Etiket arşivi: cihad

Cihad mı üstün, ana-baba hakkı mı?

Cihad mı üstün, ana-baba hakkı mı? Çocuklar, yalanla aldatılabilir mi? Kur’an’ın ilk emri ‘Oku‘dan mesaj yüklü misaller neler? Ahmed Şahin Hoca yazdı.

Işık Yayınları, “Kur’an’ın İlk Emri Oku!” kitabını, okuyucusunun istifadesine sunmuş.

Gürol Akci’nin hazırladığı 224 sayfalık kitapta Asr-ı Saadet’ten ibretlik örnekler de sıralanmış, mesaj yüklü misaller de sunulmuştur. İlgi duyarak okuduğum bu misallerin bazılarını kısaltarak sizinle paylaşmak istedim. Benim gibi sizin de etkilenerek okuyacağınızı sandığım örneklerin eksiksiz asıllarını ise kitaptan incelemek gerekmektedir.

***

Önce ilim, sonra zikir ve dua…

Hz. Adem’i meleklerden üstün kılan fark ilimdir. İlmin üstünlüğünü şu örnek olay da açıkça ifade etmektedir. Abdullah bin Amr anlatıyor:

Resulüllah (sas) Efendimiz, bir gün mescide girdiğinde iki yanda iki grup insan gördü. Bir grubu ilimle meşgul oluyor bir grubu da dua ve zikirle iştigal ediyordu. Buyurdu ki:

Bu iki grubun ikisi de hayır üzeredirler. Ancak onlardan birisi diğerinden daha hayırlı bir meşguliyet içindedir. Çünkü onlar ilimle meşgul oluyorlar, hem kendileri öğreniyor hem de başkalarına öğretiyorlar. Diğerleri de zikir ve dua ile meşguller. Zikir ve dua da ilimle birlikte olursa aynı değerde olur.

Bundan sonra kendisi de ilimle meşgul olanların içine girip oturarak buyurdu ki:

Ben de ilimle meşgul olan bir muallim-öğretmen olarak gönderildim. Bir saat ilimle meşgul olmak, uzun zaman nafile ibadetle meşgul olmaktan hayırlıdır…

İlmin de faydalısı faydasızı olduğuna işaret eden Efendimiz (sas), duasında şöyle niyazda bulunuyordu:

Allah’ım! Faydasız ilimden, ürperme hissinden mahrum kalpten, doymak bilmeyen nefisten, kabule layık olmayan duadan Sana sığınırım!

***

Cihad mı üstün, ana-baba hakkı mı?

Bir adam mescide gelerek Allah Resulü’nden (sas) cihada gitmek için izin istedi.

Efendimiz (sas), adama sordu: Hizmetine muhtaç annen baban var mı hayatta?

Adamın, evet var, demesi üzerine buyurdu ki:

Öyle ise senin cihadın, yardıma muhtaç anne-babana hizmette bulunman, onların kalplerini gönüllerini kazanıp dualarını almandır!..

***

Çocuklar, yalanla aldatılabilir mi?

Abdullah bin Amir, çocukluk günlerinden kalma bir hatırasını şöyle anlatıyor:

Resulüllah (sas) Efendimiz, bir gün bize gelmişti. Ben de çocuktum, oynamak için dışarıya çıkıyordum. Annem beni yanına çağırarak, ‘Gel bak sana ne vereceğim!’ dedi. Bunun üzerine Resulüllah (sas), ‘Çocuğa ne verecektin?‘ diye sordu. Annem de, ‘Hurma verecektim‘ deyince şöyle hatırlatmada bulundu: “Eğer söz verdiğin şeyi çocuğa vermeyecek olsaydın, onu yalanla aldatmış olma günahına girmiş olurdun. Sana bir yalan günahı yazılırdı. Dikkat edin, çocuklarınızı yalanla aldatmaya alışmayın.

Yalan söyleme konusunda Efendimiz’in ikazları çok şiddetliydi. Buyurdu ki:

Size günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Biz de, ‘Ver ya Resulellah‘ dedik. Bunun üzerine buyurdu ki:

İlk en büyük günah Allah’a şirk koşmak, sonra anne-babaya itaatsizlikte bulunmak, sonra da yalan söylemek, yalancı şahitlik etmek. Bu son günahı söylerken iki dizi üzerine gelip tekrarlayarak buyurdu ki: Yalan söylemekten sakının, yalan söylemekten sakının!.. Bu sözünü o kadar çok tekrarladı ki, artık susmayacak sandık!..

