Etiket arşivi: gülen cemaati

Said Nursi ve Fethullah Gülen Hareketi Arasındaki 17 Fark

Fethullah Gülen asla Said Nursi’nin talebesi değildir. Bu durum maalesef halkımız tarafından çok karıştırılmaktadır.

Gülen konuşmalarında Said Nursi’nin sözlerinden alıntı yaptığı için halkın üstünde bu algı oluşmuştur. Buda zaten oyunun bir parçasıdır.Amaç Said Nursi’ye ve gerçek Nur Talebelerine zarar vermek !

Prof. Dr. Nevzat Tarhan kişisel web sitesinde üzerinde çok tartışılacak bir konuya temas etti.  İşte Prof. Nevzat Tarhan’ın “Bediüzzaman üzerinden psikolojik savaş” isimli yazındaki o bölüm ;

Düşünmemiz gereken şey şu: Bediüzzaman’ın öğretisi bu mu? Bugün Bediüzzaman’ın takipçisi olduğunu söyleyen grupların çoğu ‘Gülen Hareketi’ ile arasındaki sınırları tam olarak çizmiş değil.  Fethullah Gülen hareketi ile Bediüzzaman Said Nursi’nin orjinal hareketi arasında sosyal davranış açısından şu 17 farkı tespit ettim.
1- MERKEZİ FİGÜR

Risale-i Nur

Hareketi kitap merkezli, Gülen Hareketi ise şahıs merkezlidir.
2- KUTSALLAŞTIRMA

Bediüzzaman kendisine ‘Ulu kişi, kutsal kişi’ dedirtecek söylemlere şiddetle karşı çıkmış, şahsi keramet olarak anlaşılabilecek davranışlardan kaçınmış, kitaplarındaki tevafukla yetinmiştir. Mezarının bile gizli olmasını vasiyet etmiştir.
Fethullah Gülen ise kendisinin yüksek manevi makamlardan ilahi mesajlar aldığını söyleyen takipçilerine sessiz kalarak bunu desteklemiş ve onaylamıştır. Takipçileri arasında yaygın olarak söylenen ‘Her Perşembe Hz. Peygamber’le görüştüğü’ iddiasını resmen yalanlamamıştır.

3- MÜSBET HAREKET

Bediüzzaman kendisini idamla yargılayan savcının çocuğunu gördüğünde ona beddua etmekten vazgeçmiş,
Gülen ise kamera önünde bedduaya başvurmuş ve bunun yayınlanmasına izin vermiştir.

4- PARA VE HEDİYE KABUL ETME

Bediüzzaman

hiç hediye almamış, yaptığı hizmeti mali karşılığa tahvil etmemiştir. Ticaret yapmak isteyen talebelerine de şahısları adına ticaret yapmayı tavsiye etmiştir.
Gülen Hareketi ise bankasından okullar ve dersanelerine kadar büyük bir sermaye grubu oluşturmuştur.
5- METODOLOJİSİ

Başlangıcı Osmanlı dönemine dayanan Risale-i Nur Hareketi’nin üç ana ayağı mevcuttur.

a-İman hakikatlarıyla ilgili kitapları ile temel eğitim,
b-Lahika kitapları ile hizmette metodoloji eğitimi ve sosyal konularda rehberlik örnekleri,
c-Müdafaalarla ilgili kitapları ile saldırılara savunma stratejilerini anlatır.
Gülen Hareketi Risale-i Nur Hareketi içinde başlayarak Risale-i Nur eserlerinden faydalanmış  ancak 1970’li yıllarla birlikte hizmette farklı metodoloji uygulamıştır. b ve c ayaklarını ölçü olarak göz önüne almamıştır.
6- KENDİNİ TANIMLAMA

Bediüzzaman;

Nur Talebesi, Nurcu sözünü açıklıkla kullanırken
Gülen Hareketi yüksek sesle Bediüzzaman ve Risale-i Nur tanımlamalarından kaçınmış ve sürekli Fethullah Gülen’i ön planda tutmuştur.
7- KİTAPLARIN KORUNMASI

Bediüzzaman

eserlerini hayatında Türkçe harf karakteri ile bastırmış ancak açıklayıcı ve sadeleştirici metin (text) değişikliğini istememiştir.
Gülen Hareketi sadeleştirmeyi orjinali yerine geçecek biçimde yaparak basımını gerçekleştirmiş, varislerinin muhalefetine ve fikri te’lif haklarının müsade etmemesine rağmen Risale-i Nur eserlerinin temel yapısı ile oynamıştır.
8- KİŞİSEL BAĞLANMA

