Etiket arşivi: tercüme

Arjantin: Lorena’nın Nurları Tercüme Ederken Başından Geçen Müthiş Olaylar!

arjantin-risale-i-nurKıymetli Kardeşlerim,

Risale-i Nur’un tercümesini yaparken başımdan geçen hadiseleri kelimelerle nasıl izah edebilirim, bilemiyorum…

Bazen, bir günün sonunda bir risalenin tercümesini bitiriyorum ve ertesi gün kaldığım yerden devam ediyorum. Fakat devam ettiğimde, çevirisini yapmam gereken risale, ya başımdan geçmekte olan bir olaya ya da üzüldüğüm bir duruma cevap veriyor. Mesela, bir gece bazı sıkıntılarımdan dolayı çok kızgındım, aynı günün sabahında, Üstadımızın zorluklar karşısında sabırlı olmak hakkındaki, her şerde bir hayır vardır sözlerini çevirmem gerekliydi. Bu Nur-u Kur’an’ın tecellisi, her zaman  tam da ihtiyacım olan anda geliyordu. Bu tevafukları o kadar çok yaşadım ki hepsini yazmak çok vakit alır.

Tercümeye başladığımda, İngilizce öğretmeni olarak da çalışıyordum. Ve geçen yıl, dağların arasında başka bir şehre taşındım ve bir yıl boyunca bütün mesaimi sadece Risale-i Nurların tercümesine ayıracağıma dair söz verdim. Fakat bilmiyordum ki, bu bir yıl boyunca benim ve ailem için çok sıkıntılar olacaktı. İyisi ile kötüsü ile her şey için her zaman Allah’a şükür etmek zorunda olduğumu ve başka insanların çektikleri sıkıntıların yanında benimkilerin o kadar da büyük olmadığını düşünmeme vesile olmasıyla, Risale-i Nur benim için büyük bir nokta-i istinad oldu. Çünkü her şey öğrenmeme, gelişmeme ve “O”na yaklaşmama vesile oluyor. Bir defasında, çok problemlerim olduğu bir zamanda tercümeyi bırakıp öğretmen olarak çalışmaya devam etmeyi düşündüm. Bu günlerde, kardeşlerin yardımının yanında, ne yapmam gerektiği konusunda bana yol gösteren bir rüya gördüm.

Rüyamda, bazı insanlar beni hapsetmek için bir yere götürüyorlardı fakat o yer bir hapishane değil eşyasız bilinmeyen bir evdi. Beni, çok sıcak bir günde, pencereleri kapalı ve içinde sadece yanan bir soba olan bir odaya kilitlediler. Beni orada alıkoyanlar sobanın yanında durmam gerektiğini söylüyorlardı. Ve ben, rüyamda, Üstad masum olduğu halde onu hapse attıklarını ve cezalandırdıklarını düşünüyordum. Uyandığımda, şikâyet etmemem gerektiğini ve her şeye rağmen tercümelere devam etmem gerektiğini gösteren bir işaret olduğunu düşündüm. Bu rüyadan haftalar sonra, Ondördüncü Şua’nın tercümesini yaptım. Üstad hapishanede bulunduğu bir zamanda patlayan soba hadisesini okuduğumda rüyamı hatırladım ve tercümelere devam ettiğime sevindim.

Bundan birkaç ay sonra, yaklaşık bir yıldır görmediğim manevi kardeşlerimin memnuniyet verici ziyareti oldu. Bana 2013 yılından bahsettiler. Onlara, çevirilere devam etmek istediğimi fakat daha az vakit ayıracağımı onun yerine öğretmenliğe geri dönmek istediğimi söyledim. Onlarla bu konu hakkında çok konuştuk, bana devam etmemin gerektiği noktasında çok ısrar ettiler. Fakat o anda onlara bir cevap vermedim. Karar vermeden önce, biraz düşünmek için bana biraz vakit verin dedim çünkü sonradan değiştirmek isteyeceğim bir şey söylemek istemedim. Böylece, Arjantin’in farklı şehirlerindeki insanlara Risale-i Nurları ulaştırmak için onlar seyahatlerine devam ettiler. Yani, benim cevabımı almadan gittiler.

