Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Kelam ve Manalar

Bir kelamda birden fazla hüküm olabilir. Peygamber Efendimiz (sav) iki parmağını birleştirerek “ben ve kıyamet böyleyiz” buyurmuş. Bundan murat “ben ve kıyamet çok yakınız” diyenler olduğu gibi, “benle kıyamet arasında başka Peygamber yoktur” diyenler de çıkmıştır. İlim noktasında mertebe farkı olduğu için yorumlarda farklılık olabiliyor. Hastalık yoktur hasta vardır, her hastanın durumuna göre şartlar farklılık arz edebilir, aynı hastalıkta bile verilecek ilaç miktarı hastanın yaşına göre değiştiği gibi fıkıhda da farklı farklı fetvalar veriliyor.

Örneğin su içmek gibi. Yeni ameliyat olan biri için su içmek ölümüne sebep olacağı için haramdır, susuzluktan ölmek üzere olan birinin su içmesi farzdır, normal gün içerisinde sağlıklı birinin su içmesi durumana göre sünnet veya müstehap olabilir. İmam Şafi ve imam Hanefi, abdesti bozan şeyler hakkında farklı fetvalar vermişler. İmam Şafi kadına dokunmak abdesti bozar derken, İmam Hanefi bozmaş diye fetva vermiştir. Bir kelamı doğru yorumlamak için bazen zamana ve zemine yolculuk yapılmalı. “İncecikten bir kar yağar Tozar Elif Elif diye Deli gönül abdal olmuş Gezer elif elif diye.” Karacaoğlan’ın bu şiirinde geçen İncecik, bir sıfat gibi algılanabilir, ama zamana ve zemine gittiğimizde bambaşka bir mana ile karşılaşıyoruz.

Karacaoğlan Elbistan’ın İncecik köyünden bir kıza aşık olmuş ve oraları terk edememiş, kış gelince İncecik köyünden gelen kar tozlarında Elif seslerini işitmiş. Bazen kelamın içinde hiç geçmeyen manalar çıkar, Kuranı Kerim’de cennet ve cehennem ehlinin birbirleriyle konuştukları anlatılır, biz biliyoruz ki cennet ve cehennem bir birilerinden çok uzaktır, buradan “mesafenin uzak olması sesin duyulmasına engel değildir”, diye mana çıkarılmış ve teknolojik buluşlar gerçekleştirilmiş.

Sefil ve süfli emellerine yenik düşüp, İlla farklı olacam deyip kafasına göre, görmek istediği gibi fetva verenler var. Taraftarlık hissi, vehmine delil arayan, başkasını noksan kendini üstün göstermek isteyen, nefsinden fetva alanlar maalesef günümüzde boy gösteriyorlar. Suyun rengi içindeki kabın rengini alır, iç dünyalarının rengini suya yüklüyorlar. Meslek meşrep ve hevalarına uyup keyiflerine göre fetva vermekten kaçınmayan bu bulanık fikirliler kafaları bulandırıyor, bunlara itibar edilmemeli. Geçmişte olmayan günümüzde mevcut olan hayat sigortası, tüp bebek, organ bağışı gibi konuların bu günün alimleri tarafından elbette hükümleri verilmelidir.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren, muhakemat dersleri.

İslam Birliği Farzdır

İslam’ın dünyada hakim olabilmesi nasıl olacak? Bu enerji İslam’ın kendi içinde mevcuttur, tıpkı atomun içine yerleştirilmiş olan enerji gibi. İslam eğitimle, ilimle, medeniyetle mücehhezdir, yani noksanları tamamlanmış, lüzümlu olan her şeyle donatılmıştır, alt yapısı mevcuttur. Ulaşım vasıtaları, internet gibi şeylerle dünya köy hükmüne gelmiştir, Asya insanı artık bir Avrupa’lı gibi rahat, zengin, huzurlu ve güven içinde yaşamaya ihtiyaç duyuyor, bu büyük bir adım.

Gerçeklere gözümüzü kapayamayız, Asya’da sefalet, savaş, kan hüküm sürerken, Avrupa’da da insanlar gayet rahat ve güven içinde yaşıyorlar. Bu durum Asya insanın gıpta damarını harekete geçirdi, o seviyeye gelme isteğini kamçıladı, dahası muzdar kin harekete geçti, bu saatten sonra onu kimse durduramaz, gayeye ulaşılacaktır. İnsan fıtratında vardır, zengin çocuğunun yaşantısını gören fakir çocuğun daha fazla çalışıp onu geçtiği çok kereler vaki olmuştur. Asya ülkelerinin hepsi Müslüman’ların yaşadığı ülkelerdir, İslam birliği kurulup o birlikten kuvvet doğmalı.

Bediüzzaman “bu zamanın en büyük farz vazifesi İslam birliğidir” diyor. ABD, elli ayrı eyaleti birleştirip birleşik devlet kurdu, Avrupa, ikinci dünya savaşında birbirleriyle savaştı, Almanya ile İtalya birleşti tüm ülkelere savaş açtı, elli milyon insan öldü, ama bütün bunları bir kenara koyup Avrupa birliğini kurmayı başardılar. Bu coğrafya buna, bu birlikteliği çok daha müsait, şu zamanda zihinler aydınlanmış durumda, fikirler birleşmeli, bedenler birlikte hareket etmeli, medeniyet teşkil edilmeli.

Fıtratlar bozulmamış, yükümüz hafif, teşebbüs cesaretimiz var, başarıya susamış bir nesil var. Allah’ın dinini yaymak, bütün bunları gerçekleştirmek ve ilerleyebilmek için maddi terakki şart. Medeniyet arzusu, yenilik meyli bu çığırı açacak. Bizim ecdadımız medeniyete öncülük yapmış, bu bir bayrak yarışı şimdi sıra bizde. Avrupa medeniyeti çökmeye yüz tutmuş haldedir, sefahat çok yaygınlaşmış, uyuşturucu devlet eliyle satılır hale gelmiştir, gayrı meşru ilişki ve bundan meydana gelen nesil Avrupa’nın sonunu getirdi. Çalıştıkları sefahetlerine yetmiyor, başka yollar arıyorlar, kurtlanmış bir ağaç gibiler, dışarıdan sağlam görünselerde içten içe çökmüş durumdalar.

Avrupa Asya’ya nispeten soğuk bir ülke, bu ülkenin insanının mizacı, her şeyi geç alıp geç bırakır, meskenleri dar nüfusları fazladır. Coğrafyaların işleyişine baktığımızda, geniş bölgelerde yaşayan insanlar tarım ve hayvancılık yaparken, müsait yeri olmayanlar ticaret ve sanatla meşgul oluyorlar. Avrupa, denizlerden ve nehirlerden çok iyi istifade ediyor, madeni, bilhassa demir madenini çok iyi değerlendirdi. İngiltere’de başlayan sanayii inkilabından tüm Avrupa ülkeleri istifade etti, coğrafi keşifler yapıldı, İspanyol Kristof Kolomb Amerika kıtasını keşf etti, sömürgeler buldular oralardaki madenleri ülkelerine taşıdılar. Mevsimler, gece ve gündüzler nasıl coğrafyada yer değiştiriyor aynen öylede, kış olan yer yerini yaza, gece olan yer yerini gündüze bıraktığı gibi Asya’daki gece ve kış yerini Avrupa’ya, Avrupa’daki gündüz ve yaz yerini Asya’ya bırakacak.

Avrupa bütün avantajlarını kaybetmiş durumda, yer altı ve yer üstü zenginliklerini tüketmiş durumda, bizde bu zenginlikler bakir olarak duruyor. Matbaa ve iletişimin yaygın hale gelmesi globolizmi getirdi, dünyada bütün insanlar bir meclisin azası durumuna geldiler, onların yükü ağır, yükü ağır olan çabuk yorulur. Asya’nın bahtını açacak olan İslamiyeti inkişaf ettirecek meşrutiyettir, parlamenter sistemdir, cumhuriyettir, hürriyetlerin kazanımıdır bütün bunlar şeriatın ölçüsünde kalmak şartıyla olmalı.

Medeniyetin özü dinde zaten var, hırsızlamışlar, adını değiştirmişler kullanıyorlar. Avrupanın işsizlik fonu dediği şey, İslamın tam anlamıyla yaşandığı dönemlerde vardı, zekat devlet eliyle toplanır, ihtiyaç sahiplerine taksim edilirdi. Tarih şahittir, İslam beldelerinde zekat verecek kimse bulamadılar, fakirlik söz konusu bile değildi. Kuranı Kerim “onlar işlerini kendi aralarında halleder” buyuruyor, “meşvereti esas alın” diyor. İslam’da her şey en güzel haliyle var, başka reçete aramaya lüzum yok. İlahi yardım ve tevfik ile onları fersah fersah geçeceğiz, Allahın yardımı gelecek, hiç şüpheniz olmasın.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren muhakemat dersleri.

İlahi Senaryo

Her bir aza ile ilgili ilim mevcuttur göz, diş, kalp fakülteleri kurulmuştur. Canlar için biyoloji, gök için astronomi, yer için jeoloji ilmi vardır. Fen küllü kaidelerden ibarettir, su deniz seviyesinde 100 derecede kaynar, bütün nevlerde böyle nizam ve intizam vardır, bütün fenler kâinatın nizam ve intizamına sadık birer şahittirler. Gözünü çevir bir bak bir kusur bulabilecekmisin, bir daha bir daha, çevir gözün yorulur kusur bulamazsın.

İstikra, tüme varım demektir, örnekle açıklayacak olursak, biz yüz yıl ve daha öncesi insanları görmedik ama öldüklerini biliyoruz, buradan yola çıkarak bütün insanlar ölümlüdür deriz. Her nefis ölümü tadacaktır. Batıl olan şeyler zaman zaman galip görünsede neticede hayır galip gelecektir. Hazreti Musa firavun karşısında mağlup gibiydi ama güzel sonla perde kapandı. Asıl olan hayırdır, şer hayrın açığa çıkması içindir.

Bazen intizam görülmüyor sel, deprem, yangın, tufan gibi felaketler olabiliyor, bu yağmuru rahmet olmaktan, ateşi nimet olmaktan çıkarmaz, bunda bir hayır mutlaktır. Doğrudan görülmez, çünkü dairesini bizim nazarımız almaz, bizim nazarımız kısadır arkasını görmez. Her şey, ya bizzat güzeldir ya neticesi itibarıyla güzeldir. Atmacanın serçe kuşuna musallat olması, serçeye uçmayı öğretiyor. Allah bu alemi hak için, güzellik için, hayır için, kemal için yaratmıştır. Bunları bilmek ve anlamak için selim bir kalp arızasız, istikametli bir akıl lazımdır.

İlahi senaryo kendi mülkünde şerrin galip gelmesine müsaade etmez. Güzelin güzelliğini artıran, çirkinin çirkinliğidir. Allah çirkinliği güzelliğe hizmet etsin diye yarattı. Her şey zıddıyla bilinir. Mahlukatın en şereflisi Adem oğludur, Adem oğlunun en şereflisi doğru Müslüman’lar, bunların içinde en mükemmel Hazreti Muhammed (sav)’dir. Kamil ahlakı, mucizeleri bunu gösteriyor. Lemartine “mükemmelliğin olgusu ne seçilirse seçilsin, en büyük insan Hazreti Muhammed” diyor.

İnsanlık alemi bir kaç asırdır, adeta zıvanadan çıktı. Kominizm, metaryalizm gibi bir sürü akımlar insanlığa büyük darbe vurdu. Bu böyle devam etmeyecek, onların planı varsa Allah’ın da bir planı var. Allah hiç kimsenin, dine düşmanlık yapmasına müsaade etmez. İlahi senaryonun karşısında direnemeyecekler. Karanlık, sabit bir şey değildir, güneşin yok halidir, güneş çıkınca karanlık diye bir şey kalmaz. Batıl da böyledir, hak gelir batıl gider, yeterki biz dinimizin emrettiği şekilde hareket edelim. Zemahşeri anlatıyor ” bir kuşun bacağına ip bağladım ve kuşun bacağı koptu, yıllar sonra başıma öyle bir şey geldiki bir ömür aksak kaldım”. Allah hukukunu yerine getirir. Diğer alemde hayır cennete şer cehenneme gidecek, dünyada da hayır galip gelecek, bazı maçlar olur seksen dakika takım mağluptur son on dakikada öne geçer ve galip gelinir. Ebu Cehil’de Mekke’de galipti, bütün Müslüman’ları hicrete zorladı, netice. Hak galip.

Kainatta güzellik hakimdir, şer galip gelecekse bize verilen kabiliyetlerin hükmü olmaz, fıtratımıza konan kalp, vicdan doğruyu emreder, doğru yapmamızı söyler, zarar için fabrika kurulmaz. Abes bir şey olmadığı ahirette tamamen görüneceği gibi, dünyada da görünecek. Dar-ı ahirette mahkeme-i kübra kurulacak, adalet bütün ihtişamıyla zuhur edecek. Dünyada da örneklerini gördük Çavuşesku eşiyle birlikte bir manga askerin kurşunlarıyla can verdi, dünya seyretti, Ülkemizde de Müslüman’lara Allah’ın dinine savaş açanların sonlarına şahit olduk. İnsan denen meçhul. İnsanın cevheri büyüktür, mahiyeti yüksektir, cinayeti azimdir, serseri gibi yaşasın diye gönderilmedi. Ebede namzet olan, fenaya mutlak ile mahkum olamaz, yokluğa kaçamaz, cehennem ağzını, cennet aguşunu açmış bekliyor.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren, muhakemat dersleri.

İslam Dininin Geleceği

Allah, İslam dinini diğer dinlere üstün kılacak. Yeis ümitsizlik mükemmelliğe engeldir. Ümitsiz öğrenci başarılı olamaz, ümitsiz esnaf büyüyemez, ümitsiz hasta iyileşemez, saadetin mayası ümittir. Avrupa son ikiyüz yıldır önde, bu böyle devam etmeyecek, Hazreti Ali(ra) “çocuklarınızı geleceğe göre yetiştirin” diyor. Sadece çocuklar değil, herkes günün şartlarına göre şekillenmeli. İslam mazideki medotlarla değil günümüze uygun metodlarla anlatılmalı. Mazide his ön planda idi, şimdi ise akıl, fikir, hatta kolektif akıl ön planda.

Batı dörtyüz yıl önce uyandı, ortaçağ fikrini terk etti, histen kurtulup aklı öne çıkardı, tenkit bizde küslük sebebi iken onlar tenkit firmaları kurup meth edilmeyi değil kusurlarını öğrenmeyi seçti. İslam milleti hicri ilk üç asırda, sahabe, tabiin ve tebei tabiin dönemlerinde en parlak dönemini yaşadı, onun ardından ikiyüz yıl daha kısmen bu devam etti. Beşinci asırdan onikinci asra kadar tam yediyüzyıl İslam alemi his ağırlıklı bir dönem yaşadı, fikir ağırlıklı insan yetiştiremedi. İnsana hükmeden ya akıl ya gözdür, gözün gördüğünü aklınla tartmalısın buz tutmuş bir dere gördüğünde, geçmeden önce bu buz beni tartabilirmi diye aklına sormalısın.

Fikirler hissiyatla hareket etmemeli. Kediden bıkan fareler, ondan kurtulmak için kuyruğuna bir zil bağlamayı kararlaştırmışlar, fakat yaşlı fare bunu kim uygulayacak diye sorunca bunun hissi bir fikir olduğu uygulanamaz olduğunu anlamışlar. İnsan ya hakkı ya kuvveti esas alır, Hazreti Ebu Bekir(ra) halife olunca,”benim yanımda en zayıfınız haklı olduğunda en kuvvetiniz, en kuvvetliniz haksız olduğunda en zayıfınızdır”, diyerek İslamın her şartlarda haktan yana olması gerektiğini öğretmiştir, aksi helakete sebeptir. Ya heva ya Hüda.

