Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Çocuklarımız

Çocuklar anlamaz değil anlarlar ve hissederler, annelik ve babalık provaları yaparlar. Bilimsel bir araştırmada erkek çocuklar oltaları alıp balık tutarken kız çocuklarının da balıkları pişirdiği görülmüştür. Çocuklar bomboş sayfa şeklinde gelmez.

Allah bize oku diyor, yaz demiyor, öyleyse önce çocuğumuzu tanımaya çalışmalı, istidat ve kabiliyetlerini doğru tespit etmeli. Bediüzzaman’ı, Gazalî’yi yetiştiren anneler bu günün annelerinin bilmediği neyi biliyorlardı.

Çalışan anneler zamanlarının olmadığını söylüyor, ama mutlaka zamanları olmalı, birileri bizim kapımıza bırakmadı onları, çok istedik dualar ettik, hayatın yükünün ağırlığını çocuğa ödetemezsin, onun ne günahı var. Bilenle bilmeyen bir olmaz, bilgili olmak yetmez bilge olmalı, çiçek yada kedi değil onlar suyunu ver yemini ver bitsin. Her dediği koşulsuz yapılan sadece Rabbimizdir, oysa görüyoruz Anneler efendilerine doğurmuş.

Her bitki her toprakta yetişmezken, her koşulda çocuk da yetişmez. Sabah namazına kalkan, yalan söylemeyen Müslüman çocuk yetiştirmek istiyorsak evlerimiz buram buram İman kokmalı, Peygamber efendimiz(sav) gibi ebeveynler olunmalı. Aile kültürü, İslam medeniyeti verilmeli, bu nasıl olur? Bütün bunlar evde yaşanırsa olur. Çocuğuna kazandırmak istediğin özellikleri bir kağıda yaz sonunda karneni göreceksin.

“Bu evden cennette kimseyi eksik istemiyorum” diyerek namaza çağıran anne, işte bu.. 15 yaşından küçük çocuklar sosyal medya mecrasında olmamalı. Bağıran anneler var olursa, kadına şiddet gibi çocuğa şiddette konuşulur bu coğrafyada. Kreş öğretmenleri, oyun terapistleri, pedegoglar ülkenin geleceği için ailelere ulaşmalı. Ailelerden talep beklemeyin, aileler eksik olduğunun farkında bile değiller.

Çetin Kılıç

Kaynak

Hatice Kübra Tongar.

Peynir gemisi

Hayati Bir Ameliyat

Konda Araştırma Şirketi’nin 2019 yılındaki bir araştırmasında Türkiye’de kendisini ateist olarak tanımlayanların yüzde 1’den 3’e çıktığı, deist olarak tanımlayanların ise yüzde 1’den ikiye yükseldiği öne sürülmüştü. İddialar bundan ibaret değil. İmam Hatip Lisesi ya da İlahiyat Fakültesi gibi dini ağırlıklı eğitim veren okullarda okuyan gençler arasında da ateizm ve deizmin yayıldığı iddiaları zaman zaman gündeme getiriliyor.

Çok önemli bir ameliyatın ortasında, cerrahın ameliyatı bırakıp farklı işlerle uğraşması hastayı kaybettirir. Risale-i Nur talebeleri ve iman hizmetine gönül verenler çok önemli çok hayati bir ameliyat ortasındadırlar. Bu ameliyatın adı “Dinsizlik tümörünün İslam bedeninden çıkarılması.” dır. Bu insanların nazarlarını farklı yönlere dağıtmak, ameliyat ortasında yemek pişirmekle eş değerdir.

Öncelikli mesele İslam binasının temeli olan imanın tahkiki bir şekilde tesis edilmesi gerekiyor. Bizimde zaman zaman karşılaştığımız bu insanlarda gördüğümüz bir özellik, ataistlik ve deistliklerinin tahkiki olmadığı. Bir çoğumuz Kuranı Kerimi duvarda görüp ellenilmez, dokunulmaz olarak tanıdık. Ailelerimizin din adına söylem ve icraatlarını hiç sorgulamadık bir bakıma bir çoğumuzun inancıda tahkiki değil. Bu mecrada farklı bir sonuç beklemekte hayalcilik olurdu zaten.

