Etiket arşivi: hz. ali

Cuma Duası..(Cumanız Mübarek Olsun)

Hz. Ali(RA) Efendimizin Receb ayında yaptığı bir dua:

“Allah’ım, salat eyle Muhammed Aleyhissalâtü Vesselamın üzerine; hikmet yıldızları ve devamlı nimet ve ismet kaynağı ehl-i beytine.

Allah’ım, beni her türlü kötülükten koru. Beni unutkan etme ve gaflet üzerinde bırakma. Sonumu da hasret ve pişmanlıkla bitirme. Benden razı ve hoşnut ol. Senin mağfiretin zalimler içindir, ben de nefsime zulmettim.

Allah’ım, beni bağışla, beni bağışlamakla Sana bir zarar gelmez. Bana nimetlerini ihsan et, bana vermekle senin ihsanın azalmaz. Senin rahmetin geniş ve boldur. Hikmetlerin ise hoş ve güzeldir.

Allah’ım, bana sıhhat ve afiyet ver. Güven ve huzur ihsan eyle. Şükür ve takvaya ulaştır.

Allah’ım, Senden sabır ve doğruluk istiyorum. Bana işimde kolaylık ver. İşlerimi güçlükle gördürme. Aileme, çocuklarıma ve kardeşlerime iyilik ve ihsanda bulun. Onları mü’min ve Müslümanlardan kıl ve bu şekilde dünyadan ayrılmalarını nasip eyle.”

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Hz. Ali (R.A.)’ın bir duası:

Sırların hazinesi olan Bismillah ile başlarım, onun ile o hazineyi keşfederim.

Ardından mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı Hz. Muhammed(sav)’e salat ve selam getiririm. Hiç şüphesiz ALLAH ve melekleri peygambere salavat getiriyorlar, rahmet gönderiyorlar, onu maddi manevi destekliyorlar. Ey müminler siz de ona salavat getirin, selam verin, biat edin. Onu maddi ve manevi destekleyin.

ALLAH’ım etrafı sırlar dağıtan, nurlar saçan, hakikatlerin onun hayatında yükseldiği, adem ilimlerinin ona inip mahlukatı aciz bıraktığı, anlayışların onu anlamakta kısır kaldığı, bizden ne geçmiş ne de gelen kimsenin onu anlamadığı o Zat’a salavat indir.

Melekut bahçeleri onun cemalinin çiçekleriyle revnaktardır. Ceberut havuzları onun nurunun feyziyle fışkırandır. Hiçbir şey yoktur ki O’na bağlı olmasın. Çünkü eğer o zat vasıta olmasaydı mevcudat zail olurdu. Öyle bir salavat ki senden Sana ve O’na yakışır.

ALLAH’ım! O (S.A.V.) sana delalet eden en kapsamlı sırrındır, senin önünde durmuş en büyük perdendir O.

ALLAH’ım beni O’nun nesebine ilhak et, O’nun şerefinden bana da nasip et. Onu bana öyle bir tanıt ki, bütün cehalet kaynaklarından kurtulayım. Fazl ve ilim kaynaklarından kana kana içeyim. Onun yolu üzere yardımınla mahfuz bir yolculukla beni huzuruna al.
Beni batılın üzerine saldırt ki onu ezeyim, beni ehadiyet denizine at, vahdet denizinin ortasında beni batır ki vahdetten başka bir şeyi ne göreyim, ne işiteyim, ne de bulayım.

ALLAH’ım isimlerine ayna olan o büyük perdeyi ruhuma hayat yap ve onun ruhunu hakikatimin özü kıl ve onun hakikatini dünyalarımı derleyen kapsamlı bir hakikat yap. Ey ilk hakikat olan evvel, ahir, zahir, batın.

Kulun Zekeriya (as)’ın yalvarışını dinlediğin gibi benim de yalvarışımı dinle. Kendin ile senin için bana yardım et. Kendin ile senin için beni teyit et. Benimle kendi aranı birleştir. Benimle başkası arasına engel ol ya ALLAH, ya ALLAH, ya ALLAH.

Ey Rabbimiz kendi katından bize bir rahmet ver ve işlerimizde doğru karar aldırma imkanını ver ve işlerimizde bana bir ferec ve çıkış yolu nasip et.