Memura rüşvet teklif edildiğinde hevası almasını söyler, ama Hüda haramdır, alan da verende cehennemdir diyerek tarafını öğretir. Mazide ahlak daha safi idi, böyle olunca şahıslar ön plana çıktı, ağam nederse o, şeyhim ne derse o fikri kabul gördü. İstikbalde şahıslar değil fikirler ön planda, gruplar öne çıkıyor, insanlık bir derece tecelli etti. Çoban koyunlarını kafasına göre isteği yere götürebilir, bu koyun çoban arasında normal ama insan ilişkilerinde böyle olmamalı. Bu zamanda grup kararları ön planda. Meşveret Kur’anın emridir, aksi istibdattır, Allah Kuranda Peygamberine “işlerinde onlara danış” diyor.

Futbolda bile kolektif takım oyunu daha doğru bulunuyor, tek başına çalım atarak ilerleyenden ziyade paslaşarak ilerlemek daha güzel sonuçlar veriyor. Hizmetlerde de şöyle yapın, böyle yapın değil, nasıl yapalım demeli. İnsaniyeti kübra, en büyük insanlık, ideal insan tipi İslamiyetle onu yaşamakla ortaya çıkar. Bu ölçülere uyuduğunda İslam, Müslümanlık bulutsuz güneş gibi bütün dünyayı aydınlatacaktır. Çin’de de Japonya’da da İslam yaşanacaktır.

Mazide, kin, düşmanlık, üstün gelme meyli önde idi, ikna kafiydi, iyi bir hatip hissiyatları okşayarak insanları harekete geçirebiliyordu, hayali tasvirle veya korkutarak istediğini yaptırabiliyordu, baba çocuğunu, öğretmen öğrencisini, komutan askerini dövebiliyordu. Bizi onlarla kıyas etmeyiniz, geriye dönüş olamaz. Biz delil isteriz, tasvirle ikna olmayız, dahası aldanmayız. Her devrin hükmü vardır, traktör varken saban niye, ayak uydurmalısın, teknolojide olduğu gibi fikirler dünyasında da gelişmeler oldu. Delil isteriz, ehli haliz, tasvirle zihnimiz doymuyor, istikbale namzetiz.

İslam yolu basiret yolu, gözü açıkların yolu, “gözünüzü kapayın peşimden gelin” diyenlere kulak vermeyiz. Mazide, kuvvet, heva, hissiyat, istibdat, tahakküm vardı, benimki de doğru yerine seninki yanlış vardı, kendi mesleğini anlatmak yerine karşısındakinin mesleğini kötülemekle enerjilerini tükettiler, günümüzde de hala orta çağı maziyi yaşayanlara rastlıyoruz, daha bu zamana gelemediler. Hakikatin açığa çıkmasına engel olan taasuptur, taraftarlıktır, taraftar gerçeği göremez görmek istemez, tuttuğu takım 3-0 yenilmiş, hakem der, şanssız günümüzde idik der, bir türlü iyi oynamadık diyemez, taraftarlık ihtilaf çıkartır, taassup, delalet, delilsiz söz, bütün bunlar dinin red ettiği şeylerdir.

Hak, burhan, tevfik, istişare olmalı, sana düşen hak olan mesleğine sahip çıkmak. Şüpheye yer yok, beşinci asra kadar olduğu gibi, istikbalde hak kuvveti mağlup edecek. Babası bağırınca “tamam” deyip sus pus olan çocukların yerini, babasının bu tutumunu mertçe sorgulayan nesiller aldı. Araştırmacı olmak güzeldir. Osmanlı girdiği yerlerde zaferler kazandığı için, Batı, çocuklarına Müslümanları öcü gibi öğretti halbuki Hazreti Adem’de müşterekiz, İslâmın hüküm sürdüğü bütün coğrafyalarda tüm dinler hürdü, her biri dinini özgürce yaşayabiliyordu. İslamda savaş son çaredir, bütün çareler tükenmişse savaş olur, esas olan barıştır, bunu batılılara anlatmak önemli.