Gülen Hareketi

Bediüzzaman’ı vazifesini tamamlamış bir din büyüğü olarak görmüştür.
Diğer Nur Hareketleri ise Bediüzzaman’ın eserlerine bağlılığı yeterli görerek sadakatlerini devam ettirmişlerdir.
9- DEVLETLE İLİŞKİ

Risale-i Nur Hareketi

nin orijininine sadık gruplar aktif siyasete mesafeli olmuşlar, cemaat adına devlet talebi ve siyasi talepte bulunmama ilkesine hassasiyet göstermişler.  Bediüzzaman ve yakın talebeleri siyasete girmek isteyen kişilere sadece kendileri adına girmeleri yönünde telkinde bulunmuşlardır. Siyasette ilişkilerini görüş verme sınırları içinde tutmuşlardır. Dini değerlerin canlanmasına ortam hazırlama kapasitesindeki her siyasi hareketi desteklemişlerdir.
Gülen Hareketi ise hiyerarşik bir yapılanma içinde aşırı büyüme arzusu ile kendinden olanı liyakata bakmaksızın tercih eden bir kadrolaşmaya girmiş devleti yönetmeye talip olmuştur.
10- AÇIKLIK VE ŞEFFAFLIK

Bediüzzaman’ın metodu üzere giden gruplar açıklık ve şeffaflıktan çekinmemiş gizli servislerin elemanı olduğunu bildikleri kişilere bile kapılarını açmışlardır. Açık grup olmaya özen gösteren Bediüzzaman’ın tersine
Gülen Hareketi ise özel güvenlik alanları oluşturup ‘kapalı bir grup’ olmuştur.

11- DOĞRULUK ANLAYIŞI

Bediüzzaman

eserlerinde ve yaşayışında doğruluk, yalan söylememek gibi ilkelerden hiç vazgeçmemiş, yargılanırken dahi yalana başvurmamıştır. “En büyük hile hilesizliktir” sözü meşhurdur.
Gülen Hareketi ise ‘faydacı ve fırsatçı’ denilebilecek güven vermeyen yöntemleri doğallaştırmıştır. Zengin, şöhret ve başarı tutkunluğu ile ayrımcılık yapmıştır.
12- GÜÇ ODAKLARI İLE İLİŞKİ

Bediüzzaman

hayatının hiç bir döneminde güç odakları ile pazarlık iması dahi olabilecek davranışlara girmemiş, 28 yıl sürgün yaşadığı ve 18 defa zehirlendiği halde Türkiye’yi terk etmemiştir.
Sayın Gülen ise 15 yıldır yurt dışında kalmaya devam etmekte, İsrail lobisinin siyasetine paralel söylem ve duruş göstermektedir.
13- DİN VE SİYASİ GÜÇ İLİŞKİSİ

Bediüzzaman

“Dini siyasete alet ediyor” iddiası ile ilgili sayısı 700’ü geçen davalarında en son 1973 olmak üzere beraat etmiş kitapları iade edilmiştir. 17 Aralık 2013’ten sonra yaşanan siyaset-cemaat tartışmalarında Bediüzzaman’ın resmi vesayet verdiği talebeleri ve diğer Nur Hareketi gruplarının siyasi duruşu farklı olmuştur. “

Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” diyen Bediüzzaman’a uygun olarak siyasi ilgileri ikinci planda kalmış ilgilendiklerinde de meşru hükümeti savunma şeklinde olmuştur. Mevcut hükümeti mümkün olanlar içerisinde en iyisi olarak ele alarak değiştirme gerekecekse bunun seçimden seçime olağan işleyişle olmasını savunmuşlardır.

Gülen cemaati ise siyasi bir hareket gibi davranarak bütün varlığı ile devleti yönetme talebi ile topyekün mücadele sergilemiştir.

14- STRATEJİK HEDEF

Bediüzzaman’ın stratejik hedef olarak “süreç ve vazife odaklı” olduğu, sonucu ilahi iradeye bıraktığını İhlas Risalesi’nde yazdığını ve uygulamada da bunu hayata geçirdiğini görüyoruz. Maksat olarak Allah rızasını gaye edinmiştir Ancak Gülen Hareketinin ise söylemde böyle olduğu ancak tatbikatta stratejik olarak “sonuç odaklı” olduğu, uyguladığı gizli gündemli metodolojiden ve büyüme arzusundan anlaşılmaktadır.
Gülen cemaatinde Allah rızası anlayışının Allah adına liderlik anlayışı ile karıştırıldığı görülmektedir.