Ecnebi dizileri seyredip, batı medeniyetine hayran gençlerimize İslam medeniyeti varken ABD kıtası bilinmiyordu bile, Avrupa ülkeleri birbirini kesiyordu diyemedik. Freud okuyup Harry Potter yetiştirdik. Üstelik bunlarla övündük. Hazreti Ali gibi imam Gazali gibi İbni Sina gibi zatlar yetiştirmek için Hazreti Muhammed(sav)’i tanımak, onun sözlerine kulak vermek gerektiğini bilemedik. Hiç bir şey için geç değil, reçete belli. Bin uyuyana bir uyandıran yeter. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Çetin Kılıç

Ameline Güvenmek

Çölde yaşayan bir adam, yağan yağmurdan topladığı kendisi için çok kıymetli olan suyu padişaha hediye etmek ister, saraya gidip kapıcıya, padişaha su hediye getirdiğini söyler, kapıcı durumu padişaha arz eder. Padişah, adamın huzura getirilmeden önce sarayın bahçesinde gezdirilmesini ister, sarayın bahçesinde gezen adam, şırıl şırıl akan çeşmeleri, gürül gürül akan dereleri görünce padişahın suya hiç ihtiyacı olmadığını anlar ve çok mahçup olur.

İşlediği amellerle Allah’ın huzuruna varıp cenneti talep eden adamın hali bundan farklı değildir. Allah’ın rahmeti, lütfu keremi dururken ameline güvenmek niye? Geceyi kıyam, gündüzü sıyamla geçiren biri kendini sabahlara kadar uyuyan birinden üstün görüyorsa, bu kişi Allah’ın lütfuna değil ameline güveniyor demektir.

Kulun Allah ile münasebeti insanların birbirleriyle münasebeti gibi değildir. İnsanlar birbirleri ile münasebette beklenti içindedirler, bunda bir garabette yoktur. Fakire yardım eden bile ahirette bir şey alacağını umar, biri birine iyilik yaptığında ileride ondan bir iyilik yardım bekler, aksi halde dargınlık bile çıkabilir, bir nevi ticaret desek yanlış olmaz, ama Allah ile münasebetimiz ticaret mesabesine indirilemez.

Biz ibadet etmek zorundayız, Allah’ın bizim ibedetimize ihtiyacı yok, ibadet etmekle birşey hak etmiş olmuyoruz, Allah bizi yoktan var ederek, vücüt, aza vererek, insan ve Müslüman yaparak, bize sonsuz nimetler bahşederek ücretimizi peşin vermiş, ücretimizi peşin almışız. Biz ubudiyetimizi yaparız Allah dilerse lütfeder verir dilemezse vermez. İbadet ederken bile lütfen keremen kabul et Allah’ım denmeli.

Günahlara düşersek maaza, şeytana aldanırsak yine Allah’ın lütfuna müracaat etmeliyiz, ibadetlerimizle niyazlarımızla, tövbelerimizle onun dergahının kapısını çalmalı ümitle o kapıdan ayrılmamalıyız.

Kul düşer kalkar düşmeyen sadece Allah’tır.

Çetin Kılıç
Kaynak
Hikemi Atiye

Huzur

Adam şehrin kapısına gelmiş bekçiye içeri girmek istediğini söylemiş, bekçi ona nereden geldiğini sorunca, – Kötü insanların arasından geliyorum huzur arıyorum demiş,
bekçi – Burası da kötü insanlarla dolu var git yoluna deyip adamı şehre sokmamış.

Başka bir adam gelip şehre girmek istemiş, bekçi onada nereden geldiğini sormuş, -İyi insanların arasından geliyorum, bu şehre yerleşmek istiyorum, deyince, bekçi, -Buyur gir öyleyse, demiş.Mutluluk bir çiçek demetinin, bir çikolata paketinin içinde değildir, mutluluk insanın kendi içindedir. Huzur, para ile değil çaba ile satın alacağımız şeylerin içinde saklı. Sağlık, dostluk, fedakarlık gibi.