Batıl hak suretine girip efkarı aldatmasın. Kurt kuzu postuna girmiş, araştıran bulacak. Ey Müslüman! Hak geldi batıl gitti, kıyametin eteklerine kadar bu böyle olacak, asıl büyük insanlık budur. İslam güneşi doğunca karanlık fikirler ortadan kalkar, bu bütün mahlûkat aleminde tecelli edecek, asıl insanlık İslamla çıkar, hidayet semasının yıldızları parlayacak, düşman istemesede. Cenabı hakkın teminatı var, bütün dinlere galip olacak yalnız İslamiyettir, Allah nurunu tamamlayacak.

İstikbale gir bak,teslis içinde tevhidi arayanları göreceksin. Hristiyanlar, baba oğul ruhül Kudüs 1=3’ü anlatmakta zorlanıyorlar. Laileheillallah Muhammeden Resulullah. Günahları bir beşerin af etmesini akıllarına sığdıramıyorlar, Hazreti Ademin yediği meyveden dolayı “herkes günahkar doğuyor” fikri yerine Kuranın “hiç kimse başkasının günahını yüklenmez” fikri daha gerçekçi geliyor. Hristiyan ve Müslüman diyologlarında aklı selim bir çoğu hak veriyor, Müslüman oluyor. Hristiyanlık ve emsallerini delalet derelerine atan şey, akıllarını kullanmamışlar, delilleri aramamış ve ruhbanlarını taklit etmişler. İslamiyet hakikat üzerine kurulmuş, burhan kılıcıyla korunmuştur. Ayetler hep vicdana havale eder, işin aslını düşünmeye sevk eder. “Semaya bak, akıl et, tefekkür et, ey akıl sahipleri ibret alın”. Hakikat sizi bekliyor.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren, muhakemat dersleri.

Mübalağanın Zararları

İnsanların bazıları abartmayı sever, hayaliyle hakikatı karıştırır, kahramanlık hikayelerinden bu gibi durumlara çokça rastlanır. Bu, o karaktere iyilik değil kötülük olur, arttırayım derken noksanlaştırır, meth edeyim derken çirkinleştirir. Güzelliğin esası dengeli olmaktır. İlaç dozunda alınırsa ilaç, fazla alınırsa zehir olur.

Muvazenesiz sözler kötülükten sakındırmak içinde olsa doğru değildir. Ayakta bevletmek mekruhtur, bunu zina ile bir tutarsan zinayı hafifletirsin. Bir dirhem sadaka hacca eşittir demen haccın kıymetini düşürür. Vaiz, konuşmacı hikmetli, muhakemeli, muvazeneli olmak zorunda, dengeli anlatmak zorunda. Ayın ikiye bölündükten sonra Peygamberler(sav) ‘in cebine girdi demek münkirlerin bahanelerine kapı açar.

Romanlarda oluyor, Hazreti Ali bir kılıç darbesi ile kırk kafirin kafasını kesti deniyor, bu Hazreti Ali’ye fayda değil zarar verir, kendisi duysa rahatsız olur. Dinini seven hakikati söylesin, farza farz, sünnete sünnet, mekruha mekruh desin, haddi aşıp Kudrete iftira etmesin, bu Allah’ın hükmünü beğenmemek olur. İmam Gazali “şu alemde daha güzeli yoktur” der, yani her şey olması gerektiği gibi, ölçüsüyle miktarıyla her şeyi ile ne eksik ne fazladır. Deveye kanat vermemiş lütfetmiş, verseydi ne kadar sakıncaları olurdu. Ağaçta ceviz, incecik sapta kabak olduğunu görüp tenkit eden Nasrettin hocanın kafasına ceviz düşünce, “aman Yarabbi hikmetine sual olunmaz” demiştir.

