 
Rus’lar duyunca bu unvanı, kaçacak yer arar
Kahramanca ölümüne en başta savaşır 
Girmez sipere avcı hattında daim dolaşır
Cephede hançerine rastlar bir mermi
Allah’tan izin olmayınca isabet eder miGüllenin biri şalvarını delip geçer
Çekilmedi geri düşmana hücum eder

Cesurdu, korkup terk etmedi avcı hattını
Parçaladı bir kurşun tütün tabakasını

Sağ omzundan cephede yaralanır
Otuz topu düşmanın elinden geri alır

Düşman korkusu, ölüm endişesiyle

Girmedi hiç bir zaman siperine 
Birden “aklına gelir ruhuna ilişir”
“Şehit olsam şu anda durumum nedir? ” 
Hakiki tam bir ihlâsla, olmak için şehit
Buna kul değil, ancak Allah olur şahitAklen kalben ikna olup girer hemen sipere
Söylediğimi yaz der, talebesi Molla Habib’e

Düşman karşısında, top gülleleri altında
Yazdı, İşârât-ül i’caz-ı, savaş meydanında

 
Bekir Özcan
www.NurNet.org

Üstadın Sadık Rüyası

Birinci dünya savaşı başlamadan

Bahseder üstad, sadık bir rüyadan
Üstad, “Meşhur Ağrı Dağı’nın eteğinde

Dağ müthiş infilak eder birden, bire
Savrulur dağlar gibi parçalar

Yayılır dünyaya koca kayalar
Üstad, bakar ki o dehşet içinde

Yanındadır merhume validesi de
“Ana korkma, Cenabı Hakkın emridir”

Der, “O hem Rahim, hem de hakîmdir”
O halet-i ruhiyede iken, bakar birden

Mühim bir zat, peydah olur aniden

Der,“İ’caz-ı Kur’an-ı beyan et”

Anlar, bu büyük bir infilaka işaret

Dehşetli infilak, inkilabdan sonra
Hücum edilecek doğrudan Kuran’a

Kuran’ın etrafındaki kırılacak surlar

O an, kendini Kuran müdafaa başlar
İ’caz-ı, olacak onun çelik bir zırhı
Hazreti üstad yazacak, şu i’caz-ı

Bekir Özcan

www.NurNet.org

 

Üstad’ın Padişah Sultan Reşat’la Yolculuğu

Gayesi; yeni nesli, vatanı ebediyen kurtarmak

Tüm ideali idi; Doğu’da bir üniversite kurmak

 

Tehlike çok büyük, kapıyı çaldı çalacak

Önlem alınmazsa bütün vatan yanacak

 

Vakit çok az, bir an önce tedbir alınması gerek

Herkes günü kurtarıyor, yok ileriyi düşünmek

 

Sultan Reşat’la görüşmek için acele çıktı yola

Şam, Beyrut, İzmir üzerinden geldi İstanbul’a

 

Padişahın Rumeli seyahatine edildi davet

Geziye, şarki Anadolu’yu temsilen etti icabet

 

Zırhlı Barbaros gemisi Rumeli’ye etti hareket

Padişahla beraber üç hafta sürdü bu ziyaret

 

Kosova’nın merkezi Üsküp’e gidildi trenle

Uzun, tatlı bir sohbet başlar iki öğretmenle

 

Üstada Sual etti muallimlerden biri

Kustu akıldaki en zararlı olan zehiri

 

“Size göre hamiyeti diniye mi?”

“Yoksa hamiyeti milliye mi önemli?

 

Gelen soru, son asrın hastalık belirtisiydi

Üstad Bediüzzaman ise şöyle cevap verdi

 

Yüce İslam dininde “Din ve milliyet birdir”

Gerçek olan “Milliyetin, hayatı ruhu din’dir”

 

İnsanlığa budur, en büyük tehlike

Irkçılık yoktur Yüce Kuran’ı Kerimde

 

Beşere atılmıştı bir virüs ta! O zaman

Teşhis etmişti hastalığı Bediüzzaman

 

Üsküp Üniversitesi’nin törenle atıldı temeli

Van’da böyle bir temel, Üstadın büyük emeli

 

Çıktı Balkan harbi, istila edildi düştü Kosova

Üsküp Darülfünu’nun ödeneği aktarıldı Van’a

 

Şark Üniversitesinin temelini attı Edremit’te

İlim irfan nuru parlayacaktı artık, Van Gölü’nde

 

“Talebeleri ikaz eder hazır olun geliyor musibet”

Derdi, “bize yaklaşıyor çok büyük bir felaket”

 

Dünyada, Osmanlı’nın kıyameti artık koptu

Üstadın fiilen hazırlandığı, haber işte buydu

 

Eyvah! Balkan harbi çıktı ne çare

Elden ne gelir, itiraz edilir mi hiç kadere

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org