Etiket arşivi: övgü

Nefislere İlişkin Güzel ve Etkili Söz Söylemek İbadettir

Deccal, insanların imanını alan kişi, felsefe ve akımlardır. Ahir zamanda deccalin de etkisi ile insanlar dinden uzaklaşacaklardır. Dinin yaşanmadığı toplumlarda merhamet, hoşgörü, sevgi, saygı gibi güzel ahlak özellikleri yerini; sevgisiz, hoşgörüsüz, merhametsiz, bencil duygulara bırakacaktır.

Çevrenize bakın; insanların çoğu tahammülsüz, sevgisiz, asık yüzlü, kaba ve kavgaya hazırlar. Kuran ahlakının gereği olarak karşıdaki kişiye iltifat edip güzel söz söylenmesinin dahi altında bir çıkar ya da fitne arar oldular. Tüm bunlar şeytanın telkini ve oyunundan başka bir şey değildir. Şeytan insanların mutsuz, umutsuz, birbirine düşman, kıskanç, şüpheci ve olumsuz olmasını ister. Bu hedefe ulaşmak için, güzel olan her şeyi yanlış gösterir. Bunu yaparken de sözde ahlak kurallarını kullanır ve Allah’ın adıyla kandırır insanları.

Allah ayette, tebliğ yaparken karşıdaki kişiye; ”onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.” (Nisa Suresi, 63) buyurur.

Nefis övülmekten hoşlanır. Mesela karşımızdaki kişi bir bayan ise nefsinin duymak istediği şey güzelliğinin övülmesidir. Elbette mümin kişi övgüyü temelde Allah’a yapar. Sözün en güzelini söylemek Allah’ın emridir. Allah güzel sözü, dalları göğe ulaşmış bir ağaca benzetir. Kötü sözü ise, kökü yerden koparılmış, tutunma imkanı kalmamış bir ağaca benzetir.

Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. (İbrahim Suresi, 24)

Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır. (İbrahim Suresi, 26)

Malesef insanlar şeytanın da telkinleri ile birbirlerine güzel söz söylemekten kaçınırlar. Çünkü güzel söz söylemek nefsi ezen bir ibadettir. Karşıdaki kişinin güzelliğini, başarısını, zekasını övmek nefse ağır gelir. Bunun sebebi karşıdaki kişiye benlik vermek, onun başarı ve güzelliğini Allah’tan bağımsız görmektir. Oysa mümin yaşadığı hiç bir olayı ve kişileri Allah’tan bağımsız görmez. Güzelliği, başarıyı, zekayı verenin Allah olduğunu bilir. Allah’ın tecellisi olarak gördüğü kişiyi överken, aslında övgüyü Allah’a yapar. Bu nedenle övgü dolu güzel sözler söylemek nefsine ağır gelmez.

Artık öyle bir toplumda yaşar olduk ki insanlar her şeyin altında bir fitne arar oldular. Herkes birbirine sui zan ediyor. Anne çocuğuna tahammülsüz, baba eşine merhametsiz, öğretmen öğrencisine hoşgörüsüz, doktor hastasına anlayışsız… Trafikte adeta herkes birbirinin düşmanı. Saygı yok, sevgi yok. Materyalist eğitimin etkisi ile kim güçlü ise diğerlerini her anlamda eziyor. Zayıf ve güçsüz olanın korunması, yaşlıya saygı, çocuklara sevgi ve merhamet, kadınlara kıymet vermek sanki unutuldu.

Artık şeytanın oyununu bozalım lütfen. Kuran ahlakının gereği olan bu güzel ahlak özelliklerini yaşayalım ve yaşanmasına vesile olalım.

Birbirimize hoşgörülü ve sabırlı davranalım. Sevgiyle yaklaşalım ve sözün ‘en’ güzel olanını söyleyelim. Birbirimizi yermeyelim, övelim. Tartışmadan kaçınalım, sesimizi yükseltmeyelim, laf sokmayalım, nezaketli olalım.

Bunları yaparken karşımızdaki insanlardan bir karşılık beklemeyelim. Karşılık beklemek, karşılık görülmediğinde bu güzel ahlak özelliğinden vazgeçmenize sebep olur çünkü. Davranışınızla örnek olmanız, kötü söze güzellikle karşılık vermeniz, bir süre sonra karşınızdaki kişilerde de olumlu etkiler yapacaktır inşaallah. İbadetlerin karşılığı Allah Katında saklıdır…

Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. (Ali İmran Suresi, 103)

Bu yazıyı okuduktan sonra mutlaka bu hatırlatmaları hayata geçirebileceğiniz imkanlarınız olacaktır. Lütfen şeytanın size bu uyarıları unutturmasına müsaade etmeyin. Ve güzel ahlakta, sevgide, sabırda ve nezakette kararlı olun. Unutmayın, uyarıları Allah yapar, kişi ve olayları vesile kılar.

Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)

İbrahim Akın

Çocuğunuzu övün ama nasıl?

Soru: Çocuğumuzu yapmış olduğu hatalarından dolayı bu zamana kadar onu hemen hemen hiç tenkit etmedik. Onun yapmış olduğu iyi şeyleri görmeye çalıştık. Onu sık sık övmemize ve onore etmemize rağmen, çocuğumuzun davranışlarından memnun değiliz. Gittikçe ben merkezli olmaya başladı ve sanki onun yapmış olduğu şeyleri övmekle yanlış yaptık gibi geliyor bize. Bu konuda neler önerirsiniz?

Cevap: Ana babalar ve öğretmenler çocukları cezalandırdıkları zaman duydukları suçluluğu onları övdüklerinde duymazlar. Övgü herkesin istediği, gereksinim duyduğu bir şeymiş gibi gelir insana. Bütün bu nedenlerle çok kullanılır. Yetişkinlerin, çocukların yapmalarını istedikleri şeyleri övgünün onlara yaptıracağına büyük güvenleri vardır.

Aslında çoğu zaman etkisizdir ve yetişkin-çocuk ilişkisine zarar vermektedir. Ayrıca övgü çocuktaki bir dizi istenmeyen anti sosyal kişisel özelliği ortaya çıkarabilir.

– Övgü nedir? Kısaca övgüye “olumlu değerlendirme” diyebiliriz.

Örneğin:

Aferin işini çok güzel yaptın. (SEN yapıyorsun)
Çok güzel temizlik yapmışsın.(SEN yaptın)
Hiç yaramazlık yapmadın. (SEN yapmadın)
Ödevlerini daha iyi yapıyorsun..(SEN yapıyorsun)

Yapılan araştırmalarda “Sen” öznesi kullanılarak yapılan övgüler anne babalara sorun olarak geri dönebiliyormuş.

Sen kullanmadan yapılabilecek olumlu değerlendirme örneğiyse şöyle:

—“Bu akşamki yardımın benim için çok değerliydi, çünkü çok yorulmuştum.”

Sen iletisiyle olsaydı:

—“Bu akşam bana çok yardım ettin, çok düşüncelisin.”

Nedir övgüyü zararlı hale getiren? Nedir iyi bildiğimiz övgünün kötü tarafları?

Övgü İçindeki Gizli Gündem

Her övgü tümcesinin ardında çocuğu değiştirmek için söze dökülmemiş bir amaç gizlidir. Biz buna “gizli gündem” diyoruz; çünkü yetişkin amacını genel olarak açıkça belirtmez.

Yaptığımız övgülerin gizli gündemlerini bir düşünelim.

“Bugün hiç yaramazlık yapmadın, beni hiç üzmedin aferin sana” diyen annenin gizli gündemi “Hep böyle olmanı istiyorum” dur.
“Bu ara derslerine çok güzel çalışıyorsun, notların da çok iyi” diyen ebeveynin gündemi de “neden hep böyle değilsin” olabilir.

O halde akla şu soru gelebilir; çocukları böyle övüp onların olumlu davranışlarını pekiştirmeye çalışmanın ne zararı olabilir?

Çocuklar övgüyü bu biçimiyle kullanan ana babaları ve öğretmenleri; yönlendirici, denetleyici ve dürüst olmayan kişiler olarak algılarlar. Demek ki çocuklar övgümüzde dürüst olduğumuza inanmıyorlar. Çünkü övgümüzdeki gizli gündemi çoğunlukla anlıyor ve istediğimiz bir şeyi yaptırmak için kendisini övdüğümüzü hissediyorlar. Övgümüze değer vermiyorlar. Tam tersi bize olan güvenlerini yitiriyorlar.

Çocuklardaki yüksek başarı nedenlerini araştıran araştırmacıların araştırma sonuçları şöyle:

“Çocuğunu sürekli öven anne ve babanın bunu onu boyun eğmeye zorlamak amacıyla yaptığı kesindir. Böyle bir övgünün içten olmadığı ve hak edilmediği çocuk tarafından bilinir.”

Övgü; övgü kullanan kişinin gizli gündemini yansıtır demiştik yapılan araştırmalarda övgü gizli gündemin haricinde karşı tarafa eleştiri de iletebiliyormuş.