Fakat tam da o günün gecesinde başka bir rüya gördüm. Bu sefer şenlik bir yerdeydik. Çok kalabalıktı. Çok uzun bir masa vardı. Bazı insanlar oturmuş sohbet ederken diğerleri de yemek yiyorlardı. Herkes çok mutlu ve mütebessim gözükmekteydi. Masanın bir başında Abdullah, onun sol tarafında ben ve benim önümde ve Abdullah’ın sağında da bir genç vardı. Sonradan müslüman olan herkesin orada olduğundan ve bu insanların onun için orada bulunduğundan çok müteşekkir olduğunu söylüyordu. Abdullah, kendisine değil Allah’a şükretmek gerek diyordu. Fakat o genç ona teşekkür etmekte ısrar ediyordu ve dedi ki; Buradaki herkes İspanyolca Risale-i Nur’u okudular ve bu yüzden İslamiyeti seçtiler. O zaman ben o gence dedim ki; biz sadece tohumları ekiyoruz,  başka da bir şey yapmıyoruz. O tohumları yetiştiren ve insanların kalplerini İslam’a sevkeden Allah’tır.

Bu rüyanın sabahında artık cevabım hazırdı. 2013, inşaallah, İngilizceye çevrilmiş olan bütün risalelerin İspanyolcaya çevrildiği yıl olmalıydı. Cevabımı vermek için kardeşlerimi aradığımda tabi ki çok mutlu oldular. Fakat daha da önemlisi bu rüya vesilesi ile iki şey öğrenmiş olmamdı. Birisi, tevazuyu devam ettirmek ki tek yaptığımız tohumları serpmek. Diğeri ise, hakikaten de bu yapılan hizmetin başkaları için ne kadar önemli olduğunu bilmiyor olmamız.

Bu kitapları kimler okuyacak ve onların hayatlarında nasıl inkılâplar yapacak bilemiyoruz. Bunu, yani bütün Latin Amerika’daki ülkelerin Risale-i Nur eserlerini benim tercümelerim vesilesi ile okuyacak olmalarını düşündüğümde büyük bir sorumluluk hissettim ve hemen bir yıl daha, öğretmenlik yapmaksızın bütün mesaimi Risale-i Nur Külliyatının İspanyolca lisanına çevrilmesine ayırmayı kabul ettim. Belki de, bu benim “hayatımın vazifesi” diye düşünüyorum . Allah, kalbimin takip edeceği yolları biliyor fakat bu rüyadan sonra bence mesele artık o kadar vazıh olmuştu ki, ben bu çevirileri yapmak zorunda olduğu kanaatindeyim.

Ve böylece yolumuza devam ediyoruz. Asa-yı Musa Mecmuasından sonra Büyük Sözleri bitirdik ve Şuaların da tamamlanmasına bir kaç sayfa kaldı. Bütün bunların yanında, bazı sıkıntılarım çözümsüzlüklerini koruyor ve yenileri de çıkıyor. Güçlü bir insanım fakat çok da değil. Kaderin hükmüne de razı olduğum halde, çoğu zaman kendime soruyordum ki; hiç kimseye bir kötülüğümüz dokunmamasına rağmen neden başımıza gelen bu sorunları çözemediğimizi anlayamıyordum. Ve bir gün Arif ile konuşurken bana dedi ki, belki bu musibetler bir nevi keffaretizzünub, ya seni daha beterlerinden muhafaza etmek içindir ya da belki de hayatında eksik olan birşeyler vardır. Bu son cümleyi, yani “belki de hayatında eksik olan birşeyler vardır” söylerken onun ne düşündüğünü bilmiyorum fakat ben o anda hayatımdaki eksik olan şeyin ne oduğunu anladım.

Anlatması uzun sürecek olan birçok nedenden dolayı bir süredir namazı terk etmiştim. Bütün gün namaz kılan müslümanlar görmüştüm fakat sonrasında kötü şeyler yapıyorlardı ki; bu bende büyük bir hayal kırıklığına neden oluyordu ve düşünüyordum ki, eğer sonrasında haram ve kötü işler yapıyorsan demek bütün gün namaz kılmak bir fayda vermiyordu. Bu kadar riya bana namazı terkettirdi, fakat Allah’ı değil. Allah’a şükrederek, Kur’an okuyarak her zaman O’na çok yakın hissettim. Risale-i Nur’dan namazın öneminden ve farz oluşundan bahseden namaz ile alakalı parçaların tercümesini yaparken çok utanıyordum… Ama tabi ki ben bunları bilgisayar başında çevirmekteydim, belki de neden dolayı utanç hissettiğim sorulabilir ve ben bunu tam olarak izah edemem ama sanki Üstadımız direk olarak bana konuşuyordu ve bir müslüman olarak vazifemi yerine getirmemekliğimden dolayı Allah’tan çok korkuyordum. Aynı zamanda ruhen ızdırap da çekiyordum, hem de çok…Çünkü ruhum namaz gibi çok kıymetli birşeyi kaybetmişti. Ben 12 seneden bu yana müslümanım ve Risale-i Nur’ların tercümesine başlayana kadar bu meseleyi pek de düşünmemiştim. Kusuru olduğunu bilen bir insanın bunun hakkında kimse ile konuşmak istememesi gibi.