Mutluluk acı veren şeylerin yok olması demek değildir, İlahi iradeyle irtibat halinde olunup, onlarla baş edebilmeyi öğrenmekle mutlu olunur huzur yakalanabilir. Hazlarımızı doyurmakla huzur bulacağımızı zannetmek koşu bandına koşarak bir yere varacağımızı zannetmek gibidir. Sosyal ilişkileri derin, maddiyat peşinde değil maneviyat peşinde olanlar, yardım kuruluşlarında, dernek vakıf gibi yerlerde vakit geçirenlerin daha mutlu olduğu gözden kaçmamaktadır.

Etrafı güzel kelimelerle tasfir etmek, güzel görmek, güzel konuşmak, köpek ölüsünde bile beyaz dişi görmek, ya hayır söyleyip yada susmak, huzura giden yolun kaldırım taşlarıdır. Musibetlerden ders çıkarmalı, onların sonsuza kadar sürmeyeceğini bilmeli, umudun kanatlarına tutunup huzura varmalı. Sürekli bize parmak sallayan, bizi aşağı çeken iç eleştiri, yanlış oldu diyorsa, -Bu kez yanlış oldu ama daha iyisini yapabilirim demeli, başkasına gösterdiğimiz musamahayı doğru eleştiriyi, şevkati kendinimize de göstermeliyiz, bunu yaparken kendimizi sorgulamadan, sistem kötü, eğitim kötü diyerek suçu dış odaklara atmamalıyız. Boynu bükük küçük Emrah pozu bize hiç bir şey kazandırmaz. Yedi defa düştüysen sekiz defa kalkacaksın. Sırtı yere gelmemiş pehlivan olurmu hiç.

Ele batan dikenler gülün habercisidir. Yaralarımız ışığın girdiği yerlerdir, zafer nişanlarıdır. Sorunlu değil sorumlu olunmalı. Acılardan kaçmak değil baş etmeyi bilmeli, onlar bize bir şeyler öğretmek için geldiler, ondan dersini almaya bak, yaşadığın acılardan güçlenerek, gelişerek çık. Çölde kum fırtınasından kurtulmanın çaresi kumların kalbine doğru yürümektir. Nereye gidersen git, kendi zihninin aydınlığını götüreceksin.

Kalp bağırmaz, öfkelenmez sadece fısıldar, bu sesi duyabilmek için dış gürültülerden azat olmalısın, saatin tiktakları umurunda olmasın, her ne yapıyorsan iş, ibadet, kitap okumak,ona adeta gömül.
Büyük iş yoktur küçük işleri aşk ile yapanlar vardır. Etraftaki mucizelere bak, çocuk yürüyor, çiçek açıyor, ağaç meyve veriyor, yağmur yağıyor, güneş doğuyor, bunlar hepsi birer mucize. Bütün varlıklarla bütünleşmek, kendi nefsini aradan kaldırmak.

Seni duymak için ben i aradan kaldır. Kainatın büyük ritmini yakala. Ömür iki nefes arası bir şey, alırken lütuf verirken lütuf. Huzurda olduğunu bilirsen huzurda olursun. Allah’ım, bizlere değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirebilme cesaretini değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabullenebilme iç huzurunu ve ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için akıl ver. Amin

Çetin Kılıç

Kaynak
Kemal Sayar
Cemil Meriç

Anlam Çığlıkları

Yazımın başlığını koyarken, psikolojik yetimler veya insanat bahçesi olsun diye düşündüm, fakat her ikisininde yazımın tam karşılığı olmayacağına kanaat getirerek başlığa anlam çığlıkları yazdım. Büyük para babaları, kapitalist sömürücüler, reklamlarla ve farklı ergümanlarla, kitleleri istedikleri gibi yönetmeye çalışıyorlar. Her şey zıddıyla bilinir, açlık olmazsa tokluk, karanlık olmazsa aydınlık gibi. Çaba, gayret, alınteri olmadan mutluluk olmaz. Çile olmalı, ızdırap olmalı, göz yaşı olmalı ki elde ettiğin mutluluk anlam kazansın.

