Etiket arşivi: Eyüphan Kaya

Kocaköy’ün tepesinde bir ilim yuvası

Sevgili okurlarım bu gün size bin bir emekle kurulan, idare edilen, geleceğin altın neslini yetiştiren bir okuldan, Kocaköy İmam-Hatip orta okulundan bahsedeceğim.

Okulun müdürü Salih Almaz kardeşim akademisyen olma fırsatını elinin tersiyle bir kenara iterek kendini bir anlamda memleketine vakfetti.

Geçende Kocaköy kaymakamımız Yusuf Tarhan’la bir röportaj yapmak için Kocaköy’e gitmiştim. Daha önce, “Geldiğim gün bu okulumuza da uğrayacağım” diye Salih hocama sözüm vardı. Kısmet oldu okulumuzun ziyaretine gittik. İnanın öyle memnun kaldım ki nasıl yazacağımı bilemiyorum hani bir söz var “duymakla görmek aynı şey değildir” deniliyor, ama ben yine gördüklerimi sizinle paylaşmaya çalışacağım.

Okul, etrafı açık, ferah ihata duvarı olmayan bir alanda yapılmış, dışarıdan biri baktığında içeride eğitim öğretimin olup olmadığını nerdeyse fark etmeyecek düzeyde tenha bir binada eğitim öğretim yapıyor.

Binanın içine girilince başa sınıf kapıları olmak üzere panolar, koridor duvarları, dini motifler ve öğrencilerin seviyelerine hitap eden ayet ve hadislerle nakışlanmış vaziyettedir.

Sınıf mevcutları 30’un altında sınıflar temiz ve havadar ferah girdiğiniz sınıftan insan çıkmak istemiyor. Öğretmeniyle öğrencileriyle idaresiyle yüzler gülüyor, çocukların yüzünde bir umut hissediyor insan.

Yazar olmam hasebiyle birkaç dakikalığına okumanın önemini anlattım çocukların nasıl da pür dikkat dinledikleri ve sanki anlattıklarımı bir bir aklına nakşediyorlar hissini aldım desem inanın.

20 kişilik bir hafızlık sınıfına gittik, ders hocası Mehmet Yıldız öğrettiği  o özel makamıyla bize “Ayetül Kürsiyi” o şirin öğrencilere okuttu. Ne kadar sevindiğimizi bir Allah bilir.

Bu ilim ve edep yuvası şehrimizde MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bünyesinde hafızlık eğitimi veren tek okuldur. Allah sayılarını arttırsın.

İslam’da bir yaklaşım var deniliyor ki sen Allah için bir işi yapsanız yüce Allah on katına çıkarır. Galiba bu öyle bir şey Kocaköy’de bu başarı trendini yakalamanın başka bir izahı yok sanki.

Bir ilginç çalışma daha, eski bir otobüsün kasası boşaltılarak kütüphane haline getirmişler. İnanın insan sadece o çalışmayı görmek için olsa o kütüphaneye gitmek ister.

Bu şirin kütüphanenin oluşmasında da, 3375 kitap ve 155 derginin temininde de Belediye başkan vekili ilçe Kaymakamı Yusuf Tarhan beyin katkısı olduğunu duyunca daha da mutlu oldum. Zaten kaymakamımızın himayesi üzerinde olmazsa bu okulda bu kadar rahat öğrenci yetiştirmemin kolay olmadığı anlamıştım. Çünkü kendini mutlu hissedip güvende olan kimseler ancak bu derce başarılı işlere imza atabilir.

İçini de dışını da öyle bir nakışlamışlar ki bir mıknatıs gibi insanı cezp ediyor. Orta okul öğrencilerinin yaş düzeyine baktığımız zaman tam da onların ruh yapısına hitap ediyor.

İster inanın ister inanmayın oraya 300 kişinin çalışabileceği bir fabrika yapsaydı bu kadar faydalı olacağına inanıyorum, eminim bu okulda yetişen çocuklar kendi ilçelerine çok yönlü katkıları olacak.

Bu okulda 311 öğrenci okumakta, bunların arasında 11 öğrencinin dahi açıkta kalacağına inanmıyorum, gelecekte bunlar birer yıldız gibi toplumu aydınlatacağı gibi nitelikli kimseler olarak da Kocaköy’ü kalkındıracağına inanıyorum.