Namaza beş yıllık bir aradan sonra yeniden başladım. Müslüman olarak ilk namaza başladığım andaki aynı aşkla. Gaflette bulunduğum bu yılları Allah’ın affetmesini ve nefsimin arzularını terketmek için Allah’a dua ediyorum. Bir kaç gün sonra başka bir rüya gördüm. Ben bir camide bembeyaz kıyafetler içinde, dizlerime kadar yetişen uzun bir örtü ile mesture olarak namaz kılıyordum. Ve benim önümde konuşmakta olan ve namaz kılmayan bir kadın vardı ve konuşması ile benim huşumu bozmasına sinirlendim. Fakat hal böyle iken, ben namaz kılmaya devam ediyordum. Kalbimde hiçbir şüphe ve vesvese olmaksızın söyleyebilirim ki, bu Risale-i Nur’un bana kazandırdığı en önemli şeydi; GAFLETTEN UYANMAK ve Allah’ın bizden istediği ve layıkıyla yeniden O’na intisab etmek…

Üstad’ın, her milletin kendi içerisinden birisi çıkacağını ve Risale-i Nur’u o lisana çevireceğini söylediğini ve bazı hadiselere binaen benim doğru kişi olduğumu kardeşlerim bana çok defalar söylemişlerdi. Çevirilere henüz başladığım yaklaşık bir buçuk yıl öncesinde, bir öğleden sonra evde yalnız olduğum bir zamanda, 21.lema, ihlas risalesinin çevirisini yaparken çok garip bir durumla karşılaştım.

Cümleleri monitörde ingilizcesinden okurken, ellerim klavyede ispanyolca olarak yazıyordum. Yazarken klavyedeki harflere bakmadığım için, sadece yazıyı okuyordum. Ancak birden farkettim ki, herzamankinden çok daha hızlı yazıyorum ve sanki birisi cümleleri bana söylüyor, ben de yazıyorum. Sübhanallah, ben sadece yazıyordum. Hatta yazdığım cümleleri Üstad’ın söylediğini duyuyordum. Müthiş bir şaşkınlık içerisindeydim ki, bir süre durmak zorunda kaldım. Bir klavyeme baktım bir de monitöre, sonra da etrafıma baktım.

Bu yaşadığımın ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Sadece ne hissettiğimi biliyorum. Bunu kardeşlere anlattığımda onların ne kadar da duygulandıklarını ve bunun bu tercümeleri yapması gereken doğru kişinin ben olduğumun bir alameti olduğuna inandıklarını hatırlıyorum. Ben daha ziyade, bu yaşadığım hadiseden biraz korkmuştum. Zira bu bir hayal miydi neydi anlayamamıştım ve kafam çok karışmıştı. Şimdi bütün bu olanlar ve olmaya devam eden hadiselerden ve gördüğüm rüyalardan sonra kardeşlerin bu hadiseyi onlara anlatmamdan sonraki hissiyatlarını anlıyorum.

En son rüyamda bazı işaretler nevinden güzel şeyler var ve ben hissediyorum ki o benim tövbelerimin bir cevabıdır ve İnşaallah, bu halis dualarım kabul edilmiştir.  Fakat rüyamda önemli bir detay da var ki; o da konuşarak bizim namazımızı ifsad etmek isteyen kişiydi. Bazen bu ses şeytanın sesi olabilir ama sanırım bu bizim her zaman mücadele etmemiz gereken nefsimiz. Bu ses yapmamız gereken şeylerden bizi uzaklaştırmak için her zaman bize konuşuyor. Bence bu en büyük mücadele. Çünkü acziyetimiz ve zaafiyetimiz çok büyük, çünkü ihtiyacatımız çok fazla… Bu mücadele çok büyük çünkü bizler çok küçüğüz her dakika her an hak ya da batılı seçmek durumundayız ya da bırakalım nefsimiz istediğini seçsin ve eğlenmemize bakalım…

Risale-i Nur ile benim yolum olan İslamiyeti niye seçtiğimi hatırladım ve bu uhuvvet muhabbetini tekrar hissettim ki bu kardeşlik nesebi kardeşlikten daha ileri… Namazdaki huzuru ve onun muhafazasını tekrar hissettim, anladım ki ne neler yaşadıklarımız ne de başkalarının neler yaptıkları önemli değil. Herkes Allah’a yakın olarak, imanını artırarak bunun meyvelerini ahirette almak için hayatına devam etmeli.