Farz belli sünnet belli, bununla iktifa edilmeli. Kurşun, demir, altın, elmas, gümüş, her birinin yeri ayrı inşaata demir, cami kubbesine kurşun koyulur. Dinin maksatlarıda bunun gibidir, kimi akla kimi kalbe kimi sırra bakar. Ticarette 100 liralık bir şeyi 10 liraya alamazsın, 10 liralık bir şeyi 100 liraya satamazsın, yaparsan hilekar olursun. Fabrikanın her bir çarkları vazifesi gereği farklı farklı ölçülerdedir, bilmeyen biri bunların yerlerini değiştirirse fabrikaya zarar verir.

Din şahısların keyfine göre şekillenemez, doğru anlamalı doğru öğrenmeli, bence günümüzde faiz haram olmamalı diyebiliyor, herkes bulaştı diye faiz haram olmaktan çıkmaz, baş örtüsü için aynı şeyler söyleniyor, bunların hükmünü değiştirme hakkı kimseye verilmemiştir. İşlersen günahkar olursun itiraz edersen dinden çıkarsın. Sikkeye itibar edilmeli, yani birkaç para var, üç beş gram kurşun veya 5 cm kağıt, mahiyetleri aynı ama değeri üzerinde yazılan rakam kadardır, ülkenin yetkilileri ona öyle bir paha biçmiştir onun sözü üzerine söz olmaz.

Allah haram demişse haram, helal demişse helaldir, dinin hükümleri laf ebeliği yapanların, mübalağa edenlerin aşırıcıların elinde değildir. Bunlar şeriata adavet ediyorlar düşmandan daha çok zarar veriyorlar. Uzaktan bakan dinin içine girmeden kulaktan dolma bilgilerle değerlendirenler şeriatın hükümlerine karşıdırlar, mesela idam kararını tenkit ederler insan haklarına aykırı bulurlarlar, oysa insafla baksalar, içeriye girseler, nedenlerini öğrenseler, bir çok Avrupa, ABD gibi kabul edecekler.

Aldanma muhakeme et, yüzeysel bakmakla iktifa etme araştır, alim görünümlü şahıslara aldanma, sahih kitapları oku, Allah’ın ezeli ilminden gelen ebede gidecektir, zamanın eskimesiyle hükümler eskimez bilakis gençleşir, nefsine taraftar olanlar, aciz insanlar anlayamadı diye yanlış hükümleri İslamdan zannediyor, hata yapıyor. Adam göz muayenesi için göz doktoruna gitmiş doktor karşıdaki levhada bulunan harfleri okumasını isteyince “karşıda levhamı var” demiş. Sen göremiyor olabilirsin ama İslam hakikatleri görünmez değildir, güneş gibi, yıldızlar gibi daima parlamakta ve yol göstermektedir.

Hataya düşüren şeylerden biri de falan böyle demişti, esas olan ayet ne diyor, hadis ne diyor, icma ne diyor, kıyas ne diyor, bunların dışında bir ölçü olmadığını Müslüman bilmeli kim söylerse söylesin mihenge vurmalı. Ağlamak isteyen çocuk gibi, günahlarına bahane arama, dinde kusur yok, kusuru iç dünyanda ara. Dindeki dört eşliliğe itiraz edenler, içimizdeki batıyı yaşayanlar, özel hayatları deşifre olunca dört değil çok daha fazla kadınla münasebet kurduklarına şahit oluyoruz.

Müslümanın her tavrı Müslüman olmayabilir, keşke olsa, Arap’lar “Kuran bir vadide biz başka vadide” diyerek konuyu özetlemişler aslında. Hadisi şerifte Peygamberimiz (sav) “Müslüman yalan söylemez” buyuruyor, öylemi? maalesef hayır. Yusuf İslam “Kuranı inceledim Müslüman oldum Müslüman’ların haline baksaydım belki olmazdım” demiş. Yaşantımızda büyük problemler var, Üstad Bediüzzaman “hakkıyla dini yaşasak sair milletler ferc ferc İslamiyete girer” diyor. Allah, bizleri dinimizi hakkıyla yaşayanlardan eylesin. Amin.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren muhakemat dersleri.