Etiket arşivi: Ahmet Tanyeri

Diyarbakır’da Üstad Bediüzzaman Mevlidi

          Bediüzzaman  Hazretlerinin vefatının  57. yıldönümü münasebetiyle Diyarbakır Ulu Camii’nde Mevlid okutuldu.

          26 Mart pazar günü ikindi namazından sonra tertiplenen Mevlit, bölgedeki birlik ve beraberliğe katkı sağlamak amacıyla da hazırlanan program Diyarbakır il müftüsünün açılış konuşmasıyla başladı. Ardından Kur’an-ı Kerim, Risale-i Nurdan tevhit ve uhuvvet bahislerinden dersler, Türkçe ve Kürtçe mevlid-i şerif, ilahiler ve dualar okundu.

Diyarbakır’ın en büyük Camilerinden olan Ulu Camii tıklım tıklım doldu.

          Mevlit sonunda Diyanet yayınları arasında çıkan Uhuvvet ve İhlas Risalerinden 5 bin adet hediye edildi. Cemaate çeşitli ikramlar sunuldu.

          1899’da, Van valisi Tahir Paşa, Bediüzzaman’a bir gazetedeki, İngiliz Müstemleke Nazırının sözlerini göstertmişti. Gladstone isimli sömürgeler bakanı elindeki Kur’an’ı göstererek, şöyle diyordu: “Bu Kur’an Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe biz onlara hakiki hakim olamayız. Ne yapıp yapıp, ya bu Kur’an’ı sükut ettirip ortadan kaldırmalıyız. Veya Müslümanları ondan soğutmalıyız.”

          Bu haber ve çirkin planlar karşısında dini gayreti ihtizaza gelen Üstad Bediüzzaman, dünya çapında bir İslami gayretin gerekliliğini düşünmüş, nazarını bütün cihana çevirmiş ve “Ben de dünyaya Kur’an’ın sönmez, söndürülemez ebedi bir mucize olduğunu ilan edeceğim.” demişti.

 

          Üstad: “Bana, Sen şuna buna niçin sataştın? diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!” “Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” (Tarihçe-i Hayat)

 

          Üstad bediüzzaman said nursi hazretleri’ni, vefat yıldönümlerinde rahmet ve hasret ve duâlarla yâd ediyoruz…

          YÂ RÂB! Üstadımızdan ebeden razı ol! Hizmetlerini makbul, davasını daim ve makamlarını âli eyle. . Cennet’ül Firdevste mes’ud kıl… amin…

 

          RUHUNA EL-FATİHA

 

Ahmet TANYERİ – DİYARBAKIR

Üstad’ın İnsanlara Verdiği Önem (Şiir)

Toplumsal hayattan uzak tek başına kalmıştı

İnsanlardan ayırarak yalnız bırakılmıştı

 

Fakat o yokluk içinde bir varlığa kavuştu

Rahmet-i İlahiye’den Nurlar ihsan olmuştu

 

Dünyada evlad-u iyal, malı ve mülkü yoktu

Ancak manevi evladı hadsiz hesapsız çoktu

 

O’nun hayatında yalnız Risale-i Nur vardı

Risaleyle meşgul olup onlar ile yaşardı

 

Üstad Bediüzzaman’ın iffeti hudutsuzdu

Gençlik döneminden beri terbiyesi sonsuzdu

 

Hayatında hanımlarla katiyen konuşmazdı

İffet ve terbiyesinden onlara hiç bakmazdı

 

Ahiret kardeşliğine kabul ettiği vardı

Bunlar masum çocuklar ve bir kısım hanımlardı

 

Onlara samimiyetle çok dua ediyordu

“Şefkat Kahramanı” diye onları övüyordu

 

Yanına gelen gençlere nasihatler ederdi

Nur dersleri okumayı o gençlerden isterdi

 

Gençlere namaz kılmanın önemini anlatır

Zamanın kötülüğünü onlara hatırlatır

 

Üstad masum çocukları merhametle severdi

Bazen bu masum çocuklar ile sohbet ederdi

 

Emirdağ civarındaki köyleri geziyordu

Görüştüğü çocuklara çok önem veriyordu

 

Diyordu ki: “Evlatlarım siz şimdi masumsunuz

Daha günahınız yoktur bana dua ediniz

 

Dualarınız makbuldür sizlerden istiyorum

Çünkü evlatlarımsınız sizi çok seviyorum”

 

O çocuklar muhabbetle O’nu selamlıyorlar

O’na saygı gösteriyor O’nu çok seviyorlar

 

Der ki: “Bunlar istikbalin Nur talebeleridir

Gelecekteki zamanın birer hizmet eridir

 

Yollarda karşılaştığı işçi ve memurlara

Namazı kılmalarını telkin eder onlara

 