İşte böyle kardeşim, geleceğe yatırım böyle olur. En önemli yatırım insana yapılan yatırımdır. Bir milletin geleceğinin parlak olmasını isteniyorsa çocuklarını eğitmek lazım.

Eğitilmiş insan;

Bilgili olur,

Bilinçli olur,

Edepli olur,

Kanaat sahibi olur,

Yapıcı olur,

Medeni cesareti yüksek olur,

En önemlisi de inançlı ve imanlı olur,

İmanı ameline yansır dolayısıyla iyi bir insan, iyi bir Müslüman olur.

Bu vesileyle insana insanlığa ve ekolojik dengeye yararlı bir şahsiyete sahip olur ki, dünya buna “Beşeri sermeye” diyor.

Artık hangi ülkenin beşeri sermayesi kaliteliyle gelecek onudur.

İnşallah Kocaköy bu başarısını diğer okullara da yansıtır ve bir iki yıl zarfında Diyarbakır’da Kocaköy’ün başarısı konuşulur.

Ortaokul müdürlerine diyorum özellikle imam-hatip ortaokulu yöneticilerine sesleniyorum, eğer model bir okul görmek istiyorsanız buyurum Kocaköy İmam-Hatip ortaokuluna yarım gününüzü ayırın, eminim bu okulumuzdan edineceğiniz tecrübe yönetim tarzınıza kalite katacak, okulunuzu daha rahat ve daha verimli idare edeceksiniz.

Benden söylemesi.

Eyüphan Kaya

Model bir şahsiyet; Hasan Elbenna

Sadece 44 yıl yaşayan Hasan Elbenna, İslam’a verdiği hizmetle rol model alınabilecek bir şahsiyettir.

İhvani Müslimin olarak teşekkül eden bu hareketin üç özelliği dikkat çekiyor.

Birincisi “Kitap yazmak yerine yaşayan kitap şeklinde olan insan yetiştirmek”

*Tıpkı Peygamberimizin sahabeyi kiramı yetiştirdiği gibi,

İkincisi “Yanlışlarla uğraşmaktansa iyi işler yapmaya zaman ayırmak”

*Kur’an’ın ifadesiyle “onlar gereksiz, boş mevzularla karşılaşınca birer bey efendi olarak oradan ayrılırlar”

Üçüncüsü, Asgari müşterekler üzerinde Müslümanlarla selamlaşmayı tercih etmek.

*Peygamberimizin Medine vesikası bunun ruhsatını vermektedir.

Bu üç yaklaşıma baktığımız zaman “İhvanı Müslimin” hareketinin müspetliği ortaya çıkıyor.

Bu asırda malum, insanlar az kitap okuyor, ya da okuduklarını yaşamakta zorlanıyor. Ayrıca İslam’ı değerlendiren kimseler de Müslüman olarak bilinen kimselerin hayatına bakarak İslam’ı değerlendiriyorlar. Onun için iyi insanlar yetiştirmek, hal ve davranışlarıyla bir mümin olarak yaşamak İslam’a aynı zamanda önemli bir hizmettir.

Bir az etrafımıza bakalım İslam’ı eleştirenlerin ağzında ne var? Hacı şunu yapıyor, hoca şunu yapıyor, demektedirler maalesef!

Seyyit kutup, Ahmet Yasin… gibi insanlar Hasan Elbenna’nın yetiştirdiği insanlardır.

Dikkatinizi çekmiştir günümüzde insanları çoğu şu şunu yaptı, bu bunu yaptı diyerek vakit öldürüyor; ayrıca gıybet olduğu için kişinin günah kazanmasına da neden oluyor. Hayata/harekete bir şey kazandırdığı da yok.

Hasan El Benna diyor ki, yanlış şeylerle uğraşıp zaman kaybetmektense siz doğru şeyler yapın zamanla daha iyi anlaşılırsınız.

Mesela yıkık dökük bir ev yapan birini eleştirmektense siz daha sağlam ev yapın müşterileriniz oluşur. Bu yaklaşımla harekete hizmet ediyor.