ALLAH ve melekleri peygambere salavat getiriyorlar. Ey müminler siz de ona salavat getirin, ona selam verin. ALLAH’ın salavatları, selamı, tebrikleri, rahmet ve bereketleri, efendimiz ve abdin, sevgilin, peygamberin, elçin olan Muhammed (sav)’e al ve ashabına olsun tekler ve çiftler adedince, ALLAH’ın mükemmel ve mübarek kelimeleri adedince.

www.NurNet.Org

Kumeyl Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Kumeyl duası şöyle devam ediyor:

“…

Ey Mevlam! O, senin önceden yaptığın merhametini umduğu halde, nasıl azapta kalabilir? Ya da senin ihsan ve merhametini ümit ettiği halde ateş nasıl onu incitebilir? Yahut Sen onun sesini işittiğin ve yerini gördüğün halde ateş nasıl onu yakabilir ? Ya da, sen onun zaaf ve göçsüzlüğünü bildiğin halde cehennemin alevleri onu nasıl kuşatabilir? Ya da sen onun sadakat ve doğruluğunu bildiğin halde, cehennemin tabakaları arasında nasıl kıvranıp kalır? Yahut, o, seni “Ey Rabbim” diye çağırırken, cehennemin azap melekleri nasıl ona eziyet edebilir? Ya da cehennemden kurtulmak için senin lütuf ve keremini dilediği halde onu nasıl orada bırakırsın?

Sen münezzehsin, hakkında bunlar düşünülemez; senin fazlınla ilgili tanıtılan bunlar değildir; ve bunlar senin muvahhit insanlara yaptığın ihsan ve iyiliklere benzeyen şeyler de değildir.

Ben şüphesiz biliyorum ki, eğer inkarcılarını azabına hükmetmeseydin ve düşmanlarını ebedi azaba duçar etmeyi kararlaştırmasaydın, ateşi tamamıyla soğuk ve selamet ederdin; ve onda hiç kimse yer almazdı.

Ama sen, isimleri mukaddes olan! Cehennemi, insanların ve cinlerin kafirleriyle doldurmaya, ve düşmanları orada ebedi olarak tutmaya yemin etmişsin.

Ve sen, (ey) medhi yüce olan! Evvelden beri söylemiş ve sürekli olarak nimet verip kerem ve ihsanda bulunmuşsun: buyurmuşsun ki: “Mümin olan bir kimse, fasık olan kimseyle bir olur mu? Hayır, onlar aynı olmazlar.”

Mabudum, Seyyidim! takdir ettiğin kudret hakkına, ve hükmedip kesinlik kazandırdığın kaza ve kaderine ki, kime takdir etsen galip gelirsin, bu gecede ve bu saatte benim işlediğim bütün suçları ve günahları, ve gizlediğim bütün kötülükleri affet; yaptıktan sonra üzerini örttüğüm veya açığa çıkardığım, gizleyip veya aşikar ettiğim cahilliklerimi, ve amelleri yazmakla görevli melekleri kaydetmelerine emrettiğin kötülüklerimi affet!

Öyle melekler ki, benim yaptığım amelleri zaptedip korumakla görevlendirdiğin uzuvlarımla birlikte onları da bana gözetleyici yaptın; ve kendin de bunların ardından gözetleyicim oldun ve onlara gizli kalan şeylere şahit oldun, rahmetinle gizledin ve fazlınla onları örttün ve indirdiğin her hayırdan ve gönderdiğin her ihsandan, yaydığın her iyilikten yahut dağıttığın her rızktan, affettiğin günahlardan veya kapattığın hatalardan nasibimi arttırmanı diliyorum.

Ey Rabbim, ey Rabbim, Ey Rabbim!
Ey Mabudum, ey Seyyidim, ey Mevlam ve ey benim Sahibim!
Ey varlığımı elinde tutan!
Ey zorluk ve çaresizliğimi bilen!
Ey fakirlik ve yoksulluğumdan haberdar olan!
Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!

Hakkın, kudsiyetin, en yüce sıfatın ve ismin hürmetine senden dileğim şudur: Gece ve gündüzden oluşan vakitlerimi zikrinle canlandır, ve beni kendi hizmetinde tut, ve amellerimi kendi indinde kabul buyur; öylesine ki, artık bütün amellerim ve zikirlerim tek zikir şekline dönüşsün, ve bütün hallerim senin hizmetinde geçsin.

