Kategori arşivi: Duyuru & Etkinlikler

TABİAT RİSALESİ, ARNAVUTÇA OLARAK NEŞREDİLDİ

TABİAT RİSALESİ (ARNAVUTÇA)
Risale-i Nurun Sesi Gürleşiyor. Tercüme eserlerle nurun tesir sahası inkişaf ediyor. Son Olarak Tabiat Risalesi Arnavutça Olarak SÖZLER NEŞRİYAT tarafından neşredildi.
Kitap bilgileri:
RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN  – TRAJTESA RRETH NATYRES – TABİAT RİSALESİ – ARNAVUTÇA
CİLT      : KARTON KAPAK
EBAT    : ORTA BOY (10,5 x 16 cm)
KAĞIT  : 1. HAMUR

BASKI  : TEK RENK

SAYFA  : 84 SAYFA

YAYINEVİ: SÖZLER NEŞRİYAT
Temin etmek için: https://www.sozler.com.tr/TABIAT-RISALESI-ARNAVUTCA,PR-388.html
www.NurNet.Org

Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin Hicri Yılbaşı Tebrik Mektubu

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz, fedakar, sadık kardeşlerimiz;

Evvela: İçinde bulunduğumuz yeni hicri yılınızı, mübarek günlerinizi ve gençlerimizin yeni eğitim öğretim yıllarını ruh u canla tebrik eder, muvaffakiyetler dilerim. Saniyen: Memleketimizin içinde bulunduğu bu dehşetli musibetler içinde bizler birlik ve beraberliğimizi, ittihat ve ittifakımızı, tesanüdümüzü, sadakatımızı muhafaza etmemiz lazımdır.

Anadolu’da Risale-i Nur hizmetinin zor şartlarda, dehşetli tahribatlar içerisinde neşri ve intişarı, en nazik ve lüzumlu zamanda Kuran’ın bu asra bakan derslerinin Risale-i Nur ile intişarı, hakaik-i imaniye ve Kuraniyenin en avamdan en havassa kadar herkesin anlayacağı tarzda Risale-i Nur ile zuhuru, Risale-i Nurun müsbet hizmeti, inayet-i ilahiyenin tecellisidir. Başlangıçtan bugüne kadar Kur’an hakikatları bütün insanları hitabiyle uyandırmış şuurlandırmış, içinde bulunduğumuz tehlikelerden kurtuluş yolunu göstermiştir. Bugün de milletimizin şahlanışı ve idraki ve bütünlüğü bu hizmetin bariz ve açık bir tecellisidir.

Evet Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına bir sebebdir. Çünki za’f-ı imandan gelen tuğyan, ekser musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmağa rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu. (Kastamonu Lahikası, 131)

Ben tahmin ediyorum ki: Bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında, selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran, yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadakatla girenlerdir. (Kastamonu Lahikası, 123)

Risale-i Nur hizmetinde tecelli eden rıza-yı İlahi ve tevfik nurlarının tevali ve devam etmesi için Hazret-i Üstad Bediüzzaman’ın takib ettiği meslek ve meşrebi devam ettirmemiz, derslerde de okuduğumuz gibi ancak iki husus ile mümkündür: Risale-i Nur’a ve Üstadımıza SADAKAT VE KANAAT

“Risale-i Nur kendi sadık ve sebatkar şakirdlerine kazandırdığı çok büyük kar ve kazanç ve pek çok kıymetdar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirdlerden tam ve halis bir sadakat ve daimi ve sarsılmaz bir sebat ister. (Kastamonu Lahikası, 122)

“Risale-i Nur, hakaik-i İslamiyeye dair ihtiyaçlara kafi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’i ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur’dadır. Evet on beş sene yerine, onbeş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikiye isal eder. (Kastamonu Lahikası, 77)

“Risale-i Nur gerçi umuma teşmil suretiyle değil; fakat her halde hakikat-ı İslamiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velayet ve esas-ı takva ve esas-ı azimet ve esasat-ı Sünnet-i Seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hadisatın fetvalarıyla onlar terkedilmez. (Kastamonu Lahikası, 78)

Zannederim ki, hakaik-i aliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. (Kastamonu Lahikası, 6)

Elhasıl: Ne arasak, hep Risalet-ün Nur’da güneş gibi görünüyor. Risalet-ün Nur şakirdleri dikkat etseler, daha bu fani alemde iken Liva-ül Hamd-i Ahmedi (Aleyhissalatü Vesselam) altında bulunduklarını inayet-i Hak ile anlarlar. Hulusi (r.h.)