Satın al, mutlu ol, çok tüket mutlu ol. 1950 yılında hızlı tüketim için erken eskitilmeyi hayatımıza soktular. Beş yılda bir araba, her yıl cep telefonu, on yılda bir ev, ev eşyaları, kıyafetler eskitmeden bile değiştiriliyor. Modern batı uygarlığı mutluluğu; Hazların toplamı olarak tarif eder. Sevgililer günü, yılbaşı, şükran günü, insanlar sürüler halinde mağazalara pahalı hediyeler almak için koşarlar. Pahalı hediyeler alarak mutlu olmaya çalışırlar, pahalı hediyeler almak için iş hayatında uzun zaman harcarlar, sevdiklerine ailesine fazla zaman ayıramazlar, onlardan uzak kaldıkları için onları sevindirmek için onlara pahalı hediyeler alırlar, pahalı hediye alabilmek için çok çalışırlar, farkında olmadan bir kısır döngünün içindedirler aslında.

İnsanlar toplanıp konuşmak, birbirlerine hikayelerini anlatmak ister. Şehirlere tıkıldık, köylerimizde daha çok zamana ve mekana sahiptik, şehirde hep bir yere yetişmeye çalışıyoruz, otobüste her birimize birer koltuk bile düşmüyor, bizden önce biri oturmasın diye bile koşuyoruz. Fıtrata aykırı yaşıyoruz ve hasta oluyoruz. Sosyal ağlarda kabloların ucunda arkadaşlık kuruyoruz, yada kurduğumuzu zannediyoruz. Fedakarlık olmadan, omuz omuza vermeden elele tutuşmadan, göz göze, yüz yüze gelmeden arkadaş olunmaz. Sınanmamış arkadaşlıklar arkadaşlık değildir. Bir arada olmaya ihtiyacımız var.

Hayatı niçin yaşadığımızı bilmeliyiz, nasıl yaşayacağımız söyleyen çok, az ye spor yap vs. Biri bizim kafamıza silah dayasa ve seni öldürmemem için bana bir neden söyle dese verecek cevabımız varmı? Esir kamplarında kendini bırakmayan yaşama tutunanlar, açlığa eziyete katlanananlar, ümidini kaybetmeyen gelecek için planları olanlardı. Acıları bal eylediler hayatta kaldılar. Acılar, kederler misafirdir onları iyi ağırla, çünkü onlar sana ötelerden bağış olarak geldi. Metafizik ilkeler dahası, Kuranı Kerim, Peygamberimiz, şuurlu algılamayı öğretir, gözle görülmeyen alemin varlığını söyler ve ötelerde zannetiğimizin aslında yanı başımızda bizi beklediğini öğütler, bu anestezi çağını haber vererek kurtuluş çarelerini anlatırlar.

İnsanlar pencerelerden kafalarını çıkaracak sanki boynuzları çıkmış gibi içeriye sokamayacak. Batı bunu anlamış hatta adını Windows koymuş. Ekrana değil sevdiklerinin yüzüne bak, mausu değil sevdiklerinin elini tut. Yetim kaldık analar, babalar, evlatlar birbirine adeta yabancılaştı, ibadetlerimiz, şükrümüz azaldı. Niye daha başarılı değilim, niye daha güzel değilim, niye daha zengin değilim diye kendimize düşman olduk. Derinleşmeli, güzele ilgi duymalı, değerlerimizin doğrultusunda yaşamalı ki mutlu olalım. Aksi halde içi boş yüzeysel mutlulukla avunuruz.

Büyük evlere sahip olmak, iyi arabalara binmek, güzel kıyafetler giymek mutlu etmiyor. İntihar, deprasyon, suç oranı maddi refaha sahip coğrafyalarda daha fazla. Sizi aşan bir gayeniz olmasın. Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, saadet-i dareyne yani iki dünya saadetine kavuşun.

Çetin Kılıç

Kaynak
Kemal Sayar