Ahmet TANYERİ – DİYARBAKIR

Bediüzzaman’ın Müstakbel Talebelerine Seslenişi (Şiir)

“Ey yüz yıldan sonra gelen müstakbel talebeler

Nurun sözünü dinleyen ve temaşa edenler

 

Başlarınızı kaldırıp “SADAKTE” söyleyiniz

Ve böyle demek sizlere borçtur bunu biliniz

 

Şu muasırlarım beni varsın dinlemesinler

Onlarla konuşmuyorum bunu iyi bilsinler

 

Şu tarih denilen yerden size sesleniyorum

Telsiz ve telgraf ile sizle konuşuyorum

 

Ne yapayım kardeşlerim biraz acele ettim

Baharda geleceksiniz ben ise kışta geldim

 

Ekilen Nur tohumları çiçekler açacaktır

Misk-u amber kokuları etrafa saçacaktır

 

Hizmet bedeli olarak şunları bekliyoruz

Gelip de mezarımıza bir uğrayın diyoruz

 

Bahar hediyelerinden koyun mezar taşına

Horhor kapıcısı olan kal’anın ta başına

 

Kapıcıyı tembihleriz bize bir sesleniniz

“HENİEN LEKÜM” sesini o an işitirsiniz”

 

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

Bediüzzaman’ın Şefkat ve Merhameti (Şiir)

Büyük Üstad hakikati ta çocukken bulmuştu

Ruhunun münacatını mağarada duymuştu

 

İbadetin lezzetini o günlerde tatmıştı

Tefekkürden feyz almanın zevkine de varmıştı

 

Lakin küfür dalgaları etrafını sarıyor

O tehlikeli günlerde aslan gibi kükrüyor

 

Yanardağları andıran bir kükreyiş sergiler

Huzurunu bu mukaddes davaya feda eder

 

İşte o günlerden beri her fikri ateş olmuş

Sarf ettiği bütün sözler birer dilim lav olmuş

 

Bu alevlerin düştüğü gönülleri yakıyor

Hisleri ve fikirleri hep alevlendiriyor

 

Üstad inzivadan sonra irşadına başlıyor

Bu önemli hareketi Gazaliye benziyor

 

Üstad en sonunda cihad meydanına dönmüştür

O’nu bu yola sevk eden merhameti olmuştur 

 

Üstad Bediüzzaman’a gelip de soruyorlar

“Sen şuna buna ne için sataşırsın?” diyorlar

 

“Farkında olmadığımı belirtmek istiyorum

Bu soruyu soranlara cevaben de diyorum

 

Karşımda müthiş bir yangın alevler yükseliyor

Evladım ve de imanım tutuşmuş da yanıyor

 

O yangını söndürmeye koşarak gidiyorum

İmanımı kurtarmaya çaba sarf ediyorum

 

Birisi kösteklemiş de ayağım ona çarpmış

Ne ehemmiyeti var ki zira yangın çok müthiş

 

Büyük yangın karşısında bu küçük bir hadise

Bir kıymet ifade etmez dar görüşler bu ise”

 

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

Bediüzzaman’a Göre Irkçılığın Zararları (Şiir)

Bediüzzaman’a göre doğudaki problem

Manevi değerlerinden uzak kaldı dem be dem

 

Bu değerlerinden uzak eğitim anlayışı

Körükledi ırkçılığı, milliyetçi görüşü

 

Bunun yegâne çaresi dini eğitim görmek

Ve İslam kardeşliğini sımsıkı pekiştirmek

 

Menfi milliyetçiliğin çok zararı görüldü

Önceleri beraberken Müslümanlar bölündü

 

Örnekleri tarihte var mesela Emeviler

Milliyetçilik fikrini biraz benimsediler

 

Hem İslam Milletlerinin çoğunu küstürdüler

Hem de kendileri pek çok felaketler çektiler

 

Şimdi ise birbirine en çok muhtaç onlardır

Hem de birbirinden fakir, mazlum yine onlardır

 

Ecnebi baskılarından ezilen Müslümanlar

İslam milleti içinde muzdarip yine onlar

 

Milliyetçilik fikriyle kardeşlik oluşamaz

Öyle bir felakettir ki hiç tarif edilemez

 

Üstad’a göre doğuyu ayağa kaldıracak

Ancak din duygusu olur bunu tek sağlayacak

 

O’nun doğudan maksadı şark illeri değildir

Avrupa doğusundaki İslam ülkeleridir

 

Peygamberler zuhur etmiş doğuda ve Asya’da

Felsefeci akımıysa batı ve Avrupa’da

 

Kaderin bir işareti Asya’da din hükümran

Felsefenin getirdiği insanlar berdiberdan

 

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR