Etiket arşivi: mehmet çetin

Rızıkta İki Tercih

Zariyat/58 ve Hûd/6 surelerindeki ayetlerde hakikî rızkın Allah’ın taahhüdü altında olduğu ifade edilir. İnsanın hatalı seçimi karışmadığı müddetçe doğru tercihlerle rızkını bulacak, namus ve izzetini muhafaza edecek.

Risale-i Nur’da rızk-ı mecazî olarak ifade edilen hakiki olmayan rızkın temininde insanın hatalı tercihleri ile muhtemel sıkıntıları anlatılır ve doğru davranışa işaret edilerek ubudiyet çizgisine çekilir.

Rızıkta hatalı tercih zan ile başlar, anlayışla gelişir tahrik ile uygulanır. Zannı besleyen ihtiyaç duygusu kişinin anlayışını nefisten gelen baskın tahriklerle dışa yansıtır. Zarurî olmayan ihtiyaçlar kesin ihtiyaç sınıfına dâhil edilir. Çevrenin tesiri, gelenek ve göreneğin etkisiyle alışkanlık oluşarak terk edilemez hâle geliyor. İşte bu mânâdaki rızık anlayışı ayette söz edilen kısımdan olmadığı için, elde edilmesi çok pahalıya mal olmaktadır. Mahlûkatın sultanı olan insanın izzeti, hakikî olmayan rızkın temininde rencide edilerek zillete düşürülmektedir. Bazen alçak insanların ayaklarını öpmek anlamındaki mânevî dilencilik vaziyeti, bazen de ebedî hayatının nuru olan mukaddes değerlerini feda etmek suretiyle o bereketsiz uğursuz malı alır.

İnsanların sıkıntılı ve yoksulluk zamanında aç ve muhtaç olanların elemlerinden vicdan sahibi olanlar o garibanlara acımasıyla meşrû olmayan kazançlarındaki lezzetini acılaştırıyor. Böylesine acip bir zamanda, şüpheli mallarda, zaruret derecesinde almayı yeterli görüp fazlasından sakınmak lâzımdır. “Haram maldan zaruret derecesinde alınır, fazlası alınmaz.” kuralı istikametince gerçekten zor durumda kalan bir insan ölmeyecek kadarını alır, tok oluncaya kadar yiyemez. Hem, yüz aç insanın gözleri önünde tam bir lezzetle yenilmez.

Karşılaşılan sıkıntıları zaruret derecesinde görerek verilen fetvaya uydurulup haramı helale dönüştürmeye gerekçe olamaz. Her sıkıntı zaruret derecesinde değildir. Zaruretin derecesi gayet açıktır o da “ölmeyecek kadar”ıdır. Her sıkıntı ölümcül değildir. Diğer taraftan hayatın bütünüyle imtihan olduğu hatırdan hiç çıkarılmamalıdır. Allah’ın isin ve sıfatlarının eşya ve hadisede tecelli ederken bizim üzerimizde de tecelli ettiğini unutmamalıyız. Cennetin ucuz olmadığı anlayışı bu sıkıntılarda dayanma gücümüze güç katmalıdır. Cehennemin lüzumsuz olmadığı anlayışı ise sakınmaya gayret vermelidir. Sıkıntılarda sabrı iyi anlayarak yerinde kullanmak en etkili ve en doğru davranış biçimidir. Öfke patlamalarından, tepkisizlik ve vurdumduymazlığa kadar tepki tercihlerinde sabır çok önemlidir.

Rızkın kazanılmasında sabır yerinde ve doğru kullanılması ile hakikî rızık tercihi ile kul, hasenatı Rabbinin bir ikramı bilir ve şükreder. İktisat ederek ailecek karşılaşacağı sıkıntılara dayanır. Tedbirle beslenen şükürle bereketlere nail olur. Hayatı istikamete girer.

Mehmet Çetin

www.mehmetcetin.de

Rüyadan İbretlik Notlar!

Şerafeddin, akşam namazı sonrasında bastıran uykuya, beraber kaldığı arkadaşları gelinceye kadar teslim olur. Rüyasında kapı yüksek sesle vurulur, heyecanla fırlar ve hızla açar. Kapıda tanımadığı ama korku ve dehşet veren görüntüde iri yarı birisi emreder:

-Haydi, vaktin doldu, der.

-Yahu bir yanlışlık olmasın!

-Hayır, yanlışlık yok, düş önüme!

-Bir abdest alsaydım, iki rekât namaz kılsaydım, biraz sonra gelecek arkadaşlarımla helâlaşsaydım…

-İtiraz etme, düş önüme.

Çaresiz önüne düşer Azrail’in. Yolda zaman kazanmak için yavaş yürür. Nihayet biten sokakların ardından uzaktan kabristan görünür. Yıllarca okuduğu Külliyattaki: “Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebi ile bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeran-ı hayat bir rüya gibi geçti…” ibretlik ifadeler hızla zihninden geçti. Pişmanlıkların bini bir para; şimdi o hayat eline geçse idi yaptığı hataların hiçbirisini yapmayacaktı, namazları zamanında eksiksiz kâmilen kılacak, gıybet ve dedikodudan uzak duracaktı, ne çare ki artık faydası yok.

Kabristana girerler. Mezarların aralarından sıkıntıyla geçer ve eşilmiş bir kabrin başında kendini bulur.

İn aşağı, emri ile kabre iner.

Yat, emri ile uzanınca hışımla doğrulur ve ovuşturduğu gözleri duvardaki tablolara takılır;

Allah Allah, bu kabirde aynı bizim dershanedeki gibi risaleli tablolar varmış, der ve hızla vurulan kapının sesi ile kendine gelir, geçenlerin rüyada olduğunu anlar ve şükreder.

Azrail’in ne zaman, nerede ve nasıl geleceği hiç belli değil. Ama belli olan bir şey var ki o da bizim hazırlıklı olmamız. Nedense, insanoğlu elinden kaçırdığı ve hoyrat kullandığı şeylerin kıymetini sonradan anlıyor ama o kuş çoktan uçmuştur.

Hastalıktan önce sağlığın, yokluktan önce varlığın, gitmeden önce boş geçen vaktin, ölmeden önce hayatın, ihtiyarlıktan önce gençliğin kıymetini bilmeliyiz. Bunlar elimizde iken kıymetini bilmemiz için yapılan nasihatlere kulak vermeliyiz. Tecrübelere dikkat etmeliyiz.

Mehmet Çetin

Sultan 2. Mahmud’un Aldığı Ders!

07Sultan Mahmud tebdil-i kıyafet yapıp gezerken tıkanan lağım kanalını açmakla uğraşan bir adamın konuşması dikkatini çeker. Adamın yaptığı iş çok müstekreh olduğu için Padişahın midesi bulanır.Tam bu esnada lağımcı küreği daldırır, çıkarır. Ortalığa fena bir koku yayılır. Bu kokudan lağımcı da etkilenerek seslenir: Yeter artık be kör nefis! Şimdi seni bu pislikten daha kötüsünün içerisine sokarım.”, der.

Sultan hayretle yanındaki adamına sorar:

Bu adamın söylediğini işittin mi?

İşittim efendim.

Kendisi dizlerine kadar pisliğin içerisinde olduğu halde kör nefsi daha hangi pisliğe sokabilir ki?

Adamın işinin bitmesinin ardından takip ederler. Evine girip temiz kıyafetlerle çıkan lağımcı, esnaf kahvesine oturarak okkalı bir kahve ısmarlar. Sultan Mahmud ile yaveri Sait Efendi usulca yaklaşıp selam verirler. Lağımcı Usta masaya davet eder. Konuşma başlar:

Merhaba ağa.

Merhaba, buyurun der, iki kahve daha söyler.

-Çalıştığın yerden beri seni takip ediyoruz.

-Hayrola! Yapılacak bir iş mi var? Herkese sorun, Sarı Mehmet dedin mi herkes tanır beni.

-Hayır, bir işimiz yok ancak çalışma esnasında bir sözünü çok merak ettik. Demiştin ki: “Yeter artık be kör nefis! Şimdi seni bu pisliğin içerisine sokarım.”Halbuki sen zaten pisliğin içerisinde idin. Nefsi daha nereye sokacaksın ki?