Sizlere kalbi muhabbetlerimi gönderiyor ve ruh-u canımla teşekkür ediyorum,

Vacide (Lorena Lara)

Merlo, San Luis, Arjantin

30 Ocak 2013

www.NurNet.org

Tarihçe-i Hayat Arapçadan İtalyancaya Tercüme Edildi.

Yaklaşık bir senedir üzerinde çalışılan İtalyanca tercümeler ilk meyvesini verdi. Varşova ve Sarayevoda faaliyet gösteren REYHAN yayınevi tarafından İtalyanca muhtasar Tarihçe-i Hayat arapçadan tercüme edildi.

Şu an diğer eserlerlerden İtalyanca Hastalar Risalesi tamamlanmış, 23. Söz tercümesi ise el’an devam etmektedir.

Bu ilim ve marifet hazinesi eserlerin tüm insanlık alemi için hayırlı neticeler doğurmasını Cenab-ı Mevladan niyaz eder, bu çalışmada başından itibaren maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen BELGRAD ve Kosova-PRİZREN Nur talebelerine hasseten teşekkür ederiz.

REYHAN yayınevi

Kitap Sözler Yayınevinden temin edilebilir.

Hastalar Risalesi, 23. Söz ve Tabiat Risalesi Portekizceye Tercüme Edildi

Emre Denizhan’ın hizmet mektubu

Es-selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

Portekiz, Brezilya, Mozambik, Doğu Timur, Ekvator Ginesi, Angola, Gine-Bissau gibi ülkelerin anadili ve dünyada 250 milyondan fazla insanın konuştuğu Portekizce’ye büyük bir muvaffakiyet ve istihdam ile Portekiz’in başkenti Lizbon’da İslamiyetle sereflenmiş Portekizli bir tercüman tarafından, Hastalar Risalesi, 23. Söz ve Tabiat Risalesi tercüme edilip, Avrupa’da Risale-i Nurların dünya dillerine tercümesi hususanda ciddi emek veren Rejhan Yayınevi tarafından neşredildi.

Bayram ağabeyin kalbine bir gün şöyle geliyor, ”Bir avuç Nur Talebeleri olan biz yazıyoruz. Biz okuyoruz.” Necip Üstadımız Hazretleri birden, ”bu Nurları bütün kainata okutturacağım” diye müjdelediği o günleri yaşıyoruz.

Portekizce konuşan İslam alimleri ve cemaatlerin bütün kuvvetleri ile insanlığın selameti için bu nurlar hazinesinin neşrine çalışmalarını Cenab-ı Erhamürrahiminden niyaz ederiz.

Eserlere ulaşmak isteyenler Sözler Neşriyattan temin edebilirler:

www.sozler.com.tr

Tel:(212)671 2547

risale haber

Fince Küçük Sözler Neşredildi

Fince küçük sözler neşredildi

Bu haberi aldığımız günün sabahı bir kardeşimize rüyada eline bir kitap veriliyor. Çok büyük bir kitap bir metre uzunluğunda, kapağı , kağıdı her şeyiyle sanki cennette neşredilmiş. Kitabın kapağını açıyor, Üstad Hz.lerin Fatih camiinde dua ederken ki resmini görüyor, sayfayı çeviriyor Üstadımızın resmi, her sayfada Üstadımızın resmini görüyor ve bütün sayfalarında Üstadımızın resminin olduğuna şahit oluyor. Öğlene doğru da haber geliyor ki; Fince Küçük Sözler “Viisaita Sanoja” neşredildi. Fince risaleleri temin etmek isteyenler Sözler Neşriyatın Fince risaleler bömünden ulaşabilirler. www.sozler.com.tr/asp/group/46/FINCE

Tampere kitap fuarına iştirak edildi.

