Halil İbrahim DEDE tarafından yazılmış tüm yazılar

Tövbe Ya Rabbi ! (Şiir)

 Vicdanının kıyısına vurmaz mı dalga dalga işlediğin günahlarının iniltisi?

Başını ellerinin arasında sıkıştırmaz mı hakkına girdiğin insanların sesi?

Yüreğinden geliyor tövbe etmediğin günahlarının küf kokulu nefesi,

Seni günaha teşvik edenler inan, insan değil, insafsız insan müsveddesi.

 

Tövbedir bütün cürümlerinin ve seyyiatının tek temizleyicisi ve çaresi,

Gençliğine güvenme, her gün kabre gidiyor senin gibi gençlerin nicesi,

Tövbeni sakın geciktirme, ecel gizli, belki olmayacak bugünün gecesi,

Kim bilir, belki göreceğimiz son gündür, belki bugün çekeceğiz son nefesi.

 

Halil İbrahim DEDE

07/07/2014 – ÇORLU 

www.NurNet.org

Değerli yorum ve eleştirilerinizi esirgemeyiniz.

Acaba Sen Cahil Misin?

Bir Müslümana “arkadaş, sen cahil misin?” diye sorarsanız, büyük ihtimalle alacağınız cevap; “Ben filan üniversitenin, filan bölümünden mezunum. Tabiî ki de cahil değilim.” Şeklinde olur. Cahillik bu asırda böyle anlaşılıyor maalesef. Peki asıl cehalet ne mi?

Eğer sen günde beş vakit namaz kılman gerektiğini bilmiyorsan yada bildiğin halde ezana kulak asmayıp, namazı umursamıyorsan evet sen CAHİLSİN.

Önümüz Ramazan. Ramazan’da oruç tutman gerektiğini bilmiyorsan yada bildiğin ve tutabileceğin halde orucu tutmuyorsan evet sen CAHİLSİN.

Üzerine zekat düşüyor ve Allah’ın sana verdiği maldan, fakirin hakkı olan zekatı bilmiyor yada bu zekatı fakirlere ulaştırmıyorsan evet sen CAHİLSİN.

Sarhoşluk veren içkilerin tümünün haram olduğunu bilmiyorsan yada bildiğin halde içiyorsan evet sen CAHİLSİN.

Sayısal Loto, İddia, Milli Piyango ve diğer şans oyunlarının kumar olduğunu ve kumarın da haram olduğunu bilmiyor yada bildiğin halde bu kumara giriyorsan evet sen CAHİLSİN.

Zinanın ne olduğunu, bu fiilin haram olduğunu bilmiyorsan yada bildiğin halde bu günaha giriyorsan, evet sen CAHİLSİN hem de en katmerlisinden.

Bir Müslüman olarak bunları bilmiyorsan yada bildiğin halde uygulamıyorsan; istiyorsan iki dalda profesör ol, Ordinaryüs ol; bilmem yurt dışındaki filan üniversitenin en zor bölümünü birincilikle bitir, istersen IQ 200 olsun, kusura bakma CAHİLSİN, CAHİLSİN, CAHİL.

Bu cehaletten, ancak bir Müslüman olarak bilmemiz gerekenleri bilip, hayatımıza tatbik ederek kurtulabiliriz..

Selam ve dua ile..

Halil İbrahim DEDE

26/06/2014-Çorlu

İstiyorsan (Şiir)

Firdevs cennetini istiyorsan Allah’tan,
Uzak durmalısın tüm haramlardan,

Kılmalısın beş vakit namazı vaktinde,
Tutmalısın orucu Ramazan geldiğinde,

Unutmayasın malındaki fakirin hakkını,
Vermelisin senede bir malından zekatını.

İnsanlıktan nasibini almış bir evlat isen eğer,
Verme ana ve babana bir damla sıkıntı ve keder,

Bir zerre merhamet varsa yüreğinde,
Zarar verme bir karıncaya bile yürüdüğünde.

Tertemiz bir eş istiyorsan Allah’tan,
Yüzünü, gözünü çevireceksin sokaktan,

Emin olarak bakmak istiyorsan ilerde helalinin gül cemaline,
Bakmamalısın o zaman sana haram olanların yüzüne, gözüne,

Helal dairesi geniştir, harama girmeye lüzum yok demiş Bediüzaman,
Ne diye yakarsın ebediyetini, dünyadakiler ahirete nispeten sap, saman.