Asgari müştereklere gelince aslında bir çok İslam aliminin dikkat çektiği bir konu. Dünya kadar ortak yanları olan insanların/müslümanların ufak tefek yanlışlarını nazara verip ayrılıkçı bir tutum ortaya koymak hiç akıl işi midir?

Üstat Bediüzzaman’ın da müspet hareket dediği çalışma tarzı bu olsa gerek.

Adı Hasan, Soyadı Elbenna ismi güzel kendi güzel kardeşim, soyadı Elbenna yani çok yapıcı anlamına geliyor. Hayatına bakınca bu muhterem mümin kardeşimiz, hem adının hem soyadının hakkını olabildiğince vermiş öyle ki ismi dahi insana heyecan veriyor.

Bu tebliğ tarzından ders marifet almak dileğiyle.

Ruhu şad olsun.

Eyüphan Kaya

“İyiliği Emretmek, Kötülüğe Mani Olmak Her Müminin Görevidir”

Yazarlarımızdan Eyüphan Kaya bu hafta “Cuma sohbeti” sayfasına Bismil ilçe müftümüz Ahmet Durmuş Hocamızı konuk etti. İşte müftümüzün sorulara verdiği manidar cevaplar.

Kaya: Muhterem hocam kısaca kendini tanıtır mısınız?

Durmuş: Adım Ahmet Durmuş 1971 yılında Bismil’in Üçtepe köyünde dünyaya gelmişim, ilkokulu orada okudum, ayrıca sıra kitaplarımın bir kısmını da babamın yanında okudum, babam fahri imamdı, ama köyün hemen hemen  tüm çocuklarına ders vermiştir, hala da vermeye devam ediyor.

Daha sonra Karalar köyünde Seyda molla Hıdır’ın yayında bir yıl okudum, oradan da Yukarıdolan köyünde bir yıl okudum ve en son Kızıltepe’de Molla Mehmet Salih Ekinci hocanın yanında okuyup icaze aldım. Molla Salih hocam şu anda Konya’da müderrisliğine devam etmektedir.

Daha sonra evlendim, askerliğimi yaptım, iki yıl milli gençlik vakfında müderris olarak çalıştım. 1997 yılında Kızıltepe’de İmam Hatip olarak göreve başladım. Bir süre Bismil’de İmam-Hatiplik yaptım. Diyanetin açtığı Konya ihtisas kursunu kazandım ve tamamladıktan sonra Vaiz olarak Diyarbakır’a döndüm, bir süre Hani ve Kocaköy’de çalıştıktan sonra Bismil ilçe müftülüğüne geldim, halen buradaki görevimi deruhte etmeye çalışıyorum.

Kaya: Emri bil maruf nehyi anil münker (İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak) bir müminin vasfıdır. Bunu anlaşılır bir tarzda izah eder misiniz? 

Durmuş: Bu çok önemli bir sorudur. Cenabı Allah yer yüzünün imarı için insan oğlunu gönderdi. Kur’anı kerimin üçte biri peygamberler ve ümmetleri arasında geçen diyalogu anlatılıyor.

Malum Peygamberimizden sonra Sahabe,  Tabiin,  Etbai tabiin ve Alimler bu tebliği yapmaya devam ettiler.

Allah celle celaluhu, “insanları hikmetli bir tarzda onları kırmadan daha güzel cümlelerle hakka davet edin”, buyurmaktadır.

Peygamberimizin tebliğ konusunda kullandığı dil ve yaklaşımdan dolayı bir kimseye nasıl muamele ettiğine bir bakalım.

Bir gün gencin biri gelip ya Resulüllah çok azgın bir nefsim var, bana müsaade et ben zina etmek istiyorum, peygamber diyor ki, birisi annenle, kız kardeşinle ya da başka bir yakınınla zina etmeni ister misin? Genç hayır diyor, peygamber diyor ki o zaman sen de başkasıyla zina etme onun da yakınlarına ağır gelir, mübarek elini kalbine bırakıp Allah’ım şu gencin kalbini ıslah et, şevi duygularını teskin et şeklinde bir duada bulunuz ve  elhamdulillah o genç bu yanlış eğilimden uzaklaşıyor.