15- DÜNYEVİLİK UHREVİLİK FARKI 

Kemiyet, keyfiyet bakışını da belirleyen bir farktır. Bediüzzaman en yüksek değer olarak ihlası almış, ihlasa aykırı olan maddi zenginliği, takipçi olanın çokluğunu reddetmiştir. Uhrevi bir cemaat olmaya itina göstermiştir.

Gülen Hareketi ise ihlası ikinci plana almış adanmışlık adı ile itaati ve daha çok çoğalmayı yüceltmiştir. Dünyevi bir cemaat olmayı önceliklemiştir. Bu esas açısından temel bir fark olmuştur.

16- DİĞER DİNİ CEMAATLERLE İLİŞKİ

Risale-i Nur Hareketi İhlas Risalesi’nde yer alan “Hak sadece benim mesleğimdir dememelisiniz” düsturuna uymayı tavsiye ederken
Gülen Hareketi diğer dini cemaatlere uzak, yukarıdan bakışlı, mesafeli durmuş ve işbirliğinden kaçınmıştır.

17- ZULME KARŞILIK VERME BİÇİMİ

Bediüzzaman

vefatı öncesi Urfa’ya vuslat yolculuğuna çıkarken söylediği son sözler “Beni anlayamadılar” olmuştu. Her iktidar tarafından zulüm, eziyet, hapis ve en azından mecburi ikamete mecbur edildi. O büyük imamların yaptığı gibi itiraz etti ama isyan etmedi.

Gülen grubu ise maalesef zülme uğradığını düşünerek 28 Şubat 1997 “medya, asker, yargı” darbesini hatırlatır “medya, polis, yargı” darbesi diyebileceğiz girişimlerde bulunmaya devam ediyor. Karşısında güçlü bir liderlik bulunmasaydı şu anda Türkiye kaos yaşayacaktı. Kaldıki karşısında isyan edilecek bir kadro da yoktu. Bediüzzaman gelenekle geleceği birleştirmiş İslamla demokrasiyi mezcetmişti.

Kaynak : Risale Ajans

Babamız Mustafa Sungur’u rahat bırakın!

Said Nursi’nin talebesi Mustafa Sungur’un 5 çocuğu, “Gülenciler kardeşlerimizi ve babamızı kullanmaktan vazgeçsin” dedi
Bediüzzaman’ın talebelerinden, geçen yıl vefat eden Mustafa Sungur’un kızı ve Danıştay üyesi Kasım Davas’ın eşi Aynur Sungur Davas’ın Zaman gazetesine yaptığı açıklamalara kardeşlerinden sert tepki geldi. SABAH’a konuşan Sungur’un 5 çocuğu, açıklamaların gerçeği yansıtmadığının altını çizdi. İlk kez bir araya gelerek açıklama yapan Şerife Sungur, Ahmet Sungur, Saide Nur Sungur, Nurullah Sungur, Cihannur Sungur, özetle “Babamız 2012’de cemaate tavır almıştır. Hakkında yalan uyduruyorlar” dedi. Çocuklar, babalarının “Bu hükümet ehven-i şer mi?” diye sorduklarında “Hayır kardeşim bu hükümet Türkiye için en büyük hayırdır” derdi dediğini aktardı. İşte ortak açıklamadan bazı başlıklar:
sungurabi_cocuklarVİCDANSIZCA YALAN 
Kardeşimizin röportajını yayımlayan gazetede “Babamın kemikleri sızlıyor” başlığı atılmış. Babamızın kemikleri asıl bu röportaj yayımlandıktan sonra sızlamıştır. Kendi düştükleri durumdan çıkmak için babamızı kullanmaları bizleri ayrıca üzmektedir.
Babamızın ve bizlerin vardığı kesin kanaat ve aşikâr gerçek şudur ki, geçmişte bu cemaatin Risale-i Nur’a yakın görünmesinden dolayı Risale-i Nur zarar görmüş ve onların Risale-i Nur’un düsturlarına ters düşen uygulamaları maalesef Risale-i Nur’a mal edilmiştir. Ailemiz ve babamız da âhirete irtihal etmiş olmasına rağmen hâlâ onların istismarına uğramaktadır.
SADELEŞTİRME TAHRİFATINA KARŞI CANHIRAŞ İNFİAL GÖSTERDİ
Babamız hakkında uydurulan en son ve en vicdansızca yalan, Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi karşısında onun gösterdiği canhıraş infiali kendisinin sağlık durumuna bağlama teşebbüsü olmuştur. Buna karşı, babamızın son anına kadar yakınında bulunan biz evlatları, yine onun yakınında bulunan Nur talebesi kardeşlerimizi de şahit tutmak suretiyle açıkça bildiriyoruz ki, babamız son nefesini verinceye kadar daima aklıselim ile düşünmüş, konuşmuş ve hareket etmiştir. Sadeleştirme adı altında girişilen tahrif teşebbüsünün babamızı nasıl yaraladığını bizzat gördük ve bu yaranın ıstırabını onunla birlikte yaşadık. Kardeşlerimizin bu tür haberlerle karşı karşıya getirilmesini istemiyoruz. Bir ferdin görüşünün umum ailemizin hatta merhum babamızın görüşü olarak aksettirilmesi bizleri rahatsız etmiştir.
GÜLEN’E MEKTUP YAZILDI CEVAP BİLE VERİLMEDİ
Cemaat 2012 yılında sadeleştirme çalışmalarına tekrar başladığında, babamızın Bediüzzaman’ın diğer talebelerini ortak bildiri hazırlamak için topladığına bizzat şahit olduk. Hatta Gülen’e yazılan mektuba ilk imzayı kendisi koydu. O andan itibaren de sürekli olarak bu teşebbüsü durdurmaya çalıştı. Mektubuna cevap bile verilmedi. Aksine kulak asmaksızın tahrif faaliyetlerine hız verildi.
NUR TALEBELERİ HÜKÜMETİ DEVİRMEYE ÇALIŞMAZ
Nur talebeleri milletin oyuyla iktidara gelmiş, dine müsamahakâr ve yardımcı olanların yanında yer alır. Onları devirmeye çalışmaz. Meşru hükümetin yanında yer alır. Başarıları için dua eder. Hele aileleri birbirine düşürmek, Müslümanları birbirine düşürmek, İslami ve insani olmayan ve Risale-i Nur prensiplerine uymayan meçhul hedeflere ulaşmak için yapılanlar din düşmanlarına destek vermekten başka bir şeye hizmet etmez.
Sabah