Halil İbrahim DEDE
16/06/2014-Çorlu

www.NurNet.org

İslam Hizmetkârlarına Bir Teselliname

Bundan birkaç ay önce, amacı ve niyeti Allah’ın rızası ve İslam’a hizmet olan bir din kardeşimin, sosyal medyada ateistlerin saldırısına uğradığını duydum. Neler yazılmış diye bir baktım; akıllarına ve zekâlarına güvenen ateistlerin hiçbir fikri tartışmaya girmediklerini ve o kardeşime hakaretten başka hiçbir şey söylemediklerini gördüm ve üzüldüm. O günün akşamına kadar o üzüntü ve sıkıtı ile hep düşündüm ve bu düşünceler içerisinde uyudum. Sabah kalktığımda bütün bu olanların zihnimde değerlendirmesini yaptım. Eskileri düşündüm. Dine hizmet eden büyükleri düşündüm.

Başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) geldi aklıma, Taif’e İslama davet için gittiği zaman taşlanması ve “onlar bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı” deyişi geldi aklıma;

Sonra Hz. Zekeriya (as) geldi aklıma; Yahudilerden kaçarken içine sığındığı ağaçla beraber testere ile ikiye bölünmesi;

Sonra Hz. Meryem geldi aklıma, iffetli olduğu halde ona “sen iffetsizsin” denmesi ve edilen hakaretler sonrasında müthiş bir tevekkül ve muazzam bir sabırla “artık bana düşen, güzel bir sabır” demesi geldi aklıma;

Sonra sahabe efendilerimizden Hz. Ebu Bekir (ra) geldi aklıma. Peygamber Efendimiz Kâbe’yi ziyarete gittiğinde, Efendimize saldıran müşriklere karşı gelince bayılıncaya kadar dövülmesi ve kendine gelir gelmez Efendimiz Hz. Muhammed (asm)’ı sorması ve de “Vallahi Resulullahı görmeden hiçbir şey yemeyeceğim ve içmeyeceğim” demesi ve ayakta duramayacak kadar hasta olduğu halde Annesi ve Hz. Ömer’in kız kardeşi Ümmü Cemil’in yardımlarıyla Efendimizin yanına kadar gitmesi geldi aklıma;

Sonra türlü türlü eziyetlerle, işkencelerle dininden döndürülmeye çalışılan Hz. Bilal, Hz. Sümeyye .. Uhud’ta şehit edildikten sonra parça parça edilen Hz. Hamza geldi aklıma;

Sonra mezhep imamlarından İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri geldi aklıma. Dönemin Valisi tarafından kendisine razı olmadığı bir görev verildiği ve o bu görevi reddettiği için kırbaçlanıp zindana atılması ve bu eziyetlere sıkıntılara rağmen doğru bildiği davasından vazgeçmemesi geldi aklıma;

Sonra da Üstad Bediüzzaman Said NURSİ Hazretleri geldi aklıma. Müstebit, Yahudi uşağı bir kadronun, İslam dinini Anadolu’dan silmeye çalıştığı bir dönemde, Allah dediği için, İman hizmetinde bulunduğu için, insanlar cehennemde yanmasınlar diye uğraştığı için, tam on dokuz defa zehirlenmesi ve kasaba kasaba sürülmesi ve camları kırık zindanlarda, soğuklarda bırakılması, hakaretler ve türlü türlü eziyetler görmesine karşın; “Mademki nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Yirmi sekiz sene çektiğim ezâ ve cefalar ve mâruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.” Demesi geldi aklıma ve bütün bu aklıma gelenlerden ve Bakara Suresi 214. Ayetin bir kısmında geçen “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” ifadesine de dayanarak şu sonucu çıkardım.

Dine hizmet edenler sıkıntılar yaşadıklarına göre, bizlerin de ettiği hizmet eğer makbul ise bizlere de sıkıntı gelecek demektir.

Bu kardeşime edilen hakaretler, atılan iftiralar, söylenen çirkin sözler bunların hepsi yaptığı hizmetin makbuliyetine birer işaret ve günahlarına kefarettir, zira Hadis-i Şerifte “Allah yolundaki mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü, keder, hatta ayağına batan diken, günahlarına kefaret olur.” [Buhari] buyuruyor Efendimiz Hz. Muhammed (asm).