Ey Seyyidim, ey güvenip dayandığım ve ey kendisine hallerimi sunduğum (Allah)!

Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!

Uzuvlarımı hizmetin için güçlendir; sana yönelmemde kalbime güç ve sebat ver; senden korkmada ve hizmetini sürdürmede bana öylesine bir ciddiyet ver ki, sana kulluktaki yarış meydanlarında sana doğru koşayım, ve bu yolda mücadele verenler arasında yer alıp hızla sana doğru geleyim, ve sana gönül verenler arasında senin yakınlığına meyil edeyim, ve ihlaslılar gibi sana yakınlaşayım, ve senden yakiyn ehlinin korktuğu gibi korkayım, ve indinde müminlerle bir araya geleyim.

Allah’ım! Bana kötülük yapmak isteyeni cezalandır; bana tuzak kuran kimseye tuzak kur, ve beni, yanında en iyi pay alan, ve sana göre en yakın makama sahip olan, ve sana hususi yakınlığı olan kullarından eyle, Gerçekten bunlara erişmek, ancak senin lütuf ve kereminle olur.

Cömertliğin hakkına bana cömert davran ve yüceliğin hakkına teveccüh eyle bana.

Rahmetin hakkına koru beni ve dilimi zikrine alıştır, ve kalbimi, kendi muhabbetine bağlı kıl, ve dualarımı iyi bir şekilde kabul etmekle beni minnettar eyle; yanılgılarımdan geç ve hatalarımı affet; muhakkak ki sen, kullarının sana ibadet etmelerine hükmettin; sana dua etmelerini emredip, kabul etmeyi taahhüt ettin; o halde ey Rabbim! Yüzümü sana çevirdim ve ellerimi sana açtım; izzetin hakkına duamı kabul eyle ve arzularıma ulaştır; fazlın ve kereminden ümidimi kesme; beni insan ve cinlerden oluşan düşmanlarımdan koru. Ey çabuk razı olan! Duadan başka bir şeye sahip değilim, affet beni; muhakkak ki sen her istediğini yaparsın.

Ey ismi deva, zikri şifa ve itaati zenginlik olan! Sermayesi ümit ve silahı ağlamak olan bana merhamet eyle.

Ey nimetleri tamamlayıp yayan, ey zorlukları defeden! Ey karanlıklarda dehşete kapılanların nuru! Ey öğretilmeden bilen! Muhammed ve Ehli Beyt’ine salavat gönder, ve bana da sana yakışan şekilde muamele et.

Allah’ın rahmeti, Peygamber’ine ve onun soyundan gelen mübarek İmamlara olsun. Ve

Allah’ın sonsuz selamı onların üzerine olsun.”

www.NurNet.Org

Risâle-i Nur İmâm-ı Ali’nin Dilidir!

Risâle-i Nur’un üstâ ve Risâle-i Nur’a Celcelutiye Kasidesi’nde rumuzlu işârâtıyla pek çok alâkadarlık gösteren ve benim hakâik-i imâniyede hususî üstâdım İmâm-ı Ali’dir (R.A.) Tarihçe-i Hayat ( 500)

Nur şâkirdlerinin üstâ: İmâm-ı Ali’dir (R.A.) ve Nur’un mesleğinde Hubb-U Âl-İ Beyt esastır.. Emirdağ Lahikası-1 ( 242 )

            Risâle-i Nur Külliyatında daha bir çok mehezde Risâle-i Nur Evliyânın seyidi ve Rasulü Ekrem (a.s.m.)’ın İfadesiyle: “Ben ilmin şehriyim Ali ise kapısıdır. İlmi isteyen kimse kapıdan girmelidir.” (Tirmizi) Bu hâdisten anlaşılan; İslam’ın, Kur’an’ın ve yaşayan Kur’an olan Hz. Muhammed’in (a.s.m.) ilim şehrine girmenin ancak ve ancak İmâm Ali kapısından girmekle mümkün olacağıdır. “Yüce Allah, âlemlerin Rabbi; Resulüllah ise; âlemlere rahmet peygamberdir. Resulullah (sav) ilmin ve hikmetin şehri; Hz. Ali ise; kapısıdır. Allah’ın koruması ve ismeti altındaki Resullulah’ın ilim şehrine giden yolların hepsi Ali kapsından geçer. Hak yollar Ali kapısına çıkar. Ali kapısı ise; Resullulah şehrine açılır… Resulullah’ın şehrinde ise; Yüce Allah bulunur, orası tevhit şehridir.