Evet bu zamanda, bu dehşetli ve cihanşümul hadiseler hengamında Kur’an Şakirdleri cüz’i ve külli, ferdi ve içtimai bütün ders ve ikazlarını Risale-i Nur’la tahsil ediyorlar. Çünki Kur’an’ın bu asra bakan vechesini ve Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam’ın bu zamandaki vezaif-i diniye tavrını külli bir mana ile şimdi bu suretle Risale-i Nur’la görmüş, anlamış bulunuyoruz. Risale-i Nur’daki hakaik, nasılki doğrudan doğruya feyz-i Kur’an’dan mülhem hakaik-ı imaniyedir, zaman ve zemine göre değişmez ebedi hakikatlardır. O kudsi hakaikın ders ve taliminde, neşir ve ilanatında da hizmete taalluk eden meseleler de değişmez dersler ve esasattır ki, Nur Talebeleri hayatın ve hizmetin muhtelif saha ve safhalarında onlardan istifade ederler, müşkilatlarını giderirler. “Madem şimdiye kadar ekseriyet-i mutlaka ile Risale-i Nur şakirdleri, Risale-i Nur hizmetini her belaya, her derde bir çare, bir ilaç bulmuşlar. Biz her gün hizmet derecesinde, maişette kolaylık, kalbde ferahlık, sıkıntılara genişlik hissediyoruz, görüyoruz. Elbette bu dehşetli yeni belalara, musibetlere karşı da, yine Risale-i Nur’un hizmetiyle mukabele etmemiz lazımdır.”

Aynen öyle de: Manevi bir elektrik olan Resail-in Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve derse çalışmaya ve başka üstadlardan taallüm edilmeye ve müderrisinin ağzından iktibas olmaya muhtaç olmadan herkes derecesine göre o ulum-u aliyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifade eder, muhakkik bir alim olabilir. Risale-i Nur doğrudan doğruya Kur’anın bahir bir bürhanı ve kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’caz-ı manevisi ve o bahrin bir reşhası ve o güneşin bir şuaı ve o maden-i ilm-i hakikattan mülhem ve feyzinden gelen bir tercüme-i maneviyesi olduğundan onun kıymetini ve ehemmiyetini beyan etmek Kur’anın şerefine ve hesabına ve senasına geçtiğinden, elbette Risale-i Nur’un meziyetini beyan etmekliği, hak iktiza eder ve hakikat ister, .. Risale-i Nur’un mesleği, sair tarikatlar, meslekler gibi mağlub olmayarak belki galebe ederek pek çok muannidleri imana getirmesi; pek çok hadisatın şehadetiyle, bu asırda bir mu’cize-i maneviye-i Kur’aniye olduğunu isbat eder. O dairenin haricinde, ekseriyetle bu memlekette bu hususi ve cüz’i ve yalnız şahsi hizmet; veya mağlubane perde altında veya bid’alara müsamaha suretinde ve te’vilat ile bir nevi tahrifat içinde hizmet-i diniye tam olamaz diye, hadisat bize kanaat vermiş.

Bu vesile ile Hizmet-i Kur’aniyenizde ve yeni eğitim öğretim senesinde kardeşlerimize muvaffakiyetler niyaz eder, dualarınızı bekleriz. Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin Talebesi ve Hizmetkarı

Hüsnü BAYRAMOĞLU

Kaynak Linki : NurdanHaber

 

www.NurNet.Org

Odessa Fuarından Müjdeler

Bu sene ki Odessa Kitap fuarı, geçen senelerdeki gibi güzel karşılaşmalara sahne oldu. Büyük kısmı yeni olan ziyaretçilerimiz standımızda memnuniyet ifadeleri ile vedalaştılar. Fuarın en güzel kazanımı kanaatimizce Ukrayna yerli halkının Kur’an hizmetine ve dahi Risale-i Nura kendi malları gibi sahip çıkmalarıydı. Üçüncü defa geldiğimiz Odessa’ya 12 saat karayolunu hiçe sayıp gelen üç abimiz ve üç adet çocukları, canla başla standımıza sahip çıktılar. Çocuklar bizzat ellerine Kur’an’ı alıp saatlerce ayakta kalıp dellallık yaparak insanlara gösterdiklerine şahit olduk.

Fuarın ilk gününde bir papaz: “Hapishanelere gittiğini, fakat oradaki Müslüman mahkûmların ısrarla Müslümanlıkla ilgili kitaplar istediklerini” söylediler. Bu konuda bizden yardım istedi. “Eğer, siz bize kitap yollarsanız, buradaki Müslüman mahkûmlara dağıtırız” dedi.