***

Deniz suyu ile abdest alınır mı?

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:

Beni Müdliç kabilesinden gelen bir adam şöyle sordu:

Biz bazen gemide uzun yolculuk yapıyoruz. Bu sırada yanımızdaki su ancak içmemize yetiyor. Bu durumda deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?

Allah Resulü buyurdu ki: “Alabilirsiniz. Denizin suyu temiz, içinde yeni ölen balığı da helaldir.”

****

Kadınların mescidde özel vaaz günü isteği…

Ebu Said el Hudri anlatıyor:

Kadınlar, erkeklerden ayrı olarak bize bir gün tayin etseniz de biz de o gün gelip sorularımızı sorsak, bilmemiz gerekenleri öğrensek, dediler.

Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.s), hanımlar için özel bir gün tespit etti. O günde mescidde toplanarak istedikleri soruları sorup ihtiyaçlarını öğrenme imkânına kavuştular, bilgilerini çoğalttılar.

Peygamberler, Dönemin Darwinistleri İle Fikri Cihad Etmiş, Kan Dökmemişlerdir

Cihad, Allah’ın dinini tebliğ etmektir ve en büyük farz ibadettir. Tarih boyunca tüm elçi ve peygamberler, bulundukları kavme Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmış, onları azaba karşı uyarmışlardır. Hiç bir peygamber cihatında asla kan dökmemiş, zorlama ve baskı uygulamamış, fikri olarak mücadele etmiştir. Yalnızca Hz. Muhammed (sav) müşriklere karşı savaşmak zorunda kalmış ve 23 yıllık peygamberlik dönemi boyunca yalnızca 2 ay savaşmıştır. Yaptığı savaşlar da taarruza yönelik değil, savunmaya yönelik olmuştur.

Hz. Nuh (as)’dan Hz. Muhammed (sav)’e kadar bütün elçi ve peygamberlerin ortak özelliği, dönemlerinin Darwinist, materyalist zihniyetleri ile mücadele etmiş olmalarıdır. Bu mücadelelerinde kan dökmemiş, akılcı taktiklerle vicdanları harekete geçiren fikri mücadele vermişlerdir. Yine Allah’ın emri ile tarihin en azılı kafiri olan Firavun gibi azgınlara dahi yumuşak ve güzel sözle tebliğ yapmış ve kimseye şiddet ve baskı uygulamamışlardır.

“İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.”
“Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.” (Taha Suresi, 43-44)

Örneğin Hz. İbrahim putperest bir kavimde yaşıyordu ve kavmi, tıpkı günümüz Darwinistleri gibi Allah’ı bırakıp uydurma yalanlara tapıyorlardı. (Hz. İbrahim) Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizler neye tapıyorsunuz? Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz? (Saffat Suresi, 85-86) Hz. İbrahim inkarcı topluluğu kendinden uzaklaştırdıktan sonra kavminin tapmakta olduğu putların yanına giderek ”…yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. (Enbiya Suresi, 58)

Hz. İbrahim’in, putların sadece birini sağlam bırakmış olmasının da önemli bir hikmeti vardı. Putlara bunu yapanın Hz. İbrahim olduğunu anlayan kavmi ondan intikam almak için onu arayıp buldular ve ilahlarına bunu neden yaptığını sordular. Hz. İbrahim ise “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.” (Enbiya Suresi, 63) Müşrikler, Hz. İbrahimin bu akılcı tebliği üzerine  putların konuşmaya güç yetiremeyeceğini ister istemez düşündüler ve anladılar. O güne kadar bu taş parçalarının hiçbir gücü olamayacağını anlatan Hz. İbrahim’e inanmayan bu insanlar, onun bu hikmetli planı ile bu gerçeği kavradılar. Ancak Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler... (Neml Suresi14)

Tüm peygamberler tıpkı Hz. İbrahim gibi akılcı taktiklerle, dönemlerinin darwinist zihniyetlerine karşı fikri mücadele vermiş ve asla şiddete ve zorlamaya başvurmamışlardır. Hz. Nuh da 950 yıl kavmine tebliğ yapmış, ancak bu süreçte asla kan dökülmemiştir. Hz. Hud, Ad kavmine, Hz. Salih Semud kavmine tebliğ yapmış, düşmanca tavırlarla karşılaştıkları halde  kan dökmemişlerdir. Hz. Musa Firavun gibi bir zorbaya yumuşak ve güzel sözle Allah’ın dinini tebliğ etmiş, Firavun’un baskılarına rağmen onunla savaşmamış, kan dökmemiştir.