Lağımcı gülerek cevap vermiş:

Ben zenaatlerin en pisini yapıyorum ama alnımın teri ile hayatımı kazanıyorum. İşim bitince de yıkanıp ağa oluyorum, kendi saltanatımın padişahı oluyorum. Sultan Mahmut bile bana vız gelir. Kokudan tiksindiğim vakit nefsime “seni bu pislikten daha kötüsüne sokarım”, sözümden muradım, “bir yere uşaklığa girerim, seni emir altına aldırırım” demektir. Şimdi anladınız mı?

Sultan, adamına işaret eder, o da bir kese altın uzatır, ama lağımcı itiraz eder,

Ben bir iş görmedim ki karşılığını alayım, der.

-Bu, iş karşılığı değil. Padişah ihsanıdır. Hani biraz önce Sultan Murad bile bana vız gelir demiştin ya, işte onun ihsanıdır.[1]

Nefsin firavunluğunu ve onun korktuğu tek noktayı anlatan bu hikayeyi manidar bulduğumuz için paylaşmak istedik. Emir altına girmek istemeyen nefsi, lağımcı Sarı Mehmet Usta, uşak olma, emir altına sokma tehdidi ile haddini bildirip, pisliğin içerisinde temizlenme dersi verir.

Fazla söze gerek var mı?

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

[1] Hilmi Yücebaş,  Ref’i Cevat Ulunay’ın Hayatı Hatıraları Eserleri, sh. 128, Arkın Dağıtım. 1968

Bayramlarda Yükselen Duygular

Bayramların ibadet hayatımıza kazandırdığı iyilik ve güzellikleri vardır. Bunların başında cemaatle kılınan bayram namazının ardından getirilen teşrik tekbirleri ile ortaklaşa sergilenen samimi birlik tablosu gelir. Camiin içindeki ve dışındaki cemaatin beraberce “Allahuekber” diyerek hamd, tesbih ve tekbirlerle tevhid mânâsı ilan edilir.

Bu tabloyu geniş olarak tefekkür etmek şöyle mümkündür: Dâhil olunan bu camii cemaati gibi şehir, ülke ve dünyadaki bütün camiilerin cemaatinin hep beraber “Allahuekber” nidaları Mekke ağzıyla, Arafat Dağı diliyle her taraftaki mü’minlerin nefesiyle ilan edilir. Bir mü’minin ağzından çıkan bir “Allahuekber” ilanı, birlik ve beraberlik duyguları ile kâinatın her tarafına yayılır. Böylece havada bir ve tek olarak “Allahuekber” temessül edip yankılanarak semavatta tekbir sesleri dalga dalga çınlayarak büyük bir tesbih ve zikir halkası oluşturur.

Bayramlarda gafletin baskın çıkması ihtimaline binaen gayrimeşru daireye sapmamak için rivayetlerde, zikrullaha ve şükre çok rağbet ve teşvik edilmesi çok anlamlıdır. Böylece bayramlarda o sevinç ve mutluluk nimetlerini şükre çevirip, sevinç ve huzur nimetinin hem devam ettirilsin hem de ziyadeleştirilsin. Şükür nimeti fazlalaştırır, gaflet kaçırır.

Bayramlaşma ile yeniden kuvvetlenen kardeşlik duyguları, diğer zamanlardan biraz daha farklı olarak küçüklerin sevindirilmesi, büyüklerin ziyaretleriyle hâsıl olan hürmet ve muhabbetler bayramın getirdiği güzelliklerdir.