Yine bir gün bir bedevi mescidin içinde idrarını yapıyor, Sahabeler ona bağırıyorlar, Peygamber onları uyarıp, idrarını yaptığı yere bir kab su dökün deyip, adama mescide necaset bırakmanın doğru olmadığını yumuşak bir dille anlatıyor, adam tamam ya Resulallah diyerek teslim oluyor.

İyiliği emretme, kötülüğü men etmek vazifesi yapılırken, kırıcı ifadeler kullanmamak lazım. Peygamberimiz bir fiili eleştirirken, direk failine yüklenmeden “şu, şu işleri yapanlara ne olmuş?” diye eleştirisine başlıyormuş.

Ayrıca peygamberimiz diyor ki sizden biri bir münkeri görürse eliyle ortadan kaldırsın, gücü yetmiyorsa diliyle eleştirsin, en azında kalbiyle buğzetsin.

Yani bu konuda her mümin sorumludur, sadece bazı insanların işi değildir. İslam dininde “bana ne? sana ne?” gibi sorulara yer yoktur.

İslam’ın hoş görmediği her şey münker kavramı ile ifade edilir.

Kaya: Peygamberimiz “iki gününü bir eden ziyandadır” buyuruyor, bunu nasıl anlamak lazım?

Durmuş: Malum cenabı Allah zamanın önemine dikkat ediyor ve  asra yemin ediyor, bu da zamanın çok önemli olduğuna işarettir. Dolayısıyla zamanımızı Allah rızasına uygun değerlendirmek lazım. Allah-u Teala asra yemin ederek şu işleri yapanlar hariç diğer insanlar zarardadır diyor.

İman edenler, ameli Salih işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler. Tabi ameli salıh ibadetten ibaret değildir, insanlığın lehine olan her şey ameli salıhtır.

Malum her geçen zaman insanı bir adım daha kabre yaklaştırıyor. Seyda Şeyh Muhammed Arapkendi tasavvufu tarif ederken; vakti en iyi şekilde değerlendirmektir diyor. Bir zaman dilimi içinde birçok şey yapabilir sizin en iyisini yapmaya çalışman evla olanıdır, takvaya en yakın olur.

Deniliyor ki, “zaman kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser”. Öyleyse zamanı iyi değerlendirmemiz lazım. İnsan akşam başını yastığa koyunca acaba ben bu gün Allah için ne yaptım? diyerek bir muhasebe etmesi gerekir.

Günde beş vakit  Allah-u ekber nidalarıyla müminler camiye davet ediliyor. Kendimize bir soralım acaba kaç vakit camiye gidiyorum? Ya da namazlarımı zamanda kılıyor muyum, kılmıyor muyum? Başta Namaz kılmak umurunuzda değilse,  zaman tasarrufunda sıkıntı yaşıyorsunuz demektir.

Peygamberimiz , kişi iki şeyin değerini bilmiyor, biri sıhhat, diğeri boş zamandır. Zamanı hayırlı şeylerde kullanmak gerekiyor.

Peygamberimiz malayeni(İlgisiz) işleri terk etmemiz konusunda bizi uyarıyor, bu emri yerine getirirsek hayırlı işlerle uğraşırız, bunun için iyi insanlarla beraber olmamız işimizi kolaylaştırır diye düşünüyorum.

Kaya: Günümüzde akrabalık münasebetleri ne durumda İslami açıdan değerlendirir misiniz?

Durmuş: Maalesef bu ağır bir sorun. İslam dini akrabalık münasebetlerine çok önem vermiş. Ne yazık ki en yakınımız olan anne babayı bile ihmal edenler var.

Yüce Allah kendisine ibadetten sonra anne babasına ihsan etmekle emrediyor.

İnsan şu soruyu kendine sorması lazım; acaba anne babam benden razı mıdır? Çünkü peygamberimiz, “Allah rızası, anne babanın rızasına bağlıdır.”buyuruyor.

Yüce Allah anne babası Müslüman olmayan bir kimseye; Allah’ın emrine aykırı emirleri hariç, anne babanın dediğini yap, onları göz ardı etme, onlarla en güzel bir şekilde muamele et, diyor. Peki anne baba Müslüman olsa bu mesuliyet daha da artmaz mı?