Tarihçe-i hayatın hariç memleketlerden gelen mektuplar kısmında 2 mektubun bulunduğu Finlandiya’nın Tampere kentinde 13-15 Nisan arası 25.000 kitapseverin katılımıyla gerçekleşen kitap fuarına Sözler Neşriyat adı altında, Alem-i İslam ve Türkiyeden iştirak eden tek yayınevi olarak katıldık. Fuar boyunca yüzlerce Finlandiyalı standımıza gelip Üstad Hz.leri ve Risale-i Nurlar hakkında sorular sordular, kitap satın aldılar. Finceye tercüme edilen Hastalar risalesi ve Küçük sözler büyük rağbet gördü. Bu fuar vesilesiyle Finlandiyalıların İslamiyete ne kadar sıcak baktıklarını ve dinimizi ne kadar merak ettiklerine şahit olduk.

Ehl-i kitabın risalelere büyük ilgisi vardı

Bu fuarı özel ve anlamlı kılan olaylardan bir diğeri ise fuara katılmamız için bizi Helsinki’den alıp fuara getiren ve sonrada bizleri geri getiren Finlandiyalı Hristiyanlar idi . Ehl-i kitap ile bu yakınlaşmanın güzel bir meyvesi olarak Tampere’de bir yetimhanede çalışan Hristiyan Pekka Pikkarainen Fince Hastalar Risalesi ve 23.Söz’ü okuduğunu, risalelerden çok etkilendiğini, oldukça edebi ve akıcı bir dille tercüme edildiğini, Küçük Sözler’i de en yakın zamanda okuyacağını iletti. Cenab-ı Hak’tan bizlerden yardımlarını esirgemeyen ehl-i kitap kardeşlerimize hidayet vermesini niyaz ederiz.

Haşiye

Fin’li bir kardeşimizden Lenin ile Stalinin Finlandiya ile ilgili münasebetlerini sorduk. Aldığımız cevap ise tüylerimizi diken diken etti. Bolşevik ihtilanin planlanmasının ve kararlarının Tamperede alındığı Leninin ilk defa Stalin ile burada tanıştığı ve Komunizmin ilk temellerinin burada atıldığını öğrendik. Ne kadar manidardır ki Aziz Üstadımız kıymettar risalelerini 1958 yılında Tampere’ye göndererek, komünizmin başladığı yerden, hizmet-i Kuraniyeyide bizzat kendisi başlatıyor.

Gösterilen ilgiden dolayı Tampere ve civarı şehirlerden gelip Risalelere teveccüh gösteren bütün Finlandiyalılara sizlerin aracılığıyla teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Bütün dünyadaki kardeşlerimize binler selam ediyoruz. Dualarınızı bekliyoruz.

Finlandiya Nur Talebeleri

www.risaleinur.fi

Norveç İnsanının İman Hakikatlarına İlgisi Artıyor

Selamun aleykum ağabeyler.

Evvelen, ruy-i zeminin bu ücra yerinde, şimalin bu soğuk memleketinde buradaki hizmeti önceden bilen, tanıyan fedakâr ağabeylerden ihlâslı selamlar var. Gönül isterdi ki bu ağabeylerin sayısı yüzleri binleri geçsin. Ama biri bulan bini bulmuştur inşallah diyoruz.

Saniyen, insanlar bu meydan-ı mücadele ve imtihan olan dünyanın bu köşesinde beşere ders-i ibret ve saadet anahtarı olacak, fıtrat-ı beşerin sevdiği ve aradığı hayat-ı bakiyeyi ders veren Kuranın bir mucize-i maneviyesi olan Risale-i Nuru bulacaklar ve şiddetle yapışacaklar, inşallah.

Salisen, Gönül isterdi ki bu muazzam hizmete sönük yazılarımızla biraz uzun cevap yazalım. Fakat buna muvaffak olamayacağımızı bilerek bu yazdan başlayan faaliyetlerden kısaca bahsetmek istiyoruz:

Norveç’te imamlık yapan 3 kişi ile tanışıp onların yardımı ve yol göstermesiyle ülkeye girdik. İlk geldiğinizde alışması biraz zaman alan farklı bir memleket burası. Maddi terakki noktasında nokta-i müntehaya yaklaşmış, 5 milyon gibi Ankara kadar bir nüfusa sahip refah seviyesi çok yüksek bir bölge. Ayrıca suri güzellik noktasından cennetten bir numune adeta. Fakat sokaklarda gezerken simalara nazar edilince bir eksiklik olduğu hemen nazara çarpıyor.