             Nakşi Tarikatı Hâriç tüm tarikler Menba’ını İmâm-ı Ali (r.a.)’dan alır. Nakşiler ise; Menba’ını Hz. Ebu Bekr’e dayandırır. Şimdi Risâle-i Nur ise; Ercuze ve Celcelutiye isimli eserlerinde Remz, İşâret.. gibi manalarla haber vermiş olup Âyet-Ül Kübrâ, Âsâ-Yı Musâ gibi âsâra ismen haber vermektedir.

            Hâl bu minvâl üzere iken Risâle-i Nur Külliyâtına kalem karıştırmak, sadeleştirmeye çalışmak, hizmetine hulul ederek hizmeti akamete bırakmak için çaba sarfedenler bilsinler ve Risâle-i Nur’un Lem’alar isimli kitabının Onuncu Lem’asını okuyarak eğer dost ve aldanmış ise; tevbe ve nedamet etsin. Muarız ise; Zecr Tokatları gelerek gam ve gussa çekerek çeşitli hastalıklara mübtelâ olacağını bilsin.. ve Risâle-i Nur’un Muarızı ise; orada yazılı metinde nümuneleri görünen tokatlar geleceğini bilsin ve Kaşını Gözünü sürmelesin. Dünyâda rezalete bürünmeye hazır olsun ve maksadının aksi ile tokat yiyerek beter bir hâle geleceğini bilsin.

            Biz hizmeti akâmete uğratmak isteyen münafıklara aldanan ve  o aldananın aldattıkları ise; nedamet ederek rezaletten kurtula bilir. Risâle-i Nur ki Rasulü Ekrem (a.s.m.)’ın sünnetinin muhafızı ve müntesibi ve ilim şehrinin medhiyesine mazhar ve Kur’an’ın etrafında mânevi bir sur ve hat teşkil eden bir eserdir. Bu eseri tesirsiz kılmak isteyen kimselerin planı ise Hizmette kıblenâmeli bir pusula teşkil eden Lâhikaları kaldırarak yerine Sözler, Lem’alar, Mektubat, Şuâlar, Mesnevi-i Nuriye, İşârât-ül İ’câz bu 6 temel eseri nazara verip hep bunlardan dersler okunarak bunlar nazara verilerek hizmetin bir nevi mihânikiyeti olan Lâhikaları devre dışı bıraktırmaya çalışmaktadırlar.

            ● Lâhikalar Hizmet-i Nuriyede yol haritasıdır.

            ● Lâhikalar Hizmet-i Nuriyenin İlm-i Hâlidir.

Merhum ve Muarref Ağabeyimiz Zübeyr GÜNDÜZALP Ağabeyin telaffuzunca: “Risale-i Nur 3 temel üzeredir. 1- İmani bahisler. 2- Müdafaalar. 3- Lâhikalar.” Sadece imâni bahisleri okuyanlar Evliyâ olabilir; ama nerede nasıl hareket edeceğini bilemez. Bilmesi için Lâhikaları benimsemesi ve hayatına bir merkez teşkil ettirmesi elzemdir. Müdafaalarla hem hâl olan Dâvâsını müdâfâ eder ve dâvâ adamı olur. “Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanı kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.” Tarihçe-i Hayat ( 482 )

Şimdi âhirzamanda Hz. İmâm-ı Ali (r.a.)’ın dili hükmünde olan ve silsile ile gidecek olursak Rasulü Ekrem (a.s.m.)’a ulaşan bir eser ve eserin etrâfında cem olan mânevi seyyidler olan Nur Talebeleri Kur’anın Has ve hâlis tirmizleridir. Risâle-i Nur’un tilmizleri, şâkirdleri, talebeleri, Hizmette hareket ederken ucu nereye dokunuyor gidiyor bilsin bunu.

Selam ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

Hz. Muhammed (asm)’in Dua Hazinesi Cevşen, Hem Tefekkür hem de Zikirdir!