Maalesef birçok Müslüman evlendikten sonra anne baba unutuluyor.

En yakınından başladım, çünkü anne babasına yaramayan diğer akrabasına nasıl yarayacak.

Hz.Peygamber (s.a.v)zamanında Elkeme adında bir sahabe sekerat halinde kelimeyi tevhit getiremiyor, bir türlü can vermiyor.

Peygamber annesini çağırıyor, Elkeme’yi helal etmesini talep ediyor. Annesi diyor ki o evlendikten sonra artık beni ihmal etti, ben ona hakkımı helal etmem.

Hz.Peygamber ısrarcı olmuyor, -hak senindir helal etmeye bilirsin diyor. Sahabelere diyor ki -hele bir miktar odun getirin, annesi diyor -ne yapacaksınız odunları?- Elkeme’yi yakacağım diyor, anne -niye onu yakıyorsun? diyor, peygamber,- zaten bu haliyle ölürse cehenneme gidiyor, deyince annesi ona olan hakkını helal ediyor ve Ekleme kelimeyi şahadeti getirerek vefat ediyor.

Ondan sonra Peygamberimiz, “Eşini annesine tercih edenlere lanet olsun, diğer ibadetleri de kabul edilmesin, tövbe edip onların gönlünü kazanana kadar” diyor.

Malum sılayı rahim konusunda çok önemeli hadisler var, akraba ziyaretinde, rızkın bolluğu ve ömrün uzaması olduğu gibi gelecekte insanın hayırla yad edilmesine de neden olur. Dolayısıyla akrabayı ilgisiz bırakmamak lazım. Bu aynı zamanda İslami bir vecibedir.

Kaya: Cuma gününün önemi hakkında neler söylemek istersiniz?

Durmuş: Cenabı Allah cemaate büyük bir önem vermiştir. Yedüllahi meel cemaeh(Allah’ın nusreti cemaatledir) buyuruyor. Malum bir araya gelemediğimiz için düşman üzerimizde birçok oyunları oynatıyor, bize zulüm ediyor.

Peygamberimiz güneşin üzerinde doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür.

Allah celle celaluhu bazı zaman ve mekanları ayrı bir önem atfetmiştir. Cuma günü de o mübarek zamanlardan biridir.

Vazifemin ilk yıllarıydı, bir camide va’z kürsüsüne çıktım, bir de baktım ki camide çok az insan var, gelenler de yavaş yavaş geliyorlar, halbuki Cuma gününün ayrı bir heyecanı  olmalı, yıkanıp, temiz elbiseler içinde erken abdestimizi alıp camiye gitmek gerekir; zikir, tespit, tefekkür ve selatu selamın yanı sıra verilen va’za nasihate kulak vermemiz, komşularımızın hal hatırını sorarak, onlarla hem hal olmamız  gereken bir gündür.

Cuma gününde duaların kabul olduğu bir an vardır, dolayısıyla bu günü mümkünse komple değerlendirmek lazım. Cuma günü bir maddi manevi kirden arınma günüdür, dua günüdür.

Özellikle Kehf suresinin Cuma günü okunması konusunda Peygamberimizin tavsiyesi vardır.

Öyle önemli bir gün ki, yüce Allah hızlı adımlarla camiye doğru gidin diye emrediyor. Çünkü Cuma namazı hakkıyla eda edilirse büyük günahlar hariç hafta içinde insandan sadır olan diğer günahlar da af olunur.

Yüce Allah ölünceye kadar bizi camiden, cemaatten ve özellikle Cuma’dan mahrum etmesin.

Kaya: Bize zaman verdiğiniz için Güncel gazetesi adına teşekkür ederim.

Durmuş: Sesimizin kamuoyuna ulaşmasına fırsat verdiğiniz için ben teşekkür ederim.

Eyüphan Kaya – guneydoguguncel.com

“Hayat İbadetsiz Olmaz”

Eyüphan Kaya bu hafta “Cuma sohbeti” için Gavsi Geylani medresesi Müdderisi Abdurrahman Özekinci hocayla konuştu.

