Mekke’ye ulaşmıştı artık kafile
Verilmişti bir kişi kervandan fire
Abdü’l-Muttalib, oğlu Abdullah’ı sordu
Denildi,”aniden yolda çok hasta oldu”
“Kaldı dayıları Neccar oğullarının yanında”
Abdü’l-Muttalib müthiş heyecanlandı bir anda
Büyük oğlu Haris’i Medine’ye yollar hemen
Yola düşer ağabey Haris, hiç vakit geçirmeden
Neccar oğullarından müthiş acı haberi alır
O anda tüm benliği deprem gibi sarsılır
Alelacele döner hemen gerisin geriye
Hüzün ve elem içinde ulaşır Mekke’ye
Çok müthiş acı bu haberi babasına anlatır
Karalı haber bir anda tüm Mekke’ye yayılır
Abdü’l-Muttalib tutamaz gözyaşlarını
Islatıyordu yağmur gibi yanağını
Kız ve erkek kardeşleri ettiler feveran
Abdü’l-Muttalib ailesi odu çok perişan
Mekke’nin havası bürünür mateme
Dehşetli bu haberi duyar hazreti Âmine
Yanardağ lavları gibi başlar yanmaya
Ah! Çekince ağzından ateş püskürüyor havaya
O dehşetli çöl ateşi sanki kalbinde yanar
Gözyaşları sağanak yağmur gibi yağar
Cesedi sanki eriyen bir mum olur
Ruh ve kalbini için için yakar durur
Kar gibi erimeye başlar hazreti Âmine
Ruhu dar geliyordu artık cesedine
Çölde kuruyan çeşme döner
Yaş akıtmıyordu artık o gözler
Kum deryasında fırtınaya tutulmuştu kalbi
Şiddetli rüzgâr önünde savrulur tüm hissi
Aniden habersiz gelen bu korkunç ayrılık
Dünyada olmuştu hiç kapanmaz bir yanık
Hz. Abdullah’ın iyiliklerini saya saya bitiremez
Peygamber babasından ayrılmayan bunu hiç bilmez
Hz. Âmine içten içe yanarak günlerce ağlar
En derin duygularını bir şiirinde şöyle yazar
“Mekke’nin bethâ kolundan”
“Boş kaldı artık Haşim oğullarından”
“Örtüler ve kefenler içinden çıkıp evinde”
“O yürüdü gitti kabre, uydu ölümün davetine”
“Ölüm, artık insanlar arasında bulamaz”
“Haşim oğlu gibi bir yiğit bulup, boşluğu dolduramaz”
“Onun tabutunu taşımak için koştular”
“Elden ele alıp götürdüler dostlar”
“Hiç beklenmedik bir zamandı”
“Ecel onu çekip kendine aldı”
“Hâlbuki o çok merhametli birisiydi”
“O ne kadar cömert, ne kadar güzeldi”
Borborunbekir – Bekir Özcan
www.NurNet.org