Anne: Bugün arabayı daha dikkatli kullanıyorsun.
Çocuk: “Bugün daha dikkatlisin” ne demek? Ben her zaman dikkatliyim.
Anne: Her zaman dikkatli olduğunu düşünmüyorum.
Çocuk: Şimdiye kadar tehlikeli olabilecek ne yaptım? Söyle bakalım!

Yukarıdaki diyalogda anne çocuğunu övdü aslında ama çocuk eleştirildiğini hissetti ve savunmaya geçti. Yani övgüye değil eleştiriye cevap verdi. Övgü anlamı zayıf kaldı. Ve zaman geçtikçe aklında sadece eleştirildiği kalacak. Daha sonra övgüyü unutacak, sadece eleştiriyi anımsayacaktır.

Övgü Bir Anlamda Ast-Üst İlişkisidir

Her hangi bir enstrüman çalan bir sanatçıya “Tekniğiniz hatasız, yorumunuz harika” diyebilmeniz için o enstrümanı çalmada o sanatçıdan üstün bir becerinizin olması ya da en az onunki kadar olması gerekir. O enstrümanı çalmadan anlamayan biriyseniz sadece “Yeteneğinize hayran oldum” ya da “Konserinizi zevkle dinledim” diyebilirsiniz.

Kısacası övdüğünüz kişiye “ben bu işi senden iyi biliyorum, senin güzel yapıp yapmadığını anlıyorum ve seni değerlendiriyorum” demiş olursunuz. Yani “ben senden üstünüm” demiş olursunuz. Övgünün her zaman çocukta aşağılık duygusunu yerleştirme tehlikesi vardır. Çünkü çocuk sürekli kendinden daha iyi bilen birinin varlığıyla ve değerlendirmeleriyle karşı karşıyadır. Kendisini, bilmeyen, yaptığı beğenilmeyen biri gibi hissedebilir.

Yumuşatma Tekniği

Yetişkinler bazen övgüyü, eleştiri iletisi göndermeden önce çocuğu yumuşatmak amacıyla kullanırlar.
— Bulaşıkları yıkamana sevindim ama yerlerine kaldırmamışsın.
— Eskiye göre iyisin ama biraz daha çalışman gerekiyor.
Bu iletilerin de övgü kısmı işitilmiyor, eleştiri kısmı algılanıyormuş çocuk tarafından.

Bazen de eleştiri iki övgü cümlesinin arasına sıkıştırılıyormuş ama çocuklar yine anlıyormuş yetişkinlerin niyetini ve eleştirisini.

— Çok çalıştığını görüyorum, ama yine matematikte yanlışlar yapıyorsun. Oysa kafana koyunca her şeyi yapacak bir yapın olduğunu biliyorum.

Bu cümlenin annenin içten bir değerlendirmesi değil çocuğun matematik dersini düzeltmek için kullandığı bir cümle olduğu çok açık. Eleştiri iki övgü arasına sıkıştırılsa bile niyet çok açık. Bunu çocuk da rahatlıkla fark ediyor.

Sonuçta:

1- Yaptığınız övgünün samimi olmadığını bilir ve kendisi hakkında olumlu bir değerlendirme olarak algılamaz.

2- İstediğinizi yapabilir ama bu övgü aldığı için değildir. Ya mecburiyetten ya da övgü alınca yapması beklendiği içindir.

Övgü Çocuğun Kendini Değerlendirmesine Uymayınca

Çocuklar kendi değerlendirmelerine uymayınca yapılan övgüyü önemsemezler çünkü onlara gerçek gelmez.

Anne: Kumdan kaleni ne güzel yapmışsın

Çocuk: Hiç de değil Ayşe’ninki daha güzel.

Övgü çocuğun kendisiyle ilgili görüşlerine uymuyorsa yetişkinlerin kendisini anlamadığını ve duygularını kabul etmediğini düşünür. Şu cevapları verirler:

“Hiç de iyi değil.”
“Güzel değilim.”
“Beni kandırmak için öyle söylüyorsun.”
“Resmim çok kötü oldu.”
“Çok daha iyi yapabilirdim.”

“Kişi sorununu paylaşırken onu övmek iletişim engelidir.”

Böyle zamanlarda övgü anne- baba -çocuk arasındaki iletişimde engel oluşturur. Ana babalar ve öğretmenler çocuğun kendini kötü hissettiğini anlamayınca, çocuklar onlarla daha fazla konuşmaya gerek duymazlar. Bu nedenle yetişkinler yersiz övgülerle çocuklarına danışmanlık yapma fırsatını kaçırmış olurlar.