Röportaj: Eyüphan Kaya

Kaya: Muhterem hocam kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Özekinci: Ben Abdurrahman Özekinci Bismil ilçemizin İsali köyünde 1945 yılında doğdum. Köyde okul olmadığı için ilkokula gidemedim.

17 yaşında evlendim, bu ara babamın yanında Kur’anı Kerim Mevlüt ve Nubahar’ı okudum, bir az da fıkıh dersini aldım, daha sonra babam Şeddada köyüne beni tahsile yolladı, orada Mele Cemil’in yanında birkaç kitabımı okudum, daha sonra Anculin köyünde mele Abdullah, Mele Şirac’ın yaynında okudum, Mele Muhamedi Piramanın yanında Hell kitabını okudum. Mantık ve mana ilmini de okuyarak 22 yaşlarında Seydayı mele Muhammedi Ğerzi’den İcaze aldım.

Bismil’in Aluz köyünde iki yıl fahri imamlık yaptım, askerlik sonrası sağlıkta memuriyete başladım, sonra mili eğitimde açılan bir sınavı kazandım kütüphanede çalışmak istedim, ama başka yerde çalışmam istendi, feragat ettim, sonra bir süre Et-Balık kurumunda çalıştım. Daha sonra DSİ’ye geçtim, şükürler olsun bu kurum geçişlerinde hep derece ile kazanıyordum. DSİ’de iyi bir maaş alıyordum, artık orada devam ettim ve 37 yıllık hizmet üzerine 2008 yılında emekli oldum.

Hep ilmimi tasarruf etme hasreti içimde vardı. Malum peygamberimiz kişi öldükten sonra;

1-Salih bir evlat,

2-Sadakayı cariye

3-Faydalanılan bir ilim dışında kişin defterine bir akar gelmiyor, ben de ilmimi sarf etmek istedim. Hatta iki yıllık fahri imamlığımda da hanımımın bileziklerini satarak fakihlerin yardımına verdim.

Hani bir kelamı kibar var “Allah için öğrenilmeyen ilim bile, sizi Allahın hizmetine amade ediyor.” Siz geçim kaynağım olsun diye tahsile gönderiliyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki o menfaat hevesi kayb olmuş ve siz Allah’ın emrine amade olmuşsunuz.

Kaya: Medreseyi açmak nasıl oldu? Bu konuda fazla zorlandınız mı?

Özekinci: Daha önce Sur içinde Dar-ul Ulum medresesinde başladık, öğrenci sayımız artınca bir arayışa girdik, derken burası yeni yapılmıştı talep ettim, eksiğimiz var dediler ve tazminatımızda 55 bin lira vardı katkıda bulundum,  burayı medrese planına elverişli hale getirdiler, tefrişatı konusunda da bazı hayırsever Müslümanlar yardımcı oldular. Elhemdulillah.

Şükürler olsun 36 tane yatılı talebemiz var, ben hiç bunların ihtiyacının temini için kimseden bir şey istemedim. Hayırsever insanlar yardımda bulunuyorlar. Zaten ben istemeyi de beceremiyorum. Yüce Allah gönderiyor, bundan dolayı Allah’a şükür ediyorum.

Bir kaç defa icaze törenlerimiz oldu, mezun olan talebelerimizin bir kısmı diyanette görev yapıyorlar, bir kısmı da değişik medreselerde Müderristirler.

Kaya: Peygamberimiz “sevenler ahrette beraberdir” demiş bu hadisi biz az açılar mısınız?

Özekinci:Bazı alimler “elmuhebbetu lil exyar” ismiyle kitap yazmışlar. Allah buyuruyor ki eğer Allah’ı seviyorsanız peygambere tabi olun, Tabi peygamberleri seveceğiz, onun yolunda olanları severiz, alim ve Salihleri severiz,

Peygamberimiz “kişi dostunun dini üzerinedir” dolayısıyla bizim etrafımıza bakmamız lazım, kiminle zaman geçiriyoruz, arkadaşlarımız bizi nereye davet ediyor.