Ateistler tarafından susmasının istenmesi ise doğruları söylediğine ve kesinlikle susmaması gerektiğine, hatta daha çok çalışıp daha çok anlatması gerektiğine bir işarettir. Sizde biliyorsunuz ki hırsız içi dolu evin etrafında dolaşır ve yine biliyorsunuz ki meyve veren ağaç taşlanır.

Benim dava arkadaşıma hakaret eden o ateistler ve diğer tüm ateistler de şunu iyi bilsin ki; “meyve vermeyen, içi kurtlu ve hastalıklı ağaçlar, İman ilacı ile tedavi olmazlarsa ancak ateşte yanmaya yarayan bir odundan fazla bir şey olamayacaklar.”

Selam ve dua ile..

Halil İbrahim DEDE

www.NurNet

09/06/2014-Çorlu

Çay Bahçesindeki Yaşlı Adam

Çarşının içinden hızlı adımlara yetişmem gereken yere giderken yolun kenarındaki çay bahçesinden geçersem yolun daha da kısalacağını fark ettim ve hemen yolumu değiştirdim. Çay bahçesindeki masaların arasından geçerken, önünde masa bulunmayan, yalnız, sandalyeye yan oturmuş, üstü başı perişan, saçı sakalı bakımsız, gömleğinin cebinde bir paket sigara, çenesini sol elinin üzerine dayamış, gözleri yaşlı ve dudağının sol tarafını koparırcasına ısırarak uzaklara acı ve azap ile bakan yaşlı bir adam gördüm.

Saatinde yetişmem gereken bir işim olduğu için ve bende konuşmaya karşı bir intiba ve güven uyandırmadığı için konuşmadan sadece bakıp geçtim. Ama yol boyunca o adamın ne derdi var ve acaba ne olmuşta böyle azap çekiyor ve de neden bu halde diye düşündüm.

Geçmişte yaptığı bir hata yada hatalara pişman olmuşta “yapmasaydım” dediği için ve geri dönüp düzeltemediği için azap çekiyor diye düşündüm… Başka bir şey de olabilir…

Bu düşünceler içerisinde hızlı adımlarla gideceğim yere yürürken Üstad Bediüzzaman Said NURSİ hazretlerinin şu sözleri geldi aklıma:

“Ey insan, senin mazi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîlikten çıkmasıyla, setr-i gaybdan hayvana gelen istirahatten tamamen mahrumsun. Geçmişten çıkan teessüfler, elîm firaklar ve gelecekten gelen korkular ve endişeler, senin cüz’î lezzetini hiçe indirir. Lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür. Madem hakikat budur. Ya aklını çıkar at, hayvan ol, kurtul. Veya aklını imanla başına al, Kur’ân’ı dinle, yüz derece hayvandan ziyade bu fâni dünyada dahi sâfi lezzetleri kazan.” 

Evet, insan akıllı bir varlıktır. Yaptığı çoğu iyilikleri unutur ama yaptığı kötülükleri ise unutmaz ve unutamaz. Unutmadığı içinde işte böyle azap içinde yaşar. Bu azaptan kurtulmak yada hatırlamamak için şeytanın kandırması ile alkole ve haram eğlencelerle bu azaptan kurtulmaya çalışır ama nafile. İşlediği cürüm her daim aklına gelir, vicdanını sızlatır, kabre yaklaştığını ve ölümün her an kapısını çalacağını bildiği için o günah ona dudağını kopartırcasına ısırttırır ve ağlattırır.

Bu azaptan kurtulmanın çaresi Şeytan’ın gösterdiği ile değil Kur’an’ın gösterdiği iledir: “Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” [Zümer 53]

Aslında yapılması gereken şey gayet açık; içten, samimi, halisane bir tövbe… Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm “Tövbe eden, günah işlememiş gibi olur.” [İbni Mace] buyurmaktadır. Allah’ın Rahmeti çok büyük; yeter ki biz günahımızın farkına varalım, tövbe edelim ve tövbemizi tutup Allah’ın yasakladıklarından uzak durup, emrettiklerini de yapalım.

Selam ve dua ile..

Halil İbrahim DEDE

14.05.2014 – Çorlu

www.NurNet.org