Ziyaretçilerimizden dileyenlere, hat sanatını merak edenlere İslam Hat Sanatını deneme imkânı verdik. Kamış ve mürekkeble huruf meşk edenler çok seviniyorlardı. Hamile bir kadın geldi ilgiyle İslam harfleriyle bir şeyler yazdı ve gitti. Diğer gün tekrar geldi ve “rüya gördüğünü” ve “bu dünyada geçici, boş işlerle uğraştığımı fark ettim ve dünyaya kalbini bağlamadan İslam hattı ile uğraşmam gerekiyor” anladım dedi. Hazır bir kalem ve meşk defteri alarak çok teşekkür ederek ayrıldı.

Standımıza geçen sene gelip bu sene yeniden gelenlerden biri: “Geçen sene Ramazan Risalesi almıştım çok beğendim, bu sene farklı bir kitap almak istiyorum” deyip yeni bir kitap aldı. Üniversitede Türkçe bölümünde okuyan yerli halktan biri, bayrağımızı görüp geldi. “Son gün gelsem, sizden rica etsem bayrağınızı alabilir miyim?” diye Türkiye ile alakasını gösterip Türk bayrağını istedi.

Hayli yaşlı iki teyze geldi. “Bizim yaşımız geçti artık. Bundan sonra Kur’an okuma zamanımız geldi” dedi. Birer Kur’an-ı Kerim aldılar, biz de Risale-i Nur hediye ettik.

Fuar sorumluları bizimle ciddi ilgilendiler. Her akşam standı kapatırken sadece bizim kitapları muhafaza için kendi depolarına aldılar, hatta bizzat kendileri taşıdılar.

Türkiye’den geldiğimizi anlayıp gelen üç kişi çok mutlu oldular. İnternetten özel yayın yapıp oradaki Türkleri davet ettiler fuara.

Türk biri ile evli bir hanım geldi. Kocasını bizimle telefonla görüştürdü. Elimizde olan kitaplardan tam bir külliyat istedi, “yarın alacağım” dedi.

Pek çok fuarda karşılaştığımız manzara Odessa fuarında da vardı. Dünyanın pek çok ülkesinden insanlar kendi kültürlerini tanıtmak amaçlı bu fuara da iştirak etmişlerdi. Çin alfabe ve yazısını tanıtanlarda vardı. Birçok kişi İslam hattının çok daha güzel olduğunu hayranlıkla ifade etti. Üçer beşer defa gelenler vardı.

Farklı standların çalışanları da geldi. Birine yazmış olduğumuz Ayet el Kürsi’nin tercümesini yaptık hayran kaldı. O da bir Kur’an-ı Kerim aldı. Sonra kendi bize bir şeyler hediye etmek için ziyaretimize geldi.

Geçen senelerde gelenlerden Tatar Doktor Zakir abi yeniden geldi, yüzündeki mutluluk anlatılacak gibi değildi. “Bir kaç ay içinde İstanbul’a geleceğim, sizinle kalmak istiyorum” dedi. “Buralar Osmanlı memleketi” diyen tarih araştırmacısı Sergey bey de hayli oturup muhabbet etti. Emekliliğinin yaklaştığını “sonrasında ilk işim İstanbul’a sizlere gelmek” dedi. Kendisine kitap verdik yeniden.

Tatar bir amca geldi. “Ben dedi Türklere eskiden çok kızardım. “Niye buralara gelmiyorlar, bizi kurtarmıyorlar?” diye. Annem derdi ki; “onların durumu zaten kötü, zor ayakta duruyorlar. İlerde İnşâallah güçlendiklerinde bizi kurtarmaya gelecekler.” derdi” dedi. Bize vücudundaki birçok yarayı gösterdi kavgalardan zulümlerden arda kalan. Kendisine kitaplar verip umudunun yeniden yeşerdiğini görüp Allaha şükrettik…

Kaynak: NurdanHaber

www.NurNet.Org

Arnavutça Cevşen-ül Kebir tercümesi çıktı

ÇEVİRİ             : JUSUF SALKURTİ
HAZIRLAYAN : MUHAMMED SALKURTİ
CİLT                : TERMO DERİ   
EBAT              : ÇANTA BOY (14 x 20 cm)
KAĞIT            : KUŞE

BASKI            : RENKLİ BASKI – YALDIZLI

SAYFA            : 90 SAYFA

HAT                : HAMİT AYTAÇ
www.NurNet.Org