Bir gün peygamberimiz minberdeyken bir Arabi soruyor;

-Kıyamet ne zamandır diye ya Resulelleh?, Peygamber(as)

-Sen kıyamete ne hazırlamışsın? O da diyor ki.

-Allah ve Resulunun sevgisini hazırladım, Peygamber(as)

-Kişi sevdiğiyle beraberdir buyuruyor.

Hz.Enes bu hadisi oradan naklediyor.

Kaya: Yüce Allah “ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım” bu mevzuu bir az açar mısınız?

Özekinci: İbadet konusunda bütün peygamberler ve ümmetleri ibadet ile emrolunmuşlar. Yüce Allah onu tanıyalım diye bizi yaratmıştır.

İbadet, hayatını Allahın emrine amade etmektir, dürüst ticaret ibadettir, helal kesp için çalışmak ibadettir, ilimle uğraşmak ibadettir.

Mesela,

Allah hazreti Muhammed’e beni hep tespih et ve ölene dara ibadetten geri kalma, secde ehlinden olmaya çalış, buyuruyor.

Hz.İa(as) ehline “benim ve sizin Rabbınız olan Allah’a ibadet edin” buyuruyor.

Hz.Hud, Ad kavmına ibadet etmeyi emrediyor,

Hz.Salih Semuda gönderdi ve Allah’a ibadet etmeyi emretti,

Şuayb Medyene Allah’a ibadet etmeyi emretti

Hz.Ademi kavnına gönderildi dedi ki “ey kavmim Allah’!a ibadet edin” dedi.

Hz.İbrahimi kavmine gönderdik ve Allaha ibadet edin ve ehli takva olun.

Velhasıl her kavme bir peygamber gönderilmiş ve Allah’a kulluk emriyle görevlendirilmişlerdir.

Yani hayat ibadetsiz olmaz.

Ka’b bin Rabia gece vakti peygambere hizmet ediyor, Peygamber gece namazına kalkarken diyor ki -ya Ka’b benden bir şey iste, o da dedi ki -ya Resulüllah cennette seninle olma istiyorum, Peygamber, -başka bir şey istemiyor musun? -hayır sadece onu istiyorum.

*Habu ki Ka’b Suffe ehlindendi ve hiçbir şeyi yoktu, ama dünyalık bir şey istemedi.

Resulüllah aleyhisselatu vesselam diyor ki, -o zaman kendi nefsin için çok secde et, bana yardımcı ol, dikkat etseniz yine secdeye işaret ediyor.

Kaya: Cuma günü konusunda bir şeyler söyleyebilir misiniz?

Özekinci: Cuma namazı her Müslüman erkek için farzulaydır yanı bütün erkeklerin eda etmesi gerek bir ibadettir.

Ezan okuduğu zaman camiye gitmek farzdır, namaz sonrası yine alış verişe dönülür.

Ezan, Cami, Cuma namazı bunlar şeairi İslam’dandır.

Hutbe aracılığıyla dini ve dünyevi meselelerde Müslümanlar aydınlanıyor aynı zamanda.

Gündemde ne var?

Siyasetle ilgili,

Ticaretle ilgili,

Hak ve Adaletle ilgili Müslümanlar haftada bir de olsa aydınlatılır. Ondan dolayı Cuma günü de Cuma namazı da önemlidir.

Kaya: Bize zaman ayırdığınız için Güncel gazetesi adına size teşekkür ederim.

Özekinci: Bize zaman ayırıp sesimizin kamuoyuyla paylaşmamıza vesile olduğunuz için biz teşekkür ederiz.

guneydoguguncel.com

Yenişehir Belediye başkanı takdiri hak ediyor

Diyarbakır’ın hem büyük şehir belediyesi, hem merkez ilçe belediyeleri üç dönem aralıksız sol zihniyetin yönetimindeydi. Halka hizmet etmeleri gerekirken kendi davalarına militan ve sempatizan yetiştirmeyi tercih ettiler.

Yetmedi Diyarbekir’in manevi değerleriyle oynadılar, o da yetmedi karikatür kriziyle ahir zaman peygamberi Hz.Muhammed aleyhisselatu vesselama saldırdılar.