Bayramın vesile edilerek sağlanan barış ve dostluklar unutulmaz hatıra bırakır. Sıla-i rahim en güzel manasını bayramlarda bulur. Diğer zamanlara nispeten fazlasıyla yapılan kabir ziyaretleri, hayatın faniliği, insanın ölümlü olduğu dolayısıyla kabrin arkası için çalışma arzu ve duygusunu uyandırır. Fakirlere, gariplere, kimsesiz ve yolda kalmışlarla ihtiyaç sahiplerine gösterilen o güzel yaklaşımlar, yardımlar, şefkat elleri hepsi bayramlarda zirve yapan duygular sayesindedir. Diğer taraftan bu insanların alaka, yardım görüp mutlu olması, sahiplenilme duygularının tatmin olması bayramlar vesilesiyledir. Bayrama özel yapılan hazırlıklar, yemekler, tatlılar, alınan eşyalar, elbiseler, temizlikler ve hatta bayram tıraşları da bayramlarda yapılır ve yaşanır. Bayramlarda haberleşme, seyahat, alış veriş artarken esnaf ve müşteri ile devletin maliyesi de memnun kalır.

Bu güzel duyguların yükselmesi bayramı bayram eden lezzetli hatıralardır.

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

Yiyin, İçin.. Fakat İsraf Etmeyin!

Semavî dinlerin arasında İslâmın artan bir taleple tercih edilmesi, hayatın her yönünü kuşatan prensiplere sahip olma özelliğindendir. Dinimiz hiçbir konuda bizi rehbersiz bırakmamıştır. Dolayısıyla nefsimize göre hareket edersek hata yapma ihtimaliyle beraber şikâyetlerin artması da söz konusu olacaktır.

Hayatımızdaki her davranışımıza pusula olma özelliğinde olan “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.”[1], ayetinden hareketle iktisadın, esas alınması gerekir.

On Dokuzuncu Lem’a’da Bediüzzaman Hazretleri bahsedilen ayeti zamanımızın anlayışına göre, iktisadî esaslar çerçevesinde izah eder. Üstadın izahlarının ilk kısmında geçen iktisadın,“Zahiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir.”, ifadesi çok dikkat çekicidir.

Zahiren lezzetsiz görünen nimette nasıl bir zevk olabilir ki ve hem ne demektir? Hayatımızın her tarafını işgal eden lüks tüketim arzusu bu kadar baskın iken zahiren lezzetsiz görünen nimet, niçin ve nasıl yenilsin ki? Hayatımızda zahiren lezzetsiz görünen nimetler tüketildiğinde iktisadiyatımıza faydası olacak mıdır?

Zahiren lezzetsiz görünen nice nimetler vardır ki lezzetlilere nispeten daha iktisatlı olduğu malûmdur. Lezzetliyi lezzetsizden ayıran kapıcı hükmündeki dilimize makamından fazla değer vermek hatalı bir davranıştır. Vücudu besleme noktasında baklava ile peynir veya yumurtanın bir farkı yoktur. Baklavaya göre daha az lezzetli olan peynir veya yumurta nimeti ile kanaat edilerek gıdanın alınması tavsiye edilen bir davranıştır. Tadı emsallerine göre dilimize cazip olmayan ama çok hesaplı yiyeceklerin tercih edilerek yenilmesi öncelikle iktisaden faydası olacaktır ki aradaki ücret farkı gizli israftan kurtarılıp kesemizde kalacaktır. Bir haramın terki yüzer vacip ve binler sünnet işlemek gibidir. Sonra, o zahiren lezzetsiz zannedilen nimetin kullanımı ile fakirlerin hâlinin anlaşılmasına vesile olacaktır. Bu muamele de toplumdaki zengin fakir yaklaşımını sağlayacaktır. Zahiren lezzetsiz görünen nimetin tadılması insanı şükürsüz zenginliğin getirdiği gururdan uzaklaşılmasına ve şükre yaklaşmasına da sebep olabilir. Lüks tüketimin azalması gibi bir haramın engellenmesine, iktisatlı nimetlerin daha fazla taleple pazar bularak istikrarlı hayatın devamına sebep olacaktır.

Sıralanabilecek daha pek çok hususların her birisi iktisaden faydası olmakla beraber zahiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzetin tadılıp şükre davete kuvvetle vesile olacaktır. Lezzetsiz görünen nimetlerdeki gizli lezzet ve iktisadın farkına varabilen ve uygulayanlardan olmak duası ile.

Mehmet Çetin

mehmetcetin.de

Kaynak;

[1] A’raf 7/31