Çocuk bir şeyi güzel yapmadığını düşünüyorsa illa ki onu överek yaptığının güzel olduğunu kabul ettirmeye çalışmak onu anlamamak olur. Anne baba iyi bir şey yaptığını düşünür oysaki bu durumda ne olursa olsun çocuğu övmek değil, ne olursa olsun çocuğu anlamak gerekiyor.

Övgü Kardeşler Arası Rekabeti Arttırabilir

Ana babaların her zaman her çocuğu eşit olarak övmesi olanaksız olduğundan çocuklar, yetişkinlerin kendilerine haksızlık yaptığını düşünürler ya da kendilerini daha iyi göstermeye çalışırlar (kardeşine yapılan övgüleri almak için).

Her çocuğun kabiliyeti bir diğerinden farklıdır. Kardeşlerinin içinde bir çocuğu bir kabiliyetinden dolayı sürekli övmek, diğer kardeşlerin kıskançlık ve haset duygularını alevlendirebilir. Kabiliyetlere olumlu vurgular yapmak ve gelişmesine yardımcı olmak herkesin içinde övmekle değil, başka yollarla yapılmalıdır.

Övgü İle Çocuğu Yanlış Şartlandırma

Edimsel şartlanmada “tesadüfî pekiştirme” denilen bir olay vardır. Gelişigüzel verilen ödüller, hedeflenmeyen davranışların ortaya çıkmasına yol açabilir. Bazen bir çocuk elini ağzına sokar, ona anne veya babası “sokma” diyerek elini tutar, onu kucağına alır. Ana-babanın bu davranışı çocuk için ilgi görmek anlamına gelir. Bu ilgiyi sürdürmek amacıyla elini ağzına sokmaya devam eder. Böylece çocuğun elini ağzına sokmaması değil sokması pekiştirilmiş olur.

Örneğin; Nice baba oğluyla iftihar ederken; Bu oğlan çok zeki sınıfta öğretmeni bir dinler, hemen kapar, artık bir daha kitabı okuması gerekmez. Bu konuşmaya kulak misafiri olan çocuk “Ben zekiyim öğretmenimi bir kez dinleyip hemen kapıyorum artık bir daha okumam gerekmiyor. Benim kadar zeki olmayanların, aptalların, ineklerin, harıl harıl çalışmaları gerekir” diye düşünür. Ve çıkan yargı “Ben zekiyim okumam şart değil.”

Baba çocukta böyle bir yargı oluşturmayı hedeflememişti. Ancak bu yargı ve bunun devamı olarak çıkan sonuç çocuğun hayatı boyunca etkilenebileceği bir sonuçtur.

Övgü Karar Verme Yeteneğinin Gelişmesin Engel Olabilir

Çocuklar büyürken ve ileriki yaşamları için önemli kararlar almak zorundayken ana babalarının onayına ve övgüsüne bağlı kalmaları, çıkarlarına uygun karar vermelerini engelleyebilir. Meslek seçiminde yapılan yaşamsal yanlışların nedeni ana babanın arzusuna uymaktır.

Çocuklar sırf övgümüze sadık kalabilmek için ya da övgümüzü istediği için yanlış kararlar alabilirler.

Çoğu anne baba “Eee, çocuğu övmeyeceğiz de yaptıkları güzel şeyleri ve hoşumuza giden davranışları takdir ettiğimizi nasıl söyleyeceğiz? Övmeyeceğiz de ne yapacağız?” diye soruyorlar haklı olarak.

Tabi ki yerli yerinde yapılan övgü çocuğu motive edecek ve daha sonraki yaşantısında kendisine artı bir değer olacaktır. Bununla birlikte pazarlıklı övgü, içten olmayan ve gizli hesap içeren övgü, hak etmediği zaman sırf morali düzelsin diye yerinde yapılmayan övgü geri tepecek ve çocuğumuzun bize ve kendine olan güveni sarsılacaktır.

Sanırım günümüzde en çok yaptığımız iki hatadan biri çocuğumuz şımarmasın diye ondan övgüyü esirgemek, yani yaptığı olumlu davranışları takdir etmemek, diğeri de yerli- yersiz, bilinçli- bilinçsiz çok sık çocuğumuzu övmek. İlkinde çocuğumuzun psikopat, ikincisinde de megaloman/narsis olma tehlikeleriyle karşı karşıya kalma ihtimali yüksektir.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Çocuk Eğitiminde Şimdiki Aklım Olsaydı Kitabından Alıntıdır.