Cevşen, vahye dayanan eşsiz bir tefekkür ve zikir kaynağıdır. Allah’ın bin bir ism-i şerifiyle cehennemden, ateşten, azaptan, gazap ve kahr-ı ilahi’den, afetlerden, musibetlerden Allah’a sığınma manası ifade eden tevhit cümlelerinden müteşekkildir. Hazreti Cebrail(as) tarafından Peygamberimize (asm) “Zırhı çıkar, onun yerine bu cevşeni oku” buyrulmuş. Cevşen, Hz.Ali, (ra) Cevşeni bizzat Peygamberimizin (asm) mübarek dilinden yazmış ve ondan rivayet etmiştir.

Cenab-i Allah (cc) Kur’an’ı Kerimde birçok ayetlerinde kendi isimleri ile dua etmemizi emretmiştir.(1) Örneğin: “Ya Rahman! Ya Rahim! Ya Rezzak! Ya Şafii! Ya Hafiz!”vs. Keza, Fahr-i Kâinat Muhammed (asm) ism-i azamla yapılan duaların kabul olunacağını bildirmiştir. (2)  Cevşenü’l-Kebîr duası tamamıyla Allah’ın isimlerinden oluşmaktadır. Bu nedenle önem arz ediliyor.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri vird-i zeban ettiği Cevşen’i, Mecmuatül Ahzab adlı eserden nakletmiştir. Bu eserin müellifi muhterem ve büyük velilerden Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretleridir.(3)

Hazreti Ali (r.a.)der ki: “Ben Ebü-l Kasım’ın (Resulullah’ın) ağzından her işittiğimi size söyler, ifşa edersem, sizler benim yanımdan ayrıldığınızda “Ali yalancıların yalancısıdır, diyeceksiniz.” (4) Öyle mahrem ve hususi rivayetler vardır ki, umuma açık hâdis kitaplarında yazılmamıştır. Abdülkadir Badıllı ağabey de “Cevşenü’l-Kebir duası da böyle sırlı bir münacat olduğunu bu sebeple umumca bilinmediğini düşünüyoruz.” demiş.

Bediüzzaman duanın kabulünün şartlarından ve Cevşenü’l-Kebîr ile alakalı şöyle diyor:

Ubûdiyet, emr-i ilâhiye ve rızâ-ı ilâhiye bakar. Ubûdiyetin dâisi emr-i ilâhî ve neticesi rızâ-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gâiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubûdiyete münâfî olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubûdiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubûdiyeti kısmen iptal eder. Belki o hasiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

işte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendî’yi veya bin hâsiyeti bulunan el-Cevşenü’l-Kebîr’i, o faydaların bazılarını maksûd-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O faydaları göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasten ve bizzat istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubûdiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar ve müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rızâ-yı ilâhî için âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbûldur. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktâbdan ve Selef-i sâlihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder”.(5)

Bediüzzaman, özelikle Cevşen Hz. Muhammed (asm)’in duası olduğunu: “Nev-i insanın medâr-ı fahrı ve elhak en hakiki insan-ı kâmil olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, Cevşenü’l-Kebîr nâmındaki münâcâtında bin bir ismiyle duâ ediyor, ateşten istiâze ediyor. Hem binler dua ve münâcâtlarından Cevşenü’l-Kebîr ile öyle bir marifet-i Rabbâniye ile öyle bir derecede Rabbini tavsif ediyor ki, o zamandan beri gelen ehl-i mârifet ve ehl-i velâyet, telâhuk-u efkârla beraber, ne o mertebe-i marifete ve ne de o derece-i tavsife yetişememeleri gösteriyor ki, duada dahi onun misli yoktur. (6) buyurmuştur.

Cenab-i Allah, Cevşenü’l-Kebir’i ihlâsla okumayı nasip etsin, onun hürmetine bütün İslam âlemini her türlü afetlerden, bela ve kötülüklerden muhafaza etsin. Âmin…

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

30.9.2013

www.NurNet.org

Alıntılar :1-İbni Mace, 2-Taha,8/Haşir, 24/İsra,110, 3-http://www.evliyalar.

4-Ruh-ul beyan. 5–17.Lem’a On üçüncü nota. 6–24.Söz. Birinci dal.