“Üstad’ın Devamı Gülen Cemaatidir” İddasına Cevap!

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden merhum Mustafa Sungur‘un çocukları, babalarının “Üstad’ın hizmetinin devamı Gülen cemaatidir” yönünde bir sözü olmadığını belirterek, “Babamız her ehl-i iman cemaati gibi Gülen grubunu da Risale-i Nur ile muhafazaya çalışırdı. Ta ki nurları ‘sadeleştirme’ adı altında yaptıkları o azim cinayete kadar. O zaman babamız sadeleştirme ile ilgili olarak şunu dedi: Bu olay beni çok yıprattı. Değil şimdi, ta kıyamete kadar buna sebep olanları affetmeyeceğiz. Ben kalben bağımı kesiyorum” ifadesini kullandılar.

Merhum Mustafa Sungur’un çocukları Ahmet, Şerife, Nurullah, Cihan Nur ve Saide Nur Sungur ortak bir açıklama yaparak, son günlerde bazı yayın organlarında babaları hakkında yalan, yanlış haberler yer aldığını belirterek, bu haberlere ilişkin değerlendirmelerde bulundular.

Babalarının “Üstad’ın hizmetinin devamı Gülen cemaatidir” dediğine dair haberlerin bazı medya organlarında neşredildiği belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi:

“Bunun aslı olmadığını açıkça belirtmek isteriz. Üstad’ın devamı Risale-i Nur’dur ve onun mutlak varisleridir ve aynı zamanda onların yolundan aynen gidenlerdir. Babamız her zaman Üstad’ın talebeleriyle birlikte hareket ederdi. Bugün olsaydı yine ağabeylerle hareket edecekti.

Babamız her ehl-i iman cemaati gibi Gülen grubunu da Risale-i Nur ile muhafazaya çalışırdı. Ta ki nurları ‘sadeleştirme’ adı altında yaptıkları o azim cinayete kadar. O zaman babamız sadeleştirme ile ilgili olarak şunu dedi: Bu olay beni çok yıprattı. Değil şimdi, ta kıyamete kadar buna sebep olanları affetmeyeceğiz. Ben kalben bağımı kesiyorum.”

“BABAMIZ BAŞBAKANIMIZI ÇOK SEVERDİ”

Biz şahidiz ki babamız başbakanımızı çok severdi ve bu hükümet için ‘azamul hayır‘ derdi. Başbakanımızın da babamızın cenazesine bizzat iştiraki bizi çok minnettar etmiştir. Kendilerine Allah’tan uzun ve hayırlı ömürler ve muvaffakiyetler temenni ederiz.”

Ahmet Sungur, Şerife Sungur, Nurullah Sungur, Cihan Nur Sungur, Saide Nur Sungur

Kaynak: AA, RisaleHaber