Kuvve-i hayaliyeye sorulsa 100 sene dünyanın en güzel bölgesinde yaşayacaksın fakat ahirde hiç olacaksın denilse insan ruhunun müteessir olduğunun adeta tecessüm etmiş bir numunesi var burada. Ama Norveç halkı fıtraten nahif insanlar. Konuşulduğunda muhatap olan, hediye verildiğine alan (almasa da kibarca reddeden) güler yüzlü insanlar. Nüfusun nerdeyse tamamı İngilizce biliyor.

Biraz konuşup hakikatlerden bahsedince dikkatle dinliyorlar. Geniş, yeşil, güzelce tanzim edilmiş ve sakin olan mezarlıklarında tanıştığımız genelde yaşlı ve çocuklarla yaptığımız sohbetler çok verimli. Genelde konuşmanın sonunda bize ‘siz Müslüman mısınız ‘ sorusu anlamlı oluyordu. Onlar Müslümanları çok farklı düşünüyorlar. Ve çoğu mülteci statüsüyle gelmiş işsiz bura Müslümanlarına kuvvetli bir önyargıları var. Risaleler onlar için İslam adına çok orijinal bir tanıtım oluyor.

Oslo’nun merkeze biraz uzak bir semtinde (Lillestrom- Strommen) küçük bir dershanemiz var. Buradaki ağabeylerle ilk günler etrafı gezip halkla tanıştık. Onlara kitaplar hediye ettik. Daha sonra buradaki ve Oslo merkezdeki camiler ve islamic centerları dolaştık. Cami kütüphanelerine farklı dillerde kitaplar hediye ettik. Buranın ve Oslo’nun diyanet camilerinin cemaatiyle tanışıp risaleleri tanıttık. Bu iki camiinin imamı da her şekilde yardımcı olacaklarını söylediler. İnşallah yakın bir zamanda Oslo merkezde de büyük bir dershane almayı planlıyoruz.

Cuma günü dershanemizde mahalle dersleri oluyor. İlk hafta yemekli bir ders tertipledik ve tanıdığımız, tanıştığımız ağabeyleri davet ettik. Bununla birlikte bu ağabeylerin teker teker evlerini ziyaret ettik. Akşam ile yatsı arasında da buraya yakın mescide gelen genç kardeşlere bizzat okuyor, ellerine Nurlardan birer parça verip yatsıya kadar okunmakta devam ediyoruz. Perşembe akşamları yatsıdan sonra bu küçük mescitte uzun tesbihatı beraberce yapıyoruz.

Rabian, biz inanıyoruz ki tercüme faaliyetleri neticesinde beşarete rağmen şimdiye kadar bir intibahın olmayışı kırılacak ve Risaleler bu memleketi fethedecek. Çünkü bu insanlar için Risaleler ekmek gibi, su gibi ihtiyaç. Buna artık aynelyakin iman ediyoruz. Birinci sözün çevirisini buralı, üniversite okuyan bir kardeşimiz tamamladı. İnşallah tercüme faaliyetleri için güzel bir besmele hükmüne geçmiştir.

Ayrıca, Tercüme faaliyetleri adına burada birçok kişiler ile irtibat kurduk. Öncelikle camilerin ve bazı Müslüman topluluklarının tercüme konusunda komiteleri mevcut. Bununla birlikte, burada yaşayan bir nur talebesinin anlattığı çok farklı manalar var. Üniversitede mastır öğrencisi oğlundan naklettiği çoğu üst makamlarda bulunan bir gizli Müslüman hatipler topluluğu var. Bu haber bizi çok heyecanlandırdı ve bize üstadımızın 100 sene önce verdiği haberi hatırlattı. Biz de buna binaen kimi profesör, kimi hoca kimi yazar olan isimlerini aldığımız bu birkaç insanla görüşmeler ayarlıyoruz. Bunlarla bir şekilde irtibata geçip nurları ulaştırmak şuan için önceliğimiz.

Son olarak, dönem arasında inşallah Oslo’daki dersanemizde bir okuma programı yapmayı kararlaştırdık. Verimli bir program olmasını temenni ediyoruz.

Kusurlarımızla birlikte uhdemize verilen bu hizmeti layıkıyla yerine getirmek için dualarınızı talep ediyoruz.

Bize çok hüsn-ü zan eden ve teveccüh gösteren ağabeylere binler selamlar

Norveç Nur Gönüllüleri

www.NurNet.org