Tıpkı şu anki evrimcilerin iddia ettikleri gibi Firavun da canlılığın Nil’in çamurlu sularında başladığını iddia etmekteydi. Hz. Musa, dönemin darwinistleri ile mücadelede Allah’ın yardımı ile galip gelmişti. Firavun’un büyücülerinin ilüzyonlarına karşı asasını attığında asa, büyücülerin ilüzyonlarının hepsini yutan bir yılana dönüşmüştü. Tıpkı günümüz evrimcilerinin sahte çizimler ve makaleleri ara fosil gibi göstermeye çalışması ve 350 milyon Yaratılışı ispat eden fosilin tüm sahtekarlıkları yutması gibi…

Hz. Süleyman da, güneşe tapan Sebe kavmini uyarırken kararlı ve akılcı yöntemler kullanmıştır. Materyalist zihniyetteki insanların etkilendiği zenginlik, ihtişam ve gücünü Allah yolunda kullanmış ve tebliğinde asla kan dökmemiştir.

Hz. Muhammed (sav), neredeyse tamamen bozulmuş ve yozlaşmış bir kavme gönderilmiştir. O devirde insanlar ahlaki değerlere önem vermiyor, şeytanın etkisi altında olduklarından her türlü günahı işleyebiliyorlardı. İnsanlar Allah’a  iman etmiyor, putlara tapıyorlardı. Tıpkı günümüzdeki evrimcilerin tesadüf putunu ilah edinmeleri gibi. Dönemin azgın müşrikleri, peygamberimize ve müminlere tuzaklar kurmuş ve saldırıda bulunmuşlardır. Hz. Muhammed ve yanındaki müminler de Allah’ın izni ve emri ile müşriklere karşı kendilerini savunma amaçlı savaşmak durumunda kalmışlardır.

…Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)

Kuran’da tüm peygamber kıssalarında bildirilen tebliğ yöntemi akılcı taktikler, iman hakikatlerinin anlatımı ve materyalist felsefelerle mücadele üzerine kurulmuştur. Tüm elçi ve peygamberler fikri cihad etmiş ve silah kuşanıp kan dökmemişlerdir. Bu kıssalardan elbette hepimizin alması gereken hisseler vardır. Öncelikle darwinizmle mücadeleyi önemsiz görmeden, peygamberlerin sünnetine uyarak bu sahte teoriyi akılcı taktiklerle yok etmemiz gerekir. Çünkü şu an yaşayan müminlerin mücadele konusu, dönemin putu olan ‘Evrim Teorisi”dir.

Müslüman kardeşlerimizin yaşadıkları zulmün sebebi darwinist-materyalist felsefeler ve yobaz zihniyetlerdir. Bu zulüm ancak fikri mücadele ile son bulur. Bunun için silah kuşanmak yerine bilim ve bilgi ile kuşanıp fikri cihad etmek gerekir. Zira 100 milyon kişiyi öldürseniz de, geride aynı zihniyette milyonlarca insan olduğu unutulmamalıdır. Kafaların içindeki fikirler değişmedikçe o kafaları koparmak çözüm değildir.

Dünya üzerinde yaşanan zulmün temelini oluşturan bu felsefe ve akımlara karşı tek silahımız ilmimiz olsun.  İslam’ın ışıl ışıl, sade, sanata ve bilime önem veren, adaletli, hoşgörülü, akılcı ve herkesi kavrayan bir din olduğunu tüm dünyaya tebliğ edelim.

Zaman, İttihad-ı İslam zamanıdır.

Zaman, İslam’ın dünyaya hakim olma zamanıdır.

Zaman, fırsat varken ecirleri toplama zamanıdır.

İslam dünyaya zaten hakim olacaktır.

Önemli olan, bu şerefli görevin bir ucundan tutmak, Allah’ın ipine sarılıp Kuran’la mücadele vermektir. Buna bizim ihtiyacımız vardır.

İbrahim Akın

www.NurNet.org