Ben o zaman Demokrat Eğitimciler Sendikası(DES)’in il başkanıydım, Nurradyotv’de canlı yayında bu zihniyetin aktif aktörlerini hem kınadım hem lanet ettim. Youtube’de mevcuttur.

Malum İslam ülkelerinde solcu geçinen insanların bir kısmı aslında mürtettir, yani dinden dönmedir, ancak toplum içinde tam bilinmesinler, münafıklık yapmaları kolay olsun, fazla tepki toplamasınlar diye kendini solcu olarak tanıtırlar.

Bunlar dünyanın en zararlı insanlarıdır. Nice yürüyüşlerde kahrolsun şeriat diyen Kürt/Türk solcu gördük sorsanız “ben de Müslüman’ım” diyecek.

Bu kimseler HDP/CHP perdesi altında ülkemizde varlığını sürdürmeye çalıştılar bu güne kadar, ama bu gün artık halk ak ve karayı fark etti, edecek inşallah.

Biri “ben solcuyum” dediği zaman lütfen kendisine şunu sorun “sen İlahi öğretiyi, orijinal deyimiyle vahyi tanıyor musun?” ona göre değerlendirin bence.

Gelelim bu güne yönetim değişti, şu anda Başkan vekilliği ilçe Kaymakamımız  Serdar Kartal beyde, gece gündüz çalıştığı gibi ilçemizin manevi dinamiklerini de gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. Zaten insanın manevi yönünü görmezlikten gelirseniz geriye ne kalır ki?

Yenişehir belediyesinin ajandasında  insana yatırım adına çok güzel projeler var, bunların ilki 29 Kasım günü bir “Kutlu Doğum” etkinliği düzenlemek olacak, şimdiye kadar Miladi takvimine göre 20 Nisan Peygamberimizin doğum günü olarak kutlanıyor ve etkinlikler Nisan ayının tamamına yayılıyordu, bu sene Hicri takvime göre de Rebiül Evvel’in 12 günü münasebetiyle de kutlanacak.

Üç yıl önce  yaptığı saygısızlıktan dolayı tenkit/telin etmemize hedef olan Yenişehir belediyesi,  bu gün de takdir, teşekkür ve dualarımızla anmayı hak ediyor değil mi? Doğruya doğru, yanlışa yanlış demek durumundayız.

Belediye başkanımızın adına davetiyede yazılan dörtlüğü de şerh etmek istiyorum müsaadenizle.

“İslamiyet kabından taşar mıyız biz,

Resulün gölgesini aşar mıyız biz,

Senin kutlu yolunda şaşar mıyız biz,

Peygamber sevdalısı Diyarbekir’liyiz.”(Serdar Kartal)

Dün peygamberimize saldıran zihniyet ve avanelerinin elinde olan belediyemiz,  bu gün ehil ellere teslim edilmiş, halkın maddi, manevi ihtiyaçlarına cevap veriyor.

Aynen başkanın dediği gibi İslam’ın kabında hayatımızı sürdürmeye çalışacağız, peygamberimizin gölgesini takip edeceğiz, Peygamberimizin koyduğu sünneti takip edip sirat-ı müstekimde yürüyeceğiz, Diyarbekir’liye yakışan budur.

Bir anekdot paylaşmak istiyorum;Üç yıl önce Kayseri’de yapılan ulusal bir toplantıda Karadeniz’den gelen bir mühendis diyor ki “arkadaşlar ben geçende bir rüya gördüm, peygamberimiz aleyhisselatu vesselam dedi ki; ben Diyarbekir’lileri çok seviyorum, çünkü bana çokça selat ve selam getiriyorlar” soruyorum, bundan daha büyük bir şeref var mı?

Dolayısıyla “esselatu vesselam aleyke ya resulelleh” diyerek peygamberimize bir “Hoş Amedi” yapalım ne dersiniz?

Çaba ve çalışmalarınız bereketli olsun inşallah.

NOT: Bu manidar program 29 Kasım Çarşamba günü saat 10:00’da Büyükşehir Belediyesi, Kongre ve Kültür merkezide gerçekleşecek, pratik bir adres vermek gerekirse, “İş-Kur” binasının yanında, ya da “eski hal” civarı denilebilir.

